ROBOTLAR VE İNSANLAR

[color=darkred][b]ROBOTLAR VE İNSANLAR

Evet, bütün tarihi boyunca insanoğlu, kendi organizmasını yetersiz bulmuş, onu tamamlamak veya güçlendirmek için âletler yapmış ve zaman içinde bunları geliştirerek bugünkü muhteşem teknolojiye ulaşmıştır.

Şimdi, 20. asrın ikinci yarısından itibaren hızla gelişen “akıllı makineler” adı verilen ve insan zihnini faaliyetlerini taklit etmeye yönelen bir bilgisayar ve robot teknolojisi bilhassa dikkatleri çekmektedir.

Bu gelişmenin müsbet olan yanı, insanın zaman içinde her gün biraz daha güçlenmesi olacaktır. İnsanı, tabiatın efendisi yapacak her gelişmeyi, elbette biz de alkışlar, destekler ve teşvik ederiz.

Ama, bu işin bir de menfi yönü vardır ki, bizi ürkütmektedir. Evet, bu sahada kazanılan başarıların gururuna kapılarak bizzat insanı “mükemmel bir robot” olarak değerlendirmek isteyenler çıkabilir. Bilhassa materyalistler, insandaki ruhî hayatı, inkar gayretleri ile harekete geçebilirler. Çünkü onlara göre, insanın bütün zihnî, iradî, hissî hayatı, kısacası bütün ruhî hayatı, otomasyonlara, maddî mekanizmalara, gerileme ve gevşeme ritimlerine bağlanabilir. İnsan ruhunun inceliklerinden habersiz yığınlar da bu propagandalara kanarak yanlış kanaatler düşebilir. Bu sebepten de ister istemez, “robot” ile “insan” arasındaki farkları açıklamak zarurî hale gelmektedir.

Gerçekten de bilgisayarlar ve robotlarla ilgili gelişmeler, hayrete şayan bir hız içinde cereyan etmekte ve başarılı neticeler alınmaktadır. Bakınız bu konuda Mitchel Waldrop adlı bir Amerikalı uzman neler yazıyor. “Otuz yıl süren yorucu gayretler sonucunda ‘sun’ı zekâ’ geliştirilmiş ve labaratuvarlardan çıkarak pazarlama safhasına kadar erişebilmiştir. Artık eksper bilgisayar sistemleri, tıpkı insan uzmanları gibi, tavsiyelerde bulunmakta, maden yataklarını belirlemekte ve hastalıkları teşhis edebilmektedir. Hatta İngilizce ve Fransızca gibi dilleri oldukça iyi anlayan bilgisayar programları geliştirilmiştir...” ve şöyle devam ediyor:”Daha da iyimser olanlara göre, yakında gelir vergimizden tutun da bebeğimizin ateşini nasıl düşüreceğimize kadar bize tavsiyelerde bulunan elektronik makinalarımız olacak, silisyumdan yapılmış dadılar, geometrinin ve rakamların sihirli gücünü öğrenmekte çocuklara yardım edecek, kamyonlar, geceleyin kendi kendine işleyip varış yerinde yüklerini kendi kendine boşaltacaktır. Kısaca günün birinde makinalar, şimdi insan zekâsı gerektiren her şeyi yapabilecektir. (Bkz. İnsan ve Kâinat dergisi/ Eylül 1985- sayı:1, sayfa19)

Aynı yazar, aynı makalesinde, “sun’ı zekâ “ konusunda kazanılan başarıların reklamını yapanların “hem aşırılığa kaçtıklarını”, hem de “ en önemli noktaları gözden kaçırdıklarını” da belirtmektedir. Bizim ürktüğümüz nokta ise, bu konuda materyalistlerin bulacağı istismar zeminidir. Onun için biz, daha çok bu nokta üzerine duracağız.

Daha genişçe ele alacağımız bu konuda, şimdilik şu kadarını belirtelim ki, robotlar, insan ruhî hayatının ancak organizmaya yansıyan yönlerini taklit edebilirler. Meselâ “ robot” gülemez, ancak gülmeyi taklit edebilir. Yine robotlar ağlayamaz, ancak ağlamayı taklit edebilirler. Biz, kesin olarak iddia ediyoruz ki, robotlar veya bilgisayarlar, fizik ve mekanik hayatımızı ustaca taklit etseler bile asla duyamayacak, duygulanamıyacak ve şuurlanamayacaklardıtr.

Hasbihal cilt:1 S.Ahmed Arvasî, burak yayınları s.33-34[/b][/color]