Üç aylar ve kandil geceleri

"Manâ ve ruh yüklü kandil geceleri hiçbir maddî ve dünyevî ölçüyle değerlendiremeyeceğimiz ilâhî ikramlardandır. Biraz gönül uyanıklığı, dikkat ve samimiyetle bu gecelerin feyzinden yararlanabilirsek manevî yoldaki bütün eksiklerimizi telâfî edebilir, Hakk’a hâlis kul olabilme yolunda gerçek istikametimizi bulmuş oluruz."

Elest Meclisi’nde Rabbine olan itaat ve sadakatini tereddütsüzce ortaya koyan insanoğlu, dünyada varlığını güçlendirdikçe ne yazık ki bu ezelî taahhüdünden uzaklaşma temayül ve gafletine düşüyor. Dünya hayatının karmaşa ve dağdağası, hayatın akışı içinde beklenilen veya beklenilmeyen olumsuzluklar veya sarhoşluk ölçüsünde şaşırtan bazı sevinç ve sürprizler insanı hayatın temel değerleri konusunda farklı yön ve hedeflere kaydırır.

Ruhun sürekli şer entrikaları üreten, Rabbine âsî ve nankör bir nefisle mecburî arkadaşlığı zaman içinde ondaki asalet ve masumiyetin de kaybedilmesine zemin hazırlar. Nefsin zulüm ve isyanlarına bulaşan ruhu kasvet ve karanlık kaplar. İnsan, bunalım ve sıkıntılar içinde belki çok şeyler beklediği dünya hayatından da nefret etmeye, yaşama sevinç ve heyecanını tamamen kaybetmeye başlar.

[b]RUH İLE NEFSİN MÜCADELESİ... [/b]

Aslında Peygamberlerin kılavuzluğuna giren bahtiyarlar, ruhun bu sıkıntılı dünya serüvenini bu kadar ümitsiz ve karanlık durumlara düşmekten kurtarma fırsatına sahiptirler. Yeter ki dînin bu konudaki tavsiye ve öğütlerine samimiyetle kulak vermiş olsunlar.

Belki bazılarının serzeniş dolu bir ifadeyle insan ruhunun neden böylesine tehlikeli ve karanlık dehlizlerden geçirildiğini, ona lâyık olan gerçek anlamda huzurlu bir ortam olması gerektiğini iddia edecektir. Ruhlar esasında âlem-i ervahta öyle idi. Yüce Yaratan ruhun daha da gelişip olgunlaşması için beden evinde onun nefisle olan çelişkili beraberliğini takdîr etti. Tâ ki ruh, hayrın şerre galebesini sağlayabilmek için ciddî bir mücadele ve mücahedeye
girsin diye...

İyi düşünülürse insanoğlunun var olduğu günden bugüne kadar bütün insanî değerler, yüce hasletler, üniversel erdemlerin tamamı Peygamberlerin; ruhun nefse, hayrın şerre, kısacası hakkın bâtıla üstün gelme savaşının ürünüdür. İnançlı ve asil ruhlu insan bu savaşı yürütmeseydi bugün adalet, merhamet, sevgi ve özveri denilen yüce kavramları insanlık âlemi çoktan unutmuş olurdu.

Ruh ile nefsin mücadelesinde elbette ruhun da yenik düştüğü, çaresiz kaldığı yer ve zamanlar olacaktır. Fakat “zararın neresinden dönülürse kârdır” diyerek savaşa devam edenler kendileri için sayısız telâfî ve kazanç yolları bulacaklardır. Yeter ki sağlıklı bir durum tesbîti yapıp azimle hedefe yönelebilmiş olsunlar.

[b]EKSİLERİMİZ VE EKSİKLERİMİZ... [/b]

Hangi noktada nihayete ereceğini bilemediğimiz dünya hayatında hiçbir garantisi olmadığını bilen biz insanların bu noktadaki en önemli gafleti ciddî bir nefis muhasebesi şuuruyla hareket etmemeleridir. Günümüzde özeleştiri dedikleri nefis muhasebesi aslında insanın bulunduğu noktayı belirlemesi açısından çok önemlidir. Hayatın artı ve eksileri, kâr ve zararları, kısacası bilançosu çıkarılmadan durumumuz hakkında hiçbir değerlendirme yapamayız. Eksilerimiz ve eksiklerimiz çok fazla olabilir.

İlâhî rahmet ve inâyetin vüs’at ve sonsuzluğu karşısında hangi telâfî edilmez zarardan söz edilebilir?!

İçten gelen gerçekçi bir nedâmet (pişmanlık) ve hâlis niyetle yapılan tövbeler önce insanı zulüm, isyan ve şerrin pisliklerinden ve manevî sorumluluklarından arındırır. Daha sonra da insan ruhunda ateşlenen kulluk ve vazife aşkı insanı hayra ve faydalıya yönelme yolunda büyük bir heyecan ve ihlâs duygusuyla titretir.

Günlük hayatın rutin telâşları içinde özeleştiriye hiç fırsat bulamayanlar bazen nasıl olduğunun farkına varmadan dünyaya veda ediverirler. Zerre kadar bir iman kıvılcımı olsun kalplerinde kalabilmişse belki ilâhî rahmetle ebedî hüsrandan kurtuluş vizesi bile alabilirler. Fakat sık sık durumunu kontrol eden bahtiyarlar pişmanlık ve yakınmanın fayda verdiği bu fânî âlemden çok daha mutlu ve kazançlı gitme şansına sahiptirler.

[b]MANEVİ KAZANÇ AYLARI... [/b]

Gaflet diyoruz, günlük hayat düzeni diyoruz da ömrümüzün bu monoton gidişine revnak katacak nice manevî fırsat ve imkânları çoğu kez görmezden geliyoruz. Üç aylar ta’bîr edilen şu mübarek günler, işte bu önemli fırsat ve ni’metlerin art ardına sıralandığı önemli bir manevî kazanç mevsimidir. Recep, Şa’bân ve Ramazan-ı Şerîf aylarının aslında bütün gün ve geceleri feyiz ve bereket doludur.

Üstelik manâ ve ruh yüklü Regâib, Mi’râc, Berât ve Kadir geceleri hiçbir maddî ve dünyevî ölçüyle değerlendiremeyeceğimiz ilâhî ikramlardandır. Biraz gönül uyanıklığı, dikkat ve samimiyetle bu gecelerin feyzinden yararlanabilirsek manevî yoldaki bütün eksiklerimizi telâfî edebilir, Hakk’a hâlis kul olabilme yolunda gerçek istikametimizi bulmuş oluruz.


Prof. Dr. ORHAN KARMIŞ

1 yorum

Üç aylar ve kandil geceleri

[color=red]


İslamî takvimin diğer bir ifade ile Hicrî takvimin ayları Muharrem ile başlar ve yılın son ayı olan Zilhicce ile de biter. İslam inancında üç aylar olarak giren Recep, Şaban ve Ramazan ayları yüzlerce yıldır bir ibadet, feyz ve mutluluk iklimi olarak kabul edilip, kutlanmaktadır.

Recep ayı kamerî ayların yedinci, üç ayların da ilk ayıdır.
Recep ayının içinde iki mübarek gece bulunmaktadır. Birincisi, Recep ayının ilk Cuma gecesidir. Recep ayının ilk Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan gece "Regaib" gecesi olarak kutlanır. Regaib'in lügat manası "çok rağbet olunan şeyler, hediye, çok istenecek şeyler, bolca ihsan etmek" demektir.

Allah Celle Celalühu, Regaib gecesinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'e, çok büyük ihsan ve manevi ikramlarda bulunmuştur. İslam alimleri, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu gecede çok büyük ikramlara eriştiği için, bu gece çokça ibadet etmiş, geceyi namaz kılarak, hamd ve şükürle geçirmişlerdir.

Regaib gecesi bizim de, Rabbimiz'in rahmetine ve ilahî ikramlarına ulaşabileceğimiz bir gecedir. Bu mübarek gecede halimizi Alemlerin Rabbi'ne arz ettikten sonra, geceyi namaz, şükür ve hamd ile geçirmeliyiz.
Ebu Said–i Hudrî'den gelen bir haberde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah katında ayların sayısı on ikidir. Yeri ve semaları Allah yarattığı günden beri bu böyledir. Bu aylardan dört tanesi haram ay olup şunlardır: Allah'ın asamm ayı Receptir. Bu ay tek başınadır. Kalan üç tanesi peşpeşe olup şunlardır: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem'dir. Recep, Allah'ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır...." (1)

Son yıllarda bazı din hırsızları, bir çok konuda olduğu gibi üç aylar ve mübarek gecelerle ilgili olarak da ortaya bir çok iftira atmaktadır. Üç aylar gibi bir kavramın olmadığını söyleyerek, gerek üç aylara, gerekse içindeki diğer gecelere dil uzatmışlardır.
Oysa Rabbimiz Kur'an–ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

"Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyen) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir." (2)
Ayet–i kerime bize şunu kesin olarak bildirilmiştir ki, Allah Celle Celalühu'nun mübarek kıldığı aylar vardır. Bu aylar haram aylar olup, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, üçü ardarda biri de tek olmak üzere sayıları dörttür.

Recep ayı Orucu
Abbad ibnu hanif anlatıyor:
"Said İbnu Cübeyr Rahimehullah'a Recep ayındaki oruçtan sordum. Bana şu cevabi verdi.

"İbnu Abbas Radıyallahu Anhüma'yı dinledim, şöyle demişti:
–"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz Recep ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz; "galiba hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak) derdik. (bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, galiba hiç tutmayacak derdik." (3)

Yukarıda ki hadisi şeriften anlaşıldığı üzere Recep ayında oruç tutmak pek faziletlidir. Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz bu ayda oruç tutmuştur. Bazı yıllarda tamamına yakınını oruçlu geçirmiş, bazı yıllarda da az bir kısmını oruçlu geçirmiştir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Recep ayı ve Recep ayında tutulacak oruç hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.

"Recep Allah'ın ayıdır; şaban benim ayımdır, ramazan ise ümmetimin ayıdır." Recep ayının niçin Allah'ın ayı olduğu sorulduğunda:
"Çünkü bu ayda özellikle mağfiret boldur. Bu ayda, halkın kan dökmesine mani vardır. Bu ayda, Allah–ü Teala, Peygamberlerinin tövbelerini kabul buyurmuştur. Allah–ü Teala bu ayda, peygamberlerini düşmanlarından korumuştur. Bir kimse, recep ayını oruçlu geçirirse, Alla–ü Teala üç şeyi onun için gerekli kılar. Şöyle ki:

–Geçmiş günahlarının tümünü bağışlar.
–Kalan ömrünün temiz geçmesini temin eder.
–Büyük huzura çıkılan kıyamet gününün susuzluğundan da onu emin kılar.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sorarlar:

"Ya Resulullah Recep ayının tümünü oruçlu geçirmeye gücüm yetmez.
–"O halde, ilkinden bir gün, ortasından bir gün, sonundan da bir gün tutarsın. Böyle ettiğinde, ayın tümünü oruçlu geçirmiş olursun. Zira, yapılan iyilikler on misli sevap getirir." (4)

Ashab'tan Mucibetü'l–Bahiliyle Radıyallahu Anh'dan: babası veya amcası, kabilesinin elçisi olarak Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi ve gitti. Bir sene sonra kılık ve kıyafeti değişmiş olduğu halde peygamberimizin yanına geldi, ve.
–"Ya Resulallah ! beni tanıdınız mı?" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

–"Sen kimsin?" Diye sordu:
–"Geçen sene huzurunuza gelen Bahili'yim" dedi.
–"Neden bu kadar değiştin? Halbuki kılık kıyafetin düzgündü" dedi.
–"Ya Resulullah! Senden ayrıldığım günden beri yemek yemedim; yalnız geceleri yedim." Cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Selem:

–"Kendi kendine işkence yapmışsın. Sabır ayında (Ramazan) tamamıyla, diğer ayların her birinden birer gün oruç tut" buyurdu.

–Ya Resulullah, günün sayısını artır. Zira bundan fazla tutmağa gücüm yeter" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
–"O halde her aydan ikişer gün oruç tut" dedi.
–"Biraz daha arttır ya Resulullah" dedi.
–"Her aydan üç gün" dedi.
–"Daha artır ya Resulullah" deyince.

–"Recep, Zilka'de, Zilhicce, Muharrem aylarında üçer gün oruç tut, kalan günlerde iftar et." Emrini üç defa tekrarladı ve üç parmağıyla işaret etti. Onları yumdu, sonra bıraktı. (5)

Regaip gecesi kılınacak namaz.

Regaip gecesi; Recep ayinin ilk Cuma gecesi kılınacak olan bu namaz 12 rekat tır. Akşam ile yası arasında kılınabileceği gibi yatsıyı kıldıktan sonra imsak vaktine kadar ki herhangi bir zamanda da kılınabilir.

Her rekatta fatihadan sonra üç "Kadr" suresi ile on iki adet de ihlas suresi okunur. Her iki rekatta bir selam verilerek on iki rekat tamamlanır.
On ikinci rekatı kılıp selam verdikten sonra, yerinden kalkmadan yetmiş kere:
"Allahümme salli ala Muhammedini'n, nebiyyi'l, ümmiyyi ve ala alihi" denilir. Sonra secdeye varılır. Secdede de yetmiş kere:
"Sübbühün kuddüsün Rabbü'l, melaiketi ve'r–rühi" denir. Sonra secdeden kalkılarak ettahıyyata oturulur ve yetmiş kere:

"Rabbi'ğfir ve erham ve tecavez ta'lemü" dedikten sonra tekrar secde edilir. Secdede yetmiş kere:

"Sübbühün kuddüsün Rabbü'l, melaiketi ve'r–rühi" dedikten sonra isteklerinizi Alemlerin Rabbine arz edin. (6)
Perşembe gününü oruçlu geçirdikten sonra, akşamda bu namazı kılmanın fazilet ve makbulıyeti pek fazladır. Bu namazı kılmayı Rabbimiz nasıp eder inşallah...

Recep Ayı namazı
Recep ayı içinde otuz rekat namaz kılınır. Bu otuz rekatın on rekatı Recep ayının ilk on günü içinde kılınır.
İkinci on rekatı da ikinci on günü içinde kılınır.
Üçüncü on rekatı da üçüncü on günü içinde kılınır.
Her rekatta fatiha okunduktan sonra üç kere ihlas suresi okunur, ihlası okuduktan sonra da üç kere de kafırun suresi okunur. Bütün rekatlar bu şekilde okunarak tamamlanır.
Bu namazın kılınma zamanı nafile namazların kılınacağı vakitlerdir. Belli bir vakti yoktur. (7)



RECEP AYI GİRDİĞİNDE YAPILACAK OLAN DUA

Okunuşu: "Allahumme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan"
Açıklaması:

"Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır." Amin!..
Üç ayların ilki olan recep ayı girdiğinde bu duayı sıkça yapalım, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu duayı yaparlardı ve ümmetinin de yapmasını istemiştir.

Dipnotlar:
1–Abdülkadir Geylanî, Gunyet'üt Talibîn, ter.: Abdulkadir Akçiçek, İstanbul: Sağlam Kitabevi, 1991, s. 547.
2–Kur'an–ı Kerîm, 9/36.
3–Buhari, savm 53; Müslim, Sıyam 179, (1157); Ebu davud, savm 55, (2430)
4–Gunyet'üt Talibin, Abdulkadir Geylani, Sağlam Kitabevi, Ter: Abdulkadir Akçiçek 1991, sh.551
5– Riyazü's–Salihin, Ter:Kıvamüddin Burslan, Hasan Hüsnü Erdem, Emek Matbaa. Cilt 2, sh.506 (Hadisi, Ebu davud rivayet etmiştir)
6– İhyau Ulumi'd–Din\ Bedir Yayınları, ter: Ahmed sedaroğlu 1974 cilt. 1 sh. 555
7– Gunyet'üt Talibin, Abdulkadir Geylani, Sağlam Kitabevi, Ter: Abdulkadir Akçiçek 1991, sh.549

ALLAH HAYIRLARA VESILE EYLESIN:DUALARINIZDA BIZLERIDE UNUTMAYIN[/color]

22.07.2007 - talib

Konular