Islam anneleri 1 devami

BÜYÜK MÜJDENİN DUYURUSU
Hz. Veheb'in evinde evliliğin ikinci gecesinde bir hadise oldu. Allah bütün meleklere emretti. "MÜJDEYİ VERİN SEVGİLİMİ AMİNEYE İNTİKAL ETTİRDİM" buyurdu. Ve bütün melekler kainatın her noktasında (her noktasında derken aklınızda kısa tutmayın, bir yıldız bir güneş meselesi değil her atomun çekirdeği dahil) "MUHAMMED İNTİKAL ETTİ" diye bağırıyorlardı. Bütün alemler sevindi ve o andan itibaren Hz. Amine Hz. Abdullah'tan gelen acaib bir güzelliğe büründü. Evlendiğinin ikinci günü zuhur eden bu hadise üçüncü güne intikal ederken Hz. Veheb ve Hz. Berre kızlarındaki yepyeni çehreye baktılar, şaşırdılar. Çizgilerde Allah Resulünün güzelliği belirmeye başlamıştı
AŞKIN ZİRVESİNDE
Böyle bir motif içerisinde Hz. Âmine annemiz bir kadının kocasıyla anlaşmakta ve mutlu olmakta yaşadığı saadetin zirvesindeydi. Hiçbir kadın kocasını bu kadar sevemez, hiç bir erkek karısını bu kadar sevemez. Hiçbir kadın kocasına Hz. Âmine gibi aşık olamaz, hiç bir erkek de karısına Hz. Abdullah gibi aşık olamaz. Bu öyle bir İlahi cereyan çakışması idi ki, adeta hamurlaşıp tek insan oldular. Bu kadar şiddetli bir şefkat, bu kadar şiddetli bir aşk. Ama bu aşkın mimari çatısının altında bir Nur-u Muhammedi var ki, bu Nur-u Muhammedi başka bir sevginin motifine tahammül edemez.
EMANETİN TESLİMİ
Cenab-ı Hak evliliğin ikinci ayında, o en mükemmel, en zevkli zamanında Hz. Abdullah'ı kervanın başında ticaret için Şam'a seyahate çıkardı ve emanetini teslim aldı. Hz. Abdullah'ın vefatı Hz. Abdulmuttalip'e intikal ettiği zaman yıkıldı, perişan oldu. Bunu Hz. Âmine'ye nasıl söylerdi? Bu mutluluğun sonuna bir nokta konup her şey bitmişmiydi? Bu laf Hz. Âmine'ye nasıl söylenirdi?
Hz. Âmine bitmiş bir vaziyette, zor yürüyen bir halde geldi. "KÖTÜ BİR HABER Mİ VAR BABA" dedi. Hz. Abdulmuttalip alıştıra alıştıra söylerken Hz. Âmine "BENİM ALLAH'A NE KADAR SICAK OLDUĞU MU BİLSE HİÇ KORKMAZDI. BİR HAVADİS NE KADAR KÖTÜ OLURSA OLSUN BENİM ALLAH'A OLAN SICAKLIGIMI BİLSEYDİ KORKMADAN SÖYLERDİ" diye düşündü. Ama buna rağmen Hz. Abdullah'ın manaya intikalini öğrendiği zaman gönlünden büyük bir darbe yemiş oldu.
EN BÜYÜK HAYRIN GELİŞİ
Çünkü çok hassas bir insandı. Çok duygusal bir yapısı vardı. Ve hayatta kendisini anlayan, seven, delice aşık olduğu eşiyle evliliği sıradan bir evlilik değildi. Bir anda sanki aşkı yok olmuş, gönlü cendereler arasında eziliyormuş, etine asit dökülmüş gibi ızdırap duydu. Hz. Abdulmuttalip'i yaşlı haliyle daha fazla üzmemek için "NE YAPALIM BABA TAKDİR BÖYLEYMİŞ" dedi ama içinde müthiş bir yanardağ patlıyormuş gibiydi. Hemen o gece rüyasında "SAKIN.ÜZÜLME SEN KAİNAT A EN BÜYÜK HAYIRI GETİRİYORSUN" dediler.
Sanki Abdullah, kurban olmaktan bu gaye için kurtulmuştu. Bu insanlık tarihinin en yüce şahsiyetinin dünyaya gelmesi için Âmine ile evlenmek.
YAVRUYA İMAN VE AŞK
O sıralarda alemlerin nuru iki aylık bir vaziyette annenin rahmindeyken Regaip dediğimiz günde Muhammedin intikal ayına rastlıyordu. Efendimiz anne rahmine intikal eder etmez evvela Amine Annemizin gönlündeki hüznü çekti aldı. Çünkü var olacağı dünyaya itikal edeceği bir mekanın devamı o hüznün alınmasıyla mümkündü. O hüzünle bir hafta bile yaşayamazdı. Cenab-ı Hak'kın takdiri saniyesi sani¬yesine işliyordu. Ruhun gönderileceği zamandan bir hafta önce alıyor Hz. Abdullah'ı. Ki, ancak Fahr-i Kainatın ruhu geldikten sonra Hz. Amine'nin gönlündeki o hüznü çekti aldı. Sevday-i Muhammedi'yi ilk defa buraya aşıladı. Bu bakımdan ilk mümine Hz. Amine'dir. Çünkü karnındaki yavruya iman etti. Karnındaki yavruya aşık oldu. Allah onun yüzü suyu hürmetine hepimize Sevda-yı Muhammedi'yi nasip etsin.
Hz. Amine annemiz bu sır içerisinde bir taraftan beşeri sıfatıyla her an Hz. Abdullah'a övgüler döker ve onun hatırasına şiirsel niyazlar yaparak onun ruhunu serinletirken, bir taraftan da beşeriyetin en yücesini taşıma mes'uliyeti içerisindeydi. Gönlü bu iki çarpışmanın arasında kalmıştı. Gönüldeki aşkın silinmesi çok zordur. Bunu yalnız Hz. Amine başarmıştır. Yavrusuna olan muhabbeti dolayısıyla gönlün¬deki hüznü Sevday-ı Muhammedi ile yok etmiştir.
RÜYA SIRRI
Çünkü Hz. Amine annemizin beşeri bir nitelikten sıyrılması gerekiyordu. Karnında Allah'ın en kıymetli sevgilisini taşıyan ve onu maddeye yansıtarak Rasûlüllah’ı meydana getirecek bir laboratuar haline gelmişti. Onun için Hz. Amine’nin bir erkekle birlikteliğine imkan yoktu. Onun için Cenab-ı Hak, verdiği kaderle Hz. Abdullah'ı manaya aldı. Bundan da yarı bir incelik, zarif bir biyolojik nezaket vardır. Efendimizi taşıyan Amine annemizin artık beşer vasıflardan uzaklaştırılması olayıdır ki, ondan sonra da biliyorsunuz Amine annemiz kısa süren hayatının sonuna kadar bir nevi bakirelik, maddi ayrıcalık içerisinde yaşamıştır. Fahr-i Kainat Efendimiz anne rahmindeyken "SEN EVRENLERE BÜYÜK BİR HAYIR GETİRİYORSUN" şeklinde verilen mesajdan sonra hamileliğin altıncı ayında "SEN MUHAMMED'İ TAŞIYORSUN. KAİNATIN EN YÜCESİ SENDEN DOGACAK AMA BU RÜYALARIN SIRRINI KİMSEYE AÇMA" şeklinde bir mesaj geldi. Bütün bunlar Sevday-ı Muhammedi'nin Hz. Amine'ye intikali, Hz. Amine’nin de bu sevdayı taşıyarak onun kanındaki hikmetlerin desteğiyle moral dopingi almasına neden oluyordu. Çünkü insanın morali bozulduğu zaman yaktığı kan değişir. Allah'ın buna rızası olmadığı için Muhhammed kelimesini müjdeledi. Fahr-i Kainat Efendimizin yeryüzüne teşrifi nasıl bir olay?
NAZAR-I MUHAMMEDÎ
Efendimiz anne rahmine düştüğü gün melekler münadi oldular yani özel çağrı sistemlerine girdiler ve bütün kainata haber verdiler.. Kainatta maddede ve manada her şey bu anıbekliyordu. Nasıl olacak yeryüzüne teşrif? O gözler açılıp dünyayı gördüğü zaman dünyanın yapısı değişecek, Nazar-ı Muhammedi dünyaya değdiği an dünyanın yapısı değişecek.
GÜNEŞİN KALBİ
Fahr-i Kainat Efendimiz yeryüzüne teşrif edeceği zaman güneşin kalbi durmak üzereydi. O anı yaşayabilmek, o ana erişebilmek için ya ömrüm yetmezse diye büyük bir heyecan içindeydi. Ya bu ışıklardan rahatsız olursa, yahut istediği sıcaklığı veremezsem diye müthiş bir telaş içindeydi. Bu, maddenin en basit misalidir. Allah ondan razı olsun Süleyman Çelebi'nin çok güzel nefis bir şekilde anlattığı gibi bütün hazırlıklar Fahr-i Kainat Efendimizin yeryüzüne teşri¬fini sembolize edecek, evrendeki büyük ihtişam düğününü haber verecek şekilde hazırlanmıştı.
Artık Hz. Amine'nin evinin, muhitinin etrafında bütün manevi cereyanlar hazırlanmıştı. Atmosferin en seçkin molekülleri oraya gönderilmişti. Fahr-i Kainata anne seçilirken nasıl büyük bir yarışma olduysa, onun soluyacağı moleküller arasında da büyük bir yarışma vardı. Fahr-i Kainatın ciğerine girecek o moleküller ne kutsal bir moleküldü ki, onun maddesel hayatında vazife görecekti.
Bu kadar ince çizgilerle hazırlanmış bir haldeyken Hz. Amine'yi bir an manevi çizgiye aldılar mekanını zaptettiler. Çünkü Fahr-i Kainat alemlere teşrif ediyordu. Ruh aleminden madde görüntüsüyle alemlere teşrif ediyordu. Bütün alemlerde ne varsa her şey donmuş, beklenen hadisenin muhteşem görkemli sırrını seyretmeye hazırlanıyordu. O nasıl gelecek? Nasıl oksijen alacak? Güneş ona nasıl vuracak? O ne yapacak?
KUTLU AN
Efendimiz, Hz. Amine'nin lisanıyla LAİLAHE İLLALLAH diyerek nur saçtı. İlk doğduğu anda birinci sırrı . ALLAH demek, ikinci sırrı da ÜMMETİM NEREDE demek oldu. Çok müthiş bir olay bu. Allah emretti bütün ümmetini gösterdi. İşte o anda manevi aleme alınmasının sebebi o. Amine annemiz: "BİR ANDA NURLARIN İÇERİSİNDE KENDİME GELDİGİM ZAMAN YALNIZ PARMAĞIYLA ALLAH DEDİĞİNİ GÖSTERDİLER AMA BİR AN KENDİMİ KAYBETTİM" diye anlatıyor. İşte o anda bütün ümmetiyle karşılaştırdılar. Bunu bütün doğudaki ve batıdaki inananların tanıştırılması şeklinde anlatırlar ama gelecekteki ümmetinin tümüyle tanıştırılmıştır.
O, manevi bloka alındığında zaman düzlemini, mekan düzlemini atlamıştır. Ona sevdayla bağlanan herkese, Efendimiz lütfetmiş, kerem etmiş nazar etmiştir. O motif itibariyla gözünü dünyaya açtığı zaman kendisine ileride manen bağlanacak, aşkla bağlanacak bütün ümmetini seyretmeden çocukluğa dönmemiştir. İnşaallah bizler de kıyısından, köşesinden o sevgiden zerre almışızdır.
İSMİ MUHAMMEDDİR
Efendimiz yeryüzüne teşrif ettikleri zaman Hz. Abdulmuttalip'in önüne isim koyması için götürüldü. Hz. Amine usulca, kimse duymadan ismi MUHAMMED'DİR, dedi. Hz. Abdulmuttalip de bunun ismi MUHAMMED'DİR dedi. Herkes şaşırdı. O zamana kadar Arabistan'da duyulmamış bir isimdi. Ve o zaman arıladı ki, Hz. Amine çok esrarengiz bir mesajla ismi aldı. Yavrusunu karnında nasıl taşıdıysa, üç ay da isiminin gizliliğini yüreğinde taşıdı.
GÖNLE YANSIMA
Bu tablo içerisinde artık Amine normal beşeri vasıfların biraz dışına sıçramış oldu. Bir veli kelimesi kullanmak lazım gelirse, artık tam bir velayetin, mucizenin temsilcisi oldu. Artık Hz. Amine’nin yapacağı işler, ondan zuhur edecek kelimeler normal düzeyden, beşeri sıfatlardan çıktı. Çünkü Fahr-i Kainat Efendimizin nazarlarında eridi. Doğan çocuğun o manevi perdenin altından madde dünyasına getirildiği zaman onu ilk sezen, onu çok yakın bir muhabbetle yakalayabilen sırra sahipti. Ceryan-ı Muhammedi bu kez tamamen Hz. Amine'nin gönlüne yansımış oldu. Bunu nasıl anlıyoruz?
HASRETE RIZA
Bakın, bir anne düşünün ki, yavrusu karnında iki aylıkken sevdalısı bu dünyadan ayrılmış. Bütün gücünü -toplamış yavrusunu doğurmuş ama aynı yıl Cenab-ı Hak'kın bir cilvesi Mekke'de aşın sıcak çıkmış. Bundan kurtulması için Mekke'yi terketmesi lazım. Buna Hz. Amine'nin yüreği nasıl dayanır? Hz. Abdullah'ı kaybetmekten yüreği paramparça olmuş. Hasretle beklediği yavrusu gelmiş ama şimdi de Allah diyor ki, "BU İKLİM UYGUN DEGİLDİR, BURADA OLMAZ. VER BAKALIM YAVRUNU BİR SÜT ANNEYE" Bir an tereddüt etmedi. Yavrusunu Hz. Halime'ye teslim ettikten sonra iki yıl hasret duydu. Yepyeni bir aşkla yepyeni bir niyaza büründüğü halde iki yıl hasretle yaşadı. Size daha enteresanını söyleyeyim. İki yıl sonra Hz. Halime, Hz. Abdulmuttalip'e gelip: ACAİP BİR ŞEYLER OLUYOR, YÜRÜRKEN TEPESİNDE BİR BULUT GEZİYOR. BEN KORKUYORUM. BU BENİM KALDIRAMAYACAĞIM BİR YÜK" dediğinde, Hz. Abdulmuttalip, Hz. Amine'ye gelip: "MÜJDELER OLSUN, DAVULLAR ÇALSIN İŞTE YA VRUNA KAVUŞTUN" dedi. Bunun üzerine Hz. Amine annemiz "HAYIR. EGER ONUN SAĞLlĞI İÇİN GEREKLİYSE İKİ SENE DEGİL İKİYÜZ SENE HASRET ÇEKMEYE RAZIYIM. ÇÜNKÜ O ALEMLERİN SIRRINI TAŞIMAKTADIR. ANALIK HASRETİ FEDA OLSUN. BENİM GÖNLÜM PARÇA PARÇA OLSUN AMA MUHAMMEDİMİN ÜSTÜNE BİR TEK GÖLGE DÜŞMESİN" diye cevap verdi
ÇOCUĞA ZARAR
Böyle müthiş bir teslimiyetle Allah'a teslim olabilmek ancak Nazar-ı Muhammedi ile büyük bir velayet makamına intikalle mümkün olunur. Yani hiç bir annenin, hele Hz. Amine gibi şair ruhlu bir annenin, gönlü pınar gibi devamlı surette akan bir annenin böyle yakıcı bir hasrete dayanması düşünülemez. Hz. Halime "ACABA BU GÖRÜNTÜLER SİHİR ZANNEDİLİR DE ÇOCUGA BİR ZARAR GELİR Mİ" diye sorduğunda Hz. Amine annemiz "KORKMA ONLARIN HEPSİ SİHİR DEGİL RAHMETTİR. SENİN GÖRDÜGÜN ŞEYLER CİN DE ŞEYTAN DA OLAMAZ. ANCAK MELEK¬LERİN HİMA YESİ OLUR dedi.
Hz. Amine bu hasretin akıl almaz dayanılmaz sıkıntılarına, gönlünde yanan Muhammedi ateşle dayanmayı başardı. Hz. Amine annemiz "SEVDA ODUR Kİ UGRUNA HER şEYİ FEDA EDECEKSİNİZ" diyor. Çünkü o eşini feda etmiş, annelik hasretini feda etmiş, çocuğunu görmeyi feda etmiş. Bunları hep Sevday-ı Muhammedi uğruna yapmış. Tek o yaşasın, tek o ışık yansın diye.
AŞKA DAİR SÖZLER
Aşka dair söylenen sözlerin pek çokları Hz. Amine'nin şiirlerinden gelmiştir. Mesela Türkçeye bile intikal eden "TEK .ŞEN MUTLU OL DA BEN YANAYIM" gibi sözler. Hz. Amine'nin şiirlerinden gelmiştir. "SEN SAGLIKLI OL DA BEN HASRETİMDEN YANAYIM YA MUHAMMED" diyor. Hz. Amine'nin Sevday-ı Muhammedinin ışığı altında sürdürdüğü hüzün dolu hayatına, bu kadar üzüntü altında ezilmesine Cenab-ı Hak daha fazla dayanamadı ve emanetini aldı.
DÜNYANIN DEGİŞİMİ
Hz. Amine Medine'ye akrabalarının yanına gitti. Yolda geri dönerken dünyasını değiştirdi. O zamanlar Efendimizi sadece Abdulmuttalip biliyordu. O dönemde yaşayan bazı kahinleşmiş şairler de bunu müjdeliyordu. O dönemde Hz. Amine annemiz muhteşem bir şiir söyledi. Bu şiir çok meşhurdur.
Her doğan ölecek, her yeni eskiyecek
Her açan çiçek solacak, bütün zahirde
Var olan şeylerin hepsi Allah'a dönecek
Ben de öleceğim ama ben ebediyen kalacağım
Çünkü Kainatın gözlerini açacak nur'u
Doğurmak şerefeni verdi Allah bana
İnanınız ki insanların yaşaması, insanların Allah'a gidebilmesi için açılan bu caddenin tek sahibi Muhammed'dir. Benim namında ebedileşecektir . Yoksa bir varlık olarak ben de diğer varlıklar gibi ecele muhkumum diye sözlerini bitirdi. Bu şiirin hemen arkasından dudağındaki son kelime "BEN MUHAMMEDİ BIRAKTIM" anlamına gelen MUHAMMED kelimesi oldu. Amine annemizin dudaklarındaki son kelime Kelime-i şahadetin çok müthiş bir yansımasıdır.
Allah kimi isterse onunladır. Hz. Amine'ye büyük bir ziyafet vermiştir. Fahr-i Kainat Efendimize anne olma şerefine ermiştir. Onun dudağını MUHAMMED kelimesiyle kapatırken, cennetteki ebedi noktadaki en güzel zirveye götürme sırrı ile kapatmıştır.
Her yetim yeryüzüne ışık saçmak üzere o çetin yolculuğu tek başına yapmıştır. Mekke'ye dönünce Sırr-ı İlahi onu himayesine almış anne ve babadan tecrit edilmiştir. Allah "SEVGİLİMİ BEN KENDİM YETİŞTİRECEGİM" demiştir. O sevgi Fahr-i Kainatı Abdulmuttalip'e, Ebu Talip'e himaye ettirmiştir
Cenabı Allah, Hz. Muhammedi ileride cihanşümul bir aileye reis olması için, ailesinden koparıp terbiyesini bizzat ürerine almak istemiştir. Kur'an-ı Kerim bunu: "O, bir yetim olduğunu bilip, seni barındırmadı mı?" (Duha Suresi, 6) şeklinde ifade eder. Hz. Peygamber de "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti." diye buyurarak aynı gerçeği dile getirir.
Hz. Amine annemizi anlarken bir şeyi daha anlayacağız ki . biz Efendimiz hakkında yarım yamalak bir şeyler biliyoruz. Efendimiz hakkında yarım yamalak bir sevgiye sahibiz. Onu anlamakta acz içindeyiz.
ALEMLERE TANITIM
Hz. Amine gördü ki, Fahr-i Kainat daha doğduğu gün bütün alemlere tanıtıldı. Bütün maddi manevi varlıklara ışık tuttuğunu seyretti. Çünkü Efendimizin ilk yirmidört saatinin içerisinde intikal etmediği evren zerresi yoktu. Bir başka miraç yaşadı. Efendimiz manadan gelip madde miracı yaşadı. Bu çok müthiş bir olaydı Hz. Amine annemiz bu olayın içerisinde bulundu.
Hz. Amine annemiz gönlündeki hüzünler, yorgunluklar, tahammül edilmez dünya hadiselerinin karşısında yavrusunun sırrıyla bizlere bir mesaj bıraktı. Hayatta neyle karşılaşırsanız karş1laşın, ne kadar zorda olursanız olun hiç bir şey Hz. Amine'nin hüznünü temsil edemez. "BÖYLE BİR HÜZNE RAÇ$MEN BEN BİR NOKTA OLSUN CENAB-I HAK'TAN GAFİL KALMADIM. ALLAH BANA BİR ŞAİR GÖNLÜ VERDİĞİ İÇİN ÇOK MUTLUYUM. ÇOK İNCE GERGEFTE İŞLENMİŞ BENİM GÖNLÜM. BU GÖNLÜLLE FAHR-İ KAİNAT HATIRI İÇİN HER ŞEYE GÜZEL BAKMASINI BİLİRİM. EGER SİZ HAKİKATEN BENİM NAZLI YAVRUMU ANLAMAK İSTİYORSANIZ ONUN SEVDASI GÖNLÜNÜZDEYKEN HİÇ BİR ŞEYE ELEM DUYMAYIN, HÜZÜN DUYMAYIN. BİLİNİZ Kİ FAHR-İ KAİNAT VAR, MUHAMMED VAR. HİÇ BİR ŞEYE HÜZÜN,. YOK. VARSIN KAFİRLER PATLASIN, ÇATLASIN, MÜSLÜMANLARLA ALAY ETMEYE KALKSIN . VARSIN İSLAMİYET YAŞAMAZ BİZ ONU DÜNYANIN HER TARAFINDA BOĞARIZ DİYE NARALAR ATSIN, AĞZINDAN KÖPÜKLER SAÇSIN. AMA HZ. MUHAMMED'İ UNUTMAYIN. HİÇ BİR ŞEY FAHR-İ KAİNATIN SIRRINI YENEMEZ O SIR MUTLAKA VAR OLACAKTIR, O IŞIK MUTLAKA YANACAKTIR VE ALEMLERİ AYDINLATMA YA DEVAM EDECEKTİR. EGER SİZ GÖNLÜNÜZDE FAHR-İ KAİNA T SIRRINI BULABİLİRSENİZ İŞTE O ZAMAN GÖNLÜNÜZÜN MEKKESİNİ FETHEDERSİNİZ PUTLARI YIKARSINIZ. BAŞKALARININ HAZİN HALİNE BAKARAK SİZE ŞER VERECEKLERİNDEN KORKMAYIN. BUNLARIN HEPSİ GÖLGEDİR. FAHR-İ KAİNAT GÖNÜLLERDE YAŞADIGI MÜDDETÇE HİÇ KİMSE BU SALTANAT-I İLAHİYE GÖLGE DÜŞÜREMEZ." demek istemektedir.
Hamd-ü senalar olsun ki İstanbulumuz Fahr-i Kainat Efendimizin meth-ü senası dolayısıyla çok özel bir mevkiye sahip olmuş ve yine Efendimizin bir özel sırrı bu memlekette İslam annelerinin anılmasına fırsat vermiştir. Ne ben konuşmacı olarak, ne de sizler dinleyici olarak nede kendimizi bir iş yapıyoruz sanmayız. Allah müsaade etmiştir.
Allah Hz. Amine'ye cennette öyle bir makam, mana aleminde öyle bir mevki vermiş ki bizim konuşmamız boş. Allah mü'minleri sevdiği anda onları tanıtıyor, Allah mü'minleri sevdiği an bu ışıktan nasiplendiriyor.
En hüzünlü zamanlarınızda Hz. Amine annemizin sırrını gönüllerinizde yaşatın. Bu şehr-i İstanbul'u Allah'ın izniyle . Fahr-i Kainatın o güzel nazarlarıyla seyrettiği İstanbul haline getirin. Bu gönüllerdeki coşkuya bağlıdır. Bu coşkuyu Allah, bu milletten almasın. Bu coşkuyu bu gönüllerden almak isteyenleri Allah kahretsin.
Hz. Amine annemizin ruhuna EL- FATİHA

Konular