LUKMAN ALEYHİSSELÂM

[color=blue]LUKMAN ALEYHİSSELÂM


Yurdu ve Mesleği:

Lukman Aleyhisselâm; Davut Aleyhisselamı devrinde yaşamıştır.
Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu.
Medyen ve Eyke halkındandı.
İsrail oğullarından bir adamın kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da verilmişti.
Lukman Aleyhisselam, terzi idi.
Kendisinin , Marangoz olduğu da rivayet edilir.

Şekil ve Şemaili:

Kısa boylu,
Yassı ve çökük burunlu,
Simsiyah tenli
Kalın dudaklı,
Enli ve yarık ayaklı idi.
Siyah tenli bir zat gelip Saîd b. Müseyyeb’e; teninin siyah oluşunun hükmünü sormuştu.
Saîd b. Müseyyeb, ona:
“Sen, siyah tenlisin diye üzülme!
Çünki, insanların hayırlılarından , üç siyah tenli: Bilal, Ömer b. Hattâbın âzadlısı Mihca ve Mısır siyahlılarından kalıın dudaklı Lukman Hakîm de siyah tenli idi!” demiştir.

Lukman Aleyhisselama:
“Senin yüzün, ne için çok çirkindir?” denilince Lukman Aleyhisselam:
“Sen, nakşı veya nakış edeni, onunla, ayıplayabilir misin?1” demiştir.

BAZI FAZİLETLERİ:

Yüce Allâh tarafından, Lukman Aleyhisselama Hikmet verilmişti.
( Lukman:12)
Hikmet: Din’de Fıkıh, akıl ve sözde isâbet demektir.
Lukman Aleyhisselam; Nübüvvet’le veya krallıkla , Hikmet arasında muhayyer kılınmış, o da Hikmet’,i tercih etmiştir.
Lukman Aleyhisselam; Dâvûd Aleyhisselama , ilmiyle i Hikmetiyle Vezirlik ederdi.
O da:
Ne mutlu sana ey Lukman! Sana, Hikmet verilmiş ve senden, belâ , geri çevirilmiştir!” derdi.
Bilgin insanların ittifakına yakın çoğunluğunun görüşüne göre: Lukman Aleyhisselam, Peygamber ve Vahy’e mazhar olmamıştır amma, Allâhın , Sâlih bir kulu idi.
Kendisi, çok düşnen, keskin ve iyi görüşlü, çok susan bir kuldu.
O, Allâh’ı sevmiş, Allâh da , onu, sevmiş ve kendisine Hikmet ihsan etmişti.
Vehb b. Münebbih:
“Lukman’ın Hikmetlerinden on bin bap okudum.
İnsanlar, onun sözlerinden daha güzel söz işitmemişlerdi.
Sonra, baktın ve gördüm ki: insanlar, onun sözlerini, kendi sözlerine katıyorlar, hutbe ve risâlelerinde, ondan , yararlanıyorlardı.” Demiştir.( İbn.Kuteybe-Marif s.25)
Lukman Aleyhisselam: Beytülmakdis yakınındaki Remle şehrinde oturur, yanına gelenlere va’z eder, hikmetli sözler söylerdi. (İbn.İyas-Bedâyiüzzühûr s.169)
Yüce Allâh; Lukman Hak^mi, Hikmetiyle yükselttiği, onun da , yanında toplanan halk’a, hikmetli sözler söylediği sırada, tanıdığı bir adam , ona:
“ Sen, filan yerde çobanlık etmiş olan siyah köle, Nuhas oğullarının kölesi
Lukman değil misin?!
Nihayet, sen, davar çobanı siyahsın1?” dedi.
Lukman Aleyhisselam:
“Evet” dedi.
Adam:
“Sende gördüğüm şu hal, sana, nasıl ve nereden geldi?1” diye sordu.
Lukman Aleyhisselam:
“ Doğru sözlü olmak, emaneti, yerine vermek, Malâyâni’yi terk etmekle” dedi.
Diğer rivayete göre. Lukman Aleyhisselam:
“ Evet! Siyah tenliliğim açıktır” dedi ve
“ Benim işlerimden, seni şaşırtan nedir?” diye sordu.
Adam:
“Halk, senin döşeğinde oturuyor! Senin kapının önünü bürüyor! Senin sözlerini dinleyip kabul ediyor!? Dedi.
Lukman Aleyhisselam:
“Ey kardeşimin oğlu! Sana, söyleyeceğim şeyleri, yaparsan, sen de, öyle olursun” dedi.
Adam.
“Nedir onlar?” diye sordu.
Lukman Aleyhisselâm:
“Ben , gözümü, yumarım.
Dilimi, tutarım.
İhirasımı önlerim.
Edep yerimi, korurum.
Kıyamımı (namazımı)uzatırım.
Verdiğim sözü, yerine getiririm.
Konuğumu, ağırlarım.
Komşumu, korurum.
Mâlâ yânimi ( Boş ve yarasız söz ve işlerle uğraşımı) bırakırım.
İşte, bunlar, beni gördüğün gibi yaptı.” Dedi ( Salebi-Arais s.350 Ebülfida-Elbidaye vennihâye c. S.124)
Lukman aleyhisselâm, köleleiği sırasında, Efendisine, kölelerin , en yük olmayanı, en problemsizi idi.
Efendisi, onu; kendisine aid bostana, öteki arkadaşlarıyla birlikte, bostandaki meyvadan, bir şeyler getirsinler diye göndermişti.
Topladıkları meyvaları, öteki köleler , yediler.
Yanlarında hiçbir şey bulunmaksızın, Efendilerinin yanına geldiler ve suçlarını, Lukman Aleyhisselamın üzerine attılar.
Lukman Aleyhisselâm, Efendisine:
“İki yüzlü kişi, Allah katında , emin olamaz!
Sen, bana da, onların hepsine de , kusmak için, su içir! Sonra da, bizi koştur!” dedi.
Efendi, böyle yapınca, ötekiler, yedikleri meyvayı, kusuşmağa başladılar!
Lukman Aleyhisselâm ise, yalnız, içtiği suyu, kustu.
Efendi, Lukman Aleyhisselâmın doğru, olduğunu, ötekilerin yalan söyldiklerini, anladı.
Lukman Aleyhisselamın Hekimlikteki bilgisi ise:
Tuvâlete girip orada oturuşunu , uzatan Efendisine:
“Tuvalette çok oturmaktan, ciğer ağrır, bâsur meydana gelir, harâret, başa kadar yükselir.
Orada, hafifce otur ve kalk! Diyerek seslenmesinde görülmüş, Efendidi, tuvâletten çıkınca, onun, bu sözünü, tuvaletin kapısına yazmıştır.( Sâlebî- Arais s.349)
Lukman Aleyhisselâma , Efendisi:
“ Benim için koyun boğazla!” demiş, Lukman Aleyhisselam da, boğazlamıştı.
Efendisi:
“ Onun içindeki en iyi olaniki küçük parçasını çıkarıp bana, getir!” dedi.
Lukman Aleyhisselâm, koyunun dilini be kalbini çıkarıp getirdi.
Efendisi:
“Bu koyun etinin içinde, bunlardan daha iyi olan parçası yok mu? Diye sordu.
Lukman Aleyhisselam:
“Hayır!” dedi.
Efensisi, susacağı kadar sustukdan sonra:
“Benim için, bir koyun daha boğazla!” dedi.
Lukman Aleyhisselâm da boğazladı.
Efendisi:
“Onun içinde, en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını, çıkar , at!” dedi.
Lukman Aleyhisselam, yine, dilini ve kalbini, çıkarıp attı.
Bunu üzerine, Efendidi, Lukman Aleyhisselâma:
“Ben, sana, koyunun içindeki en iyi olan iki küçük parçasını, çıkarıp getirmeni , emretmiştim.
Bana, dil ile kalbi getirmiştin.
Sonra, sana, onun içindeki en işe yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını da, çıkarıp atmanı, emretmiştim.
Sen, yine, dili ve kalbi çıkarıp attın!? dedi.
Lukman Aleyhisselam:
“İyi olduğu zaman, bu ikisinden daha iyi ve güzel bir şey yoktur!
İşe yaramaz ve kötü olduğu zaman da, bu ikisinden daha işe yaramaz ve kötü olan bir şey yoktur! Dedi.
Lukman Aleyhisselâma:
“İnsanların en şerlisi, hangisidir?” diye sorulmuştu.
Lukman Aleyhisselam:
“Kendisini, halkın, kötü görmesine aldırış etmeyendir!” dedi.
Lukman Aleyhisselâm, çok düşünür, keskin görüşlü bir zattı.
Gündüzleri hiç uyunazdı.
Hiç kimse, onun, ne türdüğünü, ne abdest bozduğunu, ne yıkandığını, ne abes bir şey konuştuğunu ne de , güldüğünü görmemiştir.
Hikmet gereği olmadıkça, sözünü tekrarlamazdı.
Lukman Aleyhisselam, oğluna:
“Ey oğulcuğum! Suskunluk üzerinde hiç pişman olma!
Konuşmak gümüşten ise, susmak , altındandır.
“Ey oğulcuğum!Ben , konuşma üzerinde pişmanlık duymuşum, fakat suskunluk üzerinde hiç pişmanlık duymamışımdır.”
“Oğulcuğum! Yemeğin en nefis, tatlı olanını, ye! Döşeğin ise, en çiğnenmiş yassılanmış olanı üzerinde uyu!”
“Ey oğulcuğum! Oruç tut! Şehvetini, keser.
Seni, namazdan alıkoyacak şekilde oruç tutma.
Çünkü namaz, Allâh katında, oruçtan daha büyüktür.
“Ey oğulcuğum! Âlimlerle otur. Onların dizlerinin dibinden ayrılma!
Çünki, Allâh, yeri, göğün yağmuru ile dirittiği gibi, kalbleri de, Hikmet nûru ile diriltir.”
“Ey oğulcuğum, Tevbe’yi gheçiktirme.
Çünkü, ölüm, ansızın gelir!” derdi.

KUR’AN-I KERİM’İN LUKMAN ALEYHİSSELAM HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI:

“And olsun ki. Biz, Lukman’a Allâh’a şükret! Diye(rek) Hikmet verdik.
Kim, şükrederse, ancak , kendi yararı için şükreder.
Kim de, nankörlük ederse, hiç şüphe yok ki, Allân ,Ganiydir(Müstağnîdir.)
Her hamd’e , O, lâyıktır.
Hani, Lukman , oğluna-o, ona öğüt verirken- (şöyle) b-demişti:
Oğulcağızım! Allah’a ortak koşma!
Çünkü, şirk, büyük bir zulumdur, haksızlıktır.” (Lukman :12-13)

“Oğulcağızım! Hakikât, (yaptığın iyilik veya kötülükler), bir hardal tanesi kadar da, olsa, bir kaya içinde, veya göklerde, yahud yerin içinde (gizlenmiş) de , olsa, Allâh, onu, getiri (meydana çıkarır ve hesabını görür.)
Çünkü, Allâh, Latîf’dir, hakkıyla haberdardır.
Oğulcağızım! Namazını, dosdoğru kıl!
İyiliği emret! Kötülükten vaz geçirmeye çalış!
Sana, (Bu emir ve nehiy yüzünden) isâbet edecek herşeye katlan!
Çünkü, bunlar, kat’î surette farz kılınan umurdandır.
İnsanlardan (kibirlenip) yüzünü çevirme.
Yer yüzünde şımarık yürüme!
Çünkü, Allâh, her kibir taslayanı, kendini, beğenip övüneni, sevmez.
Yürüyüşünde, mûtedil ol!
Sesini, alçalt.
Seslerin en çirkini, eşeklerin, anırışıdır.” ( Lukman :16-19)

Peygamberler Tarihi
Mustafa Âsım Köksal
C.2 sayfa:229-235 Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları[/color]

Konular