Kabirdekilerden yardım istemek
[size=18px][b][color=blue]Kabirdekilerden yardım istemek
Kabir ziyareti sünnettir. Haftada bir, hiç olmazsa, bayramlarda ziyaret edilmelidir. Perşembe, Cuma veya Cumartesi günü ziyaret edilmeli. Cuma günü daha sevaptır. İbni Abidin’de; “Mevta, Cuma günü ve bir gün önce ve bir gün sonra kendini ziyaret edenleri tanır” buyurulmuştur.
Bir mezar ziyaret edilince, kabirdekinin ruhu, gelenin ruhuna, ayna gibi akseder. Gelenin ruhu, daha üstün ise, kalbi sıkılır, rahatsız olur, zarar eder. Bunun için, İslamiyet’in başlangıcında, kabir ziyareti yasak edilmiştir. Sonradan, Müslümanlar da ölünce, bunları ziyarete müsaade edildi. Bunun için Peygamber efendimiz; (Kabirleri ziyaret etmenizi yasak eylemiştim. Bundan sonra, kabirleri ziyaret ediniz!) buyurmuştur.
Resulullah efendimiz, kabir ziyaret ederken, mevtaya selam verirdi. Mevtadan bir şey istemeyi yasak etmedi. Ziyaret edenin ve ziyaret olunanın hallerine göre, kimine dua edilir, kiminden de yardım istenir. Zira hadis-i şerifte; (İşlerinizi şaşırıp, sıkıldığınız zaman, kabirdekilerden yardım isteyiniz!) buyuruldu. Eshab-ı kiramın hepsi, bu hadis-i şerife uyarak, Peygamber efendimizin kabrini ziyaret etmişler, Resulullah efendimizden yardım istemişler ve muratlarına kavuşmuşlardır.
İnsanın ruhu, bedenine aşıktır. Ölüp, ruh bedenden ayrılınca bu sevgisi yok olmaz. Ruhun bedene olan bağlılığı ve çekmesi, öldükten sonra da devam eder. Bir kimse, bir evliyanın kabrini ziyaret edince, ikisinin ruhu buluşurlar ve çok fayda hasıl olur. Kabir ziyaretine izin verilmiş olması, başka faydalarının yanı sıra, bu faydanın da hasıl olması içindir. İmam-ı Şafii hazretleri, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin kabrine gelir, ziyaret eder ve; “Ebu Hanife ile bereketleniyorum. Kabri yanına gidiyorum. Güç bir sual karşısında kaldığım zaman, kabri yanında iki rekat namaz kılıp, Allahü teâlâya dua ediyorum. Cevabı hemen hatırıma geliyor” buyururdu.
Alaeddin-i Attar hazretleri buyurdu ki:
“Bir alimi ve evliyayı ziyaret etmekten maksat, Allahü teâlâya yönelmektir. O büyüklerin ruhlarına tam bir yönelme ile ziyaret, cenab-ı Hakk’ın rızasına kavuşmaya vesiledir. Nitekim görünüşte halka tevazu, hakikatte Hakk’a tevazudur. Çünkü insanlara Allahü teâlânın rızası için tevazu göstermek makbuldür, kıymetlidir.”
İslam alimlerinin büyüklerinden olan Ebü’l-Hayr Faruki hazretleri de, kabir ziyaretlerine gider, kabir ziyareti için sefere çıkmak caizdir buyururdu. Din büyüklerinin kabirlerini ziyarete gidince tam bir edep üzere bulunur, ayakkabılarını çıkarıp, ellerini bağlar, başını önüne eğerek, kabrin yanına giderdi. Yüzünü kabre döner, iki dizi üzerine oturarak Kur’an-ı kerim okurdu. Edep ve hürmetle geri geri giderek kabrin yanından ayrılırdı.
Abdülhakim-i Siyalkuti hazretleri, bir talebesinin, kabir ziyareti hakkındaki suali üzerine buyurdu ki:
“Çok kimse kabir ehlinden istifade edildiğine inanmıyor. Ölü yardım yapamaz diyenlerin, ne demek istediklerini anlayamıyorum. Dua eden, Allahü teâlâdan istemektedir. Duasının kabul olması için, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu vasıta yapmaktadır. Ya Rabbi! Kendisine bol bol ihsanda bulunduğun bu sevgili kulunun hatırı ve hürmeti için bana da ver demektedir. Yahut, Allahü teâlânın çok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek; ‘Ey Allah’ın velisi, bana şefaat et! Benim için dua et! Allahü teâlânın dileğimi ihsan etmesi için vasıta ol’ demektedir. Dileği veren ve kendisinden istenilen, yalnız Allahü teâlâdır. Evliya, yalnız vesiledir, sebeptir. O da fanidir, hiçbir şey yapamaz. Böyle söylemek, böyle inanmak şirk olsaydı, Allah’tan başkasına güvenmek olsaydı, diriden de dua istemek, bir şey istemek yasak olurdu. Diriden dua istemek, bir şey istemek dinimizde yasak edilmemiştir. Hatta müstehab olduğu bildirilmiştir. Her zaman yapılmıştır.
Cahil ve ahmak bir kimse, dileğini Allahü teâlânın kudretinden beklemeyip, veli yaratır, yapar derse, bu düşünce ile ondan isterse, bunu elbet yasak etmeli, ceza da vermelidir. Fakat bunu ileri sürerek, İslam alimlerine, ariflere dil uzatılmaz. Çünkü, Resulullah efendimiz kabir ziyaret ederken, mevtaya selam verirdi. Mevtadan bir şey istemeyi hiç yasak etmedi. Ziyaret edenin ve ziyaret olunanın hallerine göre, kimine dua edilir, kiminden yardım istenir. Peygamberlerin kabirde diri olduklarını her Müslüman bilir ve inanır.”
Netice olarak, kabirleri ziyaret etmeyi, dinimiz emretmektedir. Şartlarına uygun olarak ziyaret edilince, hem ziyaret edene, hem de ziyaret edilene faydalı olmaktadır. İmam-ı Nevevi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Resulullahın ve salihlerin kabirlerini çok ziyaret etmek ve her ziyarette kabir başında çok durmak sünnettir.”
osmanunlu.com[/color][/b][/size]
Kabir ziyareti sünnettir. Haftada bir, hiç olmazsa, bayramlarda ziyaret edilmelidir. Perşembe, Cuma veya Cumartesi günü ziyaret edilmeli. Cuma günü daha sevaptır. İbni Abidin’de; “Mevta, Cuma günü ve bir gün önce ve bir gün sonra kendini ziyaret edenleri tanır” buyurulmuştur.
Bir mezar ziyaret edilince, kabirdekinin ruhu, gelenin ruhuna, ayna gibi akseder. Gelenin ruhu, daha üstün ise, kalbi sıkılır, rahatsız olur, zarar eder. Bunun için, İslamiyet’in başlangıcında, kabir ziyareti yasak edilmiştir. Sonradan, Müslümanlar da ölünce, bunları ziyarete müsaade edildi. Bunun için Peygamber efendimiz; (Kabirleri ziyaret etmenizi yasak eylemiştim. Bundan sonra, kabirleri ziyaret ediniz!) buyurmuştur.
Resulullah efendimiz, kabir ziyaret ederken, mevtaya selam verirdi. Mevtadan bir şey istemeyi yasak etmedi. Ziyaret edenin ve ziyaret olunanın hallerine göre, kimine dua edilir, kiminden de yardım istenir. Zira hadis-i şerifte; (İşlerinizi şaşırıp, sıkıldığınız zaman, kabirdekilerden yardım isteyiniz!) buyuruldu. Eshab-ı kiramın hepsi, bu hadis-i şerife uyarak, Peygamber efendimizin kabrini ziyaret etmişler, Resulullah efendimizden yardım istemişler ve muratlarına kavuşmuşlardır.
İnsanın ruhu, bedenine aşıktır. Ölüp, ruh bedenden ayrılınca bu sevgisi yok olmaz. Ruhun bedene olan bağlılığı ve çekmesi, öldükten sonra da devam eder. Bir kimse, bir evliyanın kabrini ziyaret edince, ikisinin ruhu buluşurlar ve çok fayda hasıl olur. Kabir ziyaretine izin verilmiş olması, başka faydalarının yanı sıra, bu faydanın da hasıl olması içindir. İmam-ı Şafii hazretleri, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin kabrine gelir, ziyaret eder ve; “Ebu Hanife ile bereketleniyorum. Kabri yanına gidiyorum. Güç bir sual karşısında kaldığım zaman, kabri yanında iki rekat namaz kılıp, Allahü teâlâya dua ediyorum. Cevabı hemen hatırıma geliyor” buyururdu.
Alaeddin-i Attar hazretleri buyurdu ki:
“Bir alimi ve evliyayı ziyaret etmekten maksat, Allahü teâlâya yönelmektir. O büyüklerin ruhlarına tam bir yönelme ile ziyaret, cenab-ı Hakk’ın rızasına kavuşmaya vesiledir. Nitekim görünüşte halka tevazu, hakikatte Hakk’a tevazudur. Çünkü insanlara Allahü teâlânın rızası için tevazu göstermek makbuldür, kıymetlidir.”
İslam alimlerinin büyüklerinden olan Ebü’l-Hayr Faruki hazretleri de, kabir ziyaretlerine gider, kabir ziyareti için sefere çıkmak caizdir buyururdu. Din büyüklerinin kabirlerini ziyarete gidince tam bir edep üzere bulunur, ayakkabılarını çıkarıp, ellerini bağlar, başını önüne eğerek, kabrin yanına giderdi. Yüzünü kabre döner, iki dizi üzerine oturarak Kur’an-ı kerim okurdu. Edep ve hürmetle geri geri giderek kabrin yanından ayrılırdı.
Abdülhakim-i Siyalkuti hazretleri, bir talebesinin, kabir ziyareti hakkındaki suali üzerine buyurdu ki:
“Çok kimse kabir ehlinden istifade edildiğine inanmıyor. Ölü yardım yapamaz diyenlerin, ne demek istediklerini anlayamıyorum. Dua eden, Allahü teâlâdan istemektedir. Duasının kabul olması için, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu vasıta yapmaktadır. Ya Rabbi! Kendisine bol bol ihsanda bulunduğun bu sevgili kulunun hatırı ve hürmeti için bana da ver demektedir. Yahut, Allahü teâlânın çok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek; ‘Ey Allah’ın velisi, bana şefaat et! Benim için dua et! Allahü teâlânın dileğimi ihsan etmesi için vasıta ol’ demektedir. Dileği veren ve kendisinden istenilen, yalnız Allahü teâlâdır. Evliya, yalnız vesiledir, sebeptir. O da fanidir, hiçbir şey yapamaz. Böyle söylemek, böyle inanmak şirk olsaydı, Allah’tan başkasına güvenmek olsaydı, diriden de dua istemek, bir şey istemek yasak olurdu. Diriden dua istemek, bir şey istemek dinimizde yasak edilmemiştir. Hatta müstehab olduğu bildirilmiştir. Her zaman yapılmıştır.
Cahil ve ahmak bir kimse, dileğini Allahü teâlânın kudretinden beklemeyip, veli yaratır, yapar derse, bu düşünce ile ondan isterse, bunu elbet yasak etmeli, ceza da vermelidir. Fakat bunu ileri sürerek, İslam alimlerine, ariflere dil uzatılmaz. Çünkü, Resulullah efendimiz kabir ziyaret ederken, mevtaya selam verirdi. Mevtadan bir şey istemeyi hiç yasak etmedi. Ziyaret edenin ve ziyaret olunanın hallerine göre, kimine dua edilir, kiminden yardım istenir. Peygamberlerin kabirde diri olduklarını her Müslüman bilir ve inanır.”
Netice olarak, kabirleri ziyaret etmeyi, dinimiz emretmektedir. Şartlarına uygun olarak ziyaret edilince, hem ziyaret edene, hem de ziyaret edilene faydalı olmaktadır. İmam-ı Nevevi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Resulullahın ve salihlerin kabirlerini çok ziyaret etmek ve her ziyarette kabir başında çok durmak sünnettir.”
osmanunlu.com[/color][/b][/size]
Kabirdekilerden yardım istemek yorumları
dutkmd
24.08.2007[size=18px][color=darkred]Netice olarak, kabirleri ziyaret etmeyi, dinimiz emretmektedir. Şartlarına uygun olarak ziyaret edilince, hem ziyaret edene, hem de ziyaret edilene faydalı olmaktadır. İmam-ı Nevevi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Resulullahın ve salihlerin kabirlerini çok ziyaret etmek ve her ziyarette kabir başında çok durmak sünnettir.” [/color][/size]
[color=darkred]sağlıcakla kalınız[/color]abıhayat
24.08.2007ama aşırılıktan kesinlikle kaçınmak lazım rabbim hattı aşanları sevmez kabirlerden medet unmakta çok yanlış çünkü cenabı hak duada aracı kesinlikle kabul etmiyor
dutkmd
10.08.2007[size=18px][color=olive]Amin.
Allahu teâlâ sizi ve bizi iki cihanda "aziz ve güzel" eylesin.amin.
sağlıcakla kalınız. [/color][/size]keceemre
09.08.2007Allah razı olsun arkadaşım
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan