İslam Dininde, Allah dan Başka Dine Hüküm Koyan var mıdır

Yazılarıma yapılan tenkitleri, hatta ikazları çok dikkate alır ve üzerinde tekrar, tekrar Kur’an ın rehberliğinde düşünürüm. Şunu asla unutmam, ben bir beşerim, hata riskim her zaman vardır. En az hata yapmak istiyorsak, İslam ı doğru öğrenme çabasındaysak, bu gerçeği hiç birimiz göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Yazımı okuyan bir kardeşimiz, sanırım yazının konusuna ve ana fikrine katılmadığı için olsa gerek, bakın bana cevaben ne demiş. Çok önemsediğim ve içinde yaşadığımız İslam ın, adeta bana göre bir özetini anlattığı için, sizlerle paylaşmak ve üzerinde yine Kur’an ışığında, düşünmek istedim.

(İslam yalnız Kur an dan ibarettir diyenlerden, hiç Müslüman olanını görmedim...)

Aslında üzerinde durmamız ve dikkatle düşünmemiz gereken bir iman şekli. Önce kendimize soralım ve diyelim ki, İslam inancını yaratan, kurallarını koyan makam-güç kim? Eğer bu sorumuzun cevabı, bizleri yaratan Allah tır ise, İslam dininin sahibi, kanun ve kural koyanda Allah tan başkası, yani Kur’an dan başka ne olabilir?

Bizler bile yaptığımız özel bir işimize, koyduğumuz kurallara, kimsenin karışmasını istemiyor ve karıştırmıyorsak, nasıl olur Allah koyduğu kanunlarına, imtihanımızın yol ve yöntemine, yarattığı bir kullunu ortak yapar.

Acaba İslam dininin kanun koyucusu, Allah ve elçisidir diyebilir miyiz? Bunu söylersek, Kur’an ın tamamına ters düşeriz. Eğer bunu kabul edersek, hâşâ Yaradan ile elçisini eş tutmuş ve İslam dininin kurucusu, hüküm koyucusu olarak, elçisini ortak etmiş oluruz ki, buda en büyük günahtır.

Hatırlayınız, Allah hükmüne kimseyi ortak etmez, demiyor muydu? Bu ayetleri görmezden mi geliyoruz, yoksa atalarımızın itikadı, Kur’an dan daha mı ağır basıyor. Kur’an da geçen bazı kelimelerden yola çıkarak, yanlış itikatlarımıza delil gösterirsek, ancak kendimizi avutmuş oluruz.

Allah elçisine, sana indirdiğimle onlara hükmet demiyor muydu? Yüce Rabbimiz birçok kez Kur’an ın ipine sarılın diyorsa, nasıl olurda başka kaynak ararız din ve iman adına kendimize.

Allah elçime uyun diyorsa, nasıl olurda elçisinin, Kur’an dışından farklı şeyler söyleyebileceğini düşünürüz. Hatırlamıyor muyuz, Allah ın elçisine söylediği sözleri, yaptığı uyarıları.

Allah kurtuluşa erenlerin, Rablerinden gelen hidayet yani Kur’an üzerinde olanlar olacağını söylüyorsa açıkça, hala Kur’an ın karşısına, onun değerinde ya da onsuz olmayan, nasıl olurda başka kaynaklar koyma cesaretini buluruz kendimizde.

Allah elçisine, deki onlara diyerek bizlere, bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim, dediği sözlerini nasıl duymazlıktan, anlamazlıktan geliriz.

O örnek peygamberimiz, yalnız Kur’an a uyduğunu söylüyorsa, nasıl olurda bizler Kur’an dan başka dine hüküm koyan kaynaktan bahsederiz. Yoksa Kur’an ın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmıyor muyuz?

Allah Ahzab suresi 2. ayetinde elçisine seslenerek, Rabbinden sana vahyedilene uy hükmünü görmezden gelerek, edindikleri velilerin sözlerini, hâşâ Allah ın kitabına eşdeğer yaparak, nasıl bir şirk batağında olduğumuzu göremiyor muyuz hala? Böylece dini Allah a Has olmaktan çıkardığımızın, farkındamıyız?

Peygamberimiz yalnız, Kur’an a uyma emri aldıysa ve yalnız Kur’an a uyduysa, nasıl olurda bizler dinimizin ana kaynağına, Rahmanın kanunlarına ilaveler yapıldığına inanırız.

İslam dininin yalnız Kur’an dan ibaret olmadığını söylersek eğer, Allah ın kanunlarını yeterli görmediğimizi de söylemiş oluruz, bunu unutmayalım. Allah hadi bir benzerini getirsinler bakalım diyerek, Kur’an ın gücünü anlatmaya çalışırken, nasıl olurda Allah ın kanunlarına peygamberimizin ilaveler yaptığını söyler ve buna inanırız.

İslam ı yalnız Kur’an dan ibaret olmadığını savunanlar ucu açık, dipsiz bir kuyuya atılan taş misali, inancını yaşadığını bilmelidirler. Allah ayetinde, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, sizleri sorumlu tutarım diyorsa, bu hükmün mahşer günü, karşımıza çıkacağını unutmamalıyız.

Bu soruyla muhatap olacak olan bizler, acaba Kur’an dışından, bunlarda Allah katındandır, bunları da dine peygamberimiz ilave etmiştir diyenlere inandığımızda, hesabın görüleceği gün, Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutacağım hükmünü gerçekleştirdiğinde, ben sizlere böyle bir emir verdim mi diye sorduğunda, acaba bu bilgilerin doğruluğu konusunda şahitleri kimler olacak?

Lütfen son cümlemi bir daha düşününüz. Kur’an ın emretmediği bir hükme iman edenler, Allah ın bu sorusu karşısında, kimleri şahit gösterecekler? Peygamberimizi şahit asla gösteremezler, bunu unutmayalım. Çünkü peygamberimiz ümmetini, yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldığı, açıkça onlarca ayetinde yazıyor Kur’an da.

Kur’an ın yazdığı bir uyarıyı, hatırlatmak isterim. Peygamberimiz şahitlik yapacağı o çetin gün, ümmetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar sözlerinden, eğer bugün bizler dersler almıyorsak, o gün bunun acısını çekeceğimizi bilmeliyiz.

Hatırlayınız, Rabbimiz ne diyordu elçisine?

Hakka 44–45–46: Eğer (Peygamber) bize isnat ederek, bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.


Peki, bu kadar açık ayetler varken, bizler ne diyoruz? Bunları da Kur’an dışından dine peygamberimiz ilave etmiştir. Nasıl söyleriz bu sözleri. Hani sana indirdiğimle onlara hükmet diyordu, unuttuk mu buna benzer onlarca ayetleri. Hani Yaradan bizleri, Kur’an dan sorumlu tutacağını söylemişti ayetinde. Nasıl olurda bu ayetlerin, tamamen tersi düşüncelere iman ederiz. Düşünen, aklını kullanan, Kur’an ı rehber alan yok mu?

İslam yalnız Kur’an dan ibaret değildir diyerek, atalarının itikatlarından da vazgeçmeyenlere, Allah ın aşağıdaki ikazlarını tekrar hatırlatırım.

—Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? (Ankebut 51)

— Artık bu Kur’ân’dan sonra, başka hangi söze inanacaklar. ( Araf 185)

Kur’an ı yeterli görmeyerek, emin olmadıkları başka itikatları, atalarının rivayetlerini de inançlarının ana temeli yapanlara, geleneklerini dinleştirenlere, Allah ın cevabı yeterli değilse, sonucuna da elbette katlanacaklardır.

Peygamberimiz Kur’an ı tebliğ ederken, müşriklerde aynı itirazı yapmışlardı. Tamam, Kur’an a iman edelim, ama atalarımızın inançlarını da devam ettirelim demişlerdi. Elbette Rabbimiz, buna asla izin vermemişti.

Allah elçisinin görev ve sorumluluğunu, o kadar açık ve net bizlere, bakın nasıl anlatıyor. Anlayana, anlamak isteyene.

Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Apaçık, izaha bile gerek olmayan bu emri anlamayana, ne yani peygamberimiz postacımıydı diyerek, peygamberimizi dinde Allah ın ortağı gibi gösterenlere, başka ne söylersek fayda etmeyecektir.

Allah elçisine deki onlara diyerek, yine konumuzla ilgili o kadar güzel ve açık bir hüküm bakın nasıl veriyor.

Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Allah ın elçisi, örnek peygamberimizin, bakın ne söylemesini istiyor Rabbimiz.

—De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum.

— Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Dostlar, değerli din kardeşlerim. Bunca açık ayetlerden sonra, sizlere tekrar sormak isterim, İslam yalnız Kur’an dan ibaret değildir diyerek, dine sokulan, Kur’an dan onay almayan, onca beşeri hükümlere inananlar mı gerçek iman eden Müslümanlardır, yoksa İslam yalnız Kur’an dan ibarettir, hükmü veren, kanun koyan yalnız Allah tır, diyenler mi gerçek iman eden Müslümanlardır.

Tekrar hatırlatmak isterim, Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutacağım diye bizlere bir söz verdiyse, sizce Kur’an ın dışından, Kur’an da hiç bahsedilmeyen, açıklanmayan bir hükümden de sorumlu tutar mı? Sorumuzun cevabı o kadar açık ki, gözler perdeli, gönüller mühürlüyse, elbette bu gerçekleri göremeyenler olacaktır.

Peygamberimiz Allah ın hükümlerine uyan, onun hükümleri ile topluma hükmeden bir peygamberdi. Bunu söyleyen, elçisine böyle bir görev ve sorumluluk verdiğini anlatan, Kur’an ın bizzat kendisidir. Yalnız peygamberimiz değil, daha önce gelen tüm peygamberlerin görev ve sorumlulukları aynıydı. Allah ın indirdikleri ile hükmetmek, topluma tebliğ etmek, onları uyarmak.

YAZI DEVAM EDİYOR

Konular