Yılbaşı kutlamaları ve hicri yıl

Yılbaşı kutlamaları ve Hicri yıl
(Radyo sohbetinden alınarak yazdım ve sizinle paylaşmak istedim)
Bir takım insanlar; yılbaşını özellikle Hıristiyan âdeti zannediyor, bir Müslümanlığa muhalif bir hal gibi, algılayıp dua edilmesini bile caiz değildir diyorlar. Ama o insanlar bir resmi yazı yazarken bu günden itibaren 2009 tarihi atacaklar, yani onların tanımaması hiçbir şey değiştirmiyor ki, öyleyse bunun doğru olup olmadığını tartışalım.Yılbaşı, 31 Aralık, Hıristiyan adetimidir; put perest adeti midir. Putperest âdetidir. İkisi arasında ne fark var diyebilecek cahilleri hissede biliyorum. Hâlbuki Müslümanlar, Ehli kitabı tutmak mecburiyetindedir. Delil mi arıyorsunuz bu sözüme, sureyi Rumu okuyun. Putperest İranlılarla, hırıstiyan Bizanslıların savaşı hakkında Allahın hükmünü okuyun ve Müslümanlara ne emredildiğini öğrenin. Bu kadar yeter.
Yılbaşının şöyle böyle olması, ne yazık ki insanlarımız dini inançlarıyla, itikatlarıyla ve tabi bu itikadın getirdiği amellerle, adetleri birbirinin içine sokmuşlar. Adetler dini kaidelerin önüne geçmiş, dini kaide haline dönüşmüş, ama bunun yanı sıra, dinin asli unsurları, itikadi olarak kaybolmuş farkında değiller.
Allahın yeryüzünde halife kıldığı, insana verdiği dini, başka kurumlara biz vermezsek doğru kullanırsak, o zaman takvimin dini olmaz. Hicri takvim Müslümanlık gereğidir, miladi takvim Müslümanlık gereği değildir, lakırdısı olmaz. Çünkü bir dinin gayesi; o dini tebliğ eden peygamberin hayatı boyunca tebliğ ettiklerinden konuşulur.
Peki, efendimizin bütün risaletinin 23 senesi boyunca Hz. Ebu Bekirin, hilafeti boyunca ve Hz. Ömer’in hilafetinin bir müddeti boyunca yani hicri onyedinci seneye gelinceye kadar, takvim kullanılmıyordu, hicri takvim kullanılmıyordu, eğer bu dini bir vecibe olsaydı Hz. Resurullah yapardı. Takvim kullanmak bir tarih mukayesesinden ibarettir. O zaman Araplar; önemli hadiselerin geçtiği yıllara; o önemli hadisenin ismini vererek onu ufak nirengiler yani ufak noktalar halinde tutarlardı, fil yılı, fil yılından iki sene önce, fil yılından sekiz sene sonra gibi tarihler kullanırlardı. Hani bizim Anadoluda, büyük nineleriz; kiraz zamanı doğdun oğlum derler ya kiraz zamanı dediğin üç ay sürüyor hangisi. Resurullah efendimiz zamanında asrı sadette önemli hadiseler yıl ismi olur ve bul yıl isminin evveli ahiri konuşulur.
Yemen valisi Hz. Ömer’e bir mektup yazıyor, Hz. Ömer bir cevap verdi. Çok kısa bir zaman sonra; bir yazışma daha icap etti, o zamanın şartlarında; hangi mektup önce geldi hangi mektup sonra geldi, emirlerde bir karışıklık oldu, Hz. Ömer devlet reisi sıfatıyla yemendeki valiye emir veriyor ama karışıklık oluyor, yemen valisi; hangi mektup önce gönderildiğini belirlemek için bir tarih belirlemesini teklif ediyor. Bu teklifin kabul görmesi üzerine; Allahın ‘müşavere ediniz ‘ emri gereğince, Hz. Ömer efendimiz bir müşavere heyeti kurmuş; Hz. Ali efendimizin önerisi teklifi ile hicret başlangıç kabul edilmiş. Ancak, hicretin olduğu yıl birinci yıl kabul edilmiştir. Hicretin olduğu gün birinci gün değildir. Bu günümüzde bunu bilmiyorlar. Onun için Muharrem ayı geldiği zaman; yılbaşı geldi ve hicret oldu zannediyorlar, Hicri yılbaşı geldi doğru, ama hicret olmadı. Hicret Muharrem, Muharremden sonra safer ayı, Safer ayının yirmi altıcı gecesi, yatsı vaktinden sonra başladı.
