PEYGAMBERİ ÖRNEK ALMAK
PEYGAMBERİ ÖRNEK ALMAK
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, Allah’ın elçisi olması sıfatıyla, bütün Müslümanlara örneklik ve önderliğinin bir ifadesi olan Sünnet, asırlar boyu, hem mahiyeti, hem de anlaşılması açısından ihtilaflara konu olmuştur. Evrensel bir dinin Peygamberi olan Hz.Muhammed’in mesajı ve örnekliği de evrensel olmak durumundadır. Esasen, Hz. Ademle başlayan ve diğer peygamberlerle devam eden ilâhî vahyin temel ilkeleri, bütün insanlığı muhatap almaktadır. O yüzden bütün peygamberlerin ilk muhatapları kendi kavimleri olsa da, getirdikleri inanç, ibadet ve ahlâk ilkeleri bütün insanlığa yöneliktir. Hz. Muhammed’in örnekliği, içinden çıktığı toplumla sınırlı olmadığına göre, bu örnekliğin, diğer bir deyişle onun sünnetinin işlevselliğini sürekli kılmanın yolu, onun nasıl örnek alınacağını bilmekten geçer.
Hz. Peygamber’e itaati emreden(Bkz. Âl-i İmran, 31-32; Nisâ, 13-14, 59, 64-65, 80; Nur, 51-52, 54; Ahzab, 36.) ve onda bizim için güzel bir örnek bulunduğunu vurgulayan(Ahzab, 21.) ayetler ışığında, Hz. Muhammed’e tabi olup onu örnek almanın gerekliliği konusunda hiçbir müminin şüphesi olamaz. Ancak, örnek almak nedir ve bu nasıl gerçekleşecektir? Örnek almakla taklit etmek arasında ne gibi farklar vardır ve bu ikisi zaman zaman birbirine karıştırılmakta mıdır? Din açısından matlub ve makbul olan hangisidir? gibi sorulara verilecek cevaplar konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Örnek almak, bilinçli bir faaliyettir. Örnek alan kişi, örnek aldığı obje (kişi veya davranış) yi niçin örnek alması gerektiği bilinciyle hareket eder. Onda örnek alınması gerekli olan özellikler ve nitelikler bulunduğunu ve bunları benimsemesi halinde kendisi için faydalı olacağını düşünür. Taklit ise genellikle bilinçsiz bir davranıştır. Kişi çoğu kez taklit ettiği şeyi ya da kimseyi niçin taklit ettiğinin ayırdında olmaz. Dilimize yerleşen "körü körüne taklit etmek" deyimi, bu durumu açıklamaktadır.
Örnek almada, örnek alınan davranışı benimsemek ve içselleştirmek amaçlanırken, taklit etmede böyle bir amaç yoktur. Başka bir deyişle, örnek almak öze ilişkin bir faaliyetken, bir şeyi, altında yatan illet, sebep, amaç, hikmet ve ilkeye bakmadan olduğu gibi tekrarlamak demek olan taklit, şekilsel ve biçimsel bir eylemdir.
Örnek alınan obje değişse bile, örnek alma faaliyeti- örnek almaya elverişli unsurlar olduğu sürece- bir devamlılık arzeder. Halbuki, genellikle bilinçsiz bir faaliyet olan taklidin objesi ve konusu değiştiğinde taklit eden, taklidine son verir veya değişimin farkında olmazsa taklit etmeye devam eder.
Örnek almak, insanın kişilik ve davranışlarında ciddi ve kalıcı değişimlere yol açar. Taklit ise kişinin sadece davranışlarında yüzeysel ve biçimsel bir değişim doğurur.
Hz. Peygamber’in sünnetini doğru anlamak ve Onun örnekliğini iyi kavrayabilmek için yukarıdaki farkların dikkate alınması kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim, atalarının yolunu körü körüne taklit eden insanların bu tutumlarını kınarken, taklidin kötülüğüne işaret etmekte(Bakara, 170.), dolayısıyla bizden Hz. Muhammed’i taklit etmemizi (teşebbüh) değil, örnek almamızı (ittiba, teessî) istemektedir. İnsan olması itibariyle Hz. Muhammed’in maruz kaldığı bazı yanılmalara işaret etmesi de( Enfal, 67-68; Tevbe, 40, 80-85; Münafikûn, 6; Tahrim, 1; Abese, 1-10.) onun bütün davranışlarını olduğu gibi taklit etmememiz gerektiğini göstermektedir.
Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in üstün ahlâkî kişiliğine, insânî erdemlerine temas ettiği halde, fizikî özelliklerine, giyim-kuşamına, yeme-içmesine, dünyevî becerilerine temas etmemiştir. Örneğin Kur’ân-ı Kerim’de, "Onun yüce bir ahlâk sahibi olduğu"(Kalem, 4.), "müminlere karşı şefkatli ve merhametli olduğu"(Tevbe, 128.), "utangaç olduğu"(Ahzab, 23.), "nazik ve yumuşak kalpli olduğu"(Âl-i İmran, 159.) ifade edilmiş, ancak sıradan beşerî faaliyetlerine fazla değinilmemiştir. Çünkü onun beşerî yönü örnekliğe konu teşkil etmemektedir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim, ona itaat edilmesini isterken Peygamberlik misyonuna, örnek gösterirken de ahlâkî meziyetlerine dikkat çekmiştir.
Hz. Peygamber’in kendisi de davranışlarının körü körüne taklidini değil, bilinçli olarak örnek alınmasını istemiş, şekle ya da görüntüye değil, maksada önem verilmesini arzu etmiştir.
ALINTI:Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal / Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
not:Sitemize ilk defa bir ALINTI yazı alıyorum.ÇOK BEĞENDİĞİM İÇİN......
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, Allah’ın elçisi olması sıfatıyla, bütün Müslümanlara örneklik ve önderliğinin bir ifadesi olan Sünnet, asırlar boyu, hem mahiyeti, hem de anlaşılması açısından ihtilaflara konu olmuştur. Evrensel bir dinin Peygamberi olan Hz.Muhammed’in mesajı ve örnekliği de evrensel olmak durumundadır. Esasen, Hz. Ademle başlayan ve diğer peygamberlerle devam eden ilâhî vahyin temel ilkeleri, bütün insanlığı muhatap almaktadır. O yüzden bütün peygamberlerin ilk muhatapları kendi kavimleri olsa da, getirdikleri inanç, ibadet ve ahlâk ilkeleri bütün insanlığa yöneliktir. Hz. Muhammed’in örnekliği, içinden çıktığı toplumla sınırlı olmadığına göre, bu örnekliğin, diğer bir deyişle onun sünnetinin işlevselliğini sürekli kılmanın yolu, onun nasıl örnek alınacağını bilmekten geçer.
Hz. Peygamber’e itaati emreden(Bkz. Âl-i İmran, 31-32; Nisâ, 13-14, 59, 64-65, 80; Nur, 51-52, 54; Ahzab, 36.) ve onda bizim için güzel bir örnek bulunduğunu vurgulayan(Ahzab, 21.) ayetler ışığında, Hz. Muhammed’e tabi olup onu örnek almanın gerekliliği konusunda hiçbir müminin şüphesi olamaz. Ancak, örnek almak nedir ve bu nasıl gerçekleşecektir? Örnek almakla taklit etmek arasında ne gibi farklar vardır ve bu ikisi zaman zaman birbirine karıştırılmakta mıdır? Din açısından matlub ve makbul olan hangisidir? gibi sorulara verilecek cevaplar konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Örnek almak, bilinçli bir faaliyettir. Örnek alan kişi, örnek aldığı obje (kişi veya davranış) yi niçin örnek alması gerektiği bilinciyle hareket eder. Onda örnek alınması gerekli olan özellikler ve nitelikler bulunduğunu ve bunları benimsemesi halinde kendisi için faydalı olacağını düşünür. Taklit ise genellikle bilinçsiz bir davranıştır. Kişi çoğu kez taklit ettiği şeyi ya da kimseyi niçin taklit ettiğinin ayırdında olmaz. Dilimize yerleşen "körü körüne taklit etmek" deyimi, bu durumu açıklamaktadır.
Örnek almada, örnek alınan davranışı benimsemek ve içselleştirmek amaçlanırken, taklit etmede böyle bir amaç yoktur. Başka bir deyişle, örnek almak öze ilişkin bir faaliyetken, bir şeyi, altında yatan illet, sebep, amaç, hikmet ve ilkeye bakmadan olduğu gibi tekrarlamak demek olan taklit, şekilsel ve biçimsel bir eylemdir.
Örnek alınan obje değişse bile, örnek alma faaliyeti- örnek almaya elverişli unsurlar olduğu sürece- bir devamlılık arzeder. Halbuki, genellikle bilinçsiz bir faaliyet olan taklidin objesi ve konusu değiştiğinde taklit eden, taklidine son verir veya değişimin farkında olmazsa taklit etmeye devam eder.
Örnek almak, insanın kişilik ve davranışlarında ciddi ve kalıcı değişimlere yol açar. Taklit ise kişinin sadece davranışlarında yüzeysel ve biçimsel bir değişim doğurur.
Hz. Peygamber’in sünnetini doğru anlamak ve Onun örnekliğini iyi kavrayabilmek için yukarıdaki farkların dikkate alınması kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim, atalarının yolunu körü körüne taklit eden insanların bu tutumlarını kınarken, taklidin kötülüğüne işaret etmekte(Bakara, 170.), dolayısıyla bizden Hz. Muhammed’i taklit etmemizi (teşebbüh) değil, örnek almamızı (ittiba, teessî) istemektedir. İnsan olması itibariyle Hz. Muhammed’in maruz kaldığı bazı yanılmalara işaret etmesi de( Enfal, 67-68; Tevbe, 40, 80-85; Münafikûn, 6; Tahrim, 1; Abese, 1-10.) onun bütün davranışlarını olduğu gibi taklit etmememiz gerektiğini göstermektedir.
Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in üstün ahlâkî kişiliğine, insânî erdemlerine temas ettiği halde, fizikî özelliklerine, giyim-kuşamına, yeme-içmesine, dünyevî becerilerine temas etmemiştir. Örneğin Kur’ân-ı Kerim’de, "Onun yüce bir ahlâk sahibi olduğu"(Kalem, 4.), "müminlere karşı şefkatli ve merhametli olduğu"(Tevbe, 128.), "utangaç olduğu"(Ahzab, 23.), "nazik ve yumuşak kalpli olduğu"(Âl-i İmran, 159.) ifade edilmiş, ancak sıradan beşerî faaliyetlerine fazla değinilmemiştir. Çünkü onun beşerî yönü örnekliğe konu teşkil etmemektedir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerim, ona itaat edilmesini isterken Peygamberlik misyonuna, örnek gösterirken de ahlâkî meziyetlerine dikkat çekmiştir.
Hz. Peygamber’in kendisi de davranışlarının körü körüne taklidini değil, bilinçli olarak örnek alınmasını istemiş, şekle ya da görüntüye değil, maksada önem verilmesini arzu etmiştir.
ALINTI:Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal / Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
not:Sitemize ilk defa bir ALINTI yazı alıyorum.ÇOK BEĞENDİĞİM İÇİN......
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan