Tevekkül sahibi, şikayetçi olmaz
[size=18px][color=blue]Tevekkül sahibi, şikayetçi olmaz
Tevekkül; meşru sebeplere yapışarak, bütün işleri Allahü teâlâya ısmarlamak, Ona güvenmek, teslim olmak anlamındadır. Kalbin, her işte Allahü teâlâya itimat etmesi, güvenmesi demektir. Muhammed Baki-billah hazretleri buyuruyor ki:
“Tevekkül, sebebe yapışmayıp, tembel oturmak değildir. Çünkü böyle olmak, Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur. Müslümanın meşru olan bir sebebe yapışması lazımdır. Sebebe yapıştıktan ve çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir. Allahü teâlâ sebebi, istenilen şeye kavuşmak için, bir kapı gibi yaratmıştır. Bir şeyin hasıl olmasına sebep olan işi yapmayıp da, sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, edepsizlik olur. Allahü teâlâ ihtiyaçlarımıza kavuşmak için kapıyı yaratmış ve açık bırakmıştır. Bizim vazifemiz, kapıya gidip beklemektir. Sonrasını O bilir.”
Ebu Said-i Harraz hazretleri, sebeplere yapıştıktan sonra her şeyi Allahü teâlâdan bekler ve; “Tevekkül, kalbin Allah’a güvenmesidir” buyururdu.
İmam-ı Gazali hazretleri, Mesruk bin el-Ecda hazretlerinden alarak şöyle bir hadise nakletmektedir:
“Çölde yaşayan bir bedevinin bir merkebi, bir köpeği, bir de horozu vardı. Horoz kendilerini sabah namazı için uyandırır, köpek bekçilik yapar, merkep de yüklerini taşırdı. Bu bedevi, tevekkül sahibi, her şeyi hayra yoran bir kimseydi. Bir gün tilki, horozu alıp götürür. Aile fertleri üzülse de; ‘Belki hakkımızda hayırlısı budur’ der. Bir müddet sonra kurt merkebi parçalar ve yine ‘Belki hayırlısı budur’ der. Bir müddet sonra köpek de ölür ve adam yine; ‘Belki hakkımızda hayırlısı budur’ der. Bir sabah kalktıklarında görürler ki, etraflarındaki komşular, eşkıyalar tarafından esir alınıp götürülmüşler. Gece komşuların hayvanları gürültü yaparak yerlerini belli edince, eşkıyalar da onların yerlerini kolayca tespit ederler. Bunların hayvanı olmadığı için, eşkıyalar karanlıkta bunları fark edemezler ve böylece de kurtulurlar. Adamın dediği gibi, bunların hakkında hayırlısı, hayvanların ölmesi imiş. Allahü teâlânın gizli lütuflarını ve ihsanlarını bilen ve Ona tevekkül eden; Onun işinden razı olur, şikayetçi olmaz.”
Hamdun-ı Kasar hazretlerine;
-Tevekkül nedir? diye sorulunca;
-On bin dinar paran olsa, bir dinar da borcun olsa, bu borcun üzerinde kalmasından ölmeden önce emin olmamandır. Aynı şekilde on bin dinar borcun olsa, bunu ödeyecek hiçbir şey de bırakmasan, Allahü teâlânın o borcunu ödeyecek bir vesile vermesinden ümit kesmemendir buyurmuştur.
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerini ziyarete gelenlerden bazısı;
-Biz rızkımızı arıyoruz derler. O da;
-Nerede olduğunu biliyorsanız, orada arayınız? buyurur. Onlar;
-Allahü teâlâdan istiyoruz deyince;
-Eğer sizi unutmuş sanıyorsanız, hatırlatınız! cevabını verir. O kimseler;
-Tevekkül ediyoruz, bakalım ne gönderecek? derler. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri;
-İmtihan ederek, deneyerek tevekkül etmek, imanda şüphe bulunmasını gösterir buyurur. O kimseler;
-O halde ne yapalım? diye sual edince;
-Emrettiği için çalışmalı, rızk için üzülmemeli, tedbirlerin arkasında koşmamalıdır. Rızk için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Emrine uyarak çalışanı, rızkına ulaştırır buyurur.
Ahmed bin Hanbel hazretlerinin yevmiye ile çalışan bir işçisi vardı. Akşam talebesine;
-Bu işçiye ücretinden fazla ver diye tenbih eder. Talebe, o işçiye, ücretinden fazla para verir fakat işçi almaz ve gider. Ahmed bin Hanbel hazretleri talebesine;
-Arkasından yetiş ve ver, şimdi alır buyurur. Gerçekten de o işçi verilen fazla parayı alır. Talebesi, bunun sebebine Ahmed bin Hanbel hazretlerine sual edince;
-Ücretini almadan önce, böyle bir fazlalık hatırından geçiyordu. Şimdi ise bu düşüncesi kalmadı. Alması tevekkülünü bozmayacağı için aldı cevabını vermiş ve;
“Tevekkül, bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir” buyurmuştur.
Bişr-i Hafi hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlâya tevekkül ettim diyen kimsenin; cenâb-ı Hakkın, kendisi hakkındaki muamelesine, yani takdir ettiği şeylere, başına gelen sıkıntı ve musibetlere de razı olması lazımdır. Aksi takdirde, yalan söylemiş olur.”
Netice olarak tevekkül; sebeplere yapıştıktan sonra, Allahü teâlâdan başkasına güvenmemek ve Ondan başkasından korkmamaktır. Ebu Yakub Nehrecuri hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Gerçek tevekkül sahibi, her şeyi Allahü teâlâdan bekler, başkasına eziyet ve sıkıntı vermez. Başına gelen bela ve musibetlerden dolayı kimseden şikayetçi olmaz. Mahrum kaldığı şeyler sebebiyle de kimseyi kötülemez. Çünkü o, hayrın da, şerrin de, Allahü teâlâdan olduğuna iman etmiştir.”
osmanunlu.com[/color][/size]
Tevekkül; meşru sebeplere yapışarak, bütün işleri Allahü teâlâya ısmarlamak, Ona güvenmek, teslim olmak anlamındadır. Kalbin, her işte Allahü teâlâya itimat etmesi, güvenmesi demektir. Muhammed Baki-billah hazretleri buyuruyor ki:
“Tevekkül, sebebe yapışmayıp, tembel oturmak değildir. Çünkü böyle olmak, Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur. Müslümanın meşru olan bir sebebe yapışması lazımdır. Sebebe yapıştıktan ve çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir. Allahü teâlâ sebebi, istenilen şeye kavuşmak için, bir kapı gibi yaratmıştır. Bir şeyin hasıl olmasına sebep olan işi yapmayıp da, sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, edepsizlik olur. Allahü teâlâ ihtiyaçlarımıza kavuşmak için kapıyı yaratmış ve açık bırakmıştır. Bizim vazifemiz, kapıya gidip beklemektir. Sonrasını O bilir.”
Ebu Said-i Harraz hazretleri, sebeplere yapıştıktan sonra her şeyi Allahü teâlâdan bekler ve; “Tevekkül, kalbin Allah’a güvenmesidir” buyururdu.
İmam-ı Gazali hazretleri, Mesruk bin el-Ecda hazretlerinden alarak şöyle bir hadise nakletmektedir:
“Çölde yaşayan bir bedevinin bir merkebi, bir köpeği, bir de horozu vardı. Horoz kendilerini sabah namazı için uyandırır, köpek bekçilik yapar, merkep de yüklerini taşırdı. Bu bedevi, tevekkül sahibi, her şeyi hayra yoran bir kimseydi. Bir gün tilki, horozu alıp götürür. Aile fertleri üzülse de; ‘Belki hakkımızda hayırlısı budur’ der. Bir müddet sonra kurt merkebi parçalar ve yine ‘Belki hayırlısı budur’ der. Bir müddet sonra köpek de ölür ve adam yine; ‘Belki hakkımızda hayırlısı budur’ der. Bir sabah kalktıklarında görürler ki, etraflarındaki komşular, eşkıyalar tarafından esir alınıp götürülmüşler. Gece komşuların hayvanları gürültü yaparak yerlerini belli edince, eşkıyalar da onların yerlerini kolayca tespit ederler. Bunların hayvanı olmadığı için, eşkıyalar karanlıkta bunları fark edemezler ve böylece de kurtulurlar. Adamın dediği gibi, bunların hakkında hayırlısı, hayvanların ölmesi imiş. Allahü teâlânın gizli lütuflarını ve ihsanlarını bilen ve Ona tevekkül eden; Onun işinden razı olur, şikayetçi olmaz.”
Hamdun-ı Kasar hazretlerine;
-Tevekkül nedir? diye sorulunca;
-On bin dinar paran olsa, bir dinar da borcun olsa, bu borcun üzerinde kalmasından ölmeden önce emin olmamandır. Aynı şekilde on bin dinar borcun olsa, bunu ödeyecek hiçbir şey de bırakmasan, Allahü teâlânın o borcunu ödeyecek bir vesile vermesinden ümit kesmemendir buyurmuştur.
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerini ziyarete gelenlerden bazısı;
-Biz rızkımızı arıyoruz derler. O da;
-Nerede olduğunu biliyorsanız, orada arayınız? buyurur. Onlar;
-Allahü teâlâdan istiyoruz deyince;
-Eğer sizi unutmuş sanıyorsanız, hatırlatınız! cevabını verir. O kimseler;
-Tevekkül ediyoruz, bakalım ne gönderecek? derler. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri;
-İmtihan ederek, deneyerek tevekkül etmek, imanda şüphe bulunmasını gösterir buyurur. O kimseler;
-O halde ne yapalım? diye sual edince;
-Emrettiği için çalışmalı, rızk için üzülmemeli, tedbirlerin arkasında koşmamalıdır. Rızk için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Emrine uyarak çalışanı, rızkına ulaştırır buyurur.
Ahmed bin Hanbel hazretlerinin yevmiye ile çalışan bir işçisi vardı. Akşam talebesine;
-Bu işçiye ücretinden fazla ver diye tenbih eder. Talebe, o işçiye, ücretinden fazla para verir fakat işçi almaz ve gider. Ahmed bin Hanbel hazretleri talebesine;
-Arkasından yetiş ve ver, şimdi alır buyurur. Gerçekten de o işçi verilen fazla parayı alır. Talebesi, bunun sebebine Ahmed bin Hanbel hazretlerine sual edince;
-Ücretini almadan önce, böyle bir fazlalık hatırından geçiyordu. Şimdi ise bu düşüncesi kalmadı. Alması tevekkülünü bozmayacağı için aldı cevabını vermiş ve;
“Tevekkül, bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir” buyurmuştur.
Bişr-i Hafi hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlâya tevekkül ettim diyen kimsenin; cenâb-ı Hakkın, kendisi hakkındaki muamelesine, yani takdir ettiği şeylere, başına gelen sıkıntı ve musibetlere de razı olması lazımdır. Aksi takdirde, yalan söylemiş olur.”
Netice olarak tevekkül; sebeplere yapıştıktan sonra, Allahü teâlâdan başkasına güvenmemek ve Ondan başkasından korkmamaktır. Ebu Yakub Nehrecuri hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Gerçek tevekkül sahibi, her şeyi Allahü teâlâdan bekler, başkasına eziyet ve sıkıntı vermez. Başına gelen bela ve musibetlerden dolayı kimseden şikayetçi olmaz. Mahrum kaldığı şeyler sebebiyle de kimseyi kötülemez. Çünkü o, hayrın da, şerrin de, Allahü teâlâdan olduğuna iman etmiştir.”
osmanunlu.com[/color][/size]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan