Sütün pislikten ayrılması gibi

[size=18px][color=blue]Sütün pislikten ayrılması gibi


İnsanın din ve dünya saadetine kavuşması için ilim öğrenmesi şarttır çünkü ilim tohumdur. Amel ise, o ilim tohumunu ekmek yani tatbik etmektir. Bu tohumun suyu da, ihlastır yani samimiyettir. Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerikim yoktur. Başkasını bana şerik eden, sevaplarını ondan istesin. İbadetlerinizi ihlas ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlas ile yapılan işleri kabul eder) buyurmuştur.

İbadet, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsanına kavuşmak için yapılan ibadet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlas ile ibadet etmemiz emrolundu. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlânın birliğine iman edenden, namazı ve zekatı ihlas ile yapandan Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.

Resulullah efendimiz, Muaz bin Cebel hazretlerini, Yemen’e vali olarak gönderirken; (İbadetlerini ihlas ile yap. İhlas ile yapılan az amel, kıyamet günü sana yetişir) buyurmuştur.

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Az olsun çok olsun, gönlün meylettiği ve nefsin lezzet aldığı herhangi bir şey, yapılan amele, ibadete karıştığı zaman, o amel karışır, berraklığı kalmaz, ihlası gider. Böyle bir kimse, lezzet aldığı şeylere bağlanarak şehvetlerinin esiri olmuş olur.

İhlasın ilacı, nefsin arzularını kırmak, yok etmek, haram ve mekruhlardan tamamen kesilmek, kalbe iyice yerleşecek şekilde ahirete yönelmektir.

İnsan, bazen, yorularak ve ihlasla yaptığı amellerin, ibadetlerin makbul olduğunu zanneder. Halbuki bu yaptığı ibadetlerde nice gizli kusurlar vardır. Fakat bunlardan haberdar değildir. Vaktiyle bir kimse, bu kusurları geç de olsa anlamış ve 30 sene kıldığı namazları iade etmiştir. Bu kimse başından geçenleri şöyle anlatmıştır:
‘Ben tam 30 sene, namazlarımı camide cemaatle ve hem de en ön safta kılardım. Bir gün geç kaldım ve ancak ikinci safta kendime bir yer bulabildim. İkinci safta yer bulmam ve orada namazımı kılmam bana çok ağır geldi ve bu halim sebebiyle insanlardan utandım. Zira 30 senedir namazlarımı hep ilk safta kılmıştım. Arka safta namaz kılmam ve bu halimden dolayı insanlardan utanmam beni derin derin düşüncelere götürdü. Demek ki ben, insanların beni ilk safta görmelerine seviniyormuşum. Bu halimden utandım ve hemen tevbe ettim. 30 senelik namazımı da iade ettim.’

İşte bu gizli kusurları herkes anlayamaz ve farkına da varamaz. Ancak cenâb-ı Hakkın ihsanı ve yardımı ile ibadetler böyle kusurlardan temizlenebilir. Böyle karışık, kusurlu ameller, ahirette sevap hanesinde değil, günah hanesinde görülür.”

Ahirete intikal eden bir zatı, bir başka zat rüyasında görür ve kendisine;
-Dünyada iken yaptığın amelleri, orada nasıl buldun, diye sorar. O zat da;
-İhlasla yani Allah için yaptığım her amelim karşıma çıktı. Yolda görüp çiğnenmesin diye kaldırdığım nar tanesinin sevap hanesine, elbisemde bulunan bir ipek ipliğin de, günah hanesine kaydedildiğini gördüm. Dünyada iken bir merkebim vardı. Bir gün bu merkebim öldü. Halbuki buna çok ihtiyacım vardı, çünkü bütün ihtiyaçlarımı onunla giderirdim. O ölünce sabrettim ve bunun karşılığını Rabbimden bekledim. Ancak merkebim öldüğü zaman, bir anda ağzımdan “Allah’ın lanetine gidesi...” diye bir söz çıkmıştı. Ahirete intikal edince, merkebim için sabrımın da sevap hanesinde olmasını ümit ettim ve sevap hanesinde göremedim. Meleklere durumu sorduğum zaman bana;
-Onu nereye gönderdiysen oradadır dediler. Ben de;
-Nereye göndermişim ki dedim. Onlar;
-Sen, merkebin öldüğü zaman, “Allah’ın lanetine gidesi...” demedin mi? İşte oraya gitti cevabını verdiler.

Velhasıl dünyada iken, her ne iş yapmışsam ve bunları hangi niyetlerle yapmış isem, aynen o niyetlerimdeki gibi karşıma çıktı. Hatta, bir gün bir sadaka vermiştim. O sırada, beni başkaları da görmüştü. Onların görmesi de benim hoşuma gitmişti. Ahirette amel defterimde, sevap olarak onu dahi göremedim. Zira o sadakayı verirken, başkalarının görmesi ve benim buna sevinmem, o sadakanın kabul olmasına mani olmuş cevabını vermiştir.

İslamiyet’e tam uyabilmek, ilim, amel ve ihlas ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hasıl olan ihlas, muhlas olan kimseye nasip olur. Sırrıyi Sekati hazretleri; “Kimsenin olmadığı yerde, sırf Allah rızası için kılınan iki rekat namaz, 70 veya 700 hadis-i şerif okuyup yazmaktan daha hayırlıdır” buyurmuştur.

Netice olarak, yapılan amelleri, ibadetleri, hayır hasenatı ne varsa hepsini, Allahü teâlânın rızası için yapmalı, ayıplardan, kusurlardan temizlemelidir. Yahya bin Muaz hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Sütün pislikten ayrılması gibi, ihlas da ameli, yapılan ibadetleri, ayıplardan temizler.”

osmanunlu.com[/color][/size]

Konular