Rasûlullah Söylemişse...

[size=18px][b]Beyhakî, gerek Hulefa-i Raşidîn ve gerekse diğer sahabîlerin, Hz. Peygamber'in hadislerine başvurduklarına dair açtığı başlık altında şu rivayetleri nakletmiştir:

Kabîsa b. Züeyb'in rivayet ettiğine göre yaşlı bir kadın, kendisine düşen miras miktarını öğrenmek için Hz. Ebu Bekr'e geldi. Hz. Ebu Bekr: "Kur'an'da, senin meselen ile ilgili bir ayet yok, Rasûlulah'ın sünnetinde olduğunu da hatırlamıyorum. Sen şimdilik git de ben, sahabeye sorayım" diyerek kadını gönderdi. Daha sonra Hz. Ebu Bekr, bu konuyu ashaba açınca Muğîre b. Şu'be, Rasûlullah'ın böyle bir kadına altıda bir miras verdiğine şahit olduğunu söyledi. Bu sözü tahkik etmek isteyen Hz. Ebu Bekr, Muğîre'ye şahidi olup olmadığını sordu. Orada bulunan Muhammed b. Mesleme el-Ensarî adlı sahabî ayağa kalktı ve Muğîre'nin sözünü tasdik etti. bunun üzerine Hz. Ebu Bekr, Muğîre'nin sözüne uygun olarak kadının mirasına hükmetti.1

İbnü'l-Müseyyeb'ten rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, diyetin baba tarafından olan akrabaların hakkı olduğunu, bu nedenle eşin, kocasının diyetine varis olamayacağını söyledi. Fakat Dahhak b. Süfyan, kendisine gönderdiği mektupta, Uşeym b. Dabbabî'nin hanımına, kocasının diyetinden miras payı ayrılmasını istediğini söyleyince Hz. Ömer, önceki görüşünden vazgeçerek Rasûlullah'ın tatbikatına dönmüştür.

Tavus, şu rivayeti nakleder: Hz. Ömer ashaba, Rasülullah'tan "cenin" hakkında bir şey duyan olup olmadığını sordu. Hamel b. Malik b. en-Nebîğa ayağa kalktı ve şu olayı anlattı: "İki cariyem vardı. Bunlardan biri, hamile olan diğerini sopa île döverek düşük yapmasına sebep oldu. Rasülullah bu olayda, sağlam kişi için ödenmesi gereken diyetin yirmide birinin verilmesine hükmetti." Hz. Ömer, bu örnek olay karşısında "Eğer bu hadisten haberimiz olmasaydı, az kalsın kendi görüşümüz doğrultusunda değişik hüküm verecektik." dedi.3

Beyhakî bu uygulamalar hakkında Şafiî'nin şu sözünü aktarır: "Hz. Ömer, Dahhak'ın naklettiği hadise uyarak kendi verdiği hükümden dönmüştür. Cenîn ile ilgili hadisi duymasaydı, kendi kanaatine göre farklı hüküm verme durumuyla karşı karşıya kalacaktı."4

Buharî ve Müslim, İbnü'ş-Şihab tarikiyle Abdullah b. Amir b. Rabîa'dan şu olayı rivayet etmişlerdir: "Hz. Ömer, Şam'a gitmek üzere yola çıkmıştı. Şam yolu üzerinde, Tebük vadisinde bulunan ve 'Serğ' denilen köye varınca, Şam'da veba hastalığının baş gösterdiğini haber aldı. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf. Hz. Ömer'e Rasülullah'ın şu sözünü hatırlattı: "Bir yerde veba olduğunu duyarsanız, oraya gitmeyin. Şayet bulunduğunuz yerde veba salgını baş gösterdiyse, orayı terketmeyin." Bu hadisi duyan Hz. Ömer, seferden vazgeçip Serg'den geri döndü."5 İbnü'ş-Şihab. Salim b. Abdullah b. Ömer'in: "Hz. Ömer'in, Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği hadise uyarak yanındakilerle birlikte geri döndü." dediğini ifade etmiştir.

