Asya'nın ön karakolu İran Avrupa'nınki ise Türkiye
Asya'nın ön karakolu İran Avrupa'nınki ise Türkiye
Yenişafak gazetesinde dış politika yazıları yazan İbrahim Karagül'e göre dünya yeni nesil bir soğuk savaş yaşıyor. Dünya birden fazla bloklaşmaya gidiyor. Herkesin kendisine çekmeye çalıştığı Türkiye ise bu mücadelenin yeni aktörü.
Yeni Şafak Gazetesi Dış Politika Yazarı İbrahim Karagül’e göre, dünyada yeni bir Soğuk Savaş yaşanıyor. Türkiye de bu yeni nesil savaşın bir kenarında bulunuyor. Bugünkü dünya konjonktüründe en çok tartışılan / tartışılması gereken aslında Türkiye’nin pozisyonu. Herkesin kendi tarafına çekmeye çalıştığı bir Türkiye var ortada. Güç savaşlarının ortasında kaldığımız için stratejik hamle imkânımız artıyor, tabii zarar görme ihtimalimiz de…
-Dünyada yeni bir Soğuk Savaş yaşandığını yazıyorsunuz. 1 Mart tezkeresinden başlamak üzere Türkiye bu yeni nesil savaşın neresinde duruyor?
Herkesin kendi tarafına çekmeye çalıştığı bir Türkiye var ortada. Yeni savaş ya da yeni Soğuk Savaş, kavramsal olarak adı netleşmemekle birlikte bu yeni durumda en önemli aktörlerden biri Türkiye. Dünya bir ve birden fazla bloklaşmaya gidiyor ve Türkiye bunların tam ortasında yer alıyor. Soğuk Savaş döneminde Türkiye Batı sisteminin içindeydi. Hâlâ da öyle. AB ve ABD ile ilişkileri çok güçlü Türkiye’nin. Ancak şimdi yeni bir dünya oluşuyor. Başını Rusya ve Çin’in çektiği bir Asya Ekseni var. Rusya ve Çin’in Hazar ve Asya’daki hâkimiyeti giderek pekişiyor. Bir de İran var. Şimdi bölünme İran üzerinde gerçekleşiyor daha çok.
YENİ KUTUPLAŞMANIN SINIRLARI ÇİZİLİYOR
-Asya cephesinin ön karakolu İran mı?
Evet, Asya cephesinin ön karakolu İran. Batı cephesinin ön karakolu da Türkiye. Aslında Türkiye ile İran’ın olduğu yerde bu kutuplaşmanın yeni sınırı çiziliyor. Bu ekonomik boyutta, uluslararası örgütler, siyasi, jeopolitik ve askerî boyutta yaşanıyor. Şu anda dünyanın yeniden şekillendiğinin işaretleri var.
-Tezkerenin bu yeni şekillenme içindeki anlamı ne?
Burada Türkiye’nin pozisyonu sorgulanıyor. İçinde bulunduğumuz coğrafî bölge kırılma noktasını oluşturuyor. İslam Orta Kuşağı dediğimiz, yani Ortadoğu, Orta Asya, Hazar ve Güney Asya’ya doğru uzanan hatta kırılma, çatışma yaşanıyor. Güç merkezleri bu hat üstünde ekonomik, askerî, stratejik bir çatışma yaşıyor. Burada bir hesaplaşma var. Bu yüzden İran Asya’nın, Türkiye Batı sisteminin ileri karakolu ya da çatışma alanı. Bu anlamda Türkiye’nin çok ciddi sıkıntıları var.
-Nedir bu sıkıntılar?
Türkiye’nin yakın tehdit algılamaları var mesela. Irak’taki belirsizlik. Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Ama Irak’taki tehdidin kaynağına baktığımız zaman Türkiye’nin müttefiklerinin bölgesel dizaynından kaynaklanıyor. Yani Rusya’nın Ortadoğu’daki müdahalesinden ya da Çin’in müdahalesinden kaynaklanmıyor. Yakın müttefik ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgesel dizaynından kaynaklanan bir tehdit algılaması bu. Türkiye’nin çok boyutlu çözümler üretmesi lazım. Burada PKK’ya endekslersek kendimizi, yanılırız.
-Yeni bir Soğuk Savaş var ve biz de pozisyon mu alıyoruz?
Türkiye aslında pozisyonunu tartışmakta biraz geç kaldı. “Nasıl olsa biz Batı sisteminin içindeyiz. Batı yeni bir dünya dizayn ediyor. Biz zaten payımızı buradan alacağız.” dedi. Ama Batı sisteminin Türkiye’nin coğrafyasını yeniden dizayn ettiğini görüyoruz. Türkiye bundan çok ciddi sıkıntılar çekiyor. Türkiye burada şunu yapmak zorunda. Batı ile ilişkilerinin yanı sıra Doğu ile de ilişkilerini güçlendirmek zorunda. Çok boyutlu bir diplomasi, çok boyutlu bir ilişkiler ağı geliştirmek zorunda. Türkiye çok boyutlu ilişkilerle bütün güç merkezleri ile ilişkilerini güçlendirerek kendini biricik bir pozisyona doğru itiyor ve giderek güç merkezi olmaya çalışıyor.
OSMANLI’DAN SONRA İLK KEZ...
-Ortadoğu’ya açılıyor örneğin?
Evet, Türkiye Ortadoğu’ya son 5-6 yıldır yoğun ve derin bir şekilde açılıyor. Osmanlı’dan sonra ilk kez Ortadoğu’ya ve İslam dünyasına açıldı. Sadece bu değil, AB ile ilişkiler ilk kez bu kadar ileri gitti. Rusya ile ilişkiler ilk kez krizsiz devam ediyor. Güney Asya’yla, Çin’le, Hindistan’la askerî ilişkileri güçlü bir şekilde sürüyor. Yani Türkiye her taraftan kuşatma ve tehdit altında gibi. Halbuki tam tersi.
-ABD Türkiye’yi kaybediyor mu?
ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü yok. Hiçbir zaman olmayacak. Ortadoğu olduğu sürece ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü yok çünkü. Bundan kendisi daha fazla zarar görür. Ermeni tasarısına tepki de bugünkü tezkere de 1 Mart tezkeresinin reddi de bunun bir göstergesi. Irak gelecekte bölünürse, bu Türk-Amerikan ilişkilerine çok ciddi bir şekilde darbe vuracak. Suriye veya İran istikrarsızlaşırsa da iki ülke ilişkileri büyük zarar görecek.
TARİH TÜRKİYE’Yİ KENDİSİNE ÇEKECEK
-Yani olaylar iki ülke ilişkilerini geriyor?
ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü olmadığı gibi Türkiye’nin de Batı sisteminin dışına çıkma veya ABD ile bütün ilişkilerini koparma gibi bir lüksü yok. Sistem yeniden kuruldukça ve taşlar yerine oturdukça Türkiye de pozisyonunu ona göre belirleyecek. Sadece PKK veya terör çerçevesinden meseleye yaklaşırsak zarar ederiz. Bu karamsar tablo, Doğu ve Batı dışında Türkiye’nin hinterlandı ile kendini öne çıkarma fırsatı sunuyor aslında. Potansiyel olarak böyle bir vizyonu görüyorum. Ama bu amaca ulaşabilmek için içerdeki siyasi parçalanmışlığı ortadan kaldırmak şart.
-Yeni Soğuk Savaş’ın argümanları neler? Türkiye ne kadar aktör?
Düşünüldüğü gibi sadece enerji hatları değil. Küresel iktidarın, küresel kaynakların ve küresel pazarların paylaşımı meselesi bu. Yani bu üç unsur üzerinden dünya şekilleniyor. 10 yıldır büyük sancılar yaşanıyor. Şartlar bu şekilde devam ederse tarih Türkiye’yi kendisine çekecektir. Ama bir de kültürel boyutu var. Yani bu üç unsur üzerindeki paylaşım kültürel çatışmayı da beraberinde getiriyor. Tarihsel hesapları tekrar bugüne taşıyor. Yani dinler, medeniyetler yeniden sahneye iniyor. 20. yüzyıl tamamen devre dışı kalıyor.
-Mücadelenin hududu, haritası, sınırı ne?
Çatışmanın haritası şu: Atlas Okyanusu’ndan Asya Pasifik’e uzanan yeryüzünün orta kuşağı. İlginçir bu ana eksen Müslümanların yaşadığı coğrafya üzerinde. Ve bütün savaşlar da burada. Tüm jeopolitik hesaplar bu coğrafyada yaşanıyor. Bu coğrafya enerji kaynaklarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca enerji hatlarının geçtiği bir bölge. Deniz ve kara ticaretinin kontrol edildiği, dünyadaki bütün boğazların geçişlerini barındıran bir coğrafya. Yeni düzende neden Müslümanlar düşman ilan ediliyor? Çünkü kendi coğrafyasında bir dünya savaşı olan Müslümanların burada aktör olması istenmiyor.
-Tezkere muhtemel bir İran operasyonuna ya da parçalanacak Irak’a karşı bir ön kesme olabilir mi?
Tezkere sadece PKK’ya yönelik değil. Belirsizliklere karşı alınmış bir tezkere var burada. Ortada somut ve haklı bir gerekçe var. PKK bunun üzerinden bir pozisyon alıyor. Tezkerenin çıkmasında Türkiye’nin Batı müttefiklerinin de alacağı dersler var. Çünkü onlara da birtakım uyarılar var. Rusya da aslında meydan okuyor Tahran ziyareti ile. Tek başına değil İran’la birlikte meydan okuyor. Çin’i hatta Hindistan’ı da yanına almaya çalışıyor. Hazar’daki petrol politikalarını tekeline almış durumda Rusya ve Çin. Yani Amerika Ortadoğu’ya yöneldi, Asya’daki politikalarını ve gücünü kaybetti.
TÜRKLERLE KÜRTLER MÜTTEFİK OLABİLİR
-Türkiye tehdit altında mı peki?
Ortadoğu’daki parçalanma, Irak’taki kriz Suriye ve İran’a da sıçrarsa en ağır fatura buralardan gelecektir. Böyle bir dönemde müttefik olan ABD, Türkiye’ye ne kadar güvence verirse versin Türkiye’nin bütünlüğü söz konusu olamayacaktır. Haritalar değişecek. Ya da tam tersi yeni müttefik alanları da oluşabilir. Mesela Türklerle Kürtler müttefik olabilir. Ulus devletin geleneksel Soğuk Savaş refleksi ile bugünkü tehditleri ortadan kaldıramaz zaten. Türkiye resmî tez ve felsefesinde derin bir değişime gitmek zorunda. Gitmezse zarar görecek. Etnik milliyetçilik ile düşünürse kaybeder. Mesela Türkiye; Irak ve Suriye ile yakından ilgilenmeli. Kürtlerle yakından ilgilenmeli. Kafkaslar ve Balkan ülkeleri ilişkileri çok gelişmeli, yani küçük ülkelerle büyümeli.
Yenişafak gazetesinde dış politika yazıları yazan İbrahim Karagül'e göre dünya yeni nesil bir soğuk savaş yaşıyor. Dünya birden fazla bloklaşmaya gidiyor. Herkesin kendisine çekmeye çalıştığı Türkiye ise bu mücadelenin yeni aktörü.
Yeni Şafak Gazetesi Dış Politika Yazarı İbrahim Karagül’e göre, dünyada yeni bir Soğuk Savaş yaşanıyor. Türkiye de bu yeni nesil savaşın bir kenarında bulunuyor. Bugünkü dünya konjonktüründe en çok tartışılan / tartışılması gereken aslında Türkiye’nin pozisyonu. Herkesin kendi tarafına çekmeye çalıştığı bir Türkiye var ortada. Güç savaşlarının ortasında kaldığımız için stratejik hamle imkânımız artıyor, tabii zarar görme ihtimalimiz de…
-Dünyada yeni bir Soğuk Savaş yaşandığını yazıyorsunuz. 1 Mart tezkeresinden başlamak üzere Türkiye bu yeni nesil savaşın neresinde duruyor?
Herkesin kendi tarafına çekmeye çalıştığı bir Türkiye var ortada. Yeni savaş ya da yeni Soğuk Savaş, kavramsal olarak adı netleşmemekle birlikte bu yeni durumda en önemli aktörlerden biri Türkiye. Dünya bir ve birden fazla bloklaşmaya gidiyor ve Türkiye bunların tam ortasında yer alıyor. Soğuk Savaş döneminde Türkiye Batı sisteminin içindeydi. Hâlâ da öyle. AB ve ABD ile ilişkileri çok güçlü Türkiye’nin. Ancak şimdi yeni bir dünya oluşuyor. Başını Rusya ve Çin’in çektiği bir Asya Ekseni var. Rusya ve Çin’in Hazar ve Asya’daki hâkimiyeti giderek pekişiyor. Bir de İran var. Şimdi bölünme İran üzerinde gerçekleşiyor daha çok.
YENİ KUTUPLAŞMANIN SINIRLARI ÇİZİLİYOR
-Asya cephesinin ön karakolu İran mı?
Evet, Asya cephesinin ön karakolu İran. Batı cephesinin ön karakolu da Türkiye. Aslında Türkiye ile İran’ın olduğu yerde bu kutuplaşmanın yeni sınırı çiziliyor. Bu ekonomik boyutta, uluslararası örgütler, siyasi, jeopolitik ve askerî boyutta yaşanıyor. Şu anda dünyanın yeniden şekillendiğinin işaretleri var.
-Tezkerenin bu yeni şekillenme içindeki anlamı ne?
Burada Türkiye’nin pozisyonu sorgulanıyor. İçinde bulunduğumuz coğrafî bölge kırılma noktasını oluşturuyor. İslam Orta Kuşağı dediğimiz, yani Ortadoğu, Orta Asya, Hazar ve Güney Asya’ya doğru uzanan hatta kırılma, çatışma yaşanıyor. Güç merkezleri bu hat üstünde ekonomik, askerî, stratejik bir çatışma yaşıyor. Burada bir hesaplaşma var. Bu yüzden İran Asya’nın, Türkiye Batı sisteminin ileri karakolu ya da çatışma alanı. Bu anlamda Türkiye’nin çok ciddi sıkıntıları var.
-Nedir bu sıkıntılar?
Türkiye’nin yakın tehdit algılamaları var mesela. Irak’taki belirsizlik. Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Ama Irak’taki tehdidin kaynağına baktığımız zaman Türkiye’nin müttefiklerinin bölgesel dizaynından kaynaklanıyor. Yani Rusya’nın Ortadoğu’daki müdahalesinden ya da Çin’in müdahalesinden kaynaklanmıyor. Yakın müttefik ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgesel dizaynından kaynaklanan bir tehdit algılaması bu. Türkiye’nin çok boyutlu çözümler üretmesi lazım. Burada PKK’ya endekslersek kendimizi, yanılırız.
-Yeni bir Soğuk Savaş var ve biz de pozisyon mu alıyoruz?
Türkiye aslında pozisyonunu tartışmakta biraz geç kaldı. “Nasıl olsa biz Batı sisteminin içindeyiz. Batı yeni bir dünya dizayn ediyor. Biz zaten payımızı buradan alacağız.” dedi. Ama Batı sisteminin Türkiye’nin coğrafyasını yeniden dizayn ettiğini görüyoruz. Türkiye bundan çok ciddi sıkıntılar çekiyor. Türkiye burada şunu yapmak zorunda. Batı ile ilişkilerinin yanı sıra Doğu ile de ilişkilerini güçlendirmek zorunda. Çok boyutlu bir diplomasi, çok boyutlu bir ilişkiler ağı geliştirmek zorunda. Türkiye çok boyutlu ilişkilerle bütün güç merkezleri ile ilişkilerini güçlendirerek kendini biricik bir pozisyona doğru itiyor ve giderek güç merkezi olmaya çalışıyor.
OSMANLI’DAN SONRA İLK KEZ...
-Ortadoğu’ya açılıyor örneğin?
Evet, Türkiye Ortadoğu’ya son 5-6 yıldır yoğun ve derin bir şekilde açılıyor. Osmanlı’dan sonra ilk kez Ortadoğu’ya ve İslam dünyasına açıldı. Sadece bu değil, AB ile ilişkiler ilk kez bu kadar ileri gitti. Rusya ile ilişkiler ilk kez krizsiz devam ediyor. Güney Asya’yla, Çin’le, Hindistan’la askerî ilişkileri güçlü bir şekilde sürüyor. Yani Türkiye her taraftan kuşatma ve tehdit altında gibi. Halbuki tam tersi.
-ABD Türkiye’yi kaybediyor mu?
ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü yok. Hiçbir zaman olmayacak. Ortadoğu olduğu sürece ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü yok çünkü. Bundan kendisi daha fazla zarar görür. Ermeni tasarısına tepki de bugünkü tezkere de 1 Mart tezkeresinin reddi de bunun bir göstergesi. Irak gelecekte bölünürse, bu Türk-Amerikan ilişkilerine çok ciddi bir şekilde darbe vuracak. Suriye veya İran istikrarsızlaşırsa da iki ülke ilişkileri büyük zarar görecek.
TARİH TÜRKİYE’Yİ KENDİSİNE ÇEKECEK
-Yani olaylar iki ülke ilişkilerini geriyor?
ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü olmadığı gibi Türkiye’nin de Batı sisteminin dışına çıkma veya ABD ile bütün ilişkilerini koparma gibi bir lüksü yok. Sistem yeniden kuruldukça ve taşlar yerine oturdukça Türkiye de pozisyonunu ona göre belirleyecek. Sadece PKK veya terör çerçevesinden meseleye yaklaşırsak zarar ederiz. Bu karamsar tablo, Doğu ve Batı dışında Türkiye’nin hinterlandı ile kendini öne çıkarma fırsatı sunuyor aslında. Potansiyel olarak böyle bir vizyonu görüyorum. Ama bu amaca ulaşabilmek için içerdeki siyasi parçalanmışlığı ortadan kaldırmak şart.
-Yeni Soğuk Savaş’ın argümanları neler? Türkiye ne kadar aktör?
Düşünüldüğü gibi sadece enerji hatları değil. Küresel iktidarın, küresel kaynakların ve küresel pazarların paylaşımı meselesi bu. Yani bu üç unsur üzerinden dünya şekilleniyor. 10 yıldır büyük sancılar yaşanıyor. Şartlar bu şekilde devam ederse tarih Türkiye’yi kendisine çekecektir. Ama bir de kültürel boyutu var. Yani bu üç unsur üzerindeki paylaşım kültürel çatışmayı da beraberinde getiriyor. Tarihsel hesapları tekrar bugüne taşıyor. Yani dinler, medeniyetler yeniden sahneye iniyor. 20. yüzyıl tamamen devre dışı kalıyor.
-Mücadelenin hududu, haritası, sınırı ne?
Çatışmanın haritası şu: Atlas Okyanusu’ndan Asya Pasifik’e uzanan yeryüzünün orta kuşağı. İlginçir bu ana eksen Müslümanların yaşadığı coğrafya üzerinde. Ve bütün savaşlar da burada. Tüm jeopolitik hesaplar bu coğrafyada yaşanıyor. Bu coğrafya enerji kaynaklarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca enerji hatlarının geçtiği bir bölge. Deniz ve kara ticaretinin kontrol edildiği, dünyadaki bütün boğazların geçişlerini barındıran bir coğrafya. Yeni düzende neden Müslümanlar düşman ilan ediliyor? Çünkü kendi coğrafyasında bir dünya savaşı olan Müslümanların burada aktör olması istenmiyor.
-Tezkere muhtemel bir İran operasyonuna ya da parçalanacak Irak’a karşı bir ön kesme olabilir mi?
Tezkere sadece PKK’ya yönelik değil. Belirsizliklere karşı alınmış bir tezkere var burada. Ortada somut ve haklı bir gerekçe var. PKK bunun üzerinden bir pozisyon alıyor. Tezkerenin çıkmasında Türkiye’nin Batı müttefiklerinin de alacağı dersler var. Çünkü onlara da birtakım uyarılar var. Rusya da aslında meydan okuyor Tahran ziyareti ile. Tek başına değil İran’la birlikte meydan okuyor. Çin’i hatta Hindistan’ı da yanına almaya çalışıyor. Hazar’daki petrol politikalarını tekeline almış durumda Rusya ve Çin. Yani Amerika Ortadoğu’ya yöneldi, Asya’daki politikalarını ve gücünü kaybetti.
TÜRKLERLE KÜRTLER MÜTTEFİK OLABİLİR
-Türkiye tehdit altında mı peki?
Ortadoğu’daki parçalanma, Irak’taki kriz Suriye ve İran’a da sıçrarsa en ağır fatura buralardan gelecektir. Böyle bir dönemde müttefik olan ABD, Türkiye’ye ne kadar güvence verirse versin Türkiye’nin bütünlüğü söz konusu olamayacaktır. Haritalar değişecek. Ya da tam tersi yeni müttefik alanları da oluşabilir. Mesela Türklerle Kürtler müttefik olabilir. Ulus devletin geleneksel Soğuk Savaş refleksi ile bugünkü tehditleri ortadan kaldıramaz zaten. Türkiye resmî tez ve felsefesinde derin bir değişime gitmek zorunda. Gitmezse zarar görecek. Etnik milliyetçilik ile düşünürse kaybeder. Mesela Türkiye; Irak ve Suriye ile yakından ilgilenmeli. Kürtlerle yakından ilgilenmeli. Kafkaslar ve Balkan ülkeleri ilişkileri çok gelişmeli, yani küçük ülkelerle büyümeli.
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan