Nefret kutusu

Hatıra defteri tutmak hem zevklidir hem de insanı rahatlatır. İnsan, hiç söyleyemediği sıkıntılarını defteriyle paylaşır. Defter bir dert küpüdür adeta. Sıksanız gözyaşı akar belki.
İnsan için “unutan varlıktır” denir. Unutmak insan için hep kötü bir sıfat olarak görülür. Unutkanlık hayatımızı altüst eder. Hataları tekrar tekrar yapmamıza, yanlışa bir kez daha düşmemize sebep olur. Ama ne enteresan bir durumdur ki; insanın unutmadığı bazı şeyler de vardır. Unutmamak bu açıdan bakıldığında hayır değil, bilakis şer getirir bize.
Öfkesini, nefretini, kinini, düşmanlığını, maruz kaldığı haksızlığı, söylenen imalı sözü unutmayıp onları kalbinin derinliklerindeki nefret kutusunda saklayan o kadar çok insan var ki! Yıllar önce yaşanmış vakaları size saat saat söyleyebilir. Kim ne demişti, kim ne yapmıştı anlatır. Üstelik yıllarca biriken bu kötülükler karnesi bir çıkarıldı mı, nefret ortaya yayılır ve kimse onun önünü alamaz bir daha. “Sen falanca yerde, falanca tarihte bana şöyle demiştin!” sözüyle başlayan kavgalarla nice evlilikler yıkılmıştır halbuki.
Nefret biriktiren, öfke biriktiren, husumet biriktiren iflah olmaz. Suizan çetelesi tutanların ellerine hiçbir zaman iyilikler yapışmaz. Kalplerinin derinliklerinde sönen her ışık onları daha da karamsar yapar. Ümidini de, aşkını da bu karanlıklar içinde kaybeder. Suizan ve öfke biriktirilmiş bir kalpte sevgi de kendine yer bulamaz.
Yıllarca önce üzerine çizik atılan ve bir daha affolmayacak derecede ömür boyu mahkum edilen insanların çoğu bu durumdan habersizdir. “Bu öfke niye?” sorusunun cevabını hiçbir zaman bulamazlar.
İnsan unutmalı, insan affedebilmeli... Yanlışa yanlışla cevap vermemeli. Kin biriktirmenin bir faydası olmadığını kabul etmeli. Bu anlamda unutmanın ne kadar önemli bir nimet olduğunu görüp hamd etmeli.
Son söz! Nefret kutumuz dolu mu, boş mu? Doluysa “delete” tuşuna basın ve onları çöp kutusuna gönderin. Sonra da geçmişe “mazi” deyip, bugünü, bugünün şartlarında değerlendirin. Ne dersiniz?
SERHAT ŞEFTALİ