Bizleri İşte Böyle KUR'AN dan Uzaklaştırıyorlar.

Yazdığım yazıma cevaben bir kardeşimiz, Kur’an ı nasıl anlamamız gerektiği konusunda, bakın neler söylüyor. Verilen cevapların, İslam toplumunda, inancımızı ne derece yanlış yaşadığımız boyutlarını da, açıkça gösteriyor.


( Tek kaynak Kuran-ı Kerim tabii ki, ama bunu sen tek başına anlayıp yaşayabilir misin? Kitabı anlamak için tefsirde lazım fıkıhta şimdi tefsir ve fıkıh ya da ilmihal kitabı Kuran’dan üstün diyebilir miyiz? Risale okuyanlarda Kuran-ı Kerimi daha iyi anlamak için okuyorlar buna emin olun.)


Bu sözleri duyduğumda, Yahudi ve Hıristiyanların inançlarını yaşarken, ruhban sınıfını nasıl yarattıkları geldi aklıma. Aynı sözleri bugün hahamlar ve papazlarda söylüyor ve diyorlar ki, sizler dini tek başına anlayamazsınız, yaşayamazsınız.


Şimdide bu sözler üzerinde birlikte düşünelim. Bir kitap yazmak isteyen bir yazarın, ilk dikkat etmesi gereken konu nedir? Yazdığı kitabın, hitap ettiği toplumun seviyesinde, anlaşılır bir şekilde olması çok önemlidir. Yani hitap ettiği toplum, kitabı okumaya başladığında, alınması gereken her bilgi, aktarılmak istenen her konu, okuyucu tarafından anlaşılabilmelidir. Bu düşünce ışığında sizlere sorsam ve desem ki, Rabbimiz gönderdiği ve sorumlu tuttuğu rehberini, bu koşul ve şartlarda bizlere göndermemiş olabilir mi?


Bir başka deyişle, kitabı anlayabilmek için, yine başka bir kitaba ya da kişiye ihtiyaç olmamalıdır. EĞER OLURSA, ANLATILMAK İSTENEN KONUYA, VERİLMEK İSTENEN BİLGİLERE ANLATANIN, AÇIKLAYANIN DÜŞÜNCE VE FİKİRLERİNİN KARIŞMASI ENGELLENEMEZ.


Bu kural, her yazarın en çok üzerinde durduğu ve kitabın başarısını da etkileyen, önemli bir unsurdur. Çünkü anlaşılması zor bir kitabı, kimse alıp okumaz. Yazarın kişiliğine değer vermek, o kitaba değer katmaz. Kitabın gerçek değeri, toplumun kitabı okuduğunda, o kitaptan bilgi alma ve öğrenebilme ölçüsüyle doğru orantılıdır.


KUR’AN I BAŞKALARININ ANLATTIĞI KİTAPLARDAN ANLAMAYA ÇALIŞIRSAK, O KİTABI YAZAN IN KUR’AN DAN NE ANLADIĞINI ANLAMIŞ OLURUZ. Bugün ne yazık ki bizler bu hatayı yapıyoruz, onun içinde Kur’an ı farklı anlıyoruz, dinde bölünüyoruz, parçalanıyoruz. Hatta birbirimize düşman oluyoruz.


Şöyle soralım kendimize. Allah rehber olsun diye gönderdiği kitabı, bizlerin anlayacağı şekilde göndermiyor, ama çok özel bazı kişiler Kur’an ı bizlerin anlayacağı şekilde yazıyor ve bizlere anlatıyor. Öylemi dostlar? Bunu nasıl düşünebiliriz? Aklımızı mı yitirdik yoksa. Yaradan bizlerin anlayacağı şekilde neden yazmasında, bizleri başkalarına muhtaç etsin. Hatırlamıyor musunuz Allah ayetinde, sakın velilerin ardına düşmeyin, Kur’an ın ipine sarılın, güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim demiyor muydu?


Kitabı anlamak için tefsirde lazım, fıkıhta lazım diyor arkadaşımız. Yani tek başına anlaşılması mümkün olmayan bir kitaptan bahsediyor. Lütfen hatırlatırım bu kitap Allah katından geliyor, ama bizler bu kitabın anlaşılması için birilerine muhtaç olduğumuzu söylüyoruz. Böyle bir saygısızlığı beşerin kitaplarına bile yapmıyoruz. Hatta Kur’an ı açıkladığını söyledikleri bazı kitaplar için, bu kitap KUR’AN AYETLERİN AYETİDİR, deme yanılgısına bile düşüyoruz. Bu bir şirktir hatırlatırım. Kur’an a böylemi saygı gösterilir? Kur’an ı anlamak için, mutlaka beşeri bilgilere, kitaplara nasıl muhtaç olduğumuzu söyleriz?


Peki, Kur’an ı tefsir edenler, ne kadar doğru bilgi veriyor acaba bizlere diye düşünüyor muyuz? YA ONLAR YANLIŞ ANLADIYSA? Mezheplere ve tefsir kitaplarına bakın, aynı konularda bile birbirinden farklı açıklamaların olduğunu görürüz. Acaba hangisi doğru? Bu yolla mı Kur’an ı öğreneceğiz, anlayacağız? ALLAH BU YÖNTEMLE Mİ KUR’AN I ÖĞRENMEMİZİ İSTİYOR BİZLERDEN? Elbette hayır.


Bu konu, çok ama çok önemli. Eğer bu konuda doğru karar veremediysek, öyle bir yanlışın arkasından gideriz ki, yolumuzun sonunda pişmanlığımızı düzeltmeye asla vakit bulamayız.


Allah gönderdiği ayetleri ikiye ayırıyor ve bu konuda açıklama yapıyor. Sizlerin sorumlu olduğunuz muhkem ayetler, açık, anlaşılır ve her şeyden nice örneklerle açıklayarak gönderdik, izah ettik ki anlayasınız diyor. Bu ayetlerin hükümleri ile kendimize yön vermemizi istiyor. Ayrıca bu ayetlerin, dinin anası, temeli olduğu açıklamasını da yapıyor. Adı üstünde MUHKEM ayet. ŞÜPHE DUYULMAYACAK KADAR SAĞLAM, AÇIK İZAH EDİLMİŞ.


Bir kısım ayetlerin ise, müteşabih olduğunu, bu ayetlerin anlamlarını da, bir ben bilirim, birde ilim tahsil etmişler anlar diyerek, gelecekte ilimle müteşabih ayetlerin ne anlatmak istedikleri ortaya çıkacağını ve böylece Kur’an ın gücünün ve bu kitabın Allah katından geldiğinin kanıtları olduğu, daha açık anlaşılacaktır diyor. Hatta bu gerçekleri gören iman edenlerin, böylece imanlarının artacağı bilgisini de veriyor. Şunu unutmayalım, bu ayetler dini hükümleri, emirlerini içermiyor. Eğer öyle olsaydı, onlarda açık ve anlaşılır olurdu. Anlamadığımız bir hükümden, nasıl sorumlu oluruz?


Allah dinin anası muhkem ayetlerin açık, anlaşılır ve birçok örneklerle izah edildiğini söylediği halde, bizlerin ayetleri okuduğumuzda anlayamayacağımızı söylememiz ne büyük yanlış. Ne kadar büyük saygısızlık, farkında değil miyiz hala?


Allah bizlere bir rehber, kılavuz, yol gösterici gönderiyor, ama bizler tek başımıza bu rehberi okuduğumuzda anlayamayıp, bir beşerin yazdığı kitaba muhtaç oluyoruz, öylemi dostlar? Bakın aynı şeyleri tekrar ediyorum ki, hatamızı anlayabilelim.


Acaba bunu söyleyenlere, neden şu soruyu sormuyoruz. Madem okuduğumuzda dinin anası olan muhkem ayetleri anlayamıyoruz, neden peygamberimiz bizlerin anlayacağı şekilde yazmamış Kur’an ı. Ya da değiştirme yetkisini kendisinde bulmadığını düşünerek, sağlığında niçin ayetleri anlaşılacak şekilde, Kur’an ın yanında yazdırıp, ümmetine kolaylık sağlamamış diye neden sormuyoruz? Daha önemlisi yaradan neden bizlerin anlayacağı şekilde göndermemiş? Lütfen bu soruları kendimize mutlaka sorarlım ki, aldananlardan olmayalım.


Hâşâ peygamberimiz bunu düşünemedi de, bahsettiği kişi ya da kişiler mi düşündü, onların kitapları olmasa Kur’an ı anlayamazdık deme yanlışlığını yapıyoruz.


İslam dininde ruhban sınıfı var mıdır? Elbette yok diyeceksiniz. Ama yok demekle bir şey yok olmaz. Hayatımızda ruhban kişiler edinip, dini onların doğrultusunda yaşarsak, Kur’an ı onların anladığı gibi anlarsak, ruhban sınıfını bizler yaratmış oluruz. NE YAZIK Kİ BU SINIFI BİZLER YARATTIK. HEM DE ÇOK DERİN BİR RUHBAN SINIFI YARATTIK. Çünkü edindiğimiz veliler, şeyhler yoluyla İslam ı anlayacağımızı söylüyorsak, Allah ın emirlerine, ayetlerine muhalif imanımızı yaşıyoruz demektir.


Yazıma cevap veren arkadaşımız, şöyle bir mantık yürütmüş ve demiş ki;


( Şimdi tefsir ve fıkıh ya da ilmihal kitabı Kuran’dan üstün diyebilir miyiz? Risale okuyanlarda Kuran-ı Kerimi daha iyi anlamak için okuyorlar buna emin olun.)


Bir şeye takındığımız tavır, ondan faydalanma nispetimizle, ona verdiğimiz değeri gösteririz. Bir şeye çok güzel, çok seviyoruz, o başımızın tacı demekle, ona verdiğimiz değeri göstermiş olmayız.


Bir başka deyişle, çok sevdiğimiz bir şeyi, değer verdiğimizi yanımızdan eksik etmeyiz, gerektiğinde ondan istifade etmek için. Biz ne yapıyoruz, Kur’an ı anlaşılmaz ilan edip, yüksek bir yere asarak, edindiğimiz velilerin kitaplarını yanımızdan ayırmayıp, başucu kitabı yapıyoruz. BU DURUMDA PRATİKTE, HANGİ KİTAPLARDAN FAYDALANMIŞ OLUYORUZ, işte bu gerçeği lütfen artık fark edelim.

[COLOR="#FF0000"]YAZI DEVAM EDİYOR[/COLOR]

Konular