Bir sultanın oğluna nasihatleri

[color=blue]Öğüt aklın süsüdür

Bir sultanın oğluna nasihatleri

Ey oğul, artık ben kocadım. Zayıf ve azıksız olarak yol ağzına kadar geldim. Ölüm mektubunu elime verdiler. O mektup, sakalın ağarmasıdır.

Şimdi ey oğul, tecrübelerle elde ettiğim birkaç öğüt sana yadigâr olsun. Bu öğütlere uyarak hareket edersen, her muradına erersin, zamanın elinden sille yemezsin. Çünkü baba şefkati, oğlunun azarlanmasını bile istemez. Öyleyse sen de kulağını bu öğütler için açık tut, sonra pişman olmayasın.

Gençler kendi bilgilerini yaşlıların bilgisinden üstün görürler. Bunu bildiğim halde, sana yol göstermek için susarsam doğru olmaz. Bütün tecrübelerimi az ve öz olarak yazdım. Her şeyin azı ve özü faydalıdır.

Değerli mal, değerli insana vermek için saklanır. Benim de en değerli şeyim bu öğütlerdir ve en değerli kimsem de sensin. Bu öğütleri hor görme, bu sözlerden hem hikmet, hem saltanat kokusu gelir. Çünkü bu sözler hem padişahların sözüdür, hem de hukemanın sözüdür. Öyleyse yaşlılığında başına bir iş gelirse sıkıntı çekmemek için, bu sözleri gençlik çağında öğren. Çünkü yaşlılar çok yaşadıkları için çok tecrübe elde ederler, sıkıntılı anlarda bunların faydası olur.

Akıllı ol ve kendi soyunun itibarını iyi gözet, tâ ki, şerefsizlerden olmayasın. Akıllı ve kabiliyetlisin, ama öğüt de aklın süsüdür, benim vereceğim şeyle aklını süsle. Süslemezsen yine sen kaybedersin.

Benim ölümüm yakındır, senin de yerime gelmen yakındır. Öyle çalış ki bu dünyada bir azık hazırlayasın, o yolda sana yardımcı olsun. Çünkü, (Dünya ahiretin tarlasıdır) buyurulmuştur. Kendini öyle ver ki, senin yerine başka biri ekmesin.

Ölümsüz diyarı, bu ölümlü diyar ile değiştirmeye kalkma. İyiler aslana, kötüler ite benzer. Çünkü it bulursa bulduğu yerde yer; aslan ise kendi inine götürür, sonra yer. Bu şu demektir: İt nefsinin esiridir, bulduğunu burada yer, aslan zekidir, ne bulursa, ne avlarsa o öteki diyara götürür. Gayret et, senin de avın iyilik olsun, öteki diyarda lazım olur. İyilikten murat, ibadettir. Kul için ibadetten daha iyi av yoktur. Çünkü ibadet eden ateşe benzer. Ateş ne kadar alçak yerde yansa da, alevi yükselir. İbadet etmeyenler de, suya benzer, su ne kadar yukarı akıtılsa da, aşağı düşer, göklere yükselmez. Boynumuzun borcu olan ibadet ateşini öyle kuvvetli yak ki, alevi göklere yükselsin.

Allahü teâlânın emrine uygun şükredersen, azı çok yerine geçer. Allahü teâlâ da çok değil, sadece beş türlü ibadet emretti. Çok olsa idi yapmaktan âciz kalırdık. Bunlardan biri Allah'ın birliğini ve Muhammed aleyhisselamın peygamberliğini dil ile söylemek ve kalb ile tasdik etmektir. Diğeri namaz ve oruçtur. Zenginlere farz olan hac ve zekat da vardır.

Kelime-i şehadet, batıllardan Allahü teâlâya sığınmaktır. Namaz o kabullenişin hakikatini kulluğunda uygulamaktır. Oruç, o kabullenişin ve kulluğun hakikatini Allah'a bildirmektir. Madem ki Allah’ın kuluyuz, öyleyse o kullukta sağlam durmak gerektir. Namaz ve oruç Allahü teâlânın has nimetidir, onları has kullarına nasip kılmıştır. Kötü kimseler bu nimetlerden uzak kalır. Eğer bu iki nimette kusur edersen seçkinlerden olamazsın, ayak takımından olursun.

Zekatını severek ver. Zekat malın kiridir. Kirli malla iş yaparsan temiz işlerin de kirlenir. Ömürde bir kere hac yap. Hac, günahları temizler.

Tevazu eden yükselir

Namazda maddi faydalar da vardır. Her şeyden önce, namaz kılanın bedeni ve elbisesi devamlı temizdir. Namaz kılan kişi büyüklenmez, çünkü namazın aslı tevazudur. Kendini tevazuya alıştırırsan, bedenin de sana uyar, tevazu kazanır. Sen tevazuyu gözetince, Allahü teâlâ makamını yüceltir.

Ramazan orucunu tut. Yılda bir ay olan kulluğu yapmayan namert olur, aklı olan namertliği kendine reva görmez. Kadı gibi şehrin ileri gelenleri ne zaman oruç tutarlarsa, sen de o zaman tut. Cahillerin sözüne uyarak, bir gün önce tutarak fitneye sebep olma. Oruçla kulun ağzı mühürlenir. Sen bu mührü bütün bedenine, diline, gözüne, ayağına, eteğine de vurmalısın ki oruç senden razı olsun.

Şahsiyetini ana babanın verdiği adla değil de, kendi gayretinle kazanmaya çalış. Çünkü anan ve baban sana Ahmet, Mehmet gibi bir ad verdi. Oysa senin kazandığın ad, ya âlim, ya hâkim, ya doktor, ya öğretmen veya sanatkâr olacaktır. Bu adlar halk arasında makbul olduğunu gösterir.

Tatlı dille konuşmayı alışkanlık haline getir. (Dili tatlı olanın dostları çok olur) demişlerdir. Ne kadar tatlı söylersen söyle, sözün yerini bilmedikçe söyleme. Çünkü yerinde söylenmeyen söz, tatlı ve güzel de olsa acı ve çirkin görünür.

Sıkıntıya düşeceğin sözü söyleme. Güzel söz söyleyen güzel cevap işitir. İstediğini söyleyen istemediğini işitir. (Kötü söz insanı dinden, tatlı dil yılanı ininden çıkarır) derler.

Birine gelen belaya sevinmezsen, sana gelen belaya da kimse sevinmez. Senden zayıf olana zulmetme, böylece sen de, senden kuvvetli olanlardan zulüm görmezsin.

Çorak yere tohum eken ürün alamaz. Nanköre iyilik eden, çorak toprağa tohum eken gibidir, fayda görmediği gibi zarar da görebilir. Fakat iyiliği, lâyık olandan esirgeme.

Elinden iyilik etmek gelmezse, bari halkı iyiliğe yönelt. Çünkü (Eddâllü alel-hayri kefâilihî), yani (Hayra yönlendiren, o hayrı işlemiş gibi olur) buyurmuşlardır.

Yaptığın iyilikten dolayı pişman olma ve kötülükten çok sakın. Çünkü iyiliğin ve kötülüğün karşılığı ölmeden sana erişir. İyilik ettiğin kişinin gönlü ne kadar rahat olursa, senin de gönlüne o kadar rahat erer. Kötülük ettiğin kişinin gönlüne ne kadar sıkıntı gelirse, senin de gönlüne o kadar sıkıntı gelir, belki de sen daha çok sıkıntı çekersin.

İki yüzlü olma, buğday gösterip arpa satma, halka kendini iyi gösterip gizlice kötü işler yapma, bu riya nişanıdır. Riyadan çok sakın.

İnsan iki hâl üzeredir: Sevinç ve keder. İster kederli, ister sevinçli ol, kederini ve sevincini öyle birisine söyle ki, üzülünce, o da seninle birlikte üzülsün, sevinince, o da seninle birlikte sevinsin.

İyiliğe ve kötülüğe çabuk sevinme ve üzülme, bu çocukların işidir. Olmayacak şey için kendinden geçme, yani olur olmaz şey için kendi durumunu değiştirme. Çünkü akıllı kişiler, olur olmaz şey için kendilerinden geçmezler ve değme yel ile deprenmezler.

Sevinçli iken bir musibet gelince kederlenme, refaha kavuşunca da hemen sevinme. Akıllı kişiler bunları hoş görmezler. Her yokuşun bir inişi, her zorluğun bir ferahlığı vardır. Sevinmenin sonunda bir üzüntü, üzülmenin sonunda bir sevinç vardır.

[url]www.mehmetalidemirbas.com[/url][/color]