ALLAH'IN DİNİ İSLAM

ALLAH'IN DİNİ İSLAM

3:83 Yoksa ALLAH’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Göklerde ve yerdeki her şey ister istemez ona teslim olmuştur. Ve O’na döndürülürler.
Bu eseri kaleme alırken iki ana hedefimiz olduğunu belirttik. İlk ve öncelikli amacımız tali yollara sapmadan hidayetin nerede olduğunu keşfetmek, ikincisi ise bizi bize kırdıran ihtilafların, nasıl ve hangi metotla çözüleceğini ortaya koymaktır. Bu maksadımıza ulaşabilmek için sivrisinekler yerine bataklığa yöneleceğiz. Yani milyonlarca sinek (ihtilaflı konu) yerine bataklığı besleyen membaa yoğunlaşacağız. Ancak böylelikle sağlıklı bir yöntem elde edebiliriz.
Öncelikli sorularımız şunlar olmalıdır: Bu kadar birbiriyle çelişik fikir nasıl olur da aynı dine nispet edilebilir? Bu ihtilafların mesnedi nelerdir? Bizi uyutmak için dillendirilen ihtilafın rahmetini neden dünyada bile göremedik? Ve ufukta da görünmüyor? Ve neden bu kadar övdükleri ihtilafı, Kuran, onlarca ayetinde şiddetle eleştiriyor? (2:176, 213, 253; 3:19, 105; 10:19; 11:110; 19:37; 39:3; 41:45; 45:17; 51:8…)
3:105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşüp mezhepleşenler gibi olmayın. İşte onlar için dehşetli bir azap vardır.
Elbette durum iyi polis kötü polis kumpasından ibarettir. Kimileri ihtilafları körüklemekten nemalanırken, diğer leş kargaları ise birleştirici rolünü üstlenir. Bu dağınıklıktan herkesin belli bir havucu vardır. Konjoktöre göre çeşitli varyasyonlarla bu roller paylaşılır. Devletlerin politikaları ve asrın trendi bu hususta temel belirleyici rolündedir. Örneğin Yavuz döneminde Şii Safevilerle savaş yapılacaksa radikal anti Rafızî fetvalar sipariş edilir.[1] Kısa bir dönem sonra Azerbaycan ve Irak gibi yoğun Şii nüfusu barındıran bölgeler ele geçirilince dozaj otomatikman düşer. Aynı yazarın aynı kitabında Şii-Sünni, Sufi-Vahabi farklılıklarını haklı bir şekilde gündeme getirip Sünni mezhepler içerisinde onlardan hiç de geri kalmayacak düzeyde ki çelişkileri uzlaştırmaya çalışması gibi ilkesizlikler çok sık rastlanan bir durumdur.
Tüm bu çabalara, gayretlere ve katakullilere rağmen değişmeyen tek bir gerçek vardır. O da mızrağın çuvala sığmadığı ve hangi isimle adlandırılırsa adlandırılsın, tepeden tırnağa, birbiriyle tamamen karşıt onlarca İslam bulunduğudur. Ne yazık ki, kimsenin aklına bu sıkıntının sadece kökene inilerek çözüleceği gelmemiştir. Yahut aklına gelenlerin işlerine…
Bu birbirleriyle tutarsız ekollerin/görüşlerin oluşum sebebini büyük bir cinlikle ve olaya masum bir hava estirilerek dinsel metinlerin farklı yorumlanması gerekçe gösterilmektedir. Bunu yapanlar zımnen ihtilafın sebebinin kendileri değil bizzat ALLAH ve resulü olduğunu ifade ederler. Topu taca atmaları ancak zaman kazanmak içindir. Bir taraftan top taçta iken karşı tribüne ise; “cambaza bak” diyenler büyük bir ustalıkla ceplerimizi ve kalplerimizi aşırırlar.
Gerçek acaba onların dedikleri kadar tozpembe midir? İki Müslüman’ın bile çay sohbetlerinde ortaya atıp bir türlü uzlaşamadıkları polemiklerin temelinde metinlerin farklı yorumlanması mı vardır? Yoksa bu işin içerisinde bir bit yeniği mi? Kitabımızın ilerleyen sayfalarında etraflıca irdeleneceği gibi vakıa, iddianın tamamen hilafındadır. Sıkıntının baş müsebbibi aynı metne getirilen farklı yorumlar değil, farklı metinlerin ve farklı kişilerin otorite olarak kabul edilmesidir.
Bu kargaşayı ortadan kaldırabilmemiz için ilk başta dinin sahibinin kim olduğu sorgusuna yanıt aramalıyız. Diyalektik bir metot takip ettiğimiz için bu sualin cevabına herkesin üzerinde öyle ya da böyle ittifak ettikleri tek kaynak olan Kuran’dan ulaşmalıyız.
39:2 Sana bu kitabı hak olarak indirdik. Öyleyse dini yalnız ALLAH’a has kılarak O’na kulluk et.
Ayrıca bkz. (2:193; 8:39; 10:22; 16:52; 29:65; 31:32; 39: 3, 11; 40:14, 65; 98:5) Referanslardan da görüleceği üzere Kuran, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak netlikte dinin tek sahibinin ALLAH olduğunu defaatle belirtmektedir. Bu sebeptendir ki ALLAH bize Muhammedi değil, Müslüman ismini vermiştir. (22:78) Yani kendisine teslim olanlar. Bu dinin sahibi ALLAH olduğuna göre, hiç kimsenin onun dini üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi yoktur. Dolayısıyla Onun dini ile alakalı konuşan herkesin ondan bir beyyineye sahip olması ve bu kanıt üzerine söylevini bina etmesi gerekir. (6:149; 8:42) Aksi durumda din, ALLAH’ın olmaktan çıkar ve söylev sahibinin hevasının sistemi olur.
42:10 Hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyde hüküm Allah’a aittir. İşte Rabbim olan ALLAH. O’na dayandım ve O’na yönelirim.

________________________________________
[1] Kemal Paşazade, Fetvayı-ı Kemal Paşazade Der Hakk-ı Kızılbaş, Süleymaniye Ktp. Esat Efendi Bölümü, No: 3548, vr. 45a-48b.; Selahattin Tansel, Yavuz Sultan Selim, İstanbul, 1969, s. 20-30; Hasan b. Ömer, Kızılbaşlığa Reddiye, Süleymaniye Ktp. Düğümlü Baba Bölümü, No: 00197, s. 89-93


[url]www.hanifmurat.com[/url] dan HANİF MURAT’ın “HÜKÜM YALNIZ ALLAH’INDIR” isimli

kitabından alıntıdır.

Konular