ÇİZGİ FİLMLER NE KADAR MASUM?

[b][color=green]ÇİZGİ FİLMLER NE KADAR MASUM?

KEMAL REİSOĞLU

Televizyon yaygınlaştıktan bu yana pek çoğumuz çizgi filmlere aşina olduk. Çocuklarımız da öyle. Sabah saatlerinde başlayan çizgi filmler bazı kanallarda akşama dek sürüp gidiyor. Sakıncalı gördüğümüz başka programları seyretmesinler diye çocuklarımızı çizgi film seyretmeye teşvik ediyoruz. Ancak bir çok şeyde olduğu gibi, bunda da iyisini ve kötüsünü ayırdetmeden. Çok masum görünen bir çok çizgi filmin aslında diğer bazı filmler gibi zararlı olabileceğini hiç düşünmeden.

Çizgi filmlerde de şiddet var. Hiç ihtimal vermesek bile, Tom ve Jerry'den tutun He-Man'e kadar onca çizgi film masumiyet ve komiklik perdesi arkasında şiddeti sergiliyor. Tom ve Jerry'i düşünelim. Tek bir bölümünde bile baştan sona kedinin fareyi öldürmeye çalıştığı, farenin de binbir kurnazlıkla onu altetmeye çalıştığı bu çizgi film çocuklara ne veriyor? Onlara şiddetin pek de eğlenceli bir şey olduğunu öğretmiyor mu? Kaldı ki Tom ve Jerry karakterleri o kadar şirin çizilmişler ve birbirlerine reva gördükleri zulümler o kadar komik ki. Kimsenin aklına bu yaratıkların habire anlamsız bir öldürme, cinayet ve katil çabası içinde olduğu gelmiyor. Batı'nın şiddet kültürünün doğrudan bir yansıması bu. Amerika'daki şehir caddelerinde yaşanan hayatın hayvanlar suretinde yeniden canlandırılması. Şiddete bile ancak savunma amacıyla ve Allah adına izin veren İslam'ın barış anlayışını alttan alta işgal eden görüntüler bunlar.

Şiddetten başka cinsellik de aslında önemli bir yer tutuyor çizgi filmlerde. Televizyonları açık-saçık filmleri yersiz ve uygun olmayan saatlerde gösterdiği için eleştiriyoruz. Doğrudur. Ancak çizgi filmlerin içinde ne olup bittiğini o kadar takip etmiyoruz. Onların masumiyetine baştan inandığımız için elbette. Özellikle sinema filmi olarak yapılan Anastasia, Notre Dame'ın Kamburu, Pocahontas, vs. gibi çizgi filmlerde ana konu artık aşk. Elbette bu aşkın iki tarafı var: Bir kadın ve bir erkek. Ne yazık ki Batı'nın aşk kavramı sadece cinsellik ile şekillendiği için, çizgi filmler bazen müstehcen filmleri aratmayacak sahneler içerebiliyor. Canlı karakterler olmadığı için yine görmezden geliyoruz. Ancak çocuklara sunulan bu örnekler onların büyüdükçe kafalarında şekillenecek hayat tarzının da belirleyicisi.

Çizgi filmlerin önemli bir kısmı biliyorsunuz hayvan karakterlerine dayalı. Kedi, fare, aslan, çakal, papağan, maymun, köpek, kaz, serçe, ördek, aklınıza hangi hayvan geliyorsa çizgi filmlerde görmek mümkün. Ama hayvanlar bildiğimiz hayvanlardan farklı: Çizgi filmlerdeki hayvanlar konuşabiliyorlar. Daha da ötesi, insanlar gibi hareket ediyorlar, onlar gibi kızıyor, gülüyor, ağlıyor, kavga ediyor, seviyor, her şeyi bizim gibi yapıyorlar. Bunda ne yanlış var demeyin. Çocukların zihinlerinde hayvan-insan ayrımını bulanıklaştıran görüntüler bunlar. Çocuk, insanlarla hayvanları ayırdedemez hale gelebilir. Bunun hayvanları gerçek manada anlamasına engel olacağı da açık. Batı düşüncesindeki evrim teorisinin çizgi filmlere bir yansıması bu. İnsan pekâlâ hayvan soyundan gelebilir demektir bu. Bu yüzden, verilen mesaj şu: Ha insan gibi hayvan, ha hayvan gibi insan.

Çizgi filmler üzerine sadece bizlerin değil, Batı ülkelerindeki bazı aile derneklerinin de tepkileri var. ABD'de bu dernekler bir kaç yıl önce çizgi film kavramını bu kadar önemli hale getiren Disney'in yaptığı Aslan Kral adlı çizgi filme karşı protestolar yaptılar. İddia ettikleri şey, bu çizgi filmin bir sahnesinde aslanın koşarken çıkardığı tozun havada üç harf oluşturacak şekilde çizilmesiydi: S, E, X. Elbette Disney bunu yalanladı, ama o sahneyi gösteren görüntülerde bu kelimeyi açıkça okumak mümkündü. Disney, çocukları seven ve aile kavramına önem veren şirin insanların toplandığı bir yer değil. Herhangi başka bir Batılı şirket gibi kâr amacıyla çalışan bir fabrika. Ve çalışanları arasında eşcinselleri tercih eden bir şirket. Aslan Kral filminin müziğinin bir eşcinsel şarkıcıya, Elton John'a ait olması bu yüzden garip değil.

Çizgi filmleri deşeledikçe çocukların bilinçaltına yönelmiş onlarca başka mesaj bulabilirsiniz. Benim en çok dikkatimi çeken mesajlardan biri çizgi filmlerdeki müslüman karakterler. Alaaddin çizgi filminde sadece Alaaddin değil, maymun da bir fes giyiyor. Eski zamanlarda yapılmış Temel Reis filmlerinin birinde konu Arabistan'da geçiyor. Ancak kötü adamların hepsi Arap kıyafetinde çizilmiş. Hatta bu Oryantalist çarpıtma Arap kıyafetini bile Hint kıyafetiyle karıştırmış. Olsun, önemli olan izleyen Batılı çocuklara aynen Hollywood filmlerinde olduğu gibi, kötü karakterlerin müslüman oldukları imajını aşılamak. Bu çocukların müslüman çocuklar, bizim çocuklarımız olması önemli değil. Bu kez bizimkilere aşağılık kompleksi enjekte ediliyor. Sürekli dövülen, çılgın davranışlı müslüman karakterlerini gören çocuklarımız, Batı'nın zalimâne gücüne karşı ellerinden hiç bir şey gelmeyeceği fikrine alışıyorlar. Seyrettiğim başka bir çizgi filmde de, tam tersi çok müsamahakar bir yahudi hahamı resmedilmişti. Propagandanın en güzel örnekleri bunlar. Ve her başarılı propagandada olduğu gibi, propaganda yapıldığı izlenimini vermeyecek masum çizgi karakterler aracılığıyla.

Bizlere çizgi film masumiyetinde bir dünyada yaşadığımızı televizyon, film, kitap, dergi ve her türlü kültür unsuruyla yutturmaya çalışan Batı'nın, çocuklarımıza da çizgi filmler aracılığıyla erişmesi mümkün. Bu yazdıklarımızın hiç biri çizgi filmlerin temelden çarpıtıcı ve artniyetli olduğu anlamına gelmiyor. Aynı çizgi filmler, ülkemizde yapılan Hay gibi bazı filmlerin de gösterdiği gibi çocuklarımıza iyi mesajlar da verebilir. Ancak burada sorumluluk bize düşüyor. Kendimizi kaptırdığımız haberler ve televizyon tiryakiliği hastalığından arada bir uyanıp, çocuklarımıza açtığımız pembe çizgi film dünyasındaki karanlıklara dikkat etmemiz gerekiyor.

Çocuklarımızın geleceği de bizim bugünümüz gibi Televoleleşmesin.




[/color][/b]

Konular