zerduş böyle diyordu
Zerduş böyle buyurdu - Nietzsche
KİTAP HAKKINDA
Nietzsche'nin düşüncelerinin en yüksek düzeye eriştiği olgunluk dönemi, 'Böyle Buyurdu Zerdüşt' adlı eseri ile başlar. Bu eser Nietzsche felsefesinin ana kitabıdır.
Ecce Homo'da Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eseri için şöyle der:
'Yazılarımın içinde Zerdüşt'ün ayrı bir yeri vardır. Onunla insanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağanı sundum. Binyılları aşan sesiyle Zerdüşt yazılmış en yüce kitap, gerçekten yüksekler kitabı olduğu gibi - insan denen olguyu uçurumlar boyu aşağısında bırakmıştır - hem de kitapların en derini, doğrunun en derin hazinelerinden doğmuş olanıdır; bir tükenmez kuyudur, içine daldırılan kova ancak altın dolu, iyilik dolu olarak çıkar'
Eser dört ana bölüme ayrılır. Her bölümde değişik insan davranışlarını ve insani olguları konu edinen başlıkların toplamı seksen üçtür. Nietzsche ilk iki kısmını 1883'te, üçüncü kısmını 1884'te, dördüncü ve son bölümünü ise 1885'te kaleme almıştır.
Eserin dili şiir ile düz yazı arasındadır. Bazı bölümler şiiirden çok düzyazıya, bazı bölümler ise düz yazıdan çok şiire yaklaşır. Fakat eserin bütünlüğünde şiir niteliği ağır basar. Nietzsche düşünürken de, yazarken de hem bir filozof hem de bir sanatçıdır, şairdir.
Anlatımı ve cümle kuruluşları Alman diline uymayan farklı bir söyleyiş tarzı içerir. Nietzsche dilin kuralları, kısıtlı anlatımı, dar kalıpları ile anlatamadığı düşüncelerini bir ozan bağımsızlığı ile dil ile oynayarak anlatmaya çalışır. En sığ sanılan anlatımlarda bile insanı şaşırtacak şekilde derinleşir.
Alman dilinin gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkan Nietzsche, yazılarını bir şiir uyumu içinde yazar, aklından geçeni yazıya dökerken dil bilgisi kurallarını bir yana iter; aforizmalar şeklinde yazdığı eserlerinin büyük kısmı imalarla, düşüncelerine dair ipuçları ile doludur. Olumlu başladığı bir cümleyi yada fragmanı olumsuz bitirir yada olumsuz başlar, olumlu bitirir. Alaycı, iğneleyici bir anlatımı vardır.
Bu yazım tarzı onun felsefesi ile ilişkilendirilebilir. Nietzsche için felsefe yaşam ile içiçedir. Filozof - Nietzsche'ye dek anlaşıldığı gibi - yaşamın ötesinde, yaşama karşı ezeli - ebedi bir takım ilkeleri, öncesiz- sonrasız hakikatleri ve olguları düşünen, soyutlama yapan, cam kulelerden hayatı seyreden kişi değildir. Nietzsche'de filozof bir birey olarak, bir yaratıcı olarak, değişmeden korunan her değere karşı bir savaşçı olarak, yaşamın tam ortasında, oluşun içinde, sorunsal olanın arayışında, putların tam karşısındadır.
'Felsefe bugüne dek anladığım, yaşadığım gibisi, yüksek dağda buz içinde gönüllü yaşamaktır - varlıkta yabancı, sorunsal olanı, şimdiye dek törenin yargıladığı herşeyi arayıştır.'
Filozof, bugüne kadar değişmeden kalan herşeyi değiştiren, doğru olduğuna inanılanların yanlışlığını, yanlış olduğuna inanılanların doğruluğunu gösteren, değerlerin yazılı olduğu levhaları kıran kişidir.
'Benim filozoftan anladığım şey o yakınında ne varsa hepsinin tehlike de olduğu korkunç dinamit...'
