Materyalizm ve Tüketim İhtirası

[b][color=darkblue]Materyalizm ve Tüketim İhtirasıMateryalist cemiyetlerde, korkunç bir “maddî tüketim ihtirasının “ teşekkül ettiği görülmektedir. Tıpkı, sevgiye ve âlakaya doymamış çocuklarda görülen “oburluk” gibi... Psikanalistler, buna bir nevi “telâfi” (compensation) mekanizması diyorlar.Psikiatristler ve pedagoglar, ruhen tatmin olmamış kişi ve gruplarda, âdeta doymak bilmez bir “ maddî açlığın” ve “ madde ihtirasının” teşekkül ettiğini müşahede etmişlerdir. Sevgili Peygamberimizin ifadeleri ile “ Bunlara bir vadi dolusu altın verseniz, bir vadi dolusu daha isterler”.Gerçekten te manevî ve ulvî değerlerin hor görüldüğü ve gözden düşürüldüğü cemiyetler, madde karşısında daha hırslı duruma gelmekte, birer “dünyaperest” kesilen insan yığınları, manevî ve mukaddes değerlerin yerine maddeyi, parayı, lüksü, israfı, maddi zevk ve eğlenceleri koymaktadırlar. Yani, materyalizm, insanın “ idealist karakterini” çökertmeye çalıştıkça, ondaki “ruhî boşluğu” büyütmektedir. Böylece , madde karşısında derin bir “açlık duygusuna” itilen kişi ve kitleler, “ mâbetlerin “ yerine “batâkhanelere” , “laboratuarların” “ yerine yer altı dünyası” "nın haram lokmalarına, "kitaplıkların " yerine "diskoteklere " ilgi duymaktadırlar.Materyalizm, beşerî değer ölçülerini tepe taklak etmek için ne mümkünse yapmaktadır. İnsanın değerini sahip olduğu “madde” ile, insanın zekâsını “istismar gücü” ile, insanın itibarını “tüketim kabiliyeti” ile tayin etmektedir. Materyalizme göre, esas olan “maddî doyum” ile “seksüel doyum” dur, gerisi laf-ü güzaf!... Kısaca belirtirsek, materyalizm, pratikte, İslâm’ın “ Yüksek bir izzete sahip olarak “ yaratıldığını haber verdiği insanı, mutlaka yıkmak ve onun yerine “ hayvan insanı” oturtmak gibi bir cinnete dönüşmüştür.Materyalistler böyle yapmakla insanı mutlu kıldıklarını sanıyorlarsa, büyük bir aldanış içindedirler. Çünkü, istatistikler, materyalizmin pençesine düşen cemiyetlerde intihar grafiklerinin yükseldiğini, akıl hastalarının çoğaldığını, suçlu nispetinin arttığını, cemiyet bağlarının hızla çözüldüğünü, yalnızlık ve sahipsizlik duygusunun derinleştiğini, sevginin yerini istismara, saygının yerini korkuya bıraktığının görüldüğünü ifade etmektedirler.Materyalizm, insanlarda korkunç bir “madde ihtirası” doğurduğu için, bu felsefenin hâkim olduğu cemiyetlerde herkes bir diğerinin “ yediği lokmayı”, “giydiği elbiseyi” ve "yaşadığı mekânı” kollar. Her yerde, bu konu görüşülür, dedikodu yapılır, kin ve haset tohumları ekilir, kıskançlıklar tahrik edilir. Tezatlardan kavgalar ve ihtilaller çıksın istenir. Helal ve haram düşünmeksizin, büyük bir tüketim hırsı ile “madde “ ye koşulur. Basın ve yayın hırsı , filmler bu kavgayı durmadan körükler. Bunun tabiî bir neticesi olarak materyalizm, beşeriyete mutluluk değil, kan ve gözyaşı getirir; merhametsizlikler ve adaletsizlikler cemiyeti bir kasırga gibi allakbullak eder.Beşeriyet, bu noktada da İslâm’ın yardımına muhtaç dır. Şanlı Peygamberimiz şöyle buyururlar: << Dünyaya aşırı rağbet, hüzün ve kederi arttırır. Dünyada zühd sahibi olmak ( İslâm’ın emir ve ölçülerine titizlikle riayet ederek yaşamak) ise, kalbi ve bedeni dinlendirir.>> Biz, müslümanlar, dünyaya mahkum olmak için değil, dünyaya hâkim olmak için zenginleşmek isteriz. Biz, “dünyaperestleri” mağlup etmek için “ dünyanın dizginlerini” elimizde bulundurmak zorundayız. Bize göre “ Dünya, ahiretin tarlasıdır” ve “mânânın zaferi için “ maddeye hâkimiyet gerekmektedir. Yani, insan maddeye tapmamalı, onun efendisi olmalıdır

.S.Ahmed Arvasî , Hasbihal 1. cilt s. 25,26 burak yayınları [/color][/b]

Konular