Peygambere Yakın Olmak

[size=18px][b]Kur’an-ı Hakim de şöyle buyuruluyor:

[color=red]«Şüphesiz Allah da melekleri de o peygambere çok salât ve tekrim ederler. Ey iman edenler! Siz de salât edin, tam bir teslimiyetle selam verin.»[/color] (Ahzab sûresi, 56)

«Salât» ehl-i lügatten bir çoğuna göre duâ, tebrik, temcid ve ta’zim mânâlarınadır:

Ragıb el-İsfahânî, «Müfredât» adlı eserinde; «Cenab-ı Hakk’ın ve Peygamberinin müslümanlar hakkındaki salâtı onları tezkiye ve rahmetine mazhar buyurmasıdır. Meleklerin salâtı, duâ ve istiğfardır. İnsanların salâtı da öyledir. Namaza salât denilmesi aslının duâ olmasındandır.» diyor.

Hz. Ali -radıyallahu anh-’den şöyle rivayet olunmuştur. Âyetin başındaki «•»nın «•»sı nefse, «•»sü kalbe «•»sı ruha hitaptır. Sanki Cenab-ı Hakk, habibine salât ederken, «Onun şanını yalnız dilinizle değil, nefsinizle, kalplerinizle, ruhlarınızla da ta’zim ve tekrim edin.» buyurmuştur.

• demek «Ya Allah, Muhammed’in zikrini îla, da’vetini galip ve şeriatını daim kılmak suretiyle onu dünyada da âhirette de tekrim ve tâzim buyur. O’nu ümmeti hakkında şefaatçı kıl, ecrini, derecesini kat kat artır.» demektir.

Salâttan murad Allah’ın emrine imtisal ve Rasûlu -sallallahu aleyhi ve sellem’-in bizim üzerimizdeki hakkını edaya cehdetmek suretiyle Cenab-ı Hakk’a yaklaşmaktır.

Yukarıdaki ayet-i celile nazil olunca Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kendisine selam verilmesini ashabına emretti. Ashab-ı kiram ve sonra gelenler de gerek mubârek kabr-i nebevilerini ziyarette ve gerek ism-i âli-i nebevîleri anıldığı zaman ona selam vermekle me’mur olmuşlardır.

Peygamberimiz -sallallahu teâlâ aleyhi sellem-’e zaman ve mekan ile tahdid edilmeksizin salât etmek icma ile farzdır. Çünkü Cenab-ı Hakk ona salât etmemizi emir buyurmuştur. Selef ve tefsir uleması bu emri vucuba hamlediyorlar.

Allah Teâlâ hazretleri bütün halkına peygamberi üzerine salât etmelerini ve teslimiyetle selam getirmelerini farz kılmış ve bu farzın ifasını muayyen bir vakte hasretmemiştir. Binaenaleyh kişinin ona salât ve selamı çok yapması ve bunu terketmemesi vacibdir.

a

«Übey bin Ka’b -radıyallahu anh-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkmış da şöyle demişti:

«– Ey insanlar! Allah’ı zikredin, «Râcife» geldi, «râdife» onun ensesine binecek olan da gelecek, ölüm kendisinde olan bütün şiddetiyle geldi, ölüm kendisinde olan bütün şiddetiyle geldi.»

Ben de kendisine:

«– Ey Allah’ın Rasûlü! Gerçekten ben sana çok salât ediyorum. Bu salâtımı sana ne kadar yapayım?» dedim.

Buyurdu ki:

«–Dilediğin kadar.»

«–Zikrimin dörtte biri kadar olsun mu?» dedim. Şöyle buyurdu:

«–Dilediğin kadar yap, fakat artırırsan bu senin için daha hayırlıdır.»

Dedim ki: «–Yarısı olursa nasıl?»

Buyurdu ki:

«–Dilediğin kadar. Artırırsan, senin için daha hayırlıdır.»

Yine söyledim:

«– O halde üçte iki kadar mı?»

Buyurdu ki:

«–Dilediğin kadar, fakat artırırsan senin için daha hayırlıdır.»

Tekrar dedim:

«–Bütün zikrimi sana salât olarak yapayım mı?»

Buyurdu:

«–Bu takdirde o, senin maksadına yeter tutulur, günahın da mağfiret olunur.» (Tirmizî)

en-Nâziât Suresindeki «râcife», o gün sarsan sarsacak; «râdife», onun ensesine binecek olan da ardından gelecek. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in maksadı o deşhetli günleri hatırlatmak ve âhirete hazırlanmayı teşvik etmektir.

• «Hakikat, Allah Teâlâ’nın yeryüzünde seyahat eden öyle melekleri vardır ki, onlar ümmetimden bana olan selamı ulaştırırlar.» (Ahmed bin Hanbel)

• «Kıyamet günü insanların bana en yakını üzerime çok salât edenidir.» (Tirmizî)

• «Kim bana bir kerre salât ederse Allah ona on salât eder. O’nun on günahını afveder. Derecesini on kat yükseltir.» (Buhârî, İbn Ahmed)

• «Bahîl o adamdır ki, yanında anılırım da bana salât etmez.» (Buhârî, İbn Ahmed)[/b][/size]