Allahın Sıfatları, Zati ve Sübuti Sıfatlar

Allah’ın (c.c.) Sıfatları

1Allah’ın (c.c) Zati Sıfatları:
Allah’ın (c:c.) zati sıfatları şunlardır:
a. Vücut: Var olmak demektir. Allah (c.c.) vardır. Ama O bizim gibi bir bedene muhtaç değildir. O’nun varlığı zihinde herhangi bir kalıba sokulamaz. Zihne Allah (c.c.) ile ilgili gelen her şekilden dolayı Allah’ı (c.c.) tenzih etmek (sübhânallah demek) gerekir.

b. Kıdem: Allah (c.c.) ezelidir. Allah’ın (c.c.) varlığının bir başlangıcı yoktur. Allah (c.c.) ezelde (geçmiş bütün zamanlardan önce de) vardı. Allah (c.c.) zaman kaydından uzaktır.

c. Beka: Allah (c.c.) ebedidir. Allah (c.c.) biz fani varlıklar gibi ölümlü değildir. Aslında Allah’ın (c.c.) zaman kaydından uzak olduğunu belirtmiştik.

d. Muhalefetü’n-Lil-havadis: Allah (c.c.) yarattığı hiçbir varlığa benzemez.

e. Kıyam Bi-nefsihi: Allah (c.c.) Kendi zatıyla vardır. Varlığı için kimseye muhtaç olmamıştır.

f. Vahdaniyet: Allah (c.c.) birdir.

Bu sıfatlar, Allah’ın (c.c.) zatı ile ilgilidir. Allah’ın (c.c.) zatı ise bilinemez, tasarlanamaz, nitelenemez, ölçülemez, yer ve zaman kayıtlarına bağlanamaz. Bu özelliklerinden dolayı Allah’ın (c.c.) zati sıfatları sübuti sıfatlarından farklıdır. Çünkü bu sıfatları sübuti (olumlu, gerçekle bağdaşır) sıfatlar gibi varlık dünyasında, özellikle insan üzerinde görmek olanaksızdır. Bu nedenle bu sıfatların bazılarını tam anlamıyla kavramak da çok zordur. Çünkü insan zihni bu dünyadaki doğa yasalarıyla biçimlenmiştir. Bu yüzden mantık kuralları Allah’ın (c.c.) zatını, dolayısıyla zati sıfatlarını anlamakta ve kavramakta bir acziyet içerisinde bulunur. Yalnız vahdaniyet zati sıfatı ahirette ceza yada ödül almada en önemli sınav konusu olması dolayısıyla değerlerinden farklı olarak evrende, yeryüzünde, canlı ve cansız varlıklarda değişik ayetlerle gözler önüne serilmiştir.

Allah’ın zati sıfatlarını varlıklara ilişkin benzerliklerden tenzih etmek gerekir. Bu sıfatları sadece Allah’a (c.c.) has kılmak gerekir. Bu nedenle bu sıfatlara tenzihi veya selbi sıfatlar da denir.

a. Vücut: Zati sıfatlardan vücut ile zihinde Allah (c.c.) ile ilgili hiçbir şey tasarlanamaz. Allah’ın (c.c.) vücudu vardır, ama bu hiçbir biçimde yaratılmışların vücuduna benzemez. Ayrıca Allah’ın (c.c.) vücudu ile ilgili bir nitelik ve nicelik tasarlamak da doğru değildir.

Görünüşte insanın da bir vücudu vardır. Bu vücut, Kuran’ın Kerim’in ifadesiyle topraktan yaratılmıştır. Toprak da bütün evren ve içerisindeki her şeyle birlikte Allah’ın (c.c.) “Ol!” emri ile birlikte yoktan var edilmiştir. Allah (c.c.) evreni ve içerisindekileri yaratırken kendisinden hiçbir şey eklememiştir. O bunları yoktan yaratmıştır ve yaratmaktadır. Bilim, evrenin bir şişirilen balon gibi genişlemeye devam ettiğini belirttiğine göre bu yaratma süreci şu anda da sürüyor demektir. Allah’ın (c.c.) yaratma işini sadece bu evrenle de sınırlamak doğru değildir. Kuşkusuz Allah (c.c.) mahiyetlerini bilemeyeceğimiz, hayal bile edemeyeceğimiz nice evrenlerin de yoktan yaratıcısıdır. Bu yüzden yoktan yaratılmış bir şeyi, hele insan gibi son derece aciz bir varlığı vücut yönü ile evrenleri yaratan Allah (c.c.) ile karşılaştırmak, Allah (c.c.) karşısında insanın bir varlığının olduğunu düşünmek son derece küstahça bir tavırdır. Bu yüzden İslam bilginleri vücut sıfatını, varlık dünyasında, özelikle insan üzerinde Allah’ın (c.c.) nitelik ve nicelik kaydıyla etkileri yada yansımaları görülen sübuti sıfatlarından saymamışlardır, zati sıfatları arasında kabul etmişleridir.

Allah (c.c.) Vacibü’l-vücuttur (yani varlığı gerekli, olmaması düşünülemez). Diğer varlıklar ise, birer mümkündür ( yani Allah’ın (c.c.) yaratıp yaratmamada ilahi iradesine bağlı).

b. Kıdem: Allah’ın (c.c.) kıdem sıfatını da mantık kavramakta zorlanır. Çünkü doğada her canlı varlığın bir başlangıcı vardır. Hatta cansız varlıklar için de bu durum geçerlidir. Binlerce, milyonlarca yılda oluşan fosillere belli bir yaş tespit edilebilmektedir. Hatta çağımızda bilim, dünyamızın ve içerisinde bulunduğumuz evrenin bile bir başlangıcı olduğunu kabul etmiştir. Ama Allah (c.c.) ezelidir. Allah’ın (c.c.) ezeli oluşunu yaratılmış herhangi bir varlıkla karşılaştırmak olanaksızdır. Çünkü Allah (c.c.) dışında herhangi bir ezeli varlık yoktur. Bu yüzden Allah’ın kıdem sıfatını kavramak gerçekten çok güçtür.

Çağımıza gelinceye kadar pek çok filozof, dünyanın ve evrenin ezeli olduğunu düşünmüştür. Bu yüzden Allah’ın (c.c.) da dünya ve evrenle aynı zamanda varolduklarını sanmışlardır. Çağımızda geçerliği yüksek oranda kabul gören “Büyük patlama kuramı (Bingbang)” ile bu anlayış bilim dışı kabul edilmiş, Allah’ın (c.c.) ezeli olduğu, yarattığı varlıkların da sonradan meydana geldiği doğrulanmıştır.

c. Beka: Allah’ın (c.c.) kıdem (ezeli) oluşu mantıkla kavranamayacak bir zati sıfatı iken beka (ebedi) zati sıfatı, insanın doğası ile onaylanabilecek bir özellik taşır. İnsan, hiçbir zaman ölümü içine sindirememiştir. Her ne kadar her birimizin sınırlı bir ömre sahip olduğunu zihnen düşünsek de hiçbir insan ölümün kendi başına gelebileceğine ihtimal bile vermek istemez. İnsan bu dünyaya adeta ebedi yaşamak için gelmiştir. Bu onun iç dünyasında bir inançtan da öte bir şeydir. İnsan, ruhsal dünyasından gelen bir güdüyle yani ebedi yaşam arzusuyla adeta hiç ölmeyecekmiş gibi bir ömür için programlanmıştır. Bundan dolayı inançlı birisi de olsa pek çok insan gafletle ahiret hesabını düşünmeden günah denizine dalmaktadır, Allah’ın (c.c.) emir ve yasakları karşısında gereken saygıyı ve titizliği göstermemektedir. Kuşkusuz iç dünyasındaki bu ebedi yaşam arzusu ile kişi, Allah’ın (c.c.) beka sıfatını da rahatlıkla kavrayabilir. İnsana böyle bir ebedi yaşam arzusu yüklediğine göre Allah’ın (c.c.) beka zati sıfatı ile ahirette ebedi bir yaşamla insana ömür vereceğine inanabilir.

d. Muhalefetü’n-Lil-havadis: Allah’ın (c.c.) diğer bir kısım zati sıfatlarını anlamakta zihin aslında pek o kadar önemli bir sıkıntı yaşamaz. Çünkü bunlar az çok mantık kuralları ile rahatlıkla anlaşılabilir. Örneğin muhalefetü’n-lil-havadis (Allah’ın [c.c.] yarattığı hiçbir varlığa benzememesi) zati sıfatını mantıkla kavrayabilmekteyiz. Şöyle ki, bir ressam ile yaptığı tablodaki şekiller arasında bir ilişki kurmak, ressamın tablosundaki şekillerle kendi fiziksel görüntüsünü çizdiğini iddia etmek ne kadar saçma ise Allah’ı (c.c.) yarattığı varlıklara benzetmek, O’nu yarattığı varlıklar biçiminde tasarlamak da o kadar mantık dışı bir çabadır. Ressam kendi resmini çizmeksizin kendi dışındaki varlıkların resmini çizmede sınırsız bir olanağa sahiptir. Yüce Allah (c.c.) da mutlak ve özgür iradesiyle böyle bir olanağa bir ressamdan daha çok hak sahibidir. Bu yüzden yüce Allah’ı (c.c.) yarattığı varlıklara benzetmekten tenzih ederiz.

