(Hendek gazâsı) -7- HENDEĞİ GEÇTİLER

[b][color=olive]PEYGAMBER EFENDİMİZ “SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM”


(Hendek gazâsı) -7- HENDEĞİ GEÇTİLER

Resûlullah buyurdu: (Ey eshâbım, Rabbimiz,
Bize yardım ve fetih verecek, sevininiz.)

Gerçi "Onbin" kişiydi ogün küfür ordusu,
Lâkin yoktu eshâbın, onlardan bir korkusu.

Zîra bundan önce de, "Bedir", "Uhud" harbine,
Katılıp, o küffârla savaşmışlardı yine.

Hattâ o harplerde de, kâfirler mü'minlerden,
Sayı ve silâhça da, kat kat kuvvetlilerken,

Peygamber-i zîşânın sığınıp himmetine
Onları, hezîmete uğratmışlardı yine.

Mâdem ki Resûlullah başlarındaydı artık,
Yapamıyacakları yoktu bir fedâkârlık.

Şiddetli kış ve soğuk, kıtlık ve açlık vardı,
Hepsi, karınlarına bir "Taş" bağlamışlardı.

Düşman, karşılarında kaynıyordu "Kum" gibi,
Lâkin dert etmiyordu bunu hiçbir sahâbî.

Onların tek gâyesi, hizmet idi bu dîne,
Ve bu yolda, varmaktı "Şehîdlik" ni'metine.

Velhâsıl başkanları, toplanarak Kureyşin,
Uygun yer aradılar, hendeği aşmak için.

Bâzı yerler, acele kazıldığı cihetle,
"Sığ" ve "Dar" olmuş idi, sâir yere nisbetle.

Müşriklerden beş kişi, ortaya çıktı birden,
Geçmeği başardılar, hendeğin dar yerinden.

Onların arasında, bir pehlivân vardı ki,
Adı, "Amr bin Abd" olup, pek çok idi kuvveti.

Hazreti Ömer dahî, der ki: Biz, bir kervanda,
Ticârete gitmiştik, "Amr" da vardı o anda.

Çok mallar satın alıp, yurdumuza dönerken,
Haydûtlar, yolumuzu kesiverdi âniden.

Çok kalabalık olup, sardılar hepsi bizi,
Artık biz, canımızdan kestik ümîdimizi.

Lâkin "Amr", kılıç çekip, hücûma geçti hemen,
Onlar, Amr'ı görünce, kaçıştılar o yerden.

Bu "Amr", Bedir cenginde, yaralanıp kaçmıştı,
Uhud'da özrü olup, harbe katılmamıştı.

"Bedr"in intikâmını almak düşücesiyle,
Geldi "Hendek" harbine o iri cüssesiye.

Ve şöyle seslendi ki, mücâhidlere karşı:
(Var mı gözüne alan, benim ile savaşı?)

Baştan ayağa kadar, bürünmüştü zırhlara,
O an "hazreti Alî" geldi Resûlullaha.

Bu "Amr"ın karşısına, çıkıp savaşmak için,
Peygamber-i zîşândan istedi ruhsat, izin.

O anda, üzerinde yok idi zırhı bile,
Eshâb, ona baktılar büyük bir gıbta ile.

Resûl, kendi zırhını giydirdi ona bizzât,
Sarığını çıkarıp, ona sardı o sâat.

Ve kendi kılıcını, çıkarârak belinden,
"Allahın arslanı"na kuşattı kendi hemen.

Ve duâ eyledi ki Allahü teâlâya:
(Yâ Rabbî, sen yardım et Aliyyül Mürtezâya.)

Resûlün bu duâsı bitince, mücâhidler,
Her biri, bir ağızdan "Âmîn, Âmîn" dediler.

Huzur Pınarı Mail Grubu[/color][/b]

Konular