Yılbaşı gelince İsa’nın a.s. doğumu zannediyorlar, yanlıştır Hz. İsanın doğumu muhtelif hırıstiyan mezhepleri tarafından; 26 Aralık la 7 Mart arasında muhtelif tarihlerdir, bunların hiç birisinde 31 Aralık yoktur. Yılbaşının Hıristiyanlıktan ziyade putperestlikle alakası vardır, eski Anadolu diniyle alakası vardır, Avrupa’da yapılan kızaklı ren geyikli Noel babanın bir İskandinav putperest destanla alakası vardır, onunda Hıristiyanlıkla alakası yoktur. Güney yarım küreyede yılbaşı geliyor, güney yarım küredeki insanlarda en sıcak günleri yaşıyorlar kürklü karlı kızaklı Noel babayla ne alakası var. Hıristiyan dünyası sadece avrupadan ibaret değil.
Ashabı kehf hakkında; hem kendi toplam kişileri için münakaşa edersiniz diyor, hemde ne kadar kaldılar diye aranızda münakaşa edersiniz. Siz belli bir rakam söylersiniz siz isterseniz onun üstüne on ilave edin dokuz ilave edin. İlave edin isterseniz diyor. Bu ayeti lütfen dinleyenlerimiz bulsunlar. Sureyi kehf de ayeti bulsunlar ve bir hesap yapsınlar miladi yıl 365 gündür 4 senede bir 366 olur. Kameri yıl 355 gündür, 355 le 365 in artı dört senede bir artı birin hesabını yapsınlar, oradaki dokuz artırmayı bir anlasınlar. Cenabi Allah indinde, güneş yılımı kullandın ay yılımı kullandın bunlar önemli şeyler değildir. Ancak papağan gibi bilgi tekrarı ilim değildir, kime sorsanız Resurullah efendimiz 63 yaşında dünyadan ayrılmıştır der hesap etsinler bakalım 63 mü değilmi. 63 kameri yıldır, biz bu gün kameri yılmı kullanıyoruz, sana kaç yaşındasın diye sordukları zaman kameri yıl cevabı mı veriyorsun. Güneş yılı, ay yılı biz şimdi ay yılı mı kullanıyoruz güneş yılı mı kullanıyoruz. Yaşımızı söylediğimiz zamanda güneş yılı söylüyoruz. Resurullah efendimizin yaşına 63 güneş yılı diyoruz, öyle değil.63 ay yılı yaşamıştır. 63 ay yılı 62 güneş yılı eder. Bu kadar cehaletle işimiz çok zor. Allah hepimizi cehaletten muhafaza buyursun.
Yılbaşında insanların çılgınlıklarına gelince bu bir putperest âdetidir, eski Anadolu dininde; aybaşı, gün başı, hafta başı yılbaşı merasimleri olurdu. Bir şeyin başlangıcına nasıl bir hava ile girersen, o şey öyle devam eder, diye bir batıl inanç, yani güne gülerek girersen gülerek gider, haftaya mesela ders çalışarak girersen hep ders çalışırsın. Bu aya para sayarak girersen hep para sayarsın, gibi hep nefsanî şeyler, işte yılada neşeli, muhabbetli, sevgili girersen, o yıl hep öyle devam eder diye insanlar kendi nefsanî arzu ve isteklerini, yiyip içmek her türlü şey serbest her türlü fuhşiyat her türlü nefsaniyat serbest bütün sene öyle devam etsin istiyorlar; peki bakıyoruz öyle devam ediyor mu yok etmiyor. Niye yapıyorlar bu yanlışlığı, nefsinin peşine düşen insan böyle yanlışlık yapmaya mahkûmdur da ondan. Tepki göteriyorsunda ne oluyor, sen buna tepki göstereceğim diye onlara kızıp, kendini üstün tutmak gibi bir şeytanlık yapacağına, onlara doğrusunu öğretsene, 99 u 2000 e bağlayan yılbaşı gecesi ben bir vesileyle hicazdaydım ve o akşamda Arafat mevkiin de umre zamanı Arafat mevkiin de öyle bütün aileler çoluklar çocuklar falan, mangallar falan piknik yaptık, yatsı namazından sora, Arafat müzdelife arasında bir yabancı misafir hanım; Onuda buyur etmiştik, dedi ki; Ankara, İstanbul Türkiyeyi sayıyor şöyle fuhşiyat oluyor böyle fuhşiyat oluyor, biz çok şükür buradayız. Benim tepem attı, ne yaşına ne kadınlığına saygım kalmadan, kendisine fena halde söylendim, keşke sen su anda o meyhanede olsaydın da; bu lafı söylemeseydin. Çünