Gençler Zor Günler Geçiriyor...
ve kimse elini uzatmıyor,
İçimizin bir yerinde kapanmayan bir yara var ve her ne yaparsak yapalım kanamayı durduramıyoruz. Kanserli şehirlerin kurbanlarıyız biz. Onca kalabalık içinde ağır sevdaları, dipsiz depresyonları ve kaybolup gitmiş çehreleri fark edilmeyen kalabalık şehir kurbanlarıyız biz. Uçup giden hayallerimizin peşinden koşarken, ardımızda kocaman bir boşluk; bitip tükenmeyen dehlizler...
Yorgunuz biz gençler, yorgunuz. Kullanılmış bir dünyaya sığdırmaya çalışıyoruz; belki de hiç gerçekleşmeyecek hayallerimizi. Arta kalmış umutlarla yürümeye çalışıyoruz. Ayırt etsek doğruyu ya da yanlışı, birbirine karışmış şu kavramları anlasak ve zaman aynasına bakıp, gözden geçirsek hayatı.Yitirdiğimiz değer yargılarımız, arkamızdan ağlayan küçük çocuklar gibi...
Geçmişi olmayan, geleceğiyse pamuk ipliğine bağlı biz gençler, rotasını şaşırmış bir gemi gibi, bilmiyoruz gideceğimiz yeri…Her sokak başında yitik hayatlar, takım elbise ve kravatlar altına saklanmış sahte kimlikler... Yürüdüklerinde bile sanki hayatları mükemmelmiş edası var tebessümlü çehrelerinde; gururdan mı yoksa egomuza yenik düşme korkusundan mıdır bilinmez..
Ama kimilerimiz var ki inkar etmiyor dibe vurduğunu, yalın ayak, eski püskü elbiselerle siniyor bulduğu ilk köşeye. Köklerimize sıkı sıkı tutunsak da rüzgar savuruyor hepimizi istemediğimiz hayatlara! Belki de bu yüzden bağlanmamalı insan sahte oyunlara ve gelecek masallarına...
‘Doğru yaptım’larla yaşamak, yaptıklarımızın doğru olup olmadığını sorgulamamamız anlamına gelmiyor. Hayat, yakalamaç oynayan çocuklar gibi her daim peşimizde; sobelemek için gün sayıyor. Peki sonra... İlk kez fondip olmuş yüzler... Onlar daha bir acı bakıyor sanki... Böyle olmamalıydı... Yaşamanın zevkini uç noktalarda arayan ‘asi gençlik’, hepsi büyük depresyonlarla devam ediyor kendi zaman yolculuğunda. Kimileri hayata basit bir sonla veda ediyor; kimileriyse yaşarken ölümü tadıyor.
Gençlik zor günler geçiriyor ve kimse kurtarmak için elini uzatmıyor bu kör kuyunun içine... Sadakat, sevgi, ar duygusu hızla kendini imha ediyor. ‘Evlenilecek kız’ ya da ‘evlenilecek erkek’ dediğimiz insanlar parmakla gösterilir oluyor. Arkasından koştuğumuz ideallerimiz bir gün uçup gidiyor ve bizler koşmuyoruz arkasından.
Bu janjanlı dünyaya aldanıp, hayatımız boyunca ulaşmak istediğimiz hedeften vazgeçiyoruz. Şimdi ise, “Keşke” diyorum, “Keşke, bütün değerlerimizi yitirdiğimiz şu dönemde daha eskilerde yaşamış olsam”.
Sevda YAZICI
İçimizin bir yerinde kapanmayan bir yara var ve her ne yaparsak yapalım kanamayı durduramıyoruz. Kanserli şehirlerin kurbanlarıyız biz. Onca kalabalık içinde ağır sevdaları, dipsiz depresyonları ve kaybolup gitmiş çehreleri fark edilmeyen kalabalık şehir kurbanlarıyız biz. Uçup giden hayallerimizin peşinden koşarken, ardımızda kocaman bir boşluk; bitip tükenmeyen dehlizler...
Yorgunuz biz gençler, yorgunuz. Kullanılmış bir dünyaya sığdırmaya çalışıyoruz; belki de hiç gerçekleşmeyecek hayallerimizi. Arta kalmış umutlarla yürümeye çalışıyoruz. Ayırt etsek doğruyu ya da yanlışı, birbirine karışmış şu kavramları anlasak ve zaman aynasına bakıp, gözden geçirsek hayatı.Yitirdiğimiz değer yargılarımız, arkamızdan ağlayan küçük çocuklar gibi...
Geçmişi olmayan, geleceğiyse pamuk ipliğine bağlı biz gençler, rotasını şaşırmış bir gemi gibi, bilmiyoruz gideceğimiz yeri…Her sokak başında yitik hayatlar, takım elbise ve kravatlar altına saklanmış sahte kimlikler... Yürüdüklerinde bile sanki hayatları mükemmelmiş edası var tebessümlü çehrelerinde; gururdan mı yoksa egomuza yenik düşme korkusundan mıdır bilinmez..
Ama kimilerimiz var ki inkar etmiyor dibe vurduğunu, yalın ayak, eski püskü elbiselerle siniyor bulduğu ilk köşeye. Köklerimize sıkı sıkı tutunsak da rüzgar savuruyor hepimizi istemediğimiz hayatlara! Belki de bu yüzden bağlanmamalı insan sahte oyunlara ve gelecek masallarına...
‘Doğru yaptım’larla yaşamak, yaptıklarımızın doğru olup olmadığını sorgulamamamız anlamına gelmiyor. Hayat, yakalamaç oynayan çocuklar gibi her daim peşimizde; sobelemek için gün sayıyor. Peki sonra... İlk kez fondip olmuş yüzler... Onlar daha bir acı bakıyor sanki... Böyle olmamalıydı... Yaşamanın zevkini uç noktalarda arayan ‘asi gençlik’, hepsi büyük depresyonlarla devam ediyor kendi zaman yolculuğunda. Kimileri hayata basit bir sonla veda ediyor; kimileriyse yaşarken ölümü tadıyor.
Gençlik zor günler geçiriyor ve kimse kurtarmak için elini uzatmıyor bu kör kuyunun içine... Sadakat, sevgi, ar duygusu hızla kendini imha ediyor. ‘Evlenilecek kız’ ya da ‘evlenilecek erkek’ dediğimiz insanlar parmakla gösterilir oluyor. Arkasından koştuğumuz ideallerimiz bir gün uçup gidiyor ve bizler koşmuyoruz arkasından.
Bu janjanlı dünyaya aldanıp, hayatımız boyunca ulaşmak istediğimiz hedeften vazgeçiyoruz. Şimdi ise, “Keşke” diyorum, “Keşke, bütün değerlerimizi yitirdiğimiz şu dönemde daha eskilerde yaşamış olsam”.
Sevda YAZICI
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan