Haşlanmış Kurbağanın Kaderi

[color=blue]Haşlanmış Kurbağanın Kaderi

Aklımın ve yüreğimin gösterdiği istikamette gidemediğim zamanlar, hayalimde hep “haşlanmış kurbağa deneyi” canlanıyor. Sadece şahsî hayatımda değil, aile hayatımda, cemiyete ait sorumluluklarımdaki ihmalimde veya işletmelerdeki çöküş sürecini incelediğimde hep aynı deney canlanıyor hafızamda. “Haşlanmış kurbağanın kaderi”…

•••

Nedir haşlanmış kurbağa deneyi?

Bir kurbağayı alıp kaynar suyun içine koyarsanız, kendisini hemen dışarı atmaya çalışır. Fakat kurbağa oda sıcaklığındaki suyun içine korkutmadan, usulca konulduğunda, öylece kımıldamadan durur. Bu arada suyun sıcaklığı yavaş yavaş arttırıldığında, çok ilgi çekici bir şey olur. Sıcaklık yükselirken kurbağa hiçbir şey yapmaz. Tersine, halinden keyfi çok yerinde imiş gibi görünür. Sıcaklık yavaş yavaş arttıkça kurbağa daha çok sersemler, ta ki deneykabından dışarı çıkacak hali kalmayıncaya kadar. Onu dışarı fırlamaktan alıkoyacak hiçbirşey olmamasına rağmen, kurbağa orada oturup haşlanmayı beklemektedir. Niçin? Çünkü; kurbağanın hayatına yönelen tehditleri algılayan dahilî cihazı onun çevresindeki ani değişmelere programlanmıştır, yavaş, tedrici değişmelere değil.

Şahsî Hayatımızda

Suyun Isınması

Kalb ve ruhumuzda yara açan her hadise, bizi kesrette boğmaya götüren her iş, başımıza gelen musibetlere hikmet gözüyle bakmamak, karşımıza çıkan her sıkıntılı durumu bizi olgunlaştıracak bir fırsat olarak görememek gibi haller, suyumuzun tedricen ısındığının göstergesi.. Suyumuzun ısınmasına göz yummak ise, manevî hayatımızın yavaş yavaş felç olmasına ve çok uzun olan ebedî hayatımızı tehdit etmesine razı olmak demek…

Ailede Suyun Isınması

Sağlam değerlere sahip bir aile anayasasının hakim olduğu ve paylaşıldığı yuva insanın dünyadaki cenneti olurken, bu değerlerden uzaklaşıldıkça ailelerin suyu ısınmaya başlıyor. Değişken ruh halleri, anlayış eksiklikleri, eleştirici yaklaşımlar, aşırı tepki veya sükûta gömülmek gibi haller derece derece suyu ısıtıyor. Bu sebeplerle, büyük ümitlerle kurulan bir çok yuva, otuzunda ölüp, altmışında gömülmeyi bekleyen fertlerin birlikteliğine dönüşüyor. Fakat problemlerden, çatışmadan kaçmak yerine, çatışmanın mevcut olduğu yerde, onu halledecek makul tavrın şartlarının da mevcut olacağının idrakiyle üretilecek çözümler suyun ısınmasına fırsat vermez.

Çözüm arayışlarını sürdürürken Einstein’ın şu önemli tespitini de hatırda bulundurmak gerek: “Karşılaştığımız önemli sorunlar, onların ortaya çıktığı zamanki düşünce seviyesiyle çözülemez.”

Sosyal Hayatımızda

Suyun Isınması

İdeal sahibi bir insanı diğerlerinden farksız, yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan, aklı sarhoş, ruhu serseri, kalbi geveze yapan, suni gündemlerle insanların oyalandığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanın böyle bir atmosferde idealist kalabilmesi dünyanın en zor savaşını vermek demek. Sağlam değerlerini kaybeden fertlerin ağırlıkta olacağı bir toplum yapısı oluşturacak şekilde yapılan sistemli çalımalar, cemiyetin suyunu ısıtır ve felç olmaya doğru sürükler. Toplum hassasiyetini kaybeder, duyarsızlaşır. Hakim gücün lehinde olmayan her hareketi boğduğu, her türlü ahlaksızlığı himaye ve teşvik ettiği fırtınalı bir ortamda, hizmet şartları, şekli ve stratejisi üzerinde dikkatle durulmadığı takdirde o toplum haşlanmış kurbağanın kaderinden kurtulamaz.

İşletmelerde

Suyun Isınması

Fortune Dergisi’nin 1970 yılında belirlediği dünyanın en büyük 500 şirketinin akıbeti başka bir araştırma grubu tarafından 1983 senesinde ele alındı. 500 büyük şirketin üçte birinin bu süre zarfında ortadan yok olduğu tespit edildi. Batan bu şirketlerde, başarısızlığa uğrayan birçok şirkette olduğu gibi, işletmenin problemli olduğu yolunda yeterince delil vardı. Fakat bazı yöneticiler bu delillerin farkında olsalar bile aldırış etmediler. Üst yönetim bir bütün olarak ortadaki tehditleri teşhis edemedi. İşletmenin suyunun ısınmasına müsaade edilmesinin yorumunu yapamadı veya bütünü ele alan çözüm alternatifleri getiremedi.

İşletmelerde suyun ısınmasına fırsat vermeyen belki de en başarılı çözümlerden birini Bediüzzamanın şu ifadesinde bulmak mümkün:

“Ey yöneticiler! Yardım isterseniz, işlerinizin rast gitmesini isterseniz, Allah’ın tabiata koyduğu kanunlara uygun hareket ediniz. Yoksa red cevabı alacaksınız.”

Felç olmak istemiyorsak, haşlanmış kurbağanın kaderini paylaşmak istemiyorsak, şuurumuzu ve irademizi geliştirmek, büyüğü ve bütünü görme disiplinine sahip olarak suyumuzun ısınmasına fırsat vermemek mecburiyetindeyiz.

Adnan Şimşek

[url]www.zaferdergisi.com[/url][/color]