Hayırlı işleri sonraya bırakan

[size=18px][color=blue]Hayırlı işleri sonraya bırakan


Hayırlı iş demek, dinimizin bildirdiği ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği ibadetler ve işlerdir. Hayırlı işleri sonraya bırakmak, insanı dünyada da, ahirette de, pişman eder. Öleceğini unutan, hayırlı işleri de unutur. Bunun için ölüm unutulmamalıdır. Bütün kötülüklerin başı ölümü unutmaktan geçer. Ölümü unutmayan insan, kızamaz, kimseye kötülük yapamaz. Kötülük, hem dünyada hem de ahirette kişinin yüz karasıdır. Falancaya rastlamaktansa veya işim düşmektense kalsın dedirten kötü huylu bir kimse, mahvolmuş demektir. Bir Müslüman, herhangi bir Müslümanın yanına herhangi bir iş için rahat gidemiyorsa, o Müslümanın sonundan korkulur. Hadis-i şerifte; (Ölmeden evvel tevbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hatırlayınız. Zekat ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!) buyuruldu.

Zamanında zekatını vermeyen ve malını ahiret yolunda sarf etmeyen bir kimse, fakir olunca, çok pişman olur. Fakat iş işten geçmiştir. Bunun için hayırlı işlerde acele etmelidir. Çünkü, hayırlı işin manisi çok olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, helaya girdikten bir müddet sonra, kapıyı vurarak hizmetçisini çağırır. Hizmetçi, taharet suyunu koymadığını sanıp, koşarak gelir. Kapı arasından gömleğini uzatarak,
-Al, bunu, falanca fakire hediye olarak götür, buyurur.
Hizmetçi, gömleği alıp o kimseye götürür ve dönüşte;
-Efendim, bunu heladan çıkınca emir etseydiniz olmaz mı idi? Kendinize niçin böyle sıkıntı verdiniz? diye sorar. İmam-ı Rabbani hazretleri cevaben;
-Gömleğimi o fakire hediye etmek, helada hatırıma geldi. Dışarı çıkıncaya kadar geciktirseydim, şeytanın vesvese ederek, bu hayırlı işi yapmaktan beni vazgeçirmesinden korktum buyurur.

Geciktirmede en zararlı şey de, tevbeyi geciktirmektir. Sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım dememelidir, ölüm daha önce gelebilir. Yarın tevbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanan, aldanır. Çünkü tevbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Bu hâl, şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp, imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun zaman lazım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de, uzun zaman onunla mücadele etmek lazımdır. Ömür, boşuna geçince, bir anda, bu nasıl yapılabilir? Bugünün işini yarına bırakanın, kıyamet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, eline bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her vaziyet elverişli iken, fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Allahü teâlâ, bir hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Ey insanoğlu, günahlarınıza tevbe ederek, kendi kendinize ikramda bulunun! Salih amel işleyerek cihad edin! Henüz kıyamet kopmadan kıyametin dehşetini düşünüp ona göre hazırlanın! İşittiğiniz halde, sağırlardan olmayın! Gönlünüze gelen sıkıntı, mal ve rızkınızdaki eksiklik, malayani sözlerden ve zamanı iyi değerlendirmemekten ileri gelir. Başkalarının kusurlarını gördüğü vakit, kendi kusurunu hatırlamayan, şeytanı sevindirir, Rahmanı gücendirir. Gizli ve açık bütün yaptıklarınızdan sorulacaksınız. Oruç tutanlara sayısız nimetler ihsan ederim. Tevbe edenleri azabımdan emin kılarım. Her nimet bendendir. Bunun için yalnız bana şükredin! Her şeyi veren benim. Her şeyi benden isteyin! Rahmetimden ümit kesen helak olur.)

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Bu dünya, ahiret yolcularının bir konak yeridir. İnsana burada yiyecek ve giyecek lazımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Her an mal kazanmak için uğraşan aldanmıştır. Hem ahiret için hazırlanmalı, hem de dünya ihtiyaçlarını kazanmalıdır. Fakat, bunları da, ahiret yolculuğunda lazım olduğunu düşünerek kazanmalıdır.”

Ahmed Gazali hazretleri de buyurdu ki:
“Şunu iyi bilin ki, insanlar bu âlemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakiki vatan, ya Cennet veya Cehennemdir. İnsanın ömrünün en kıymetli sermayesi vakitleridir. Kim hesapsız Cennete girmek istiyorsa, vakitlerini Allahü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin.”

Netice olarak, insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Dün geçti, yarın ise, ya var, veya yoktur. Yarına çıkıp çıkmayacağımız, belli değildir. Bu sebeple, her günü, yarınsız bilmeliyiz. Yoksa; (Helekel musevvifun yani yarın yaparım diyen helak oldu) hadis-i şerifine dahil oluruz.



osmanunlu.com[/color][/size]

Konular