Gülerek günah işleyen...

[b]Allahü teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırmıştır. Bir kısmını beğendiğini, bunları yapanlardan râzı olduğunu, her iş karşılığında, bunlara nimetler vereceğini vâdetmiştir. Vâdettiği iyiliklerin ölçü birimine, sevâb denir. Allahü teâlâ insanların yaptığı işlerden bir kısmını ise beğenmediğini, bunları yapanlardan râzı olmadığını, bunların kötü işlerine kıyâmette, çok acı karşılıklar vereceğini, bildirmiştir. Bu acı karşılıklara, azâb denir.

Azâbların şiddetlerini, çokluğunu bildiren ölçü birimine de, günâh denir.
Günâh, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir. Emir ve yasaklar, Müslümânlar içindir. Allahü teâlâ, imânı olmayanları, ibâdet etmekle şereflendirmedi. Onlar, her istediklerini yapar, günâh olmaz. Bunlar, ibâdet yapmadıkları, günâh işledikleri için dünyâda azâb çekmezler. Her türlü nimete kavuşurlar. İstediklerini, çalıştıklarını elde ederler. Yalnız, zâlim olanları, mahlûklara eziyet verenleri, dünyâda cezâlarını çeker. Kâfirlere, yalnız bir emir verilmiş, onlardan yalnız bir şey istenmiştir. Bu bir emir de, onların îmân etmeleri, Müslümân olmalarıdır. Kâfirler, bu emri dinlemedikleri için, biricik suç işlemiş oluyorlar. Fakat bu suç, en büyük suçtur. Bu suçun cezâsı, pek büyük, çok acı ve sonsuzdur. Dünyâda böyle bir cezâ olamaz. Bu sonsuz cezâ, bunlara, âhirette, Cehennemde verilecektir.

“Ameller, niyete göre...”

Günâhlar, niyetsiz veyâ iyi niyetle işlenirse, günâh olmaktan çıkmaz. (Ameller, niyete göre iyi veyâ kötü olur) hadîs-i şerîfi, tâatlara ve mubâhlara, niyete göre sevâb verileceğini bildirmektedir. Bir kimse, birinin gönlünü almak için, başkasını incitse veyâ başkasının malı ile sadaka verse, yâhut harâm para ile mekteb, câmi yaptırsa, bunlara sevâb verilmez. Zulüm, günâh, iyi niyetle işlenirse, yine günâh olur. Böyle işleri yapmamak sevâbdır. Bunlar, bilerek yapılırsa, büyük günâh olur.

Günâh olduğu bilinmeyerek yapılırsa, Müslümânların çoğunun bildiği şeyleri bilmemek, öğrenmemek de ayrıca günâh olur.

Günâh işlemek nefse tatlı gelir. Bütün bidatler, günâhlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir. Küçük günâh işlemeye devâm etmek, bunlarda ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeye ısrâr etmek ise, küfre sebep olur.

Rıyâd-un-nâsıhîn kitâbında deniyor ki:
“Harâmları, büyük günâh ve küçük günâh diye ikiye ayırmışlar ise de, küçük günâhlardan da, büyük günâh gibi kaçınmak, hiçbir günâhı küçümsememek gerekir. Çünkü, Allahü teâlâ, intikâm alıcıdır ve ganîdir.

İstediğini yapmakta hiç kimseden çekinmez. Gazabını, düşmanlığını günâhlar içinde gizlemiştir. Küçük sanılan bir günâh, intikâmına, gadabına sebep olabilir. Resûlullah efendimiz; (Bir zerrecik günâhdan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibâdetleri toplamından dahâ iyidir) buyurdu.”

Peygamber efendimiz, eshâb-ı kirâma hitaben;
(Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız) buyurmuşlardır.

Bir gün Peygamber efendimiz, rastgele gülenleri görünce;
(Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız) ve (Kur’an-ı kerim, Cennet ve Cehennemin halini bildirirken nasıl böyle gülersiniz) buyurmuşlardır.

Hamîdüddîn Nâgûrî hazretlerine;
-Peygamber efendimiz; (Ölüm kefârettir) buyurdu. Ölüm günahlara kefâret olunca, âhiret rüsvâlığının mânâsı nedir? diye sual edilince;
-Günah vardır, ölümle affedilir. Günah vardır, kabirde kalmakla affedilir.
Günah vardır, kabir azâbı ile affolur. Günah vardır, Cehennem ateşini görmedikçe ve Cehennem ateşi onu yakmadıkça hiçbir şeyle affolmaz. Buradan o kadar nûr götürmelidir ki, bu nûr, Cehennem ateşini söndürsün ve; “Geç ey mümin, nûrun ateşimi söndürüyor” desin cevâbını vermiştir.

Ahmed bin Âsım Antâkî hazretlerine;
-En büyük günah nedir? diye sorulduğunda:
-Bir günahın günah olduğunu bilmemektir, cevabını vermiştir.

“Sırat köprüsünü mü geçtin?”
Hasan-ı Basri hazretleri, kahkaha ile gülen bir gence;
“Evladım, Sırat köprüsünü mü geçtin veya Cennete gideceğine dair bir garantin mi var da böyle gülüyorsun?” buyurmuştur.

İbrâhim bin Edhem hazretleri de, her zaman şöyle duâ ederdi:
“Yâ Rabbî! Beni günah alçaklığından, sana tâat ve ibâdet lezzetine ulaştır.”
Netice olarak Allahü teâlâ, bazı şeyleri, bazı şeyler için sebep, vesile kılmıştır. İmân, itâat ve ibâdetler, Cennete gitmeye vesile, sebep kılındığı gibi; inkâr, isyân ve günahlar da, Cehenneme gitmeye sebeptirler. Hiç kimse, gülerek, sevinerek idam edilmeye gitmez, gidemez. Gülerek, sevinerek günah işleyenin durumu da, bundan farklı değildir. Gülerek işlediği günahlar, o kimseyi Cehenneme götürmektedir. Resûlullah efendimizin buyurduğu gibi:

(Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.)
[/b]
Osman Ünlü

Gülerek günah işleyen... yorumları

  • Image Description
    zhümeyra
    28.12.2007

    ALLAH celle celaluhu razı olsun...

  • Image Description
    Tefekkür
    28.12.2007

    [quote="su misali"][b]Allahü teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırmıştır. Bir kısmını beğendiğini, bunları yapanlardan râzı olduğunu, her iş karşılığında, bunlara nimetler vereceğini vâdetmiştir. Vâdettiği iyiliklerin ölçü birimine, sevâb denir. Allahü teâlâ insanların yaptığı işlerden bir kısmını ise beğenmediğini, bunları yapanlardan râzı olmadığını, bunların kötü işlerine kıyâmette, çok acı karşılıklar vereceğini, bildirmiştir. Bu acı karşılıklara, azâb denir.

    Azâbların şiddetlerini, çokluğunu bildiren ölçü birimine de, günâh denir.
    Günâh, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir. Emir ve yasaklar, Müslümânlar içindir. Allahü teâlâ, imânı olmayanları, ibâdet etmekle şereflendirmedi. Onlar, her istediklerini yapar, günâh olmaz. Bunlar, ibâdet yapmadıkları, günâh işledikleri için dünyâda azâb çekmezler. Her türlü nimete kavuşurlar. İstediklerini, çalıştıklarını elde ederler. Yalnız, zâlim olanları, mahlûklara eziyet verenleri, dünyâda cezâlarını çeker. Kâfirlere, yalnız bir emir verilmiş, onlardan yalnız bir şey istenmiştir. Bu bir emir de, onların îmân etmeleri, Müslümân olmalarıdır. Kâfirler, bu emri dinlemedikleri için, biricik suç işlemiş oluyorlar. Fakat bu suç, en büyük suçtur. Bu suçun cezâsı, pek büyük, çok acı ve sonsuzdur. Dünyâda böyle bir cezâ olamaz. Bu sonsuz cezâ, bunlara, âhirette, Cehennemde verilecektir.

    “Ameller, niyete göre...”

    Günâhlar, niyetsiz veyâ iyi niyetle işlenirse, günâh olmaktan çıkmaz. (Ameller, niyete göre iyi veyâ kötü olur) hadîs-i şerîfi, tâatlara ve mubâhlara, niyete göre sevâb verileceğini bildirmektedir. Bir kimse, birinin gönlünü almak için, başkasını incitse veyâ başkasının malı ile sadaka verse, yâhut harâm para ile mekteb, câmi yaptırsa, bunlara sevâb verilmez. Zulüm, günâh, iyi niyetle işlenirse, yine günâh olur. Böyle işleri yapmamak sevâbdır. Bunlar, bilerek yapılırsa, büyük günâh olur.

    Günâh olduğu bilinmeyerek yapılırsa, Müslümânların çoğunun bildiği şeyleri bilmemek, öğrenmemek de ayrıca günâh olur.

    Günâh işlemek nefse tatlı gelir. Bütün bidatler, günâhlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir. Küçük günâh işlemeye devâm etmek, bunlarda ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeye ısrâr etmek ise, küfre sebep olur.

    Rıyâd-un-nâsıhîn kitâbında deniyor ki:
    “Harâmları, büyük günâh ve küçük günâh diye ikiye ayırmışlar ise de, küçük günâhlardan da, büyük günâh gibi kaçınmak, hiçbir günâhı küçümsememek gerekir. Çünkü, Allahü teâlâ, intikâm alıcıdır ve ganîdir.

    İstediğini yapmakta hiç kimseden çekinmez. Gazabını, düşmanlığını günâhlar içinde gizlemiştir. Küçük sanılan bir günâh, intikâmına, gadabına sebep olabilir. Resûlullah efendimiz; (Bir zerrecik günâhdan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibâdetleri toplamından dahâ iyidir) buyurdu.”

    Peygamber efendimiz, eshâb-ı kirâma hitaben;
    (Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız) buyurmuşlardır.

    Bir gün Peygamber efendimiz, rastgele gülenleri görünce;
    (Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız) ve (Kur’an-ı kerim, Cennet ve Cehennemin halini bildirirken nasıl böyle gülersiniz) buyurmuşlardır.

    Hamîdüddîn Nâgûrî hazretlerine;
    -Peygamber efendimiz; (Ölüm kefârettir) buyurdu. Ölüm günahlara kefâret olunca, âhiret rüsvâlığının mânâsı nedir? diye sual edilince;
    -Günah vardır, ölümle affedilir. Günah vardır, kabirde kalmakla affedilir.
    Günah vardır, kabir azâbı ile affolur. Günah vardır, Cehennem ateşini görmedikçe ve Cehennem ateşi onu yakmadıkça hiçbir şeyle affolmaz. Buradan o kadar nûr götürmelidir ki, bu nûr, Cehennem ateşini söndürsün ve; “Geç ey mümin, nûrun ateşimi söndürüyor” desin cevâbını vermiştir.

    Ahmed bin Âsım Antâkî hazretlerine;
    -En büyük günah nedir? diye sorulduğunda:
    -Bir günahın günah olduğunu bilmemektir, cevabını vermiştir.

    “Sırat köprüsünü mü geçtin?”
    Hasan-ı Basri hazretleri, kahkaha ile gülen bir gence;
    “Evladım, Sırat köprüsünü mü geçtin veya Cennete gideceğine dair bir garantin mi var da böyle gülüyorsun?” buyurmuştur.

    İbrâhim bin Edhem hazretleri de, her zaman şöyle duâ ederdi:
    “Yâ Rabbî! Beni günah alçaklığından, sana tâat ve ibâdet lezzetine ulaştır.”
    Netice olarak Allahü teâlâ, bazı şeyleri, bazı şeyler için sebep, vesile kılmıştır. İmân, itâat ve ibâdetler, Cennete gitmeye vesile, sebep kılındığı gibi; inkâr, isyân ve günahlar da, Cehenneme gitmeye sebeptirler. Hiç kimse, gülerek, sevinerek idam edilmeye gitmez, gidemez. Gülerek, sevinerek günah işleyenin durumu da, bundan farklı değildir. Gülerek işlediği günahlar, o kimseyi Cehenneme götürmektedir. Resûlullah efendimizin buyurduğu gibi:

    (Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.)
    [/b]
    Osman Ünlü[/quote]su misali aktardığinız yazı güzel di okudum hoşüma gitti osman ünlü hocamızı bende dinlerim yazıdan dolayı ellerıne yüreğıne sağlık güzeldi ellerin dert gormesin amin biziyaratanın adiyle