e. Kıyam Bi-nefsihi: Allah’ın (c.c.) kıyam bi-nefsihi (Allah, [c.c.] Kendi zatı ile vardır. Varlığı için kimseye muhtaç olmamıştır) zati sıfatını da mantık kavramakta zorluk çekmesine karşın varlık dünyasında verilecek bazı somut örneklerle de bu sıfat mantık için anlaşılır kılınabilir. Örneğin bir trenin vagonlarını düşünelim. En sonuncusu için “Bunu hareket ettiren şey nedir?” diye düşündüğümüzde ilk vagona kadar onu nedenlere bağlayabiliriz. İlk vagondan da makine bölümüne geçebiliriz. Artık “Makine bölümünü hareket ettiren nedir?” diye sormak saçma olur. Zira o kendinden hareketlidir. Onun önünde hareket eden, ettiren bir cisim aramak doğru değildir. Yüce Allah (c.c.) da varlık dünyasını yoktan var etmiştir. Bütün doğa yasaları sonunda O’nun gücüne ve kudretine bakar. Gerek varlık dünyasında gerekse doğa yasalarında ilk neden Allah’a (c.c.) dayanır. Allah’ın (c.c.) varlığı ve sıfatları için Kendi’sinden başka bir dayanak, güç ve kudret aramak tıpkı tren vagonlarının önündeki makine bölümünün önünde başka bir çekici güç aramak gibi saçma bir şeydir.

f. Vahdaniyet: Allah’ın (c.c.) vahdaniyeti (bir oluşu) mantıkla, evrendeki, yeryüzündeki, canlı ve cansız varlıklardaki pek çok ayetle kavranabilecek bir gerçekliğe sahiptir. Bu açıdan diğer zati sıfatlarından ayrılır. Allah (c.c.) vahdaniyetini insanlar doğru yolu bulsunlar, hak dine girsinler diye adeta gözler önüne sermiştir.

Her birimizin yüzünde aynı organlar bulunmaktadır. Allah (c.c.) bununla her yüze yaratıcılarının tek olduğu (el-Vahid) imzasını vurmuştur. Ayrıca her yüzde diğer yüzden ayrılan özellikler bulunmaktadır. Bu küçük farklılıklar nedeniyle tıpkı aynısı iki yüze dünyada rastlanamaz. İkizlerde bile durum böyledir. Allah (c.c.) bu küçük nüanslarla da eşsiz ve benzersiz olma (el-Ahad) mührünü insanın yüzüne vurmuştur. Aslında bu durum tüm canlı varlıklar için de geçerlidir.

Allah’ın (c.c.) tek oluşuna her varlık kendi hal diliyle tanıklık etmektedir. Evrendeki düzen, varlıkların biçimlerindeki uyum, yaratıcının tek olduğunu kanıtlamaktadır. Çünkü pek çok ilahın olduğu bir yerde mutlaka mücadele ve rekabet de olacaktır. Bunun sonucu olarak pek çok ilahın evrendeki düzeni anarşiye, varlılardaki uyumu da kaosa sürüklemesi gerekirdi. Böyle olumsuz şeyler söz konusu olmadığına, yani evrende herkesin tanıklık ettiği bir düzen, varlıklarda gözle görülür bir uyum olduğuna göre Allah’ın (c.c.) tek olduğu gün gibi açıktır.

Allah’ın (c.c.) vahdaniyetinin, diğer zati sıfatlarına göre insanın ölümden sonraki ahiret yurdunda ebedi ödül yada ceza görmesinde önemli bir sınav konusu olması da dikkati çeker. Allah (c.c.) insanın Kendi’sinin bir oluşunu kavramasını istemiştir. Kendi’sine başka bir varlığı şirk koşmasını kesinlikle yasaklamıştır. Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de şirk dışında kalan diğer günahları affedebileceğini de belirtmiştir. Şirki en büyük günah olarak kabul etmiştir. Allah’a (c.c.) şirk koşanlar ebedi cehennemle uyarılmıştır.

Allah’ın (c.c.) vahdaniyeti (tek oluşu) insanların aynı ebeveynin evlatları gibi toplumsal yaşamda ve kanun önünde bir ve eşit oluşu anlamına gelmektedir. Şirk ise toplumsal yaşamda ve kanun önünde eşitsizliği ve ayrımcılığı temsil eder.

Konular