Meşhur olarak tanınmak

[size=18px][color=blue]Meşhur olarak tanınmak

Şöhret; meşhur olmak, ünü, şanı, adı duyulup yayılması anlamındadır. Şöhret sahibi olmak, insana, dünyada ve ahirette zarar verir. Zira Peygamber efendimiz; (Din ve dünya işlerinde iyi tanınarak parmakla gösterilmek, bir kimseye zarar olarak yetişir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânın koruduğu kurtulabilir) buyurmuşlardır.

Makam ve şöhret sahibi olma arzusu, insanlarda üç sebepten meydana gelmektedir:
Meşhur olmayı istemenin birinci sebebi, nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefs, arzularının, haram yollardan da elde edilmesini ister. Hadis-i şerifte; (İki aç kurt, bir koyun sürüsüne girdiği zaman, yaptıkları zarardan, mal ve şöhret hırsının yapacağı zarar daha çoktur) buyuruldu.

İkinci sebep, insan, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak, müstehab olan mesela, sadaka vermek, hayrat, hasenat yapmak için yahut mubah olan işler yapmak mesela, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak, çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak için veya ibadetlerine mani olacak şeylerden kurtulmak ve İslam dinine, Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmayı ister. Bir kimse, böyle niyetlerle mevkiye kavuşurken, riya, hakkı batıl ile karıştırmak gibi, İslamiyet’in yasak ettiği şeyleri yapmazsa ve vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir, hatta müstehaptır. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların; (Müslümanlara imam olmak istediklerini) bildirmektedir. Hatta Süleyman aleyhisselam; (Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!) diyerek melik ve emir olmayı istemiştir.

Önceki dinlerden bildirilen ve reddedilmeyen haberler bizim dinimizde de muteberdir. Zira Peygamber efendimiz; (Hak ve adalet üzere bir gün hakimlik yapmayı, bir sene devamlı gaza etmekten daha çok severim) buyurmuşlardır.

Mevki, makam sahibi olmayı istemenin sebeplerinden üçüncüsü ise, kişinin nefsini eğlendirmesi içindir. İnsanın nefsi, maldan olduğu gibi, mevkiden, makamdan, meşhur olmaktan da lezzet almaktadır. Makam sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır. Makamın, şöhretin geçici olduğunu, zararlarını, tehlikelerini düşünmelidir. Peygamber efendimiz; (Bir kimse, dünyada şöhret elbisesi giyerse, Allahü teâlâ ona kıyamet günü aynı elbiseyi giydirerek kötü şöhretle teşhir eder ve nihayet onu ateş alır) buyurmuştur.

Evliyanın büyüklerinden Ebu Said Ebülhayır hazretlerine;
-Falan kimse, su üstünde yürüyor dediklerinde;
-Bu iş kolaydır. Martı kuşları da, su üstünde yürüyor buyurdu.
-Filan kimse, havada uçuyor deyince;
-Kuş ve sinek de uçuyor buyurdu.
-Filan kimse, bir anda, bir şehirden bir şehre gidiyor diye söyleyince;
-Şeytan da, bir nefeste şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin kıymeti yoktur. Mert odur ki, herkes gibi yaşar. Alışveriş yapar. Evlenir. Bir an, Allahü teâlâdan gafil olmaz, buyurdu.

Şöhretten ve hürmet toplayarak kibirli olmaktan kurtulmak için, İslamiyet’te mubah, caiz olup, halkın beğenmediği işleri yapmalıdır.

Bir gün, Genc-i Şeker hazretleri namaz kıldığı sırada, bir kimse dergaha girdi. Çok edepsizce ve taciz edici bir şekilde Genc-i Şeker hazretlerine hitaben, yüksek sesle;
-Nedir burada yaptığın sahte gösteri? Kendini bir ilah ilan ediyor ve insanları kendine ibadet ettiriyorsun, dedi. Genc-i Şeker hazretleri, bu kişiye çok kibar ve mütevazı bir sesle;
-Kardeşim, kendimi asla ilah ilan etmedim ve insanlara bana tapın demedim. Ben, Allahü teâlânın önemsiz ve mütevazı bir kuluyum. Dilediğine şeref ve şöhret veren yalnız Odur. Bu acizin bütün şöhreti, Allahü teâlânın ihsanı sebebiyledir dedi.

O kimse, bu tatlı ve yumuşak sözler karşısında saygısızlığına pişman oldu, tevbe etti ve özür diledi. Bunun üzerine Genc-i Şeker hazretleri onu affetti.

Şöhret için vaaz vermek, nasihat etmek, kitap yazmak riya yani gösteriş olur. Abdülhalık Goncdüvani hazretleri, bir talebesine hitaben; “Ey oğul! Her halinde ilim, edep ve takva üzere ol. İslam âlimlerinin kitaplarını oku. Fıkıh öğren. Cahil tarikatçılardan sakın. Şöhret yapma. Şöhrette afet vardır” buyurmuştur.

Netice olarak, insanın kemali yani olgunlaşmış olması, kendisinin fani ve bir hiç olduğunu anlamasıdır. İnsan ne kadar yaşarsa, ne kadar meşhur olursa olsun ölecektir ve arkasından er kişi niyetine denecektir. Ebu Bekir bin İyaş hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Sükutun en küçük faydası, sıkıntı ve belalardan kurtarmasıdır. İyilik olarak, insana bu yeter. Fazla ve lüzumsuz konuşmanın en küçük zararı, şöhrettir. Bela olarak, şöhret insana yeterlidir.”[/color][/size]

osmanunlu.com