Nüzul Sebebini Biyor Musun Yanılgısı

Allah bizlere gönderdiği, rehber Kur’an dan bahsederken, eşi benzeri olmayan eksiksiz, eğriyi doğrudan ayıran bir nur olduğunu söyler. Onun ipine sarıldığımızda, bizleri en doğruya ulaştıracağı bilgisini de verir.


Peki ayetleri nasıl anlamamız gerektiği konusunda, Allah ın önerisi nedir diye bir soru sorsak, nasıl bir cevap alırız Kur’an dan? Yaradan her konudan nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız dediğine göre, Kur’an ayetlerini de, bizzat verdiği örneklerle açıklıyor demektir. Bir başka deyişle Kur’an ı, bizzat kendisinden dinlemeliyiz, öğrenmeliyiz. Sizce bir kitabı kendi yazarından daha iyi kim anlatır?


Allah çok açık ve net bir hüküm veriyor ve bakın ne diyor.


Araf 174: Belki inkârdan dönerler diye, AYETLERİ BÖYLE AYRINTILI BİR ŞEKİLDE AÇIKLIYORUZ.


Buradan da anlıyoruz ki, Kur’an bizzat kendisini anlatan, açıklayan eşi benzeri olmayan bir rehberdir.


Günümüzde ayetleri anlama konusunda, yaptığımız çabalara karşı, farklı düşüncede ki din kardeşlerimiz, Kur’an ın ayetlerini sizler okuyarak anlayamazsınız, doğru anlamak istiyorsanız, fıkıh kitaplarına bakmalısınız, yardım almalısınız mantığını savunurlar. Çünkü anlamaya çalıştığınız ayetin, NÜZUL SEBEBİNİ bilmek çok önemlidir, Kur’an da nüzul sebebi yazmaz derler.


Gerçektende bu düşünce, doğru olabilir mi? Yani bir ayeti doğru anlayabilmek, ondan faydalanabilmek için, o ayetin ne maksatla indirildiğini eğer bilmiyorsak, bahse konu olay hakkında detaylı bilgi verilmemişse Kur’an, ayeti doğru anlamamız mümkün olmaz mı?


Kur’an a baktığımızda, genel itibariyle Yaradan, indirdiği ayetlerin birçoğunun nüzul sebebinden bahsetmez. Bir kısım ayetler vardır ki bu konuda bilgi verir. Örneğin Zıhar konusunda, peygamberimize hitaben, bu konuda sana sorununu ileten kadınla, konuştuğunuzu duydum der ve Zıhar konusunda ayetini indirir. Buna benzer bazı ayetleri Allah, sebebini söyler hükmünü de verir.


Bu durumda detay vermediği, hükmün hangi nedenden dolayı indirdiğini, özellikle açıklamadığı konularda ne yapmalıyız? Bunu öğrenmek için rivayetlerden yardım mı almalıyız, yoksa Allah ın, sakın emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, ikazını hatırlayarak, yalnız Kur’an ın açıklandığı şekliyle mi anlamaya çalışmalıyız?


Allah eğer ayetin nüzul nedeninden, özellikle Kur’an da bahsetmediyse, bunun çok önemli bir nedeni vardır, önce bunu unutmayalım. Yaradan bizleri asla emin olmadığımız kaynaklara, muhtaç etmeyeceğine göre, bizlere düşen Allah ın açıkladıkları üzerinden ayetleri anlamaya çalışmak olmalıdır.


Sizlere bir örnek vermek istiyorum ki, anlatmak istediğim konu daha iyi anlaşılabilsin.


Tahrim 1: Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.


Yukarıdaki ayet çok açık ve net bizlere bir şeyler anlatıyor. Dikkat ederseniz konu hakkında, detay bilgi vermiyor. Bizi de ilgilendiren, konunun detayı değil, ayetten çıkarmamız gereken, kıssadan hisse değil midir?


Peki ne anladınız siz bu ayetten? Nasıl bir ders çıkardınız? Ben anladığımı söylemek isterim. Allah elçisine, sanırım eşleri ile ilgili bir konu hakkında, Allah ın helal olarak hükmettiği, haramlar arasında saymadığı bir konuda, kendi aile içinde, eşlerinin belki de geçici hoşnutluğunu sağlamak adına, Allah ın helal ettiği bir şeye, gerek kendine, gerekse genel anlamda anlaşılacak bir konuda, haram demesi, Allah tarafından uyarılıyor.


İşte bizlerin bu ayetten, alacağımız ders bu kısmı. Yani helal ve haram koyan, yalnız yüce Allah tır. Bu Allah ın elçisi dahi olsa, elçisi tarafından değiştirilemez. Peki Allah bu ayeti, elçisinin aile içi bir sorunu olarak görmeyip önemseyerek, bizlerle Kur’an da niye paylaştı? İşte bu kısmı sanırım, ayetin indirilme nedenini çok daha iyi anlatıyor.


Hatırlayınız günümüze ulaşan öyle hadisler vardır ki, peygamberimizin eşlerinden rivayet edilir. Eğer peygamberimiz helal olan bir şeye haramdır demiş olsaydı ve rabbimiz bu konuda uyarmasaydı, bu konu dilden dile dolaşıp, eşleri tarafından topluma ulaştırılırdı. Tabi sözcükler hangi anlamlara bürünürdü, onu düşünmek bile istemiyorum. Günümüzde bu konuda, bolca örneklerini görüyoruz. İşte bu konuda çok dikkatli olmamızı isteyen, Rabbimizi lütfen doğru anlayalım. Bizlere ulaştırılan rivayetleri, Allah ın rehberiyle birlikte anlamaya çalışalım.


Ayetin bu kadar açık ve anlatmak istediği manayı, net bir şekilde verdiğini gören bazı kişiler, ne yazık ki atalarından intikal eden inancına ters düştüğü için, öyle rivayetler anlatılmıştır ki bu ayetle ilgili, adeta ayetin anlamı bir kenara itilmiş ve emin olamayacağımız çok farklı bir anlam yüklenmiştir. Daha açıkçası, ayet amacından saptırılmıştır, ayetin hükmünün üstü örtülmüştür.


Şimdide sizlere, bu ayetin NÜZUL sebebi ile ilgili günümüze kadar gelen, rivayetlerden birkaç tanesini, sizlere nakletmek istiyorum.


(838 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (radıyallahu anhümâ) (cariyeye temasını önlemek için) peşini bırakmadılar. Sonunda Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu cariyeyi nefsine haram etti. Bunun üzerine: "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?..." diye başlayan Tahrim süresi nazil oldu.")
Nesâî, İşretu'n-Nisâ, 4, (7, 71).


(Ayetin işaret ettiği hadise şudur: Hz. Peygamber, zevcelerinden Zeyneb binti Cahş’ın evinde bal şerbeti içmiş ve bu yüzden onun yanında biraz fazla kalmıştı. Bu durumu kıskanan iki zevcesi, Âişe ve Hafsa, aralarında kararlaştırıp, Peygamber yanlarına vardığında kendisinden megâfir kokusu geldiğini söylediler. Hz. Peygamber meğâfir yemediğini söyledi. «Demek ki balı yapan arı megâfir yalamış» dedi ve bir daha bal şerbeti içmemeye yemin etti. Surenin bu münasebetle indiği rivayet edilmiştir.)



( Hz. Peygamber'in Medine döneminin ikinci yarısındaki bir tarihte, bir ay süreyle eşlerinden hiçbirisi ile birlikte olmayacağına yemin etmesinin kesin sebebi veya sebepleri hakkında birçok çelişik -ve bu nedenle de toplu olarak değerlendirildiklerinde pek güvenilir görünmeyen- rivayet vardır.


Tam sebebi hâlâ kesin olarak tespit edilememiş olsa da, yukarıda sözü edilen hâdislerden açıkça anlaşılmaktadır ki, evlilik hayatındaki bu geçici duygusal kopukluğun sebebi, Hz. Peygamber'in bazı eşleri arasında ortaya çıkan kıskançlık işaretleriydi.


Ama yine de yukarıda Kur’an'ın bu olaya işaretinin hedefi biyografik olmayıp bütün insanî durumlarda uygulanabilecek bir ahlakî ders vermektir: Bu ders, Allah'ın helâl kıldığı herhangi bir şeyi harâm görmenin, bu davranış başka bir kişiyi veya kişileri memnun etmek için de olsa, kabul edilmezliğidir. Ayrıca bu ders, Kur’an'da sıkça vurgulanan bir gerçeği, Hz. Peygamber'in bir insan olduğu ve bu nedenle beşerî duygusallıklara maruz kalabileceği ve hatta zaman zaman hatalar işleyebileceği (ki Hz. Peygamber'in yaptığı hatalar, ilahî vahiy aracılığıyla kendisine gösterilmekte ve böylece düzeltilmektedir) gerçeğini dile getirmektedir.)

YAZI DEVAM EDİYOR

Konular