Artist mi, fatih mi? Neil Armstrong

[color=blue]İz Bırakanlar
Ahmet Sırrı Arvas

Artist mi, fatih mi? Neil Armstrong

Columbia, 16 Temmuz 1969 tarihinde Florida Cape Kennedy Üssü’nden, “Satürn Beş” roketiyle ateşlenir ve Astronotlar üç gün süren bir yolculuktan sonra Ay’a varırlar.
Yaklaşık 600 milyon televizyon izleyicisi (dünya nüfusunun beşte biri) bu macera sırasında burunlarını ekrana dayar, nefes bile almazlar.
Gemi Ay’a inince içeride bir kavgadır kopar, Michael Collins fotoğraf çekmekle vazifelidir, bu yüzden geride durur, ancak Ay’a ilk ayak basma şerefini paylaşamayan Neil ile Aldwin arasında kavga çıkar. Neyse Neil arkadaşını bir bel çalımıyla atlatır ve şöhreti yakalar. Tabii bu iş için en uygun saat 20.00’dir, milletin prime time’da haber seyrettiği an...
Şimdi gelelim hadisenin bir başka cihetine. Bazı uzmanlar sevimli uydumuzun yolunda bulunan ve Çernobil’e kök söktürecek ölçüde radyasyon barındıran Van Allen alanına dikkat çeker, Ay’a asla yaklaşılamayacağını iddia ederler. Güya Ruslar da bu yüzden geri durur, riski göze alamazlar.

Gölgeler ışıklar...
NASA radyosyonlu alanı aşmanın izahını yapar ancak “Ay’dan çekildi” diye basına dağıtılan fotoğraflardaki tenakuzları açıklayamaz. Zira Neil’in gölgesi bir yana bayrağın gölgesi başka yana düşer, kimi kısalır kimi uzar. Bu ancak çok kaynakla ışıklandırılmış stüdyolarda olabilir, tek ışık kaynağı ile farklı gölgeler yakalanamaz.
Sonra nasıl olur da Buzz Aldrin’in kolu elbisesinde gölge bırakmaz? Çekimlerin flaşsız yapıldığı söylendiğine göre gölge içinde kalan astronotlar nasıl parlak çıkar? Ay yüzeyinin yavaş yavaş bulanıklaşarak ufka karışması da kafa karıştırır. Evet hadise yerkürede normaldir ama Ay’ın atmosferi bulunmadığına göre arka plan cam gibi net olmalıdır. Hem astronatların anlatmaya doyamadığı o yıldızlar nerededir? Adamlar niye aydınlıktırlar? Ortalık niye zifiri zindan?
Buzz Aldrin’in Amerikan bayrağı önünde selam verdiği meşhur pozda da yıldız görünmez, gökyüzü kazandibi gibi kara.
Gel gelelim gölgelerin gücü (!) Amerikan bayrağını karartmaya yetmez, bayrak gölgeli kısımda da pırıl pırıl parlar.
Sonra Buzz’ın kaskına yansıyan garip şeklin ne olduğu anlaşılamaz. İşin enteresan yanı bu konuda resmi bir açıklama da yapılmaz.

Mars’a mı Kars’a mı?
Anlatılanlara bakılırsa Ay yüzeyi pudra gibidir ama adım attıkça toz kalkmaz. “Ay’da rüzgâr yok ki” diyenler ne kadar haklı bilmiyoruz ama insanın tüy gibi hafiflediği bir coğrafyada yerde “presle basılmış gibi” ayak izi kalmaz. Hem pudra gibi dağılan bir topraktan bahseder, hem de ıslak plaj kumu görüntüsü sunarlar.
Hadi buna da oldu diyelim peki böyle bir zemine Eagle nasıl iner? İner de niye (küçük de olsa) bir krater açılmaz? Şimdi tepsideki una üflediğinizi düşünün hangi mutfak beyaza bulanmaz? Halbuki etraf son derece berraktır, öyle ki şüphecilere koz verecek kadar...
Diyelim çok katlı, fanlı, su soğutmalı, ter, rutubet, sidik emicili, karbodioksit savıcı elbiseler astronotları korudu. İyi ama o sıra Ay’daki hararetin 280 fahrenaytı aştığı (150 derece filan) düşünülürse film makaraları birbirine yapışır, hatta eriyip akar.
Ay’ın karanlık yüzündeki ise ısı -150’lere yaklaşır, bu soğukta elektronik cihaz asla çalışmaz (en azından o tarihlerde çalışamaz).

Gitmek mi zor?
Yine kozmik ışınlar, yüksek süratli tozlar ve yüklü parçacıklar cihazları da insanları da hırpalar.
Bazı havacılar ise Ay’a “pekala” gidilebileceğini ama “asla” dönülemeyeceğini savunur, üstüne basa basa “kalkış için füze rampası lazım değil mi” diye sorarlar.
Kaldı ki o yıllarda bilgisayarlar kamyonla taşınır, peki bu alametler ufacık gemiye nasıl sığar?
Ay’daki yerçekimi Dünya’nın altıda biri olduğuna göre aynı güçle zıplayan 6 misli yukarı çıkar. Peki Neil niye zoraki adım atar, pırpır eder uçamaz? Evet üzerindeki elbiselerin ağırlığını biliyoruz ama yarım ton bile olsa balerin gibi sekmesi lazım değil midir? Halbuki adam gâvur ölüsü gibidir, ayağını bile kaldıramaz.
Fezada bir şeyi iterseniz aksi istikamete savrulacağınız vakıa. Astronotların bir vidayı bile sıkamayacaklarını biliyoruz, çünkü kendileri ters tarafa dönerler vida yerinde sayar. İyi de taşlı zemine bayrak direğini nasıl çaktılar?
Yine mütecessis gözler Neil Armstrong ve Aldwin Aldrin’den başkasını yakalar ve haklı olarak şu soruyu sorarlar. “Sahi üçüncü şahıs kimdi? Ya da orası neresi?”

Yine çıksalar ya
Uzmanlar fezada nereden geleceği belli olmayan meteorlardan çok korkarlar. Zira bu gök sağanağı 6 bin km süratle dolanır, manevra yapmak gibi bir fırsatınız olmaz.
İşte burada komplo teoriciler sazı alır, zikredilen filmin Nevada Çölü’nde çekildiğini fısıldarlar.
Apollo projesini savunanlar için bütün bunların kıymeti harbiyesi yoktur. Bu işe yüz milyar dolarları dökenler “başarısızlık” gibi bir kelimeyi duymak istemez, adını bile andırmazlar. Evet, Amerikan halkı saftır, külü kolay yutar ama vergisinin hesabını da son kuruşuna kadar sorar.
Bir de şey...
Sahi niye 1972’den beri kimse Ay’a gidip gelmiyor?
Aradıklarını mı bulamadılar?
Yoksa izlenmekten mi (artık amatörlerin bile ciddi cihazları var) korkuyorlar?
[/color]

Konular