Çocuk çiçek gibidir
[color=olive]Çocuk çiçek gibidir
Komşuları Naciye teyzeyi hiç yalnız bırakmıyorlardı. Her gün bir iki komşu mutlaka uğrar halini hatırını sorarlardı. İşte, yine komşularından biri, çocuğunun elinden tutmuş kapıyı çalıyordu. Bir taraftan kapı çalınıyor, diğer taraftan sokakta feryat figan ağlama sesleri duyuluyordu. Naciye teyze kapıyı açtı, gelen Nazlı idi.
—Aaa! Nazlı kızım hoş geldin, gel içeri, aman da oğlum da Naciye ninesini ziyarete mi gelmiş?
Çocuk, bağırarak ağlıyor, tepiniyor annesini tekmeliyordu. Annesi onu yatıştırmaya çalışıyordu:
—Börek yapmıştım, sana da getireyim dedim. Sus be oğlum, sus be evladım, tamam bak susarsan bakkaldan alıcam istediğini sus bakayım.
—Bana ne, hemen al, ben hemen istiyom.
—Bak Naciye ninenle konuşayım, eve giderken alıcam.
—Bana ne, ben şimdi istiyom almazsan babaanneme söylerim seni.
—Tamam, tamam yürü hadi. Kusura bakma Naciye teyze ben şunu eve bırakayım gelirim, hadi kal sağlıcakla.
—Hiçbir şey anlamadım ben bu işten ama öyle olsun bakalım, güle güle.
Bir müddet sonra Nazlı tekrar geldi.
—Gel bakalım kızım, hayırdır ne yaptın senin oğlanı?
—Sorma Naciye teyze hep böyle yapıyor. Bir şey istediği zaman, istediği olana kadar kendini yerden yere atıyor. Hiç laf dinlemiyor şımardıkça şımardı, bana babasına hatta dede ve babaannesine de çirkin sözler söylüyor.
—Peki, kayınvalidenler bir şey demiyorlar mı?
—Aslında onlar da şikâyetçi bu durumdan kendilerine pis, eşek, salak gibi şeyler söyleyince çok bozuluyorlar, kırılıyorlar. İnsanın torunundan hakaret duyması ağırlarına gidiyor. Ama ben söylemiştim onlara, buna fazla yüz vermeyin, şımartmayın, diye. (Sen karışma bir tanedir benim torunum) diye arka çıktılar.
—Hatta oğlan bir şey isteyince, (Gelin, bak ne istiyor, ağlatma torunumu tez yap ne diyosa) gibi şeyler söylerlerdi. Hiç unutmam, bir gün yeni temizlediğim halıya, koskoca çocuk, sen gel çişini yap, nasıl sinirlendim, bunu odaya götürüp bir güzel patakladım. Seninki ne yaptı biliyon mu? Elimden kurtulur kurtulmaz, doğru babaannesinin yanına koşup beni şikâyet etti. Babaannesi de, (Ellerin kırılsın nasıl vurdun) diye üzerime yürüdü. O gün bu gündür, istediğini yapmayınca beni dedeye babaanneye şikâyet eder, onlarda bana kızarlar.
—Nazlı kızım, çocuk anne baba elinde bir emanettir. Sana birisi bir emanet verse, o emaneti ne yaparsın? Kaldırıp bir kenara mı fırlatırsın, yoksa bir gün sahibi geri ister diyerek ona bakar, korur kollar mısın? Elbette ihtimam gösterir, bir zarar görmemesi için gözün gibi bakarsın. İşte evlatlarımız da, bize Allahü tealanın birer emanetidir. Onları en iyi şekilde yetiştirmek, her anne babanın çok mühim vazifesidir. Atalarımız ne demiş? Kızını dövmeyen dizini, oğlunu dövmeyen kesesini döver. Dövmek, illa dayak atmak demek değildir. Çocukların kız erkek oluşlarına, yaradılışlarına göre terbiye etmek gerekir. Yani çiçek gibi... Hani bazı çiçeğe her gün, bazısına arada bir, bazısına yudum yudum su verilir ya, işte öyle. İhtiyaçtan fazla verirsen çürür, az verirsen kurur, ihtiyaç kadar vermeli. Gübreyi çok verirsen azar, kocaman bir bitki olur ama ne meyve, ne de çiçek verir. Senin oğlanın suyu, fazla verilmiş galiba.
—Eee ne edicez o zaman Naciye teyze, suyunu mu keselim, gübresini mi?
—Yok, kızım önce bir ilaçlama yapıp etrafından ayrık otlarını, zararlı bitkileri temizleyelim, sonra güzelce, şekilsiz uzayan ve işe yaramayan dalları budayıp bir şekil verelim, ondan sonrada ihtiyaç kadar sularız.
—İyi de Naciye teyze, oldu bari bu işten anlayan bir de bahçıvan buluver sana zahmet.
—Bu zamanda bahçıvan bulmak zor, kalmadı ya da yok denecek kadar az. Ama bir yolu var, o da eski bahçıvanların çiçek yetiştirme konusunda yazdıkları kitapları okumak ve uygulamak. Anladın değil mi?
—Anladım, hem de çok iyi anladım. Siz de bizim bahçıvanımız olduğunuza göre, arada siz bize bu kitaplardan okuyup anlatsanız olur, değil mi? Çünkü biz kitapların anlatmak istediklerini yanlış anlayabiliriz, bunun için doğru anlayan birinin anlatması, işimizi kolaylaştır.
—Çok haklısın akıllı kızım, o zaman bu hafta geldiğinizde size bu kitaplardan okuyup anlatalım bakalım.
—Tamam, Allah senden razı olsun, ben komşulara haber veririm. Haydi, Allaha emanet ol.
Z.Alkan
[/color]
Komşuları Naciye teyzeyi hiç yalnız bırakmıyorlardı. Her gün bir iki komşu mutlaka uğrar halini hatırını sorarlardı. İşte, yine komşularından biri, çocuğunun elinden tutmuş kapıyı çalıyordu. Bir taraftan kapı çalınıyor, diğer taraftan sokakta feryat figan ağlama sesleri duyuluyordu. Naciye teyze kapıyı açtı, gelen Nazlı idi.
—Aaa! Nazlı kızım hoş geldin, gel içeri, aman da oğlum da Naciye ninesini ziyarete mi gelmiş?
Çocuk, bağırarak ağlıyor, tepiniyor annesini tekmeliyordu. Annesi onu yatıştırmaya çalışıyordu:
—Börek yapmıştım, sana da getireyim dedim. Sus be oğlum, sus be evladım, tamam bak susarsan bakkaldan alıcam istediğini sus bakayım.
—Bana ne, hemen al, ben hemen istiyom.
—Bak Naciye ninenle konuşayım, eve giderken alıcam.
—Bana ne, ben şimdi istiyom almazsan babaanneme söylerim seni.
—Tamam, tamam yürü hadi. Kusura bakma Naciye teyze ben şunu eve bırakayım gelirim, hadi kal sağlıcakla.
—Hiçbir şey anlamadım ben bu işten ama öyle olsun bakalım, güle güle.
Bir müddet sonra Nazlı tekrar geldi.
—Gel bakalım kızım, hayırdır ne yaptın senin oğlanı?
—Sorma Naciye teyze hep böyle yapıyor. Bir şey istediği zaman, istediği olana kadar kendini yerden yere atıyor. Hiç laf dinlemiyor şımardıkça şımardı, bana babasına hatta dede ve babaannesine de çirkin sözler söylüyor.
—Peki, kayınvalidenler bir şey demiyorlar mı?
—Aslında onlar da şikâyetçi bu durumdan kendilerine pis, eşek, salak gibi şeyler söyleyince çok bozuluyorlar, kırılıyorlar. İnsanın torunundan hakaret duyması ağırlarına gidiyor. Ama ben söylemiştim onlara, buna fazla yüz vermeyin, şımartmayın, diye. (Sen karışma bir tanedir benim torunum) diye arka çıktılar.
—Hatta oğlan bir şey isteyince, (Gelin, bak ne istiyor, ağlatma torunumu tez yap ne diyosa) gibi şeyler söylerlerdi. Hiç unutmam, bir gün yeni temizlediğim halıya, koskoca çocuk, sen gel çişini yap, nasıl sinirlendim, bunu odaya götürüp bir güzel patakladım. Seninki ne yaptı biliyon mu? Elimden kurtulur kurtulmaz, doğru babaannesinin yanına koşup beni şikâyet etti. Babaannesi de, (Ellerin kırılsın nasıl vurdun) diye üzerime yürüdü. O gün bu gündür, istediğini yapmayınca beni dedeye babaanneye şikâyet eder, onlarda bana kızarlar.
—Nazlı kızım, çocuk anne baba elinde bir emanettir. Sana birisi bir emanet verse, o emaneti ne yaparsın? Kaldırıp bir kenara mı fırlatırsın, yoksa bir gün sahibi geri ister diyerek ona bakar, korur kollar mısın? Elbette ihtimam gösterir, bir zarar görmemesi için gözün gibi bakarsın. İşte evlatlarımız da, bize Allahü tealanın birer emanetidir. Onları en iyi şekilde yetiştirmek, her anne babanın çok mühim vazifesidir. Atalarımız ne demiş? Kızını dövmeyen dizini, oğlunu dövmeyen kesesini döver. Dövmek, illa dayak atmak demek değildir. Çocukların kız erkek oluşlarına, yaradılışlarına göre terbiye etmek gerekir. Yani çiçek gibi... Hani bazı çiçeğe her gün, bazısına arada bir, bazısına yudum yudum su verilir ya, işte öyle. İhtiyaçtan fazla verirsen çürür, az verirsen kurur, ihtiyaç kadar vermeli. Gübreyi çok verirsen azar, kocaman bir bitki olur ama ne meyve, ne de çiçek verir. Senin oğlanın suyu, fazla verilmiş galiba.
—Eee ne edicez o zaman Naciye teyze, suyunu mu keselim, gübresini mi?
—Yok, kızım önce bir ilaçlama yapıp etrafından ayrık otlarını, zararlı bitkileri temizleyelim, sonra güzelce, şekilsiz uzayan ve işe yaramayan dalları budayıp bir şekil verelim, ondan sonrada ihtiyaç kadar sularız.
—İyi de Naciye teyze, oldu bari bu işten anlayan bir de bahçıvan buluver sana zahmet.
—Bu zamanda bahçıvan bulmak zor, kalmadı ya da yok denecek kadar az. Ama bir yolu var, o da eski bahçıvanların çiçek yetiştirme konusunda yazdıkları kitapları okumak ve uygulamak. Anladın değil mi?
—Anladım, hem de çok iyi anladım. Siz de bizim bahçıvanımız olduğunuza göre, arada siz bize bu kitaplardan okuyup anlatsanız olur, değil mi? Çünkü biz kitapların anlatmak istediklerini yanlış anlayabiliriz, bunun için doğru anlayan birinin anlatması, işimizi kolaylaştır.
—Çok haklısın akıllı kızım, o zaman bu hafta geldiğinizde size bu kitaplardan okuyup anlatalım bakalım.
—Tamam, Allah senden razı olsun, ben komşulara haber veririm. Haydi, Allaha emanet ol.
Z.Alkan
[/color]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan