Tanrılar

[size=18px][color=blue]Tanrılar

Menkıbe malum. Muhyiddini Arabi Hazretleri, bir sebepten Şam halkına kızmış olmalı ki ayağını sertçe yere vurarak “sizin taptığınız ayağımın altında” der. Halk, şaşkına döner. Büyük âlim, “sin şına kavuştuğunda ne dediğimi anlarsınız” buyurur. Hadise asırlarca nesilden nesle nakledilir. Nihayetinde Yavuz Sultan Selim Han, Şam’ı fethedince o vak’anın geçtiği yeri sorar “Muhyiddini Arabi hazretleri ayağını nereye vurmuştu?” . Yer mimlidir. Hemen gösterirler. “Kazın” buyurur, kazarlar bir küp altın çıkar.
Muhyiddini Arabi, kişinin tanrılaştırdığına işaret etmişti. Selim ve Şam buluşunca sır çözüldü.. Harfler buluşunca keramet tecelli etti.
Kiminin tanrısı para, kiminin şöhret, kiminin makam, kiminin kadın, kiminin kendisi, say sayabildiğin kadar. İslamiyet’te şirk, küfür sebebidir.
Şirk, yüce Allah’a ortak koşma...
Küfr dinden çıkma.
Şirk iki türlü, açık ve gizli. Açıkça kâfir olan, dinden çıkan bellidir. Gizli şirk sahibi, kendisi bile kendinden habersizdir. Şöhret, şehvet, servet, makam vs. vs... hep tanrılaştırılagelmiştir. Tanrılar sadece eski Yunan’ın şehvet esaslı bâtıl inancı değildir. Modern zamanlar, insanı mutlak inançtan uzaklaştırmak için eski Yunan’a taş çıkartırcasına tanrılar türetme yoluna gitmiştir. Ne yana dönseniz sahte tanrılarla karşılaşıyorsunuz. Hatta o bazen bir zenci futbolcu, bazen sarışın bir aktristir. Mâneviyat fukarası insan, sel üzerindeki dal parçası gibi yeni zamanlar tanrılarının tutsağı.
Mutlak tanrı/ilah, yüce Allah’tır. Buna rağmen cahilliye devri, kızların diri toprağa gömüldüğü o karanlık çağ bile bazen çağdaş çok tanrıcılıktan geride kalmakta. Nihayetinde adı üzerinde cehalet/cahiller zamanı. Modern zamanlar. Lüks, ihtişam, refah ve debdebe insandan kalbini sökercesine insanlığını alıp götürdü. İnsanı insanlığından etti. Çağdaş denilen dünya, insan mâneviyatını ateşe verip yerine tanrılar dikti. Kanaat, bereket, feragat, tevekkül, vahşi kapitalizmin dişlerine takıldı. Ateist de o dişlerde sözde dindar da. Şaşkın beşer, putunu kendi yapıp kendi tapmakta. Alabildiğine bir koşu/tûlu emel sürüp gitmekte. Bir sel ki tabiat selinden beter yıkıcı. İnsansa bir dal, o selde. Fakat heyhat ki bir şeyin farkında değil. Ne gün, insan, bu denli acınası hallere düşmüştü? Sapık Yunanda ve cahiliyye Arabında bile adalet, merhamet ve insanı insan yapan vasıflar herhalde böylesine yıkılmamış yok olmamış, yerlerde sürünmemişti.
“Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama/Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma”

Entellektüel Boyut
Rahim Er
[url]www.turkiyegazetesi.com.tr/[/url][/color][/size]

Konular