Günahlar gibi, iyilikleri de gizlemeli
[color=darkblue]Günahlar gibi, iyilikleri de gizlemeli
İbadetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lazımdır. İhlas, gerek beden, gerek mal ile yapılan farz veya nafile bütün ibadetleri, Allahü teâlânın rızası için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibadette, ihlas olmaz, riya olur. Bunlara sevap verilmez, günah olur, azap yapılır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“İnsan ve hayvanların bedeni dört şeyden yapılmıştır. Bunlar toprak maddeleri, su, hava ve hararet. Birbirine benzemeyen, bu dört şeyin ihtiyaçları vardır. Bedendeki hararetten dolayı, insan ve hayvanlar, kendini beğenmekte, üstün görmektedir. Şehvet ve gadab kuvvetleri ve başka kötülükler, bu dört şeyden ileri gelmektedir.”
İnsanların ve hayvanların tabiatının istediği bu şeylere, içgüdü denilmektedir. Akıllı bir kimse, bu istekleri İslamiyet’in izin verdiği gibi kullanırsa günah olmaz. Aklı dinlemeyenler ise, nefse uyarak, mubahlardan dışarı taşar, günaha girerler. Çünkü nefis, bu istekleri, mubahların dışına çıkarmaya zorlayan bir kuvvettir. İnsanların duygu organları ve hareket sinirleri, kalb ismindeki bir kuvvetin emrindedir. Bedenin dört yapı maddesi ile nefis ve kalb kuvvetlerini bir arada tutan, çalıştıran kuvvet de, ruhtur. İnkar edenlerin ve günah işleyenlerin nefisleri azmış, kalbi ve ruhu kaplamıştır. Bu üç kuvvet birleşmiş gibi olup nefsin istediğini yapmaktadırlar. İslamiyet’e uyunca, bu üç kuvvet birbirinden ayrılıp, kalb ve ruh kuvvetlenir ve nefis zayıflayarak, kalb ve ruh, nefsin baskısından kurtulur ve temizlenmeye başlar. Böylece her ikisi de, işlerini Allahü teâlânın rızası için yaparlar.
Yahya bin Muaz hazretleri, bir gün ilaç içer. İlacı içtikten sonra hanımı; odada biraz dolaşsan iyi olur, deyince, Yahya bin Muaz hazretleri; Gezmeye bir sebep göremiyorum. Otuz senedir hesap ediyorum. Allah rızası için olmayan bir harekette bulunmadım buyurur. Zira bu büyükler, din için niyet etmedikçe hareket etmezler.
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, bütün işleri, Allahü teâlânın rızası için yapmak lazım olduğunu, şöyle bir misal ile anlatır:
“Nişaburlu bir ilim talebesi ile bir tüccar yol arkadaşı olurlar. Talebenin, çok fakir olduğu için ayağında giyecek bir ayakkabısı yokmuş. Tüccar, çıplak ayakla yürüyen talebenin haline acır ve kendisine bir çift ayakkabı alıverir. Yolculuklarına bu şekilde devam ederken tüccar, talebeye ikide bir; (Ey talebe! Yolun düzgün yerinden yürü, sivri taşlara basma, ayaklarını sürüme, dikenli yerlerden gitme, ayakkabıyı eskitme) diye tenbihlerde bulunmaya başlar. Talebe, bu sözlere önce sabreder, ses çıkartmaz.
Fakat bu tenbihler sık sık tekrarlanınca, talebeyi usandırır. Sonunda bu hale dayanamayan talebe, ayakkabıları çıkarıp tüccarın önüne koyar ve; (Ey efendi, ben senelerce yalın ayak seyahat ederim. Kimse bana bunun için bir şart koşmamıştır. Şimdi sana, verdiğin bu ayakkabılar sebebi ile mahkum olamam, kusura bakma) der.
Bunun için, yapılan hayır ve hasenat karşılıksız olmalı, Allahü teâlânın rızası için yapılmalıdır. Böyle olursa makbul olur.”
Seyyid Emir Gilal hazretleri, talebelerine şöyle vasiyet eder:
“İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselamın yoluna tabi olmaktan asla ayrılmayınız. Her işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlassız yapılan amel, üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. İhlas ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlassız amelin kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibadeti ve işi, ihlas ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızasını kazananlardan olursunuz.”
Netice olarak, yapılan her işi, insanların değil, Allahü teâlânın beğenmesi, rızası için yapmalıdır. Din büyüklerinin buyurduğu gibi:
“İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz! Muvaffak olmuş kimse diye, yaptığının faydasını, ahirette görene denir.”[/color]
[url]www.osmanunlu.org/[/url]
İbadetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lazımdır. İhlas, gerek beden, gerek mal ile yapılan farz veya nafile bütün ibadetleri, Allahü teâlânın rızası için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibadette, ihlas olmaz, riya olur. Bunlara sevap verilmez, günah olur, azap yapılır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“İnsan ve hayvanların bedeni dört şeyden yapılmıştır. Bunlar toprak maddeleri, su, hava ve hararet. Birbirine benzemeyen, bu dört şeyin ihtiyaçları vardır. Bedendeki hararetten dolayı, insan ve hayvanlar, kendini beğenmekte, üstün görmektedir. Şehvet ve gadab kuvvetleri ve başka kötülükler, bu dört şeyden ileri gelmektedir.”
İnsanların ve hayvanların tabiatının istediği bu şeylere, içgüdü denilmektedir. Akıllı bir kimse, bu istekleri İslamiyet’in izin verdiği gibi kullanırsa günah olmaz. Aklı dinlemeyenler ise, nefse uyarak, mubahlardan dışarı taşar, günaha girerler. Çünkü nefis, bu istekleri, mubahların dışına çıkarmaya zorlayan bir kuvvettir. İnsanların duygu organları ve hareket sinirleri, kalb ismindeki bir kuvvetin emrindedir. Bedenin dört yapı maddesi ile nefis ve kalb kuvvetlerini bir arada tutan, çalıştıran kuvvet de, ruhtur. İnkar edenlerin ve günah işleyenlerin nefisleri azmış, kalbi ve ruhu kaplamıştır. Bu üç kuvvet birleşmiş gibi olup nefsin istediğini yapmaktadırlar. İslamiyet’e uyunca, bu üç kuvvet birbirinden ayrılıp, kalb ve ruh kuvvetlenir ve nefis zayıflayarak, kalb ve ruh, nefsin baskısından kurtulur ve temizlenmeye başlar. Böylece her ikisi de, işlerini Allahü teâlânın rızası için yaparlar.
Yahya bin Muaz hazretleri, bir gün ilaç içer. İlacı içtikten sonra hanımı; odada biraz dolaşsan iyi olur, deyince, Yahya bin Muaz hazretleri; Gezmeye bir sebep göremiyorum. Otuz senedir hesap ediyorum. Allah rızası için olmayan bir harekette bulunmadım buyurur. Zira bu büyükler, din için niyet etmedikçe hareket etmezler.
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, bütün işleri, Allahü teâlânın rızası için yapmak lazım olduğunu, şöyle bir misal ile anlatır:
“Nişaburlu bir ilim talebesi ile bir tüccar yol arkadaşı olurlar. Talebenin, çok fakir olduğu için ayağında giyecek bir ayakkabısı yokmuş. Tüccar, çıplak ayakla yürüyen talebenin haline acır ve kendisine bir çift ayakkabı alıverir. Yolculuklarına bu şekilde devam ederken tüccar, talebeye ikide bir; (Ey talebe! Yolun düzgün yerinden yürü, sivri taşlara basma, ayaklarını sürüme, dikenli yerlerden gitme, ayakkabıyı eskitme) diye tenbihlerde bulunmaya başlar. Talebe, bu sözlere önce sabreder, ses çıkartmaz.
Fakat bu tenbihler sık sık tekrarlanınca, talebeyi usandırır. Sonunda bu hale dayanamayan talebe, ayakkabıları çıkarıp tüccarın önüne koyar ve; (Ey efendi, ben senelerce yalın ayak seyahat ederim. Kimse bana bunun için bir şart koşmamıştır. Şimdi sana, verdiğin bu ayakkabılar sebebi ile mahkum olamam, kusura bakma) der.
Bunun için, yapılan hayır ve hasenat karşılıksız olmalı, Allahü teâlânın rızası için yapılmalıdır. Böyle olursa makbul olur.”
Seyyid Emir Gilal hazretleri, talebelerine şöyle vasiyet eder:
“İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselamın yoluna tabi olmaktan asla ayrılmayınız. Her işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlassız yapılan amel, üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. İhlas ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlassız amelin kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibadeti ve işi, ihlas ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızasını kazananlardan olursunuz.”
Netice olarak, yapılan her işi, insanların değil, Allahü teâlânın beğenmesi, rızası için yapmalıdır. Din büyüklerinin buyurduğu gibi:
“İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz! Muvaffak olmuş kimse diye, yaptığının faydasını, ahirette görene denir.”[/color]
[url]www.osmanunlu.org/[/url]
Günahlar gibi, iyilikleri de gizlemeli yorumları
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan