Hendek gazâsı) -1- HENDEK GAZÂSI

[color=darkblue]PEYGAMBER EFENDİMİZ “SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM”

(Hendek gazâsı) -1- HENDEK GAZÂSI

Nâdiroğullarını, Allahın Sevgilisi,
Medîne'den kovunca, çekilip gitti hepsi.

Fitne fesat kaynağı olan bu yehûdîler,
Kimi "Şam"a, kimi de "Hayber"e yerleştiler.

Lâkin o hâinlerin, Resûlullaha olan
Kin ve düşmanlıkları çoğalırdı durmadan.

Başları olan "Huyey", on onbeş kimse ile,
Mekkeye gitti hemen intikâm gâyesiyle.

Gidip, "Ebû Süfyân"la konuştular bu işi,
Resûlü kastederek, dediler ki: (Bu kişi,

Hem sizin, hem de bizim düşmanımızdır şu an
Öyleyse vücûdunu kaldıralım ortadan.

Bizler, sonuna kadar sizin yanınızdayız,
Ve aslâ yanınızdan bir adım ayrılmayız.)

"Ebû Süfyân" dedi ki: (Hemfikiriz ve lâkin,
Biz nasıl güveniriz sizlere bu iş için?

Bizim putlarımıza taparsanız eğer ki,
Doğru dediğinizi anlarız biz de belki.)

O böyle söyleyince, yehûdîler bu kere,
Putlara secde edip, kapandılar yerlere.

"Kitaplı kâfir" iken onların herbirisi,
Dinlerini terk edip, "Kitapsız" oldu hepsi.

Mekkeli müşriklerle, o hâin yehûdîler,
"İslâmı yıkmak" için o gün yemîn ettiler.

Ve harp hazırlığına başladılar hemence,
Komşu kabîlelere adamlar gitti önce.

Onlara, çok para ve dünyâlık vâdederek,
Harbe teşvîk ettiler, nutuklar söyliyerek.

Ve Mekke civârında, hem de "Dörtbin kişi"lik,
Bir kuvvet çıkıverdi ortaya hemencecik.

Orduda, "Üçyüz" atlı, "Binbeşyüz" deve vardı,
Çoğu da zıhlı olup, hepsi silâhlılardı.

İltihak da olunca bir çok kabîlelerden,
Müşriklerin sayısı, "Onbin"e çıktı hemen.

Bu rakam, o devirde büyük idi be gâyet,
Ve Medîne üstüne eylediler hareket

Müslümân kabîleler, bu hâli bir an önce,
Allahın Resûlüne ilettiler hemence.

Resûlullah, toplayıp sahâbe-i güzîni,
Haber verdi küffârın savaşa geldiğini.

Ve onlara sorarak, buyurdu: (Ey eshâbım!
Ne dersiniz, bu harbi biz nerede yapalım?)

Eshâbın ekserîsi, dediler ki cevâben:
(Burada cenk edelim, çıkmıyalım bu yerden.)

"Selmân-ı Fârisî" de söz alarak o anda,
Dedi: (Yâ Resûlallah, bizim Acemistânda,

Bir baskın ihtimâli olunca düşmanların,
Büyük hendek kazarlar etrâfında oranın.)

Resûlullah ve eshâb, bu fikri beğendiler,
Bu tarzda çarpışmağa, derhâl karâr verdiler.

Resûlün emri ile, sahâbenin herbiri,
Kazmağa başladılar, âcilen hendekleri.

Ve hattâ bu iş için civâr kabîlelerden,
Kazma kürek ve külünk aldılar âriyeten.

Huzur Pınarı Mail Grubu

PEYGAMBER EFENDİMİZ “SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM”

(Hendek gazâsı) -2- HENDEĞİ NEREDE KAZALIM?

Resûlullah, eshâbtan birkaç kişi alarak
Keşfe çıktı birlikte, etrâfı dolaşarak.

Hendeğin, nerelere kazılması bâbında,
İstişâre eyledi eshâbı arasında.

Medînenin güneyi, "Sık ağaçlık" idi hep,
Düşman saldıramazdı buradan bundan sebep.

"Benî Kureyzâ" kavmi vardı ki doğuda hem,
Onlarla, bir andlaşma yapmıştı Fahr-i âlem.

Batı ve kuzey ise, "Açık arâzî"lerdi,
Düşmanlar, bu yönlerden saldırabilirlerdi.

Hendeğin, bu yerlere kazılması bâbında,
Bir karâra varılıp ve başlandı ânında.

Her sahâbî, "Üç metre" bir yeri kazacaktı,
Derinlik, iki adam boyunda olacaktı.

Genişliğe gelince, sür'atle koşan bir at,
Yetirememeliydi geçmeğe güç ve tâkat.

Lâkin zaman pek azdı, zîra düşman, Mekkeden,
Çıkmış ve Medîneye varırdı çok geçmeden.

Peygamber Efendimiz, gelerek kendi bizzât,
Vurdular ilk kazmayı, "Besmele"yle o sâat.

Kahramân eshâbını teşvîk etmek için de,
Bizzât çalışıyordu hendek kazma işinde.

Sahâbîler dedi ki Ona: (Yâ Resûlallah!
Canımız, herşeyimiz fedâdır sana Vallah.

Hendek kazma işini, bizler hâllediyoruz,
Sizin çalışmanızı biz arzû etmiyoruz.)

Şöyle buyurdular ki Resûlullah eshâba:
(Ortak olmak isterim, ben dahî bu sevâba.)

Mevsim "Kış" olduğundan, çok soğuktu havalar,
Hem "Kuraklık" ve "Kıtlık" var idi o aralar.

Bu yüzden Resûlullah, hem de eshâbı kirâm,
Müthiş "Açlık" içinde bulunuyorlardı tam.

Taş bağlıyorlardı da karınlarına hattâ,
Gevşeklik yapmazlardı, yine hendek kazmakta.

Resûlullah, kendini aslâ düşünmüyordu,
Eshâbının hâlini görüp üzülüyordu.

Bir yanda kış ve "Soğuk", bir yanda "Açlık" vardı,
Yine de aşk ve şevkle hep çalışıyorlardı.

Zîra canlarından çok sevdikleri Peygamber,
Gece gündüz, onlarla çalışırdı berâber.

Gördükçe o arslanlar, Onun nûrlu yüzünü,
Hemen unuturlardı her sıkıntı ve hüznü.

Resûlullah, bakarak eshâbının hâline,
Çok duâ ediyordu âlemlerin Rabbine.

Diyordu ki: (Yâ Rabbî, eshâbıma yardım et,
Muhâcir ve ensârı, eyle af ve mağfiret.)

Çalışma, sabahleyin başlıyordu erkenden,
Geç vakitlere kadar sürerdi hergün hemen.

Ayağı yaralandı sahâbeden birinin,
Yanına getirdiler o zâtı Peygamberin.

Mübârek elleriyle, sığadı onu bir an,
Derhâl kesiliverdi ayağından akan kan.

Hem de Resûlullahın bir mûcizesi ile,
Yarası iyi oldu ve geçti tamâmiyle.[/color]

Konular