Namaz Kılmayana, Kur'an ın Öngördüğü Bir Ceza Var Mıdır
İnternette gezinirken, bir yazı dikkatimi çekti. Yazının konusu, namazı terkin dini cezası konusu ile ilgiliydi. Merak ettim ve okudum. Doğrusu okuduklarıma hiç şaşırmadım, çünkü bizler İslam ı Kur’an dan o kadar uzak yaşıyoruz ki, bu konuda da Kur’an ın onay vereceği bir bilgiyle karşılaşmayı, zaten beklemiyordum. Konuyla ilgili yazıdan alıntılar yapalım önce, daha sonra üzerinde Kur’an ışığında birlikte düşünelim.
Namazı terkin dini cezası:
Namazı inkâr eden kâfir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).
Farz olduğunu inkâr etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında itilaflıdır.
Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.
Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kâfir sayarak) öldürülür.
Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.
Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kaya pınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)
Değerli din kardeşlerim. Yazılanları okudunuz, siz böyle bir hükmün, Kur’an da Allah tarafından bahsedildiğini hiç okudunuz mu? Çok ilginçtir Allah asla böyle bir hüküm vermediği için, mezheplerde kendi arasında anlaşamadıkları, ihtilafa düştükleri anlaşılıyor, ama yinede kendi nefisleri doğrultusunda karar vermeden de yapamıyorlar.
Mezheplerin namazını kılmayanlara takdir ettikleri cezalar ise, çok düşündürücüdür. Namaz kılmayanlar kılana kadar hapsedilir ve dövülür denebiliyor. Daha da düşündürücü olanı, namaz kılmayanların bu konuda ısrar etmeleri durumunda, öldürüleceği hükmünün verilmesidir.
Allah boşuna Kur’an ın ipine sarılın demiyor. Hüküm Allah ın dır, ondan başka din ve iman adına hüküm verecek kimsenin olmadığını, Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmediğini açıkça söylüyor bizlere. Ama Kur’an İslam toplumunun genelinde, din ve iman adına rehber olmaktan çıkartılmış, beşerin rivayet ve sanı bilgileri ile iman edince sonuç ortada.
Bu konuyu gelin şimdi de, Kur’an öğretisi doğrultusunda düşünelim. Allah Kur’an da inancımızı yaşarken, çok kesin kurallar koymuştur. Toplumun huzuru ve adaletli bir düzenin kurulması için, halkın uyması gereken kanunlarını, çok açık bir şekilde belirtmiştir ve uymayanlarında nasıl cezalandırılacağı konusunda örneklerini de vermiştir. Tekrar hatırlatmak istiyorum bu hükümler, toplumun düzenini kurmak adına verilmiş hükümlerdir.
Kur’an ın genel çoğunluğunu kapsayan konular ise, bizlerin bizzat kişisel olarak sorumlu olduğumuz ibadetler ve bizlere yaşantımızda rehberlik eden bilgilerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek hacca gitmek, adaletli olmak, yardım sever olmak. Bu ve buna benzer birçok konular ise, bir Müslüman ın kendi imtihanı ile ilgilidir. Hiç kimse bunlara müdahale edemez, zorlayamaz.
Allah zaten Kur’an da bizleri imtihan ettiğini söylemiyor muydu? Nasıl olurda bir insanın imtihanına müdahale ederiz de sen namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun diye ceza veririz. Birde namaz kılmayan öldürülür diyenler bile çıkıyorsa, bizler hala namazın özünde yatan gerçeği anlayamamışız demektir.
İbadetler Allah ile kul arasındadır, hiç kimse müdahale edemez. Yalnız namaz değil, diğer konularda da aynıdır. Allah SALÂT yani dilimize çevirdiğimiz ismiyle, namaz konusunu anlatırken, namazın Allah ile irtibat kapısı olduğunu söyler. Çünkü Rabbimizden namazla istekte bulunacağımızı, ondan yardım isteyeceğimizi, ona dualarımızla namazla, niyazda bulanacağımızı anlatır bizlere.
Namaz kılmıyor mu bir din kardeşimiz. Onun sorunudur bu, onun kaybıdır. Allah tan yardım istemek niyetinde, zikrinde yoksa bize ne. Zora düştüğümüzde Allah a açılacak ellerin cevap bulmasını istiyorsak eğer, gerektiği zaman onun huzuruna durup, ona şükretmeli onu tespih etmeliyiz ki, dualarımız karşılık bulsun. Yardım istemeyene, zorla yardım edilmez.
Kur’an a bu konu hakkında baktığımızda, bırakın namazını kılmayanı eziyet edip, öldürmeyi, kılınmayan namazların daha sonra kılınmasından dahi bahsetmez. Ama oruç konusunda tutamadığımız orucu daha sonra tutmamızı öğütler. Peki neden?
ÇÜNKÜ NAMAZ, YAŞADIĞIMIZ O ANIN SİGORTASIDIR, YAŞANTIMIZIN KONTROL DÜMENİDİR. Geçmişte yaşadıklarımız, yaptıklarımız kayda alınmıştır. Değiştirmekte mümkün değildir. Bizlere düşen şuandan sonra ki hayatımızda yapacaklarımızı en güzel, en doğru bir şekilde yapmak olmalıdır. Doğruyu yaşayabilmek içinde, Kur’an ın gösterdiği yolu hayatımıza geçirmeliyiz. Namaz la bizler Yaradan a bir söz veriyoruz ve diyoruz ki, yalnız senden yardım dileriz, yalnız sana kulluk ederiz. Bizi doğru yola ilet.
Oruç konusunda Allah, tutamadıklarımızı tutmamızı istemesinin nedeni, bir yıl içinde hiç durmadan çalışan organlarımızın ve ruhumuzun adeta bu zaman zarfında bakıma, dinlenmeye, adeta terapiye alınmaya ihtiyacı olduğu içindir.
Eğer bizler bu yakarışlarımızda-dualarımızda samimi ve içten isek, bu sözlerimizde duruyorsak, Allah da bizlerin gönül gözlerini açarak, toplumda doğru bir insan olmamızın yolunu açacaktır. Ama öyle namaz kılanlar var ki, tüm bu gerçeklerden uzak, gösteriş ve menfaatleri adına namaz kılarak, toplumda bozgunculuk yaparlar. İşte Allah bu türlü namaz kılanlara da, MAUN suresinde ne diyordu hatırlayalım.
—YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA Kİ, onlar namazlarını ciddiye almazlar.
Sizce böyle namaz kılanlara bile Allah, bizlerin bir ceza vermesinden bahsetmeyip, gerekeni kendisi yapacağını söylüyorsa, hiç namaz kılmayanlar hakkında verdikleri beşeri hükümler, ne kadar Kur’an dan onay alır?
Salâtın bir anlamı da duadır. Allah a dua etmeyen, onun huzurunda rükû edip secde ederek onu yüceltmeyen, gereken saygıyı Rahmana göstermeyen, elbette ihtiyacı olduğunda da Yüce Mevla mızı yanında bulamayacaktır.
Rabbin huzuruna durmak istemiyorsa bir insan, kendi sorunudur zorla saygı olmaz. Dinde zorlama yoktur diyen Yaradan ı, lütfen anlamaya çalışalım. Bir anne baba, evlatlarından nasıl saygı, hürmet bekliyor da, saygısız, hayırsız evlada karşı tavır sergiliyorsa, bizleri Yaradan Allah a karşıda gereken saygıyı, hürmeti göstermeliyiz ki karşılık bulalım.
Tüm bu düşünceler ışığında size bir soru sorsam ve desem ki, İslam dininde asıl olan, öncelik, amaç İBADET midir, iyi AHLAK mıdır? Ne dersiniz? Belki ilk baktığınızda, bu sorduğum tuzak bir soru gibi gelebilir. Bunu özellikle sordum ki, konu daha iyi anlaşılabilsin. Kur’an ın bizlere rehber olarak indirilmesinin amacı, bizleri iyi ahlaklı bir insan olarak yetiştirebilmek adınadır.
[COLOR="#FF0000"]YAZI DEVAM EDİYOR[/COLOR]
Namazı terkin dini cezası:
Namazı inkâr eden kâfir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).
Farz olduğunu inkâr etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında itilaflıdır.
Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.
Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kâfir sayarak) öldürülür.
Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.
Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kaya pınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)
Değerli din kardeşlerim. Yazılanları okudunuz, siz böyle bir hükmün, Kur’an da Allah tarafından bahsedildiğini hiç okudunuz mu? Çok ilginçtir Allah asla böyle bir hüküm vermediği için, mezheplerde kendi arasında anlaşamadıkları, ihtilafa düştükleri anlaşılıyor, ama yinede kendi nefisleri doğrultusunda karar vermeden de yapamıyorlar.
Mezheplerin namazını kılmayanlara takdir ettikleri cezalar ise, çok düşündürücüdür. Namaz kılmayanlar kılana kadar hapsedilir ve dövülür denebiliyor. Daha da düşündürücü olanı, namaz kılmayanların bu konuda ısrar etmeleri durumunda, öldürüleceği hükmünün verilmesidir.
Allah boşuna Kur’an ın ipine sarılın demiyor. Hüküm Allah ın dır, ondan başka din ve iman adına hüküm verecek kimsenin olmadığını, Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmediğini açıkça söylüyor bizlere. Ama Kur’an İslam toplumunun genelinde, din ve iman adına rehber olmaktan çıkartılmış, beşerin rivayet ve sanı bilgileri ile iman edince sonuç ortada.
Bu konuyu gelin şimdi de, Kur’an öğretisi doğrultusunda düşünelim. Allah Kur’an da inancımızı yaşarken, çok kesin kurallar koymuştur. Toplumun huzuru ve adaletli bir düzenin kurulması için, halkın uyması gereken kanunlarını, çok açık bir şekilde belirtmiştir ve uymayanlarında nasıl cezalandırılacağı konusunda örneklerini de vermiştir. Tekrar hatırlatmak istiyorum bu hükümler, toplumun düzenini kurmak adına verilmiş hükümlerdir.
Kur’an ın genel çoğunluğunu kapsayan konular ise, bizlerin bizzat kişisel olarak sorumlu olduğumuz ibadetler ve bizlere yaşantımızda rehberlik eden bilgilerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek hacca gitmek, adaletli olmak, yardım sever olmak. Bu ve buna benzer birçok konular ise, bir Müslüman ın kendi imtihanı ile ilgilidir. Hiç kimse bunlara müdahale edemez, zorlayamaz.
Allah zaten Kur’an da bizleri imtihan ettiğini söylemiyor muydu? Nasıl olurda bir insanın imtihanına müdahale ederiz de sen namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun diye ceza veririz. Birde namaz kılmayan öldürülür diyenler bile çıkıyorsa, bizler hala namazın özünde yatan gerçeği anlayamamışız demektir.
İbadetler Allah ile kul arasındadır, hiç kimse müdahale edemez. Yalnız namaz değil, diğer konularda da aynıdır. Allah SALÂT yani dilimize çevirdiğimiz ismiyle, namaz konusunu anlatırken, namazın Allah ile irtibat kapısı olduğunu söyler. Çünkü Rabbimizden namazla istekte bulunacağımızı, ondan yardım isteyeceğimizi, ona dualarımızla namazla, niyazda bulanacağımızı anlatır bizlere.
Namaz kılmıyor mu bir din kardeşimiz. Onun sorunudur bu, onun kaybıdır. Allah tan yardım istemek niyetinde, zikrinde yoksa bize ne. Zora düştüğümüzde Allah a açılacak ellerin cevap bulmasını istiyorsak eğer, gerektiği zaman onun huzuruna durup, ona şükretmeli onu tespih etmeliyiz ki, dualarımız karşılık bulsun. Yardım istemeyene, zorla yardım edilmez.
