KURBANIN HATIRLATTIKLARI
Hani, insanın bir derece korktuğu, uzak durduğu, çekindiği mahlûklar kurban edilecek olsa, yüreğimiz belki bu derece burkulmazdı. Meselâ, bir yılanı, leoparı, kurdu, sırtlanı veya tilkiyi hiçbir yürek acısı duymadan kurban edebilirdik herhalde.
Ama Rabb-ı Rahîm zaten ürküyor veya bir şekilde uzak duruyor olduğumuz hayvanları değil; bize en yakın, en sevimli ve en masum yüzlü hayvanları kurban olarak istemektedir.
O yüzden, her Kurban Bayramı, bir yürek sızısı yaşarız. Bu sızı içinde, yaşanan bu 'kurban' olayını anlama çabasıyla, çoğu zamanlar unuttuğumuz gerçekler gündemimize gelir. Çokları gibi, benim de ilk dersim, "O koyun senin değil ki"dir. "Yaratan kim ise, söz sahibi de O olacaktır. Mülkün mâliki O ise, mülkünde dilediği gibi tasarruf edecektir."
Kurban olarak seçilen mahlûklar, bir bakıma, insana en yakın, en sevimli, en masum mahlûklardır.Kurban da, bir açıdan, şefkatimin O'nun adına mı, kendi adıma mı kullanıldığının sınanmasıdır.
Bu gerçeğe, boynunu bükerek de olsa, razı olur insan. Ama bu 'malikiyet' dersinde, bir hikmet, rahmet ve şefkat boyutu da görmek ister.
İşte o zaman, ölümün bir son olmadığı, mevcudatın şu şehadet âleminden çekilmekle yok olmadıkları, Alîm-i Mutlak'm daire-i ilminde, Levh-i Mahfuzda, ruhlar âleminde hayatlarının ve tesbihatlarının muhafaza ve devam ettirildiği akla gelir. Ölüm bir son değilse; o masum hayvanların ölümüne âdeta hiçliğe gitmişler gibi üzülmenin yanlışlığını görmeli; ölümün hakikatına ve mahiyetine dair daha yoğun bir talime ihtiyacının olduğunu anlamalıdır insan.
Ama, bir son olmasa da, ölüm kalbimizi incitir. O mahlûka duyulan şefkat duygusu ile onun ölümünün verdiği acı arasında kalbî gelgitler yaşanır. O gelgitler içinde, kurban edilenin Mâlikinin bizim de Mâlikimiz olduğu hatıra gelir. Beni, koyunu ve danayı da yaratan yaratmıştır. Bana şefkat duygusunu veren Zât, koyuna sevimliliği, danaya saflığı veren Zâttır. Ben kendime malik değilsem, bana verilmiş şefkatin sahibi de ben değilsem; kendimi Mâlikimin emrine tâbi kılıp, şefkatimi O'nun emir ve izni dairesinde kullanmam gerekir. Kurban da, bir açıdan, şefkatimin-O'nun adına mı, kendi adıma mı kullanıldığının sınanmasıdır.
Bu yönüyle de, kurban, bilhassa şefkat, acıma, merhamet, kerem gibi cemali duyguları ağır basan insanlar için, bir celâl-cemal dengesi talimidir. Nasıl Allah'ın affettiğini affetmeyen bir celâl hali bir dengesizliğin ifadesiyse, Allah'ın emirlerine karşı gevşeme ve lâkaytlık biçimini alan bir cemal hali de dengesizliktir. Kurban, duygularımızı böyle ölçüsüz bir cemal halinden, yeniden cemal-celâl dengesine çevirme terbiyesidir. Benim, duygularımın ve sair mahlûkların asıl Sahibini bilme; O'nun kudret, izzet ve azametini en azamî derecede hissetme dersleri yüklüdür. O yüzdendir ki, bu bayramın birinci alemi kurban kesme ise, ikinci alemi de O'nun celâl ve kibriyasını yoğun bir biçimde ders veren teşrik tekbirleridir.
KURBANIN HATIRLATTIKLARI yorumları
Tefekkür
20.12.2007[quote="sinem"]KURBAN BAYRAMLARININ, hepimiz için, ama özellikle çocuklar için, hüzünlü bir boyutu da vardır. Kurban keserken, yüreğimiz burkulur. Hele kurbanlık hayvanı meselâ bir ay önceden almış, o süre zarfında ona bakmış, yedirmiş, gezdirmiş, onunla birebir dostluk kurmuş isek... O zaman, yüreğimiz kat kat burkulur. Kurban olarak seçilen mahlûklar, bir bakıma, insana en yakın, en sevimli, en masum mahlûklardır. Kocaman başından beklenmeyen saf bakışıyla öylece bize bakıp duran danalar, sanki hafiften gülüyormuş gibi bir eda taşıyan yüz ifadesiyle insanda hep tebessüm hissi uyandıran develer, en dik yokuşlara bile tırmanıp zıp zıp gezinen sevimli keçiler, ve hele uysallık timsali olmuş masum yüzlü koyunlar...
Hani, insanın bir derece korktuğu, uzak durduğu, çekindiği mahlûklar kurban edilecek olsa, yüreğimiz belki bu derece burkulmazdı. Meselâ, bir yılanı, leoparı, kurdu, sırtlanı veya tilkiyi hiçbir yürek acısı duymadan kurban edebilirdik herhalde.
Ama Rabb-ı Rahîm zaten ürküyor veya bir şekilde uzak duruyor olduğumuz hayvanları değil; bize en yakın, en sevimli ve en masum yüzlü hayvanları kurban olarak istemektedir.
O yüzden, her Kurban Bayramı, bir yürek sızısı yaşarız. Bu sızı içinde, yaşanan bu 'kurban' olayını anlama çabasıyla, çoğu zamanlar unuttuğumuz gerçekler gündemimize gelir. Çokları gibi, benim de ilk dersim, "O koyun senin değil ki"dir. "Yaratan kim ise, söz sahibi de O olacaktır. Mülkün mâliki O ise, mülkünde dilediği gibi tasarruf edecektir."
Kurban olarak seçilen mahlûklar, bir bakıma, insana en yakın, en sevimli, en masum mahlûklardır.Kurban da, bir açıdan, şefkatimin O'nun adına mı, kendi adıma mı kullanıldığının sınanmasıdır.
Bu gerçeğe, boynunu bükerek de olsa, razı olur insan. Ama bu 'malikiyet' dersinde, bir hikmet, rahmet ve şefkat boyutu da görmek ister.
İşte o zaman, ölümün bir son olmadığı, mevcudatın şu şehadet âleminden çekilmekle yok olmadıkları, Alîm-i Mutlak'm daire-i ilminde, Levh-i Mahfuzda, ruhlar âleminde hayatlarının ve tesbihatlarının muhafaza ve devam ettirildiği akla gelir. Ölüm bir son değilse; o masum hayvanların ölümüne âdeta hiçliğe gitmişler gibi üzülmenin yanlışlığını görmeli; ölümün hakikatına ve mahiyetine dair daha yoğun bir talime ihtiyacının olduğunu anlamalıdır insan.
Ama, bir son olmasa da, ölüm kalbimizi incitir. O mahlûka duyulan şefkat duygusu ile onun ölümünün verdiği acı arasında kalbî gelgitler yaşanır. O gelgitler içinde, kurban edilenin Mâlikinin bizim de Mâlikimiz olduğu hatıra gelir. Beni, koyunu ve danayı da yaratan yaratmıştır. Bana şefkat duygusunu veren Zât, koyuna sevimliliği, danaya saflığı veren Zâttır. Ben kendime malik değilsem, bana verilmiş şefkatin sahibi de ben değilsem; kendimi Mâlikimin emrine tâbi kılıp, şefkatimi O'nun emir ve izni dairesinde kullanmam gerekir. Kurban da, bir açıdan, şefkatimin-O'nun adına mı, kendi adıma mı kullanıldığının sınanmasıdır.
Bu yönüyle de, kurban, bilhassa şefkat, acıma, merhamet, kerem gibi cemali duyguları ağır basan insanlar için, bir celâl-cemal dengesi talimidir. Nasıl Allah'ın affettiğini affetmeyen bir celâl hali bir dengesizliğin ifadesiyse, Allah'ın emirlerine karşı gevşeme ve lâkaytlık biçimini alan bir cemal hali de dengesizliktir. Kurban, duygularımızı böyle ölçüsüz bir cemal halinden, yeniden cemal-celâl dengesine çevirme terbiyesidir. Benim, duygularımın ve sair mahlûkların asıl Sahibini bilme; O'nun kudret, izzet ve azametini en azamî derecede hissetme dersleri yüklüdür. O yüzdendir ki, bu bayramın birinci alemi kurban kesme ise, ikinci alemi de O'nun celâl ve kibriyasını yoğun bir biçimde ders veren teşrik tekbirleridir.[/quote]bayramınız mübarek olsün amin
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan