Doğmak, ölmenin alametidir

[size=18px][color=blue]Doğmak, ölmenin alametidir

Var olan her cisimde, devamlı değişiklikler olur. Herhangi bin cisim, hareket ederek yer değiştirebilir, büyüyebilir, küçülebilir veya rengi değişebilir. Eğer bu cisim canlı ise, hasta olabilir veya ölebilir. Canlı cansız bütün cisimlerde bu vardır ve bu değişmelere olay yahut hadise denmektedir. Allahü teâlâ, ezelde böyle takdir etmiştir ve bunu kimse değiştiremez. İnsan da, değişime uğrayan bu varlıklardan birisidir. O da, doğar, büyür ve ölür. Dünyaya gelmek, ölümün habercisidir. Yaratılan her varlık için, mutlak bir son vardır. Başlangıcı olanın, sonu da olur. İmam-ı Gazali hazretleri, kıyamet günü ile alakalı olarak buyuruyor ki:

“Allahü teâlâ, Sur üfürüldükten sonra, kıyametin kopmasını murad buyurduğu vakit, dağlar uçar, bulutlar gibi yürümeye başlar. Denizlerin bazısı bazısına taşar. Güneşin nuru giderek simsiyah olur. Dağlar toz haline gelir. Âlemler birbirine girer. Yıldızlar, dizili incinin kopup dağıldığı gibi olur. Gökler gülyağı gibi erir ve değirmen döner gibi deveran eder ki, şiddetli bir şekilde hareket eder. Bazı kere toplanır, bazı kere de dümdüz olur. Allahü teâlâ, göklerin parça parça olmasını emreder. Yedi kat yerde ve yedi kat gökte ve kürside diri olarak kimse kalmaz. Her türlü varlık ölür. Yerde taş taş üstünde kalmaz. Göklerde hiç canlı kalmaz.”

İnsan dahil, hiçbir varlık, Allahü teâlânın takdirinin dışına çıkamaz ve bu mümkün de değildir. İnsan da ölümden kaçamaz çünkü ölüm, insan için takdir edilmiştir. Hiç kimsenin elinde bir saniye bile yaşama imkanı yoktur. Eceli gelen ölür. Bu vakit, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir andır. Muhammed bin Kudbuddin-i İzniki hazretleri buyuruyor ki:
“Ey biçareler, siz ölümden kaçarsınız. Filan öldü, ben dahi onun yanında bulunacak olursam, bana dahi, bulaşır dersiniz. Bulaşıcı hastalık filan mahalleye geldi diyerek, başka yere kaçarsınız. Ey biçareler, nereye kaçarsınız! Ölüm size vaad olunmuştur. Ecel ileri gitmez! Allahü teâlâ size, eceliniz geldiğinde, göz açıp yumuncaya kadar vakit vermez. Takdir edilenden ne fazla ve ne de eksik olur. Hak teâlâ, emrini, her nerede hüküm ettiyse, o kişi, malını, evladını ve ailesini, cümleten bırakıp, o mahalle gider. Ve toprağı olan memlekete varmayınca, canını almaya emrolunmaz. Herkes, eceli geldiğinde ölür. Araf suresinin otuz üçüncü âyetinde mealen; (Ecelleri geldiği zaman, onu az zaman ileri ve geri alamazlar) buyuruldu. Kişi doğmadan önce, ne kadar yaşayacağı takdir edilmiştir. Allahü teâlâ ölümü yarattı. Sonra diriliği yarattı. Sonra rızkımızı yarattı ve levh’e yazdı. Şimdi, Hak teâlâ, sizin günde ne kadar nefes alıp verdiğinizi bilicidir ve levh’e yazmıştır. Melekler, gözetirler, vakti gelince, melek-ül-mevte haber verirler...”

İnsan için üç türlü hayat vardır. Bunlar; dünya, kabir ve ahiret hayatıdır. Dünyada, beden ruh ile birliktedir. İnsana hayat, canlılık veren ruhtur. Ruh bedenden ayrılınca, insan ölür. Beden mezarda çürüyüp, toprak olunca veya yanıp kül olunca, yahut yırtıcı hayvan yiyip yok olunca ruh yok olmaz. Kabir hayatı başlar. Kabir hayatında his vardır, hareket yoktur. Kıyamette yeni bir beden yaratılıp, ruh ile bu beden birlikte Cennette veya Cehennemde sonsuz yaşarlar. Cennete ve Cehenneme giden yol ise, dünyadan geçmektedir. Bunun için insanın tercihini iyi yapması ve hazırlıklı olması lazımdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Gaflet uykusu ne zamana kadar sürecek, kulaklardan pamuk ne vakit atılacak? Ecel gelince, insanı uyandıracaklar, gözleri kulakları açacaklar. Fakat, o zaman pişmanlık işe yaramayacak. Rezil olmaktan başka, ele bir şey geçmeyecektir. Hepimize ölüm yaklaşıyor. Ahiretin çeşit çeşit azapları, insanları bekliyor. İnsan öldüğü zaman, kıyameti kopmuş demektir. Ölüm uyandırmadan ve iş işten geçmeden önce uyanalım! Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını öğrenip, şu birkaç günlük ömrümüzü, bunlara uygun geçirelim. Kendimizi ahiretin çeşitli azaplarından kurtaralım! Tahrim suresinin altıncı âyetinde mealen; (Ey iman edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır) buyuruldu.”

Netice olarak, fırsat günleri ganimettir. Dünyaya iki kere gelmek yoktur. Her şeyin bir alameti vardır. Doğmak da, ölmenin alametidir. Bu sebeple vakit çok kıymetlidir. Muhammed Masum hazretlerinin buyurduğu gibi:
“İnsanın ömrü çok azdır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, dünyadaki kısa hayatında, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Ahiret yolcusuna lazım olan şeyleri hazırlar.”[/color][/size]osmanunlu.com