ÇOCUK VE ORUÇ

[b][color=olive]ÇOCUK VE ORUÇ


Ramazan bir eğitim ayıdır. Nefsî arınmanın ve dolayısıyla Rabbimize yakınlaşmanın ayıdır. Oruç, Kur'an tilâveti ve namaz ibadetlerinin âdetâ bütünleştiği, inanmayanı bile dine saygıya zorlayan bir mânevî atmosferin adıdır Ramazan. Ve kuşkusuz çocuklara ilk dinî eğitimin verilebileceği en uygun zaman dilimidir.

Eğitim ailede başlar ve çocukların ilk eğiticileri anne-babalarıdır. Çocukta ilk eğitim, gördüklerini kaydetme ve taklit etme şeklindedir. İlk taklit ettikleri ise anne-babalar ve diğer aile fertleridir. Çocuklarımızı eğitme noktasındaki sorumluluğumuz, asla ihmal edemeyeceğimiz ve başkalarına devredemeyeceğimiz kadar önemlidir. Çocuğun aileden edinemediğini, okul veya arkadaş çevresinde edinmesi çok zordur.

Çocukların ailelerinden bu derece etkileniyor olması, bilinçli bir ebeveyn için aslında çok güzel bir fırsattır. Anne-babanın ve diğer aile fertlerinin Ramazan ayında, bayramlarda ve diğer dinî günlerdeki tavır ve tutumları çocuklar tarafından büyük bir dikkatle izlenir. Kutsal günlere karşı çocuğun ilgisinin temeli, işte bu ilk izlenimlerdir.

Çocuklar, Ramazan'ın rahmet ve mağfiret ayı olduğunu sözlerimizden çok davranışlarımızdan öğrenirler. Oruç ibâdetinin yalnızca aç kalmaktan ibaret olmadığını kendimiz anlayıp uygulamadan çocuklarımıza öğretemeyiz. Ve özellikle açlık ve susuzluğun insana vereceği bitkinliğin, çocuklara karşı tahammülsüzlük ve gerginliğe yol açmaması çok önemli. Oruçlu iken çocukların yaramazlık ve taşkınlıklarına sabretmek biraz daha zor belki ama, oruç aynı zamanda bir sabır imtihanıdır. Çocuklar, açlığın etkisiyle hırpalayacağımız önemsiz varlıklar değildirler. Oruçlu yetişkinin asabî hareketleri, tahammülsüzlüğü çocukları derinden yaralar ve oruç denildiğinde hep kızgın, sinirli insanlar ve incitici tavırlar hatırlarlar.

Ramazana ait ilk dinî tecrübeleri böylesine olumsuz ve ürkütücü olan çocukların, doğuştan dini kabullenmeye yatkın olan fıtratlarında da zedelenmeler başlar. Ramazanın zulüm değil, merhamet ayı olduğunu herşeyden önce ebeveynin kendisi anlamalıdır. Unutulmamalıdır ki yememe-içmeme bir “melek özelliği”dir.

Ramazanda davranışlarımız kadar dikkat edeceğimiz bir başka nokta da, çocukların sorularına uygun cevaplar verebilmektir. Oruç, iftar ve sahur kelimelerinin çokça kullanıldığı bir ortamda, çocuklar bunlarla ilgili sorular soracaklardır. Çoğu zaman da verilen cevaplarla yetinmeyecek, daha fazla detay isteyeceklerdir. Bu sorulara cevap verilirken, onların soyut düşünme yeteneklerinin çok gelişkin olmadığını da unutmamalıyız. Çocuklar 7 yaşına kadar kavramsal düşünmeye yatkın değildirler. Soyut varlık ve kavramları gözle görülebilen, elle tutulabilen varlıklar olarak algılarlar. Sözgelimi oruç tutmayı, gerçekten bir tür canlıyı yakalamak zannederler. Hayal dünyaları çok canlı ve zengindir. Çoğunlukla da, özellikle okul öncesi dönemde hayalle gerçeği birbirinden ayırt etmeleri zordur. Bu onların doğal gelişimlerinin bir parçasıdır.

Zihinsel ve duygusal gelişim özelliklerini dikkate alarak söyleyeceğimiz her bir cümle, onları dinî kabullere daha çok hazırlayacaktır. Geleneksel kültürümüzde Ramazan eğlencelerinin önemli bir kısmının çocuklara yönelik olduğunu hatırdan çıkarmayalım. Hacivat-Karagöz gösterileri, bilmeceli-mânili eğlenceler, fener alayları, minâreler arasındaki mahyâlar, Ramazan sofralarının sevdikleri yiyeceklerle donatılması, onların hayal dünyalarına hitap edecek kadar gösterişlidir. Yine oruç tutan çocukları, “oruçlarını satın alma” şeklinde para verme veya başka bir şekilde mükâfatlandırma, çocuk ruhunun hem sâfiyetini hem de eğlenceli yüzünü farkedebilen büyüklerimizin sıkça yaptığı eğitici bir davranıştır.

Bizler de çocuklarımızın yaş ve seviyelerine göre kendi çözümlerimizi üreterek, çocuklarımızın Ramazan ayını heyecan ve şevkle beklemelerine, bir ibâdet ayını sevmelerine vesile olabiliriz.



[/color][/b]
[url]www.semerkanddergisi.com/[/url]