Delâil'ül Hayrat (Süleyman el-Cezûlî)

[left][center][b][i][color=#ff1300][font=Monotype Corsiva][size=5]DELÂİLÜ'L-HAYRÂT VE MEŞARİKU'L ENVAR Fİ ZİKRİ'S SALÂT ALE'N-NEBİYYİ'L-MUHTÂR[/size][/font][/color][/i][/b]
[img]http://islamvebiz.files.wordpress.com/2008/11/delailul-hayrat-hafiz-osman-hatti-suleyman-el-cezuli.jpg[/img][/center]

[b][i][color=navy]Delâilu'l-Hayrât (Hayırlara delâlet eden,götüren deliller, vesileler manasına gelen bu evrâd'ın halk arasındaki adı [color=green][u]"DELÂİL-İ ŞERİF"[/u][/color] tir.
Eserin musannifi, Ebû Abdullah bin Süleyman Ebî Bekr el-Cezûlî'dir. Fas'ta doğmuş ve 875 (1470) te orada irtihal etmiştir.
Ömrünün kırk yılını Mekke, Medine ve Kudüs'te geçiren bu zât, fıkıh ve tasavvufta alim ve şazeliyye târikatının ileri gelen mürşidlerindendir. Türbeleri Merakeş'tedir. Evliyalar ansiklopedisinin 4. cildinde menâkıbın nakline şu şekilde yer verilir:
Muhammed Cezûli hazretleri uyuyamadığı bir gece hanımının bazı hallerine vakıf olmuştur. Muhammed Cezûli (k.s.)'un hanımı gece yatağından kalkar, en güzel elbiselerini giyip tesettürlenir ve dışarı çıkar. O da merakla hanımının arkasından dışarı çıkar ve "bu saatte nereye gidiyor?" diye hanımını takip eder. Bir de ne görsün; hanımı evin kapısından dışarı çıkınca orada onu iki tane aslan bekliyor. Biri önünde biri de arkasında olmak üzere aslanlar hanımına refakat ederek, sahile doğru gitmeye başlarlar.
Hanımı denizin kenarına gelince, aslanlar orada beklerler. O denizin üzerinden yürüyerek küçük bir adaya ulaşır. Orada bir müddet ibadet ettikten sonra su üzerinde yürüyerek tekrar sahile gelir. Deniz kenarında onun gelmesini bekleyen aslanlar, o gelince yine biri önünde biri arkasında eve kadar ona refakat ederler.
Muhammed Cezûlî (k.s.) "Hanımı her gece böylemi yapıyor?" diye yine tetikteydi. Acaba bu olay sadece o geceye mi mahsustu, yoksa ondan sonraki gecelerde de tekerrür edecek miydi?.. Ertesi gece yine aynı saatte hanımı aynı şekilde kalktı. Abdestini aldı elbisesini giyindi ve bütün hazırlığını yaptıktan sonra evden çıktı. Dün gece ki gibi dışarıda onu iki tane aslan bekliyordu. Yine biri önde biri arkasında aslanlar hanımına refakat ederek sahile geldiler. Denizi yürüyerek geçip o küçük adacığa gitti. Orada bir müddet ibadetini yaptı ve tekrar sahile yürüyerek döndü. Aynı şekilde aslanların refakatinde evine geldi.
İmam el-Cezûlî üçüncü gece hanımını tekrar takip edip, yine aynı olaylar cereyan edince artık daha fazla dayanamadı ve hanımıyla konuştu. Meseleyi ona açıp, üç gecedir kendisini takip ettiğini, ondaki keramete vakıf olduğunu anlattı. Bu kerametin sırrını öğrenmek istedi. Bunun üzerine hanımı tebessüm ederek:
[color=teal]"Efendi! Demek sırrıma vakıf oldunuz. Bu benim için birkaç günlük mesele değildir; ben senelerdir böyle yaparım. Bana böyle bir kerametin ihsan edilmesine gelince, bunun sebebi Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'a çok salâvat getirmektir."[/color]
Süleyman el-Cezûlî Hazretleri günlerden beri kafasını meşgul eden soruya galiba cevap bulabilecekti. Hemen hanımına sordu:
"Ey Hatun! Hangi salâvata devam etmekle bu keramete nail oldun?"
Hanımı kocasının bu sorusuna cevap vermek istemedi. Fakat kocası ısrarla bunu açıklamasını isteyince dedi ki:
[color=teal]"Efendi! Bunu söylemeye müsaade yok. Ama madem söylemem için çok ısrar ediyorsun, o hâlde bu gece istihare yapayım, eğer müsaade olursa, o zaman söylerim." [/color] dedi.
O gece istihare yaptı. Ertesi sabah istihare neticesine göre kocasına durumu şöyle anlattı:
[color=teal]"Bu salâvatı şerifeyi açıkça söylememe müsaade edilmedi. Lâkin şuna müsaade var ki, sen bütün salâvatı şerifeleri araştır ve bulduklarını bir kitapta cem et. Şayet benim okuduğum salâvatı şerife o kitapta mevcut ise söylerim." [/color] dedi.
Bunun üzerine Süleyman el-Cezûlî Hazretleri araştırma yapmaya başladı. Ne kadar salâvatı şerife ile alâkalı eser varsa, gözden geçirdi. İnceledi, tetkiklerde bulundu. Bu işin ehli olan zatlara danıştı ve sonuç itibariyle bulduğu tüm salâvatı şerifeleri bir araya cem ederek, hanımına bu kitabı okuduğunda, hanımı:
[color=teal]"Evet, benim okuduğum salâvatı şerifeye bir kaç yerde rastladım. Bu kitabı okumaya devam edenin, Allah-u Teâlâ'nın rahmetine kavuşacağından şüphe yoktur" [/color] diye cavaplandırdı.
Süleyman el-Cezûlî Hazretleri de: Hayırlara Deliller ve Nûrların Doğuşu manasına gelen[color=#ff1300] "[u]DELÂİLÜ'L-HAYRÂT VE MEŞARİKU'L ENVAR Fİ ZİKRİ'S SALÂT ALE'N-NEBİYYİ'L-MUHTÂR [/u]"[/color] adını verdi.
İmam el-Cezûlî bunun üzerine o kitabı hem kendisi okudu hem de bütün Müslümanlara okumalarını tavsiye etti. İçinde pek çok salâvatı şerifenin bulunduğu bu "Delâil-i Hayrât" kitabı asırlardır okunmaktadır. Bu kitabı okuyan pek çok kimse maddî ve mânevî hastalıklarına şifa buldular ve Allah'ın lütfuna mazhar oldular.
Delail-ul Hayrat eskiden Kuran-ı Kerim'den sonra her müslümanın evinde bulunurmuş. Kainatın efendisi Resulullah (S.A.V.) Efendimize çokca salavat okumanın ne kadar büyük bir derece ve yakınlık oluşturacağını belirtmek gerek. Kişi sevdiğinin isminin zikrini yad eder.[/color][/i][/b][/left]