Kur’an a bu konu hakkında baktığımızda, bırakın namazını kılmayanı eziyet edip, öldürmeyi, kılınmayan namazların daha sonra kılınmasından dahi bahsetmez. Ama oruç konusunda tutamadığımız orucu daha sonra tutmamızı öğütler. Peki neden?
ÇÜNKÜ NAMAZ, YAŞADIĞIMIZ O ANIN SİGORTASIDIR, YAŞANTIMIZIN KONTROL DÜMENİDİR. Geçmişte yaşadıklarımız, yaptıklarımız kayda alınmıştır. Değiştirmekte mümkün değildir. Bizlere düşen şuandan sonra ki hayatımızda yapacaklarımızı en güzel, en doğru bir şekilde yapmak olmalıdır. Doğruyu yaşayabilmek içinde, Kur’an ın gösterdiği yolu hayatımıza geçirmeliyiz. Namaz la bizler Yaradan a bir söz veriyoruz ve diyoruz ki, yalnız senden yardım dileriz, yalnız sana kulluk ederiz. Bizi doğru yola ilet.
Oruç konusunda Allah, tutamadıklarımızı tutmamızı istemesinin nedeni, bir yıl içinde hiç durmadan çalışan organlarımızın ve ruhumuzun adeta bu zaman zarfında bakıma, dinlenmeye, adeta terapiye alınmaya ihtiyacı olduğu içindir.
Eğer bizler bu yakarışlarımızda-dualarımızda samimi ve içten isek, bu sözlerimizde duruyorsak, Allah da bizlerin gönül gözlerini açarak, toplumda doğru bir insan olmamızın yolunu açacaktır. Ama öyle namaz kılanlar var ki, tüm bu gerçeklerden uzak, gösteriş ve menfaatleri adına namaz kılarak, toplumda bozgunculuk yaparlar. İşte Allah bu türlü namaz kılanlara da, MAUN suresinde ne diyordu hatırlayalım.
—YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA Kİ, onlar namazlarını ciddiye almazlar.
Sizce böyle namaz kılanlara bile Allah, bizlerin bir ceza vermesinden bahsetmeyip, gerekeni kendisi yapacağını söylüyorsa, hiç namaz kılmayanlar hakkında verdikleri beşeri hükümler, ne kadar Kur’an dan onay alır?
Salâtın bir anlamı da duadır. Allah a dua etmeyen, onun huzurunda rükû edip secde ederek onu yüceltmeyen, gereken saygıyı Rahmana göstermeyen, elbette ihtiyacı olduğunda da Yüce Mevla mızı yanında bulamayacaktır.
Rabbin huzuruna durmak istemiyorsa bir insan, kendi sorunudur zorla saygı olmaz. Dinde zorlama yoktur diyen Yaradan ı, lütfen anlamaya çalışalım. Bir anne baba, evlatlarından nasıl saygı, hürmet bekliyor da, saygısız, hayırsız evlada karşı tavır sergiliyorsa, bizleri Yaradan Allah a karşıda gereken saygıyı, hürmeti göstermeliyiz ki karşılık bulalım.
Tüm bu düşünceler ışığında size bir soru sorsam ve desem ki, İslam dininde asıl olan, öncelik, amaç İBADET midir, iyi AHLAK mıdır? Ne dersiniz? Belki ilk baktığınızda, bu sorduğum tuzak bir soru gibi gelebilir. Bunu özellikle sordum ki, konu daha iyi anlaşılabilsin. Kur’an ın bizlere rehber olarak indirilmesinin amacı, bizleri iyi ahlaklı bir insan olarak yetiştirebilmek adınadır.
[COLOR="#FF0000"]YAZI DEVAM EDİYOR[/COLOR]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan