Allah Hırsızlık Yapanın Ellerini Kesin mi Diyor?

Kur’an bizlere indirilmiş bir yaşam kaynağıdır, rehberdir. Bu kaynaktan doğru istifade etmek isteyen, onun özünde yatan öğretiyi, mantığı ve hayata bakışını, önce anlamak adına çaba harcamalıdır. Bunu yaparken de, yine bizzat Kur’an dan istifade etmelidir. Bunu yapmıyor da, birilerinin etkisinde Kur’an ı anlamaya çalışıyorsak, asla doğru yol üzerinde olduğumuzdan emin olamayız.


Şimdi sizlere bir ayet hatırlatmak, daha sonrada bu ayet üzerinde sizleri çok hassas, dikkatle hiçbir etki altında kalmadan, Kur’an bütünlüğünde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Çünkü bu ayete ve içinde geçen bir kelimeye, öyle anlamlar veriyoruz ki günümüzde, Kur’an ın özüne, öğretisine, Allah ın adalet anlayışına tamamen ters düşüyor.


Maide 38: Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.


Aynı ayeti, farklı meallerden de örnek verelim.


(Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ders olmak üzere güçlerini kesiniz. Allah, izzet ve hikmet sahibidir.)


(Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.)


Gerçekten Allah bu ayette hırsızlık yapan kadın, erkek bizzat ellerini kesin diyor olabilir mi? Yoksa ellerini kesin derken, Yaradan başka bir şeyden bahsediyor olmasın.


Kur’an da geçen bazı deyimler vardır, ayaklarını kaydırdı, ayaklarımızı yere sağlam bastır, adaleti dimdik ayakta tutmak, kökünü kesmek, sağır kesilmek, kulak kesilmek, ardını arkasını kesmek, kökleri kesilmek, simsiyah kesilmek, ümidi kesmek. Kur’an bu yöntemi çok kullanır, dikkatimizi çekmek isteği konularda. Üzerinde düşünerek, Kur’an bütünlüğünde verdiği örnekler yoluyla, ayetleri anlamamızı sağlar. İşte imtihanımızın en zor kısmı da bu olsa gerek.


Gelelim ayete. Bu ayette yazıldığı gibi, hırsızlık yapanların, kadın erkek ayrımı yapmadan ellerini fiziksel anlamda, kesin diyor olabilir mi Allah? Eğer bu anlamda söylüyorsa, bizlere detaylı bilgi vermesi gerekmez mi?


Hiç uyarı yapılmadan, tövbe etmesine zaman tanımadan, pişman olmasına zemin hazırlamadan, hırsızlığın nedenleri araştırılıp, böyle bir ortamı ortadan kaldırmak adına hiçbir çaba harcanmadan, hırsızlıkta yakaladığınız kişilerin ellerini hemen kesin diyor olabilir mi?


Geri dönüşü olmayan bir ceza, vermiş olabilir mi Rabbimiz? Ayete dikkat ederseniz, tekrarını önleyecek bir cezadan bahsediliyor. Yani ona öyle bir ceza verin, bundan sonra onu hırsızlıktan vazgeçirin ki, bir daha böyle bir suç işlemesin diyor. Bu ceza elin kesilmesidir dersek, işin kolayına, basitine kaçmış, ayrıca ayeti de hiç anlamamış oluruz. Kur’an öğretisine de bu düşünce ters düşer.


Ayete dikkat ederseniz çoğul anlamda, yani her iki elden bahsediyor. Bu sözler üzerinde de, dikkatle düşünmemiz gerekmiyor mu? Eğer Allah hırsızlık yapanın gerçek anlamda elinin kesilmesini isteseydi, detay vererek şu şartlar oluştuğunda bir elini, bu şartlar olduğunda iki elini kesin diye, açıklama yapmaz mıydı rehberinde?


Bu düşünce Kur’an adaleti ile Kur’an ın anlatım, açıklama, hüküm verme şekline uyuyor mu?


Bahse konu ayetin devamına bakalım, acaba Allah hırsızlıktan vazgeçip, tövbe edenler için nasıl bir açıklama getirmiş?


Maide 39: Kim (bu) haksız davranışından sonra tövbe eder ve durumunu düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.


Hırsızlık yapan bir insanın ellerini, ona mühlet vermeden, zaman tanımadan kestik. Bu insanda yaptığı bu yanlışı anladı, farkına vardı, Allah a tövbe edip vazgeçti. Allah bile, ben tövbesini kabul ederim, durumunu düzeltirse diyor. Bu durumda bu insanın tövbe etmesi, ellerini geri getire bilir mi?


Bakın bu ayet ile bir önceki ayeti karşılaştırdığımızda, Maide 38. ayette geçen, ellerinin kesilmesi sözünden, bizzat ellerinin bıçakla kesilmesini anlarsak, devamındaki ayetle bütünlük arz etmiyor.


Demek ki ellerinin kesilmesi bir deyim, burada farklı bir şey anlatılıyor. Gelin onu daha iyi anlamaya, netleştirmeye çalışalım, Rabbimizin izniyle.


Şimdi Kur’an bütünlüğünde düşünmeye devam edelim. Sizlere sormak isterim, Kur’anı anlayarak okuyan bir insan isek ve bu bilgiyi Kur’an süzgecinden geçirdiğimizde, şöyle bir soru sorsak kendimize ve desek ki; Zina yapmak mı daha büyük bir suç Allah katında, yoksa hırsızlık yapmak mı? Elbette bunun ayrımını yapmak bizlere düşmez, ikisi de toplum suçudur. Bize düşen aklımızı ve mantığımızı Kur’an ışığında, bütünlüğünde kullanmak olmalıdır. Hatırlayalım Nur suresi 2. ayetinde Allah ne diyordu?


Nur suresi 2: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahi ret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.


Dikkat ediniz tıpkı, Maide suresi 38. ayette olduğu gibi, hem kadından hem de erkekten bahsediyor. Yani hırsızlık yapan ya da zina yapan erkek ve kadın diye başlıyor her iki ayet. Sizce hırsızlık yapan için ellerini kesin, zina yapanlar için ise, yüz kırbaç vurun hükmü arasında çok büyük bir fark görülmüyor mu?


İki suç içinde, Allah eğer vazgeçerler ve bağışlanma dilerlerse onları affedeceğini söylüyor bizlere. Bu durumda zina yapan, yanlışını anlayıp, bir daha bu suçu işlemediğinde, kaybı belki vücudunda biraz acı, geçecek olan yara izleri, üzüntüsü olacaktır. Ya hırsızlık yapanın tövbe edip, bu yanlıştan vazgeçmesi halindeki, durumu ne olacak dersiniz? Böyle bir adaleti, nasıl olurda Rabbimize isnat ederiz.


Eller gitti, geride gelmesi mümkün değil. Dikkat ediniz Nur suresi 2. ayetinde kırbaçlanma konusunda sakın onlara acımanız tutmasın diyordu. Ayrıca ibret olsun diye bir toplumun huzurunda yapılmasını istiyordu. Eğer hırsızlık yapanın ellerini kesin sözünden, bizzat kesmeyi kast etseydi, aynı ikazı da özellikle yapmaz mıydı Rabbimiz bizlere? Hem ellerinin kesilmesine acımayın, hem de toplumun göreceği yerde yapında ibret olsun demez miydi? Ellerinin kesilmesi mi daha çok acınacak bir durum, yoksa bir insanın kırbaçlanması mı, ne dersiniz?


Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım.


Mümtehine 12: Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.


Yukarıdaki ayete bakalım. İman eden kadınların, peygamberimize gelerek bir söz vermelerini, bir anlaşma yapmalarından bahsediyor. Ayete dikkat ediniz lütfen. Bu kadınların hırsızlık ve fuhuş yapmaktan uzak kalmaları konusunda sözleşmelerini, kabul et ve onlar için Allahtan bağışlanma dile diyor. Şimdide bu ayette geçen, şu cümle üzerinde lütfen sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.


(elleriyle ayakları arasında, bir iftira uydurup getirmemek..)


Bakın, başka bir deyim, benzetme. Elleri ve ayakları arasında iftira atmak. İşte Kur’a nın anlatım şekli. Doğru olmayan bir konuda, kendi nefislerinde, kendilerince uydurup, iftira atmak, yalan söylemek, dedi kodu yapmak. Anlamaya çalıştığımız ayette geçen, hırsızlık yapanın ellerini kesin sözleri de, böyle bir deyim den başka ne olabilir?


Eğer gerçekten, ellerinin kesilmesi emredilmiş olsaydı, bu konuda çok açık bir izah yapılmış olması gerekirdi. Örneğin el kesilme cezası, nelerin çalındığında uygulanmalıdır. Hiçbir ayrım yapmadan mı kesilecektir. Tek elimi, çift elimi. Çünkü Allah ayetleri konusunda nasıl bir açıklama yapıyordu Kur’an da? Biz Kur’an da her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki, anlayasınız diyordu. Detaylı açıklamalar yaptığını söylüyordu. Bu durumda eğer Allah, hırsızlık yapanın ellerinin kesilmesini isteseydi, bu konuda detaylı bilgi kesinlikle verirdi.


Şimdi de sizlere günümüze kadar gelen, bu konu ile ilgili rivayetlerden örnekler vermek istiyorum. Bizlere ulaşan rivayet bilgilere göre, Hz. Ömer in yaşadığı halkın kıtlık yıllarında, bu ayetin hükmünü askıya aldığı anlatılır. Bu emir, yani hırsızlık yapanın ellerinin kesilmesi emri, adaletli bir yaşamın hükmü oluştuğunda geçerlidir diye de açıklık getirilir toplum genelinde.


Hemen soralım kendimize, madem Allah el kesme emrini verdi, neden bu konuda bir açıklama, detay yok Kur’an da? Bu söylenilenleri neden Kur’an da göremiyoruz da, rivayetlerden öğreniyoruz? Bunu düşünen yok mu?


YA[COLOR="#FF0000"]ZI DEVAM EDİYOR[/COLOR]

Konular