Buharî'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiğine göre Hz. Ömer, Rasülullah'ın Hecer mecüsîlerinden cizye aldığına dair, Abdurrahman b. Avf şehadet edinceye kadar mecüsîlerden cizye almamıştır.6

Zeyneb b. Ka'b b. Ucre, Ebu Saîd el-Hudrî'nin kız kardeşi Furey'a b. Malik b. Sinan'dan şu haberi nakleder: Furey'a, Rasülullah'a gelerek kocasının kaçan kölelerini aramaya çıktığında Tarafu'l-Kaddüm denilen yerde bu köleler tarafından öldürüldüğünü, kocasından kendisine oturabileceği bir ev bile kalmadığını, bu nedenle Benî Hudra'da bulunan ailesinin yanına dönmek istediğini söyleyerek bu konuda fetva istedi. Rasülullah: "İddetin bitinceye kadar evinde kal." buyurunca, kocasının evinde dört ay on gün iddet beklediğini söyleyen Furey'a, "Hz. Osman halîfe olunca, bu meseleyi sorup öğrenmek üzere bana adam gönderdi, ben de kendisine bu olayı anlattım. O da buna göre amel etti." demiştir.7

Alî b. Ebî Talib şöyle söylemiştir: "Rasülullah'ın kendisinden bir hadis işittiğimde, Allah'ın dilediği kadar ondan istifade ederdim. Fakat ashabtan biri bana bir hadis naklederse, yemin etmesini isterdim. Eğer yemin ederse hadisini kabul ederdim. Hz. Ebu Bekr bana, Rasülullah'tan duyduğu şu hadisi nakletmiştir: "Hiç bir günahkâr mü'min kul yoktur ki; güzelce abdest alıp iki rek'at kılar ve Allah'tan af dilesin de, Allah da onu bağışlamasın."8

Diğer sahabîler de, ilk dört halîfenin sünnete uymada gösterdikleri titizliği elden bırakmamıştır. Bu konuda da bir kaç örnek verelim:

Buharî ve Müslim'in rivayetine göre Zeyd b. Sabit, İbn Abbas'a hayızlı bir kadının, hacda veda tavafı yapmadan Ka'be'den ayrılmasına fetva verip veremeyeceğini sordu. İbni Abbas: "Evet veririm inanmazsan Ensar'dan falanca kadına sor bakalım, Rasülullah ona böyle emretmemiş mi?" deyince Zeyd b. Sabit kadına sorup gülümseyerek geri döndü ve İbn Abbas'a "Doğru söylemişsin." dedi.'

Şafiî, bu olayla ilgili şöyle söylemiştir: "İbn Abbas'ın aksine düşünen Zeyd b. Sabit, önce bu fetvaya karşı çıktı. Fakat Ensar'lı kadının Rasülullah'tan naklettiği hadis üzerine, İbn Abbas'ın fetvasına ters düşen kendi fetvasından vazgeçti."10

Buharî ve Müslim, Saîd b. Cübeyr'den şu haberi rivayet etmiştir: "İbn Abbas'a Nevf el-Beka-lî'nin, Hıdr(a.s)ın arkadaşı olan Musa'nın, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa olmadığını iddia ettiğini söyledim. Bunun üzerine İbn Abbas: ''Yalan söylüyor, Allah düşmanı. Ubeyy b. Ka'b bana, Rasülullah'ın bir hutbede, kendilerine bu konuyu anlattığını söyledi" dedi ve Musa ve Hıdır'la ilgili hadisi nakletti."11 Şafiî, İbn Abbas'ın bunca fıkıh ve takvasına rağmen, Nebî' (s.a.s)in hadisinin aykırı rivayette bulunduğu için bir müslümana "Allah düşmanı" deyip onu yalanladığını söylemiştir.12

Hakim'in, Hişam b. Cübeyr'den rivayetine göre Tavus, ikindi namazından sonra iki rek'at namaz kılardı. İbn Abbas, bu iki rek'atı kılmaktan vazgeçmesini istedi, fakat Tavus direnince İbn Abbas: "Nebî ikindi namazından sonra namaz kılınmasını yasakladı. Sen bu namazdan dolayı, azaba mı uğrarsın yoksa sevap mı kazanırsın bilemem. Çünkü Allah: 'Allah ve Resulü, bir işin hükmünü verdikten sonra, hiç bir mü'min erkek ve kadının, bu konuda başka bir tercihte bulunmaya hakkı yoktur'13 buyurmuştur" dedi.14 Şafiî İbn Abbas'ın, Nebî (s.a.s.)den naklettiği hadise dayanarak Tavûs'un davranışının yanlışlığını ortaya koyduğunu, ayrıca yukarıdaki ayeti delil göstererek, Allah ve Resülü'nün hükmü karşısında herhang ibir tercihe yönelmemesi gerektiğine işaret ettiğini söylemiştir.'5

Müslim, îbn Ömer'den şu hadisi rivayet etmiştir: "Biz tarlaları belli bir pay karşılığında kiraya verir ve bunda bir sakınca görmezdik. Fakat Rafi, Rasülullah'ın bunu yasakladığını söyleyince vazgeçtik."16

Şafiî, bu hadisi duymadan önce, İbn Ömer'in belli bir pay karşılığında tarlalarını kiraya verdiğini ve bunu helal zannettiğini, fakat güvenilir bir kişiden Rasülullah'ın bu uygulamayı yasakladığını öğrenince, bundan vazgeçtiğini ifade etmiştir.17

Ata b. Yesar'dan rivayet edildiğine göre Muaviye b. Ebî Süfyan, -altın veya gümüş- bir su kabını, ağırlığından fazla bir para karşılığında satınca Ebu'd-Derda, Muaviye'ye, Rasülullah'ın, misli misline olmadıkça böyle satışları yasakladığını hatırlattı. Muaviye, bunda bir sakınca görmediğini söyleyince Ebu'd-Derda: "Ben ona Rasülullah'ın hadisini bildiriyorum, o bana kendi görüşünü söylüyor. Bundan böyle, asla seninle aynı yerde oturmayacağım" dedi.8 Şafiî bu olayla ilgili şu açıklamayı yapar: "Ebu'd-Derda, Muaviye'ye delil olarak hadis nakletmesine rağmen Muaviye'nin güvenilir bir sahabînin haberine itibar etmemesini büyük bir hata olarak kabul ettiği için, onun bulunduğu yerden ayrılmaya karar vermiştir."1.9 Şafiî, şöyle bir rivayet nakleder: "Ebu Saîd el-Hudri, adamın biriyle karşılaştı ve ona, Rasülullah'ın bir hadisini zikretti. Adam, hadise itiraz edince Ebû Saîd: 'Vallahi asla seninle aynı çatı altında olamayız' dedi."20 Şafiî, Rasülullah'tan naklettiği hadisin kabul edilmemesinin Ebu Saîd'e dokunduğunu ifade etmiştir.21

Buharî ve Müslim, İbn Ömer'den rivayet ettiklerine göre Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: "Kadınların, gece mescide gitmelerine engel olmayın." Abdullah b. Ömer'in oğullarından biri de: "Eğer onlara mani olmazsak, mescidi fesat yuvasına çevirirler" diyerek hadise itiraz edince İbn Ömer, göğsünü döverek: "Ben sana, Rasülullah'ın sözünü söylüyorum, sen bana hâlâ kendi bildiğini okuyorsun" diyerek oğlunu azarladı.22

Yine Buharî ve Müslim'in, Abdullah b. Büreyde'den naklettikleri başka bir rivayet şöyledir: Abdullah b. Muğafîel, taş atmakta olan birini gördü ve Rasülullah'ın bunu yasakladığını, üstelik bu davranışın, avlanmaya ve düşmanı yaralamaya da yaramadığını sadece diş kırıp göz çıkardığını söyleyerek adamı taş atmaktan nehyetti. Fakat aynı adamı daha sonra yine taş atarken görünce: "Ben sana Rasülullah'ın hadisini söylüyorum, sen ise taş atmaya devam ediyorsun. Vallahi, bir daha seninle konuşmayacağım" dedi.23

Buharî ve Müslim'in Sahîh'inde, İmran b. Husayn'in şu rivayeti nakledilir: Rasülullah, "Haya, bütünüyle hayırdır" buyurdu: Büşeyr b. Ka'b "Biz bir kitapta, sekinet, vakar ve za'fın da hayadan ileri geldiğini okumuştuk" deyince İmran kızdı ve "Ben sana Rasülullah'ın sözünü söylüyorum, sen ise okuduğun kitaptan bir şeyler anlatıp hadise itiraz ediyorsun" dedi.24

Beyhakî ve Hakim, Hasanü'l-Basrî'den şu hadîsi nakletmiştir: İmran b. Husayn, Nebî (s.a.s.)'nin sünnetinden bahsediyordu. Adamın biri "Ey Ebü Nüceyd, sen bize Kur'an'dan bahsetsene" deyince İmran "Sen ve arkadaşların Kur'an okuyorsunuz, bana namazdan ve namazın rükünlerinden; altın, deve, inek ve diğer mal cinslerinden verilecek zekatın miktarını söyleyebilir misin?" diye sorduktan sonra Resülülah'ın zekat konusunda farz kıldığı hususları açıklayınca adam "Beni ihya ettin, Allah da seni ihya etsin" dedi. Hasenü'l-Basrî bu adamın daha sonra, fıkıhta yüksek bir dereceye ulaşarak vefat ettiğini söylemiştir.25

Sahabe'nin İcmaı

Şafiî bu konuda, "Hiç bir sahabî ve tabiî yoktur ki; kendisine Rasülullah'tan nakledilen haberleri kabul etmemiş olsun" dedikten sonra. Salim b. Abdullah'tan şu hadisi rivayet etmiştir: "Hz. Ömer, ziyaret tavafından önce ve şeytan taşlamadan sonra koku sürünmeyi yasakladı. Hz. Aişe ise, Rasülullah'a, ihrama girerken ve ihramdan çıkarken bizzat kendi elleriyle koku sürdüğünü ifade etmiştir. "Rasülullah'ın sünneti, uyulmaya daha layıktır."26 Şafiî bu rivayetle ilgili olarak, Salim'in, halîfe olan dedesi Hz. Ömer'in sözünü bir tarafa bırakarak gerekeni yaptığını ve Hz. Aişe'nin haber verdiği Rasülullah'ın sünnetine uyduğunu Sahabe ve Tabiun'dan devralınan bu titizliğin kendi çağına kadar olan dönemde daha da yerleştiğini, sünnete uyanların övülüp uymayanların yerildiğini belirterek, bu yoldan ayrılanların ashabın ve daha sonrakilerin yolundan ayrılan cahiller olduğunu söylemiştir. [/b][/size]

Dipnotlar:
1.Beyhakî, Sünen VI, 234
2. Şafiî, Cima'u'l-ilm sh, 526; Ebu Davûd, feraiz, 18; Tirmizi, diyat, 18; İbn Mace, Diyat, 12
3. Şafiî, a.g.e sh. 426; Beyhakî, Medhal, sh. 93.
4. Şafiî,a.g.e sh. 426
5. Buharî, tıbb 30; Müslim, selam, 92
6. Buharî, cizye, 1
7. Beyhakî, Sünen, VII, 434.
8. Ahmedb. Hanbel, müsned, l, 10.
9. Buharî, hacc, 144; Müslim, hacc 381
10. Şafiî, a.g.e s. 441-442.
11. Buharî, enbiya 27; Müslim, Fedail 170.
12. Şafiî, a.g.e s. 442-443.
13. el-ahzab, 36.
14. Hakim, Müstedrek, l, 110.
15. Şafiî, a.g.e. s. 444.
16. Müslim, buyu, 99.
17. Şafiî, a.g.e. s. 445.
18. Şafiî, a.g.e. s. 446.
19. Şafiî, a.g.e. 446-447
20. Şafiî, a.g.e. s. 447
21. Şafiî, a.g.e. s. 447
22. Buharî, Cum'a 13; Müslim, salat 138.
23. Buharî, zebaih 5; Müslim, sayd, 45.
24. Buhari, edeb, 77; Müslim, iman, 61.
25. Beyhakî, X, 272;
26. Nesaî,V, 137.

Suyutî - "Miftahu'l-cenne fi'l-ihticac bi's-sünne"

Konular