Dilin afetleri...
[b][color=orange]Dilin afetleri...
Yazar Adı: M.Said Arvas
Konuşabilme kabiliyeti, insanlara verilen en büyük nimetlerden bir tanesidir. Hayvanların dili, bizim dilimizden çok daha büyük olmasına rağmen onlar konuşamıyorlar...
Konuşmakla derdimizi daha rahat anlatabiliyoruz, ilim öğreniyor ve öğretiyoruz. Daha sayılamayacak kadar çok faydaları var. Bunun yanında, dilimizden dolayı büyük sıkıntılar da başımıza gelmiyor değil...
Dilin cirmi (kendisi) küçük ama yaptığı şeyler büyüktür. İnsanı cennete de götürür, cehenneme de. Nice insanlar yaptıkları konuşmalarla öldürülmüş veya yıllarca hapis yatmıştır. Niceleri de, yaptıkları güzel konuşmalarla takdir toplamış, yüksek makamlara çıkmış, büyük nimetlere kavuşmuştur.
İmanlı olabilmek için dahi -kalb ile tasdik ettikten sonra- dil ile de ikrâr etmeden olmaz. Nazarı bile bize haram olan bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, eşimiz oluyor, beraber yaşıyoruz. Ağzımızdan çıkan ve küfre sebep olan bir sözden dolayı hem imanımızı, hem de nikâhımızı tazelememiz lâzımdır.
Pişmanlık fayda vermez
Bunun için dilimize sahip olmalıyız. Konuşmaya başlamadan, konuşacaklarımızı kontrol etmeliyiz. Söyleyeceğimiz söz, kendimize veya başkasına bir fayda sağlayacaksa konuşmalıyız. Konuştuklarımız bir işe yaramayacaksa boşu boşuna konuşmuş oluruz.
Akıllı adam, düşünür sonra konuşur. Ahmak ise, konuşur sonra düşünür. Konuştuktan sonra iş işten geçmiştir, ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık fayda vermez artık.
Mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız. Çok konuşmak ahmakların alâmetidir. Ahmakların birçok alâmeti vardır: Bir, çok konuşur, iki, sür’atle cevap verir, daha karşıdaki sorusunu bitirmeden o cevaplandırmaya başlar. Üç, çabuk güvenir karşısındakine. Sormadan soruşturmadan bir iki güzel sözüne aldanır ve ona güvenir.
Rabbimiz bize bir dil vermiş, iki de kulak, üstelik dilimizi de iki kilitle kilitlemiş. Dişlerimizle dudaklarımız. Bu, şu demektir; konuştuklarımızdan daha çok dinlemeliyiz...
Âlimin yanında susarsak, ilmimiz artar. Cahilin yanında susarsak sabrımız artar. Çünkü cahil saçma sapan konuşur, onu dinlerken sabretmek zorunda kalırız, bu da bizim olgunlaşmamıza sebep olur.
Çok konuşanı pek sevmezler. İmam Malik hazretlerine birinden bahsederler ve onu överler. İmam da, şöyle cevap verir:
-Doğrudur, değerli bir insandır. Ama bir aylık konuşmayı bir günde yapıyor!..
İran hükümdarlarından Behram av meraklısıydı. Bir gün av dönüşü yorulur ve bir ağacın altında dinlenme ihtiyacı hisseder. O anda ağacın üstündeki kuş ötmeye başlar. Behram, okunu çıkarır ve kuşu vurur, sonra yanındakilere der ki:
-Eğer bu kuş diline sahip olabilseydi ölmezdi. Bizim onun varlığından haberimiz bile yoktu!.. Böylece etrafındakilere ders vermiş olur.
Lokman Hakîm, bir gün oğluna şöyle nasihatte bulunur:
-Yavrum! İnsanlar, güzel konuşmaları ile iftihar ederken sen de, güzel sükûtunla iftihar et!
Hadis-i Şerifte buyuruluyor ki: (Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, konuşmalarına dikkat etsin. Ya doğru konuşsun veya sussun. Çünkü ağızdan çıkan bütün sözler melekler tarafından kaydedilir ve hesabı da görülür.)
Gereksiz yere konuşmamalı ve bizi ilgilendirmeyen soruları sormamalıyız. Meselâ; kandil günlerinde kimseye “oruç musun?” diye sormamalıyız. Orucum dese, kibirlenecek, günâha girecek. Değilim dese mahcup olacak.
Buna benzer, yolda karşılaştığımız kişiye nereden geldiğini veya nereye gittiğini de sormamalıyız. “Falanca adam bizi davet etti” veya “falancaya gidiyoruz” dese, bizim de tanıdığımız ise “bizi niçin davet etmedi” diye ona güceniriz...
“Amelin nedir?..”
Dünyada iken birbirimize çok soru soruyoruz. Mesela; “adın nedir, kaç yaşındasın, ne iş yapıyorsun, tahsilin nedir, yabancı dilin var mı, evli misin, kaç çocuğun var?” gibi birçok soru... Kabre girdikten sonra sorular teke iner: “Amelin nedir?”
Cehenneme girenlerin çoğu dillerinden dolayı girerler. İnsanoğlunun hiçbir organı dili kadar iyi ve dili kadar kötü ve tehlikeli olamaz.
Nasıl ki dünya hırsı ile dolu olan bir kimse, helâl, haram ayırt etmeden ne bulduysa cebine ve midesine indirirse; aynen bunun gibi çok konuşmayı seven kimse de doğru-yanlış demeden aklına gelen her şeyi yerli, yersiz konuşur. Bundan çok pişmanlık ve sıkıntı görür, ama nafile!..
Ne güzel atasözlerimiz vardır. Bunlardan biri şöyle: Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Ebu Zer-i Gıfari hazretleri buyuruyor ki: İnsanlar, konuştuklarından dolayı başlarına gelecekleri bilselerdi; ya hiç konuşmazlardı veya çok az konuşurlardı...[/color][/b]
Yazar Adı: M.Said Arvas
Konuşabilme kabiliyeti, insanlara verilen en büyük nimetlerden bir tanesidir. Hayvanların dili, bizim dilimizden çok daha büyük olmasına rağmen onlar konuşamıyorlar...
Konuşmakla derdimizi daha rahat anlatabiliyoruz, ilim öğreniyor ve öğretiyoruz. Daha sayılamayacak kadar çok faydaları var. Bunun yanında, dilimizden dolayı büyük sıkıntılar da başımıza gelmiyor değil...
Dilin cirmi (kendisi) küçük ama yaptığı şeyler büyüktür. İnsanı cennete de götürür, cehenneme de. Nice insanlar yaptıkları konuşmalarla öldürülmüş veya yıllarca hapis yatmıştır. Niceleri de, yaptıkları güzel konuşmalarla takdir toplamış, yüksek makamlara çıkmış, büyük nimetlere kavuşmuştur.
İmanlı olabilmek için dahi -kalb ile tasdik ettikten sonra- dil ile de ikrâr etmeden olmaz. Nazarı bile bize haram olan bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, eşimiz oluyor, beraber yaşıyoruz. Ağzımızdan çıkan ve küfre sebep olan bir sözden dolayı hem imanımızı, hem de nikâhımızı tazelememiz lâzımdır.
Pişmanlık fayda vermez
Bunun için dilimize sahip olmalıyız. Konuşmaya başlamadan, konuşacaklarımızı kontrol etmeliyiz. Söyleyeceğimiz söz, kendimize veya başkasına bir fayda sağlayacaksa konuşmalıyız. Konuştuklarımız bir işe yaramayacaksa boşu boşuna konuşmuş oluruz.
Akıllı adam, düşünür sonra konuşur. Ahmak ise, konuşur sonra düşünür. Konuştuktan sonra iş işten geçmiştir, ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık fayda vermez artık.
Mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız. Çok konuşmak ahmakların alâmetidir. Ahmakların birçok alâmeti vardır: Bir, çok konuşur, iki, sür’atle cevap verir, daha karşıdaki sorusunu bitirmeden o cevaplandırmaya başlar. Üç, çabuk güvenir karşısındakine. Sormadan soruşturmadan bir iki güzel sözüne aldanır ve ona güvenir.
Rabbimiz bize bir dil vermiş, iki de kulak, üstelik dilimizi de iki kilitle kilitlemiş. Dişlerimizle dudaklarımız. Bu, şu demektir; konuştuklarımızdan daha çok dinlemeliyiz...
Âlimin yanında susarsak, ilmimiz artar. Cahilin yanında susarsak sabrımız artar. Çünkü cahil saçma sapan konuşur, onu dinlerken sabretmek zorunda kalırız, bu da bizim olgunlaşmamıza sebep olur.
Çok konuşanı pek sevmezler. İmam Malik hazretlerine birinden bahsederler ve onu överler. İmam da, şöyle cevap verir:
-Doğrudur, değerli bir insandır. Ama bir aylık konuşmayı bir günde yapıyor!..
İran hükümdarlarından Behram av meraklısıydı. Bir gün av dönüşü yorulur ve bir ağacın altında dinlenme ihtiyacı hisseder. O anda ağacın üstündeki kuş ötmeye başlar. Behram, okunu çıkarır ve kuşu vurur, sonra yanındakilere der ki:
-Eğer bu kuş diline sahip olabilseydi ölmezdi. Bizim onun varlığından haberimiz bile yoktu!.. Böylece etrafındakilere ders vermiş olur.
Lokman Hakîm, bir gün oğluna şöyle nasihatte bulunur:
-Yavrum! İnsanlar, güzel konuşmaları ile iftihar ederken sen de, güzel sükûtunla iftihar et!
Hadis-i Şerifte buyuruluyor ki: (Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, konuşmalarına dikkat etsin. Ya doğru konuşsun veya sussun. Çünkü ağızdan çıkan bütün sözler melekler tarafından kaydedilir ve hesabı da görülür.)
Gereksiz yere konuşmamalı ve bizi ilgilendirmeyen soruları sormamalıyız. Meselâ; kandil günlerinde kimseye “oruç musun?” diye sormamalıyız. Orucum dese, kibirlenecek, günâha girecek. Değilim dese mahcup olacak.
Buna benzer, yolda karşılaştığımız kişiye nereden geldiğini veya nereye gittiğini de sormamalıyız. “Falanca adam bizi davet etti” veya “falancaya gidiyoruz” dese, bizim de tanıdığımız ise “bizi niçin davet etmedi” diye ona güceniriz...
“Amelin nedir?..”
Dünyada iken birbirimize çok soru soruyoruz. Mesela; “adın nedir, kaç yaşındasın, ne iş yapıyorsun, tahsilin nedir, yabancı dilin var mı, evli misin, kaç çocuğun var?” gibi birçok soru... Kabre girdikten sonra sorular teke iner: “Amelin nedir?”
Cehenneme girenlerin çoğu dillerinden dolayı girerler. İnsanoğlunun hiçbir organı dili kadar iyi ve dili kadar kötü ve tehlikeli olamaz.
Nasıl ki dünya hırsı ile dolu olan bir kimse, helâl, haram ayırt etmeden ne bulduysa cebine ve midesine indirirse; aynen bunun gibi çok konuşmayı seven kimse de doğru-yanlış demeden aklına gelen her şeyi yerli, yersiz konuşur. Bundan çok pişmanlık ve sıkıntı görür, ama nafile!..
Ne güzel atasözlerimiz vardır. Bunlardan biri şöyle: Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Ebu Zer-i Gıfari hazretleri buyuruyor ki: İnsanlar, konuştuklarından dolayı başlarına gelecekleri bilselerdi; ya hiç konuşmazlardı veya çok az konuşurlardı...[/color][/b]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan