Her işin başı, din gayretidir

[size=18px][color=darkblue]Her işin başı, din gayretidir

İslamiyet’i öğrenmek ve öğretmek, her Müslümanın vazifesidir ve farzdır. Peygamber efendimiz; (İlim öğreniniz! İlim öğrenmek ibadettir. İlim öğretene ve öğrenene cihad sevabı vardır. İlim öğretmek, sadaka vermek gibidir. Âlimden ilim öğrenmek, teheccüd namazı kılmak gibidir) buyurmuşlardır.

Öğrenmesi farz olan ilimleri öğrenmek, nafaka kazanmaya mecbur kalmak gibidir. Fetava-i Hindiyyede; “İman edilecek, yapılacak, kaçınılacak şeyleri ve geçinecek sanat bilgilerini öğrenmek herkese farzdır. Bundan fazlasını öğrenmek farz değil ise de, sevaptır” buyurulmaktadır.

Allahü teâlânın beğendiği İslam dinini öğrenmek ve Resulullah efendimizin bildirdiği İslamiyet’e sarılarak dünyada ve ahirette huzura ve saadete kavuşmak isteyenler, ehli sünnet âlimlerinin ve ehli sünnetten olan tasavvuf büyüklerinin eskiden yazmış oldukları kitaplarından toplanan ilmihal kitaplarını okumalıdır.

Ehli sünnet itikadını ve ilmi halini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler, Müslümanlıktan ayrılmak, inkâr felaketine düşmek tehlikesindedir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(İlim bulunan yerde Müslümanlık vardır. İlim bulunmayan yerde Müslümanlık kalmaz.)

Ölmemek için, yemek, içmek lazım olduğu gibi, din düşmanlarına aldanmamak, dinden çıkmamak için de, dinini, imanını öğrenmek lazımdır. Ecdadımız, her zaman toplanır, ilmihal kitaplarını okur ve dinlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslüman kaldılar ve İslamiyet’in zevkini aldılar. Bu saadet ışığını bizlere, doğru olarak ulaştırabildiler. Bizim de Müslüman kalmamız, yavrularımızı din düşmanlarına kaptırmamamız için, birinci ve en lüzumlu çare, her şeyden önce ehli sünnet âlimlerinin hazırladığı ilmihal kitaplarını okumak ve öğrenmektir. Çocuğunun Müslüman olmasını isteyen ana-baba, çocuğuna Kur’an-ı kerim öğretmelidir. Resulullah efendimiz; (Allahü teâlâ ve melekler ve her canlı, insanlara iyilik öğretene dua ederler) buyurmuştur.

Fırsat elde iken okuyalım, öğrenelim ve çocuklarımıza, sözümüzü dinleyenlere öğretelim! Okula gittikten, meslek sahibi olduktan sonra öğrenmeleri güç olur. Hatta imkansız olur. Felaket gelince, ah etmek fayda vermez. İslam düşmanlarının, tatlı, yaldızlı kitaplarına, gazetelerine, televizyon, radyo ve filmlerine aldanmamalıdır.

Dinini öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okumalıdır. Hasta, cahil bir kimseden ilaç alırsa, şifa bulmaz, ölür. Ehl-i sünnet olmayan, bid’at sahibi, mezhepsiz kimsenin bozuk, sapık din kitabını okuyanın da, dini, imanı bozulur.

Her işin başı, din gayretidir. Eğer bir kimsede bu gayret varsa, kaya bile erir, toz olur. Bir Mecusi din gayreti için bir memlekete köprü yaptırır. Sultan Mahmud Gaznevi hazretleri bu köprüyü görünce, yaptıran kişi için dua ederken, derler ki:
-Efendim bunu yaptıran Müslüman değil, ona dua etmeyin.
Sultan Mahmud Han masrafının iki katını vererek köprüyü satın almak ister. Fakat Mecusi;
-Padişahım ben bunu satmak için yapmadım, dinim için yaptım, satmam der. Batıl dini için bile yaptığını para ile değişmemiş, canını feda etmiştir. Ferideddin-i Genc-i Şeker hazretleri bunu anlatırken buyuruyor ki:
“Ey Müslüman sen din gayretini Mecusiden mi öğreneceksin, senin gayretin nerede?”

Allahü teâlâ müminlere çok kıymet vermiş, muhatap kabul etmiş, kulum demiş. Bundan daha büyük şeref olur mu? Kim dine sahip çıkarsa, din de ona sahip çıkar. Hadis-i kudside buyuruluyor ki:
(Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet edene güçlük göster!)

Netice olarak, bizden evvelki Müslümanlar, bize öğretmek için uğraşmasalardı, onlar mallarını hatta canlarını feda ederek bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz Müslüman olamazdık. Biz de, bizden sonrakilere, İslamiyet’i temiz bir şekilde ulaştırmalıyız. Bu sebeple üzerimizdeki emanet çok ağır ve de büyüktür. Bu emanete sahip çıkmak ve gereğini yapmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde, ahirette, bu hesabın altından kalkmak çok zor olur.

[url]www.osmanunlu.org/[/url][/color][/size]