AŞKTIR

[color=red]AŞKTIR…

Aşktır
Yağmur tanesidir…
Kabe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülendir…
Mecnun Leyla’ya “sen de kimsin” dediğinde çöl marallarının gırtlağına tıkanandır…

Aşktır…
Bahta yemin ettirendir…
Zaman kafa tutturandır…
Hesap günü kargaşasında anaya yavrusunu unutturan neyse, istediğinde insana herkesi ve her şeyi öyle unutturandır…

Aşktır…
Mahpusta ilk akşamın cigarasıdır.
Hemşirenin kucağında iki kilo sekizyüz gramlık kütlesiyle, yarım yamalak gözünü size doğru dönüp bir şey söylemeye çalışandır…

İlk orucun iftarının ilk zeytinidir.
Simsiyah saçlardır.
Zifir akşamlardır.
Boğaz köprüsünün üzerinde atlamasınlar diye polislere nöbet tutturandır…

Aşktır…
Bir fotoğrafın yıllar sonra kanamaya başlamasıdır.
Ayasofya’da İsa’nın gözünden süzülen yaş tanelerini görebilme marifetidir.
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde duran, yakalandığında çaresiz kılandır…

Aşktır…
Yola koyulduğunda ayrılığı, unutulduğunda ağlamayı, her hatırlandığında yıkılmayı sevdirendir.
Menekşeye konuşmayı öğretendir.
Şubat ayına terk edilmeyi…

Aşktır…
Yeni çıkan şarkılardır.
Suya yazılmış yazı, kalbe çizilmiş bir ad, sadece paslı bıçak, baldıran zehri, gün Siirt’in fıstık bahçelerinin üzerinde batarken güneşin mehtaba dönüştüğü an, her kaybedildiğinde kazanılandır…

Aşktır…
Bir insanın üç günlük dünya hayatında karşısına çıkabilecek en büyük numaradır.
Sihirdir, büyüdür.
Neden saçları beyazlamışsa ondandır
Mektupları yaktın, resimleri yırttın deyip de, yine de ömrü boyunca unutulmayacak olandır…

Aşktır…
Talandır… yangın yeridir… dağları yürütendir…
Bir gece ayı sol, güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olandır.
Kadıköy-karaköy vapurunda serin bir ekim akşamüstünde, tahta sıralarda güzelim poyraz saçları yalarken karşı karşıya oturulandır…
Rastlanılandır…
Yakalanılandır…
Hesap edilemeyendir…

Aşktır…
Damda deve ararken, balıklara iğnesini getirten, çok yücelten, yerin dibine batırandır…
Zevaldir, kuşluktur…
Ebu bekr’in yol arkadaşlığıdır.
Fatıma’nın paklığıdır.
Zeyneb’in cesaretidir.
Vahşi’nin pişmanlığıdır…

Aşktır…
Darağaçlarında, batakhanelerde, cezaevi koridorlarında, meyhane masalarında, yalnız odalarda kol gezendir…
Feleği şaşırtandır…
Masumiyete, cinayet işleyebilme yeteneğini sınatabilecek kadar ileri gidendir…

Aşktır…
Cehennemin kapısında, cennetin tam ortasında durabilendir.
Gücü yetendir.
Şimdi herkesi biraz ona benzeten, şimdi her gördüğünü o zanneden mahur efkardır...
Yasak tanımayandır.
Hayatın acil servislerinde kanayan, aranılan kanı bulunamıyanların felaketidir…

Aşktır…
En çok İstanbul, en akşam Ankara, en ikindi İzmir, en karlı Erzincan, en deli Rize, en gece Eskişehir, en gizli Mardin’dir.
Bir abadır…
Bir hırkadır…
Bir solukta kırkbin kere adını söyletebilendir…

Aşktır…
Herkes için bir keredir.
O yüzden başta olandır…
O yüzden başlatandır…
O yüzden aşk “A”dır…

İBRAHİM SADRİ
“AŞK 29 HARFTİR” isimli kitabının “A” harfi bölümü[/color]

Konular