MÜFSIDI KEBIR COK ÖNEMLI

Osmanlı Devleti’ni yıkmak için, önce zayıflatmak gerektiği kanaatına varan İngilizler, padişahın manevî gücü olan halifeliği ondan koparıp tekrar Mısır’a nakletmek için yoğun çalışmalar yürütüyorlardı.

Bu hususta onların yardımcıları da masonlardı.

Mısır’da başlatılan bu çalışmaların başını, mason olan Abduh çekmekteydi.

Abduh da Afgânî de, talebe–hoca olarak her ikisi de masondu.

Belge: (Serge Hutin Les Francs–Maçons, Editions du, Seuil, Paris, sh. 127.)

Abduh’un, yıkıcı faaliyetlerine dair bir belge de Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndedir: (YEE, 39, 424, 128, 137)

Mısır’da neşredilen Mir’at–ı Türkiye Gazetesi sahibi ve başyazarı Mehmed Safâ’nın, Sultan Abdülhamid Han’a gönderdiği ve Abduh hakkında “Müfsid–i Kebir–Büyük Fesatçı” ifadesini kullandığı rapor enteresan.

Mehmet Safâ, bu raporda, Osmanlıyı yıkmak isteyenlerin toplandığı sözde İslam Konferansından bahsediyor:

“Bu İslam konferasından maksat şudur ki, evvelâ eski Mısır Müftüsü müfsid–i kebir Muhammed Abduh’un yaydığı fikre istinaden (dayanarak) 4 mezhebi terk ile yalnız ilk esası olan Kur’an’ı kabul etmek...”

(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Esas Evrakı, Kısım 39, Karton 128, Zarf 137, Evrak no: 424)

Zamanımızda da, mezhepleri kabul etmeyenlerin ve “Bize sadece Kur’an yeter” diyenlerin bulunduğunu biliyoruz.

MÜFSIDI KEBIR COK ÖNEMLI yorumları

  • Image Description
    dutkmd
    07.01.2008

    [b][color=blue]Mezhep ve Mezhepsizlik



    İmanda itikadda tek mezhep vardır
    Bizim için delil nedir
    Allah ve Resulü merhamet etti
    Dinimizdeki dört delil
    Dinde nakil esastır
    Atalarımızın yolundayız
    Mezhep taklidi rahmettir
    Dinde reform yapmak
    Meal ve Tefsir okumanın zararı
    Din kitaplarında uydurma hadis olmaz
    Her kitabı okumak ve çoğunluğa uymak
    Mezhepsizleri tanımak için
    Bazı şahıslar hakkında özet bilgi
    Her ilmin tabirleri olur
    Çeşitli sual ve cevaplar


    [url]www.dinimizislam.com[/url][/color][/b]

  • Image Description
    dutkmd
    07.01.2008

    [size=18px][color=blue]Bu bilgiler için size çok teşekkür ediyorum.
    sağlıcakla kalınız.

    Allahü teâlâ sizi ve bizleri " Ehl-i Sünnet Vel Cemaat " yolundan ayırmasın.
    ve Müslüman olarak can vermeyi nasip eylesin.amin.[/color][/size]

  • Image Description
    naz
    07.01.2008

    teşekkür ederiz, Allah razı olsun.

  • Image Description
    alaattin
    06.01.2008

    Allah (c.c.) razi olsun, cok önemli bir konu... bunlar ve günümüzdeki yansimalarinida bilmemiz bir okadar önemli.. onlarda liste halinde asagidaki adreste... kimler yokki !!!

    [url]http://www.misak1.com/mezhebsizler/index.htm[/url]

  • Image Description
    vefali
    06.01.2008

    Allah razi olsun

  • Image Description
    talib
    06.01.2008

    HAMiDULLAH-BAiDULLAH
    Dalalet kumkuması
    1- Her seyden evvel eserine “slâm Peygamberi” adını koymakla bütün zaman ve mekânın ve
    topyekün kainatın efendisine, tek Peygamberine âdeta mahdut bir saha, muayyen bir daire çizen, onu
    birdenbire göze çarpmayacak ekilde dar bir tefrik ve tahsis çemberi içine alan ve böylece en azılı
    slâm dümanlarından Hollandalı müsterik Doktor (Duzi) azıyla konuan...
    2- slâmın o da hatır için, orta seviyeyi hedef tutturucu bir din olduunu kaydeden ve dolayısıyle
    yüksek seviyeye mahsus olmadıı hissini sinsice veren (s. 14)…
    3- ç ve dı bütün ilimlerin sahibine, Suriye Hıristiyanlarından din bilgisi almı olmayı yakıtıran (s.
    21)…
    4- Nebilii, nebiliin meydana geliini basit dünya sâiklerine ve toprak üstü sebeplere balıyan (s.
    25-29)…
    5- Çölde sütkardei küçük kızın omuzunu, hayat boyu iz kalacak ekilde ısırdıını yazan (s. 40)…
    6- Rahip Bahîra Vak’asında “istihfaf mevzuu 9 yaında bir çocuun simasında” nebilik alameti
    bulunamayacaını ve buna inanmanın “safdillik” olacaını öne süren (s. 46)…
    7- “Çocukluunda puta bir esmer koyun hediye ettiine” ait bir rivâyeti kaydedebilen (s. 47)…
    8- ’ın sevgilisi ve insanolunun en güzelini düztaban diye vasfeden (s. 55)…
    9- Vahy ânındaki esrarlı tecellileri “onların ifadesine göre” kaydiyle kendi kanaatinden uzakta tutan
    ve bu uslûpla üpheli gösteren (s. 66)…
    10- Bir tecellinin eytani mi melekî mi olduunu tahkik mevzuunda “melekse çekilir gider,
    eytansa kalır seyreder” gibilerden ilk zevceleri mübarek Hazret-i Hatice ile aralarında edep dıı
    sahneler îma etmeye kadar varan (s. 69)…
    11- Buda’yı Peygamber sayan (s. 69)…
    12- lk müslümanları ahsî yakınlık ve menfaat sebebiyle imana gelmi farzeden (s. 72)…
    13- akk-ül Kamer vesilesiyle mucizeyi bıyık altından alaya alan ve kendisini dıarıda bırakıcı
    ekilde nakillere balıyan (s. 82)…
    14- Bazı müminlere mucizelerinden ziyade menfaat teminiyle tesir ettii gibi bir hükmü dile
    getirebilen(s. 83)…
    15- Miraç mu’cizesini sadece rûhi bir hal sayan ve rûhânî-cismânî, rûh ve madde bu miracı kabul
    etmeyen(s. 92)…
    16- Dünyamız küre eklinde olduuna ve bir tarafında baa isabet eden gök, mukabil tarafında
    aynı adamın ayaı istikametine dütüüne göre Ar’ı tepede aramanın imkânsız olduunu söyleyecek
    kadar ebleh ve iptidai bir mantık kullanan ve büyük münhanilerle büyük müstevilerin iç içe olduuna ve
    birletiine dair yeni fizikten ve (Ayntan) dan bile haberi bulunmıyan ve slâm da ’a mekân
    tahsisi olmadıını bilmemezlikten gelip Mirac’ı ’a mekân tayin etmi olmak gibi gösteren (s. 92)…
    17- slâm’dan önce Kudüs’te mescid bulunmadıını iddia edecek kadar cehâlete düen, hattâ
    Kur’ân-ı bile yalanlamaya kadar giden (s. 93)…
    18- “Tedavi için sadece tükürüü vardı...” lâfını edebilen (s.106)…
    19- Eserini batan baa kuru aklın en âdîsi ve bizzat akılla iflas ettirilmii üzerine bina eden ve
    onun önsözünde Fransızlardan gördüü misafirperverlie muKâbele için yazdıını, yani kiliseyi
    memnun edebilmek çabasında bulunduunu itiraf eden…
    Evet bütün bunları eyliyen, dinden imandan, aklın iç yüzünden, felsefeden, Dou ve Batı
    Muhasebesinden ve her idrak fakültesinden yoksun bir bedbahtın slâm ,âlim ve mütefekkiri diye
    piyasaya sürülmesinden ve bugünedek bir fikir ve itikat jandarması marifetiyle durdurulmu
    olmasından büyük felaket düünülemez.
    Ayrıca bu adamın bir zamanlar 6000 lira aylıkla Sıddık Sami Onar nam kii tarafından Üniversite
    (konferansiye) tayin edilmi, yani (Makaryos) dan beter bir kii marifetiyle slâm hakikatlerini
    göstermeye memur kılınmı olması, islâmiyeti göstermek deil, gömmekten baka bir ey olmayan
    gayeyi açıkça belirtir.
    Din simsarları bunları basa dursun...
    N.F. Kısakürek
    (Türkiye’nin Manzarası’ndan)

    alinti

    müteallim hocam

  • Image Description
    talib
    06.01.2008

    iBN-i TEMiYYE
    Dogan Çilingir-(ilâhiyatçı)

    Hatip, vâiz ve ilmî çok bir fakîh idi. Çok kitap yazdı. siî’leri ve Yunan feylesofları reddetti. Ehl-i
    sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. Allâme ibn-i Hacerî Mekkî hazretleri,
    buna “ü teâlânın, ilmîni sapıtmasına sebep ettigi kimsedir.” buyurdu.
    Sıfat-ı ilâhiyye hakkında sorulan suale verdigi cevap Ehl-i Sünnet âlimlerini gücendirmitir.
    ü teâlâyı insan suret ve siretinde kabul ettigi için Kahire kalesinin kuyusuna hapsedildi.
    Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyüklügünü anlıyamamıs ,tasavvufu inkar etmis ve dogru yoldan
    ayrılmıstı. Nitekim Zehebî de aynı yola sapmıstı.
    Ehl-i Sünnet âlimlerinden ayrıldı, islâm âlemine fitne ve fesat atesi saldı.
    imâm-ı Suyûti, Kamu’ul Mu’ârid kitabında buyuruyor ki, “ibn-i Teymiyye kibirli idi, kendinî
    begenir, herkesten üstün görünmek, karsısındakini küçümsemek ve büyüklerle alay etmek
    âdeti idi.”
    Mason Abduh’un yetitirmelerinden Camiülezher’in eski rektörü Mustafa Abdurrazik Pasa diyor ki:
    “bn-i Teymiyye fetva verirken, mezhebe uymaz, buldugu delil ile hareket ederdi. Tasavvuf
    büyüklerinin kefini inkâr ederdi.”
    Yine Abdurrazik Pasa diyor ki, “Vehhâbilik, bir bakımdan ibn-i Teymiyye’ye baglı oldugu gibi,
    son asrın müceddidi bildiimiz M. Abduh’daki dinde reform fikirleri de bir bakımdan ibn-i
    Teymiyye’ye baglıdır.”
    ibn-i Teymiyye evliyanın büyüklerinden Sadreddinî Konevî hazretleri için diyor ki: “Muhyiddin-i
    Arabi’nin arkadaı olan Sadreddin, Aklîyyat ile kelâm ilimlerinde üstadından daha ileride
    olmakla beraber, ondan daha kâfir, daha az bilgili, daha az imanlıdır. Bunların mezhebi kâfirlik
    olduu için daha hünerli olanları,daha çok kâfir oluyorlar.”
    bn-i Teymiyye müslümana kâfir diyenin kendisinin kâfir olacaını bilmedii düünülemez. Fakat
    eriatı kendi sapık görüüne uydurmaya kalktıı ve aklı ermedii hakikatleri inkar ettii için dalâletten
    dalâlete sürüklenmitir.
    Kur’ân-ı kerîmi ve Hadîs-i erîfleri Ehl-i Sünnet âlimlerinin yanlı anladıklarını iddia edecek kadar
    ileri gitmi ve Ashâb-ı kirâmın bile çok yerde yanıldıklarını söylemitir. ’ın dinîni kendisinin
    düzelttiini, Kur’ân-ı Kerîmin mânasını sadece kendisinin anlamı olduunu söylerdi.
    Müebbihe denilen bid’at fırkası gibi konuur, ü teâlâya madde ve cisim derdi. Yaratanı insan
    eklinde sanıyordu. Bu bozuk inancına o kadar saplanmıtı ki am Camiînin minberinde “Cenâb-ı
    Hak, gökten yere benim imdi indiim gibi iner.” diyerek minberden aaı indiini bn-i Battuta
    haber veriyor.
    Tatarhaniye fetva kitabında, Milel ve Nihal kitabında ve bütün Ehl-i Sünnet kitaplarında
    mücesseme ve müebbihe fırkaları gibi düünen ve konuanların kâfir olduu bildirilmitir. bn-i
    Teymiyye gibi ü teâlâ ar üzerinde oturur, iner, yürür gibi sözlerde bulunmak küfürdür.
    Cehennem azabının kafirlere de sonsuz olmayacaını söylerdi. Dört mezhebin sözbirlii ile
    bildiklerine uymayan sözlerin küfür olacaını kabul etmezdi.
    El-Cebel camiînde Hazret-i Ömer RadıyAllahü anh’ın çok hata yaptıını söylemitir. Hazret-i Ali
    RadıyAllahü anh’ın ise üçyüz defa yanıldıını söylemitir. Hadîs-i erîfte ise “ü teâlâ, doru
    sözü Ömer’in dili üzerine koymutur ve Ömer hiç yanılmaz.” buyurulmutur. bn-i Teymiyye ise
    Hazret-i Ömer radıyAllahü anh’ın yanıldıını söylemekle Hadîs-i erîflere karı gelmektedir. Halbuki
    böyle Hadîs-i erîfleri bilmeyecek kadar cahil deildi, fakat bilgisinin çokluu nisbetinde çok yanıldı.
    mâm-ı Gazalî’nin kitablarında mevzu hadîslerin çok olduunu iddia ederdi. bn-i Hacer-i Mekkî
    hazretleri, El-a’lâm bi kavatı il slâm kitabında bni Sübkî gibi âlimlerin kitaplarından alarak buyuruyor ki
    “mâm-ı Gazalî’nin yazılarında kusur bulan kimse, ya hasetçidir veya zındıktır.” Zevacir S.37
    bni Battuta, bni Hacer-i Mekkî, bni Sübkî ve Ebû Hayyan Zahirî Endülûsî gibi sözleri senet olan
    derin âlimler, bn-i Teymiyeyi Rafîzi saymılardır. Hiç bir Ehl-i Sünnet âlimi bn_i Teymiyye’yi
    övmemitir. Talebeleri Zehebî ve bnülkayyim gibi aynı yolun yolcuları onu göklere yükseltmitir.
    Peygamber aleyhisselâmın anne ve babasına saldıran Aliyyül Kari ile Kur’ân-ı Kerîme mahluk diyen
    mason Abduh gibi kimseler bn-i Teymiye’yi mâm bilmiler, Ehl-i Sünnetten ayrılarak dalâlete
    dümülerdir.

    alinti
    müteallim .hocam

  • Image Description
    talib
    06.01.2008

    DiNDE REFORMCULAR
    Gerek Hamidullah gerek Mevdûdî, gerekse son zamanlarda Mısır’da boy gösteren ve islâm âlimi
    geçinen bazı muharrirler ekseriyetle seyh Muhammed Abduh ve Cemâleddin Efgânî mektebine baglı,
    pazarlıkçı, derinligine idrak ve irfandan mahrum kimselerdir. Bunların eserleri ya hiç ele alınmaz, yahut
    tam bir seriat ilmîne mâlik ve islâmî tenkid ölçüsüne sahip bir insan tarafından okunup hakikat
    anlasılabilir. Yoksa bu eserlerden feyiz ummak, viraj dönmeyi bilmeyen bir soförün arabasına
    binmekten farksızdır.
    Artık bütün incelikleri anlamak ve kahramanlarımızı bu gözle seçmek devri gelmitir. (Büyük
    Dogu’dan)
    Necip Fazıl Kısakürek
    Di0N TAHRiPÇiLERi

    Günümüzde islâmiyet’in en büyük belâsı, onu dısından ve cepheden helâk etmeye yeltenenler
    degil. içinden ve özünden harap etmeye davrananlardır ve bu davranısları ve bir nevi onarma
    düzeltme ve yenileme sayanlar...
    “Reformcular” ismi altında topladıgımız, 7-8 asır öncesindeki kuru ve nasipsiz akıl borazanına
    (ibni Teymiye’ye) mizaçları dayalı bir grup, birkaç asır sonra vehhâbilik’ten dolasarak, nihâyet
    Cemaleddin Efgani, Mısırlı seyh Abduh ve pesindekilerden bir bölük halinde öyle bir anlayıs veya
    anlayıssızlık bataklıgına usramıstır ki, islâmı, çökmek üzere olan bir binaya yapıldıgı gibi, dısından
    payandalar ve kalaslarla tutmayı marifet bilmis, böylece Rûhlarındaki gizli süpheyi ve islâma
    güvensizlik duygusunu açıga vurmustur.
    (Dinî tamir dâvasında Din Tahripçileri’nden)
    Necip Fazıl Kısakürek

    iBN-i TEYMiYYE
    Sekizinci Hicri Asrın kuru kafası, kendisinden bir kaç asır ilerideki vehhâbilige, ondan bir asır
    sonrada Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemâleddin’e uzaktan ve yakından ana zemini kurmu
    ve islâmı yıkılmak üzere bir bina farzedip onu dısından payandalamak isteyen daha sonraki
    REFORMCU’lara dogrudan dogruya veya dolayısıyle dayanak olmustur.
    “- ibn-i Teymiyye, dinî içinden zedeleyen kâfir...”

    alinti
    müteallim .hocam