Zamanın Kıymetini Bilin!

[size=18px][color=olive]Prof. Dr. Mahmud Esad COŞAN
Zamanın Kıymetini Bilin!

Değerlendirmesini, kullanmasını bilene her zaman, her mevsim güzeldir, nitekim sevgili Peygamber efendimiz-sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem-bir hadis-i şerifinde buyurmuşlar ki: "Kış ne güzel bir mevsimdir: Gündüzleri kısadır, kul oruç tutar sevap kazanır; geceleri uzundur kul kalkar teheccüt namazı kılar, gece ibadeti yapar sevap kazanır." Buna mukabil o güzelim bahar günleri hakkında şairin biri de:
"Beni bu güzel havalar mahv etti.
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden
Tütüne böyle havada alıştım
Eve ekmek ve tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum...vs diyebiliyor.
Ben yaz mevsiminin bir çok kimse üzerinde maalesef böyle bir tesir maydana getirdiğini görüyorum.
Yaz aylarını İslam'ın ahkamına, Allah Teala'nın rızasına uygun geçiren kaç şuurlu müslüman var?! Genel olarak bizde millet yaz günlerinde öyle tembelleşir, pelteleşir ki sonbaharda kendisini zor toparlar. Okullar uzun yaz tatiline girince, çocuk öğrendiği dersleri, çalışmayı, öğrenci olduğunu unutur; iş hayatı gevşer, verim düşer, patron gün boyu dükkanı bir an evvel kapayıp yazlığına kapağı atmayı düşünmekle geçirir; memur yıllık iznini alır. Tüm sene biriktirdiği paralarla bilmem hangi sahil kentine veya dairesinin deniz kenarı kampına dinlenmeye gider, şehirler boşalır, plajlar karınca düğünü gibi kalabalıklaşır; edepsizler şehvet esiri, kadınlar teşhir, erkekler seyir hastası, çoçuklar haylaz; dini duygular unutulmuş, ahiret ve hesap korkusu kalkmış, ahlâk değerleri sıfırın altına düşmüş bir keyif ve zevk, iyş ü nûş devresi yaşanır; içkiler, kumarlar, daha bilmem ne günahlar... sonra yorgun, argın, mahmur, avare, isteksiz isteksiz geri dönülür. İnsanlar maddeten ve ma'nen yanmış, yüzler kararmış, kalpler katılaşmış, kafalar boş, yığınla hasret, nedamet, gaflet ve dalalet yürekler acısı bir mevsim sonu!..
İslâm'da bu mânâda bir tatil anlayışı var mı? Hâyır, asla yok. İki günü müsavî olan bile ziyandadır, nerede kaldı tepe takla gitmek! Müslüman zamanın kıymetini en iyi bilen, onu en verimli şekilde geçiren şuurlu ve dinamik kişidir.
Mümin, izin ve tatil günlerini, evvelce uğraşmağa imkân bulamadığı güzel işleri yapmağa fırsat sayar; ilim öğrenmek ve öğretmek, Kur'an'la, irşad ve tebliğe, emr-i mâruf/neyh-i münker yapmakla, malıyla, canıyla her türlü bilgi, beceri ve mûktesebatıyla dinine hizmet etmekle, mazlum ve müstaz'af müslüman kardeşlerine yardımcı olmak yolunda geçirir; sıla-i rahim yapar; akraba, dost ve arkadaşlarını ziyaret eyler, sevap kazanır, gönül alır...
İslâm aleminin böyle gaflet ve tembellikle su gibi vakit ve nakit israfına hiç tahammülü var mı!?
Ya rabbi, nerede o uyumamak için gözüne tuz süren, saçını tavandaki halkaya asan, sırtını dayayacak duvara çivi koyan, çenesinin altına çatal dayayıp geceler boyu ilimle, ibadetle iştiğal eden; çiğnemek zaman alıyor diye katı yiyecek yemeyip sadece çorba içen, yolda yürürken bile okumaya devam eden, tüm geceyi okuduğu bir ayetten 50 ahkâm çıkarmak için sabaha kadar tefekkürle geçiren, "rahat cennette, uyku kabirde" diye durmadan, dinlenmeden çalışan, Kudüs düşmandan alınıncaya kadar gülmemeye ahd eden... hassas, uyanık, enerjik, aktif, sebatlı, metanetli, heybetli eski has müslümanlar... nerede şu zamanın aciz, nâçiz, bilgisiz, ilgisiz, işsiz, güçsüz, idealsiz, şaşkın, avare, canlıcenaze, nefs esiri, şeytan maskarası zayıf müslümanlar... Müsadenizle onlara şöyle sesleneyim:
Be hey ahali! Allah emaneti, ecdad yadigârı İslâm ülkeleri elden gidiyor, müslümanlar imha ediliyor; kardeşlerin aç, hor, hakir, fakir, geri, mağdur, mazlum; düsmanların sinsi, şirret, organize, güçlü, küstah, gaddar, zâlim... merhametin, mürüvvetin yok mu, Allah'tan korkmuyor musun? Ehl-i küfre, ehl-i şirke, ehl-i dünyaya uymuş, nefis putuna hizmet etmekle; tatilde, keyfinde, zevkinde, mest ve mahmur vakit öldürmektesin.
Sana her an bin türlü ihsan ve ikramlar eden, o Esma-ı Hüsnâ sahibi, rahmeti çok, lütfu bol Rabbının yoluna ne zaman geleceksin? Fani hayatın boşluğunu, hiçliğini ne zaman anlayacaksın?
Hemen tevbe et, Hakk'a dön, hayır şeref kazan; artık yeter dünya zevki, bundan sonra da ahiret saadetini elde etmeğe çalış, çabala!
İslâm, Eylül 89
__________________[/color][/size]