Nietzsche, 'inanmanın' karşısındadır. Çünkü inanmak sorgulamadan kabul etmektir, oysa Nietzsche hiçbirşeyi hatta kendi düşüncelerini bile sorgulamadan, onlara saldırmadan edemez.
'İnananlar istemiyorum ben; kendi kendime inanmak için bile çokça hayınım sanıyorum'
Nietzsche yaşanım ana niteliğini oluş ve değişme olarak kabul eder. Onun aynı kalan, değişmeye direnen, putlaştırılmış herşeye saldırması bu yüzdendir. Felsefe de yaşamın içinde, yaşamla içiçe olmalı; bu yüzden de tüm kalıplardan uzak durmalıdır. Felsefeyi bu şekilde tanımlayan Nietzsche'nin eserlerinde belli bir dilin kalıpları, kuralları içine hapsolmasını beklemek mantıksızlık olur.
Fakat anlatımdaki bu belirsizlik, bu yapıtın ve genel olarak da tüm eserlerinin yanlış yorumlanmasına, çoğunluklada düşüncelerinin bilinçli olarak saptırılarak, Nietzsche'nin asla savunmayacağı hatta tam karşısında olduğu görüşlerce kullanılmasına yol açmıştır. Nietzsche yanlış anlaşılacağını,bu tarz bilinçli saptırmaların olacağını ve bunlardan duyduğu rahatsızlığı şu şekilde ortaya koyar;
'Yığınlar için konuşmuyorum. Yüreğim oynuyor yerinden günün birinde beni ermişler katına koyacaklar diye. Anlıyorsunuz değil mi, bunu önceden çıkarıyorum ki sonradan benim adıma bir takım budalalıklara girişilmesin.'
Arthur Danto, Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün 'Herkes için olan ve Hiç kimse için olmayan' şeklindeki alt başlığı tam da bu kitaba uydun düşmektedir der. Gerçekten de Zerdüşt, herkes için yazılmıştır, ama onu doğru yorumlayacak insanlar yüzyıllar boyu hiç çıkmayabilir. Ama bu durum Nietzsche için bir üzüntü kaynağı olmaktan çok uzaktır. Aksine o sadece seçilmiş insanların kendisini anlayacağını, sürünün - yığının onu anlamayacağını yada yanlış anlayacağını Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün ve diğer eserlerinin bir çok kısmında belirtir.
Anlamıyorlar beni; bu kulaklara göre ağız değilim ben.'
'Her babayiğidin harcı değildir Zerdüşt'ü duyabilmek...'
Nietzsche yaşadığı dönemde (günümüze dek doğru yorumlanıp yorumlanmadığı da tartışılması gereken bir konu) hiç kimse tarafından doğru olarak yorumlanmamıştır. Ama o bu durum karşısında, yeryüzünün anlamı olacak kişiler için yazdığını onların ise ortaya çıkışının yüzyıllar alabileceğini belirtir. İşte Nietzsche onların habercisi, yol göstericisidir.
'Bu gün oltadır yazılarımın her biri; Kim bilir belki de herkesten ustayımdır olta atmakta. Hiç birşey vurmadıysa benim değil suç. Balık yoktu...'
Böyle buyurdu Zerdüşt'te Nietzsche kendisine sözcü olarak Zerdüşt'ü seçer. Eski İran peygamberi olan Zerdüşt, yani tarihsel Zerdüşt, dünyanın birer nesnel güç olan (tinsel nitelikte) iyi ile kötü arasında sürekli bir çatışma ve savaşın hüküm sürdüğü bir yer olduğuna inanır. Nietzsche bu görüşe tabiki katılmaz. Fakat Zerdüşt'ün 'iyi ve kötü' ye nesnel bir nitelik kazandıran, böylece gerçeği yaşamın dışına çıkaran ilk kişi olduğu için bu hatayı düzeltecek kişinin de o olması gerektiğini söyler. Bu nedenle kitapta Zerdüşt'ü kendine sözcü olarak seçer.
'Tam da benim, ilk töresizcinin ağzında Zerdüşt adı ne anlama geliyor, sormadılar bana; sormalıydılar; çünkü o İranlının tarihteki korkunç benzersizliğini yapan şey, benimkinin tam tersidir.'
Son söz...
Nietzsche'nin düşüncelerini, eserlerini anlamanın ve anlatmanın en iyi yolu her zaman onun gözü ile görebilmek, onun dili ile konuşabilmektir. Bu nedenle, bence Nietzsche'nin eserlerini okuyacak olan kişilere son söz yine Nietzsche tarafından söylenmelidir;
Sağlam dişler, bir de sağlam miğde
Budur dilediğim senin için!
Sindirebildinse kitabımı,
Barıştı demektir benimle yıldızın! '
YAZAR HAKKINDA
15 Ekim 1844âte doğmuştur. Babası Karl Ludwig Protestan Kilisesinde papazdı. Doğumu Prusya Kralı 4. Friedrich Wilhelmâin doğum gününe rastladığı için adı Friedrich Wilhelm koyulmuştur. Soyadının kaynağı kesin olarak belirlenememiştir. Çocukluk yıllarının en büyük üzüntüsü babasının sağlık durumunun genelde kötü oluşudur. Baba Karl Ludwig 1849âda hemen hemen körleşmiş olarak öldü. â1888-1889 kışı süresince görenlerin şaşırdıkları olaylar meydana geldi; öyle ki Nietzscheânin, sahibinin dövdüğü bir atı korumak için önüne geçip, daha sonra ağlayarakatın boynuna sarılıp öptüğü bile görülmüştür.â Nietzsche 1889âun ilk günlerinde zihinsel yetilerini tümüyle kaybetti. Çıldırmasının nedeni öğrencilik yıllarında yakalandığı frenginin ilerleyerek üçüncü evreye girmesine bağlandı. On bir yıl boyunca bitkisel denebilecek bir hayat sürdü. 25 Ağustos 1900 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
KİTAP HAKKINDA
Nietzsche'nin düşüncelerinin en yüksek düzeye eriştiği olgunluk dönemi, 'Böyle Buyurdu Zerdüşt' adlı eseri ile başlar. Bu eser Nietzsche felsefesinin ana kitabıdır.
Ecce Homo'da Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eseri için şöyle der:
'Yazılarımın içinde Zerdüşt'ün ayrı bir yeri vardır. Onunla insanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağanı sundum. Binyılları aşan sesiyle Zerdüşt yazılmış en yüce kitap, gerçekten yüksekler kitabı olduğu gibi - insan denen olguyu uçurumlar boyu aşağısında bırakmıştır - hem de kitapların en derini, doğrunun en derin hazinelerinden doğmuş olanıdır; bir tükenmez kuyudur, içine daldırılan kova ancak altın dolu, iyilik dolu olarak çıkar'
Eser dört ana bölüme ayrılır. Her bölümde değişik insan davranışlarını ve insani olguları konu edinen başlıkların toplamı seksen üçtür. Nietzsche ilk iki kısmını 1883'te, üçüncü kısmını 1884'te, dördüncü ve son bölümünü ise 1885'te kaleme almıştır.
Eserin dili şiir ile düz yazı arasındadır. Bazı bölümler şiiirden çok düzyazıya, bazı bölümler ise düz yazıdan çok şiire yaklaşır. Fakat eserin bütünlüğünde şiir niteliği ağır basar. Nietzsche düşünürken de, yazarken de hem bir filozof hem de bir sanatçıdır, şairdir.
Anlatımı ve cümle kuruluşları Alman diline uymayan farklı bir söyleyiş tarzı içerir. Nietzsche dilin kuralları, kısıtlı anlatımı, dar kalıpları ile anlatamadığı düşüncelerini bir ozan bağımsızlığı ile dil ile oynayarak anlatmaya çalışır. En sığ sanılan anlatımlarda bile insanı şaşırtacak şekilde derinleşir.
Alman dilinin gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkan Nietzsche, yazılarını bir şiir uyumu içinde yazar, aklından geçeni yazıya dökerken dil bilgisi kurallarını bir yana iter; aforizmalar şeklinde yazdığı eserlerinin büyük kısmı imalarla, düşüncelerine dair ipuçları ile doludur. Olumlu başladığı bir cümleyi yada fragmanı olumsuz bitirir yada olumsuz başlar, olumlu bitirir. Alaycı, iğneleyici bir anlatımı vardır.
Bu yazım tarzı onun felsefesi ile ilişkilendirilebilir. Nietzsche için felsefe yaşam ile içiçedir. Filozof - Nietzsche'ye dek anlaşıldığı gibi - yaşamın ötesinde, yaşama karşı ezeli - ebedi bir takım ilkeleri, öncesiz- sonrasız hakikatleri ve olguları düşünen, soyutlama yapan, cam kulelerden hayatı seyreden kişi değildir. Nietzsche'de filozof bir birey olarak, bir yaratıcı olarak, değişmeden korunan her değere karşı bir savaşçı olarak, yaşamın tam ortasında, oluşun içinde, sorunsal olanın arayışında, putların tam karşısındadır.
'Felsefe bugüne dek anladığım, yaşadığım gibisi, yüksek dağda buz içinde gönüllü yaşamaktır - varlıkta yabancı, sorunsal olanı, şimdiye dek törenin yargıladığı herşeyi arayıştır.'
Filozof, bugüne kadar değişmeden kalan herşeyi değiştiren, doğru olduğuna inanılanların yanlışlığını, yanlış olduğuna inanılanların doğruluğunu gösteren, değerlerin yazılı olduğu levhaları kıran kişidir.
'Benim filozoftan anladığım şey o yakınında ne varsa hepsinin tehlike de olduğu korkunç dinamit...'
Nietzsche, 'inanmanın' karşısındadır. Çünkü inanmak sorgulamadan kabul etmektir, oysa Nietzsche hiçbirşeyi hatta kendi düşüncelerini bile sorgulamadan, onlara saldırmadan edemez.
'İnananlar istemiyorum ben; kendi kendime inanmak için bile çokça hayınım sanıyorum'
Nietzsche yaşanım ana niteliğini oluş ve değişme olarak kabul eder. Onun aynı kalan, değişmeye direnen, putlaştırılmış herşeye saldırması bu yüzdendir. Felsefe de yaşamın içinde, yaşamla içiçe olmalı; bu yüzden de tüm kalıplardan uzak durmalıdır. Felsefeyi bu şekilde tanımlayan Nietzsche'nin eserlerinde belli bir dilin kalıpları, kuralları içine hapsolmasını beklemek mantıksızlık olur.
Fakat anlatımdaki bu belirsizlik, bu yapıtın ve genel olarak da tüm eserlerinin yanlış yorumlanmasına, çoğunluklada düşüncelerinin bilinçli olarak saptırılarak, Nietzsche'nin asla savunmayacağı hatta tam karşısında olduğu görüşlerce kullanılmasına yol açmıştır. Nietzsche yanlış anlaşılacağını,bu tarz bilinçli saptırmaların olacağını ve bunlardan duyduğu rahatsızlığı şu şekilde ortaya koyar;
'Yığınlar için konuşmuyorum. Yüreğim oynuyor yerinden günün birinde beni ermişler katına koyacaklar diye. Anlıyorsunuz değil mi, bunu önceden çıkarıyorum ki sonradan benim adıma bir takım budalalıklara girişilmesin.'
Arthur Danto, Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün 'Herkes için olan ve Hiç kimse için olmayan' şeklindeki alt başlığı tam da bu kitaba uydun düşmektedir der. Gerçekten de Zerdüşt, herkes için yazılmıştır, ama onu doğru yorumlayacak insanlar yüzyıllar boyu hiç çıkmayabilir. Ama bu durum Nietzsche için bir üzüntü kaynağı olmaktan çok uzaktır. Aksine o sadece seçilmiş insanların kendisini anlayacağını, sürünün - yığının onu anlamayacağını yada yanlış anlayacağını Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün ve diğer eserlerinin bir çok kısmında belirtir.
Anlamıyorlar beni; bu kulaklara göre ağız değilim ben.'
'Her babayiğidin harcı değildir Zerdüşt'ü duyabilmek...'
Nietzsche yaşadığı dönemde (günümüze dek doğru yorumlanıp yorumlanmadığı da tartışılması gereken bir konu) hiç kimse tarafından doğru olarak yorumlanmamıştır. Ama o bu durum karşısında, yeryüzünün anlamı olacak kişiler için yazdığını onların ise ortaya çıkışının yüzyıllar alabileceğini belirtir. İşte Nietzsche onların habercisi, yol göstericisidir.
'Bu gün oltadır yazılarımın her biri; Kim bilir belki de herkesten ustayımdır olta atmakta. Hiç birşey vurmadıysa benim değil suç. Balık yoktu...'
Böyle buyurdu Zerdüşt'te Nietzsche kendisine sözcü olarak Zerdüşt'ü seçer. Eski İran peygamberi olan Zerdüşt, yani tarihsel Zerdüşt, dünyanın birer nesnel güç olan (tinsel nitelikte) iyi ile kötü arasında sürekli bir çatışma ve savaşın hüküm sürdüğü bir yer olduğuna inanır. Nietzsche bu görüşe tabiki katılmaz. Fakat Zerdüşt'ün 'iyi ve kötü' ye nesnel bir nitelik kazandıran, böylece gerçeği yaşamın dışına çıkaran ilk kişi olduğu için bu hatayı düzeltecek kişinin de o olması gerektiğini söyler. Bu nedenle kitapta Zerdüşt'ü kendine sözcü olarak seçer.
'Tam da benim, ilk töresizcinin ağzında Zerdüşt adı ne anlama geliyor, sormadılar bana; sormalıydılar; çünkü o İranlının tarihteki korkunç benzersizliğini yapan şey, benimkinin tam tersidir.'
Son söz...
Nietzsche'nin düşüncelerini, eserlerini anlamanın ve anlatmanın en iyi yolu her zaman onun gözü ile görebilmek, onun dili ile konuşabilmektir. Bu nedenle, bence Nietzsche'nin eserlerini okuyacak olan kişilere son söz yine Nietzsche tarafından söylenmelidir;
Sağlam dişler, bir de sağlam miğde
Budur dilediğim senin için!
Sindirebildinse kitabımı,
Barıştı demektir benimle yıldızın! '
YAZAR HAKKINDA
15 Ekim 1844âte doğmuştur. Babası Karl Ludwig Protestan Kilisesinde papazdı. Doğumu Prusya Kralı 4. Friedrich Wilhelmâin doğum gününe rastladığı için adı Friedrich Wilhelm koyulmuştur. Soyadının kaynağı kesin olarak belirlenememiştir. Çocukluk yıllarının en büyük üzüntüsü babasının sağlık durumunun genelde kötü oluşudur. Baba Karl Ludwig 1849âda hemen hemen körleşmiş olarak öldü. â1888-1889 kışı süresince görenlerin şaşırdıkları olaylar meydana geldi; öyle ki Nietzscheânin, sahibinin dövdüğü bir atı korumak için önüne geçip, daha sonra ağlayarakatın boynuna sarılıp öptüğü bile görülmüştür.â Nietzsche 1889âun ilk günlerinde zihinsel yetilerini tümüyle kaybetti. Çıldırmasının nedeni öğrencilik yıllarında yakalandığı frenginin ilerleyerek üçüncü evreye girmesine bağlandı. On bir yıl boyunca bitkisel denebilecek bir hayat sürdü. 25 Ağustos 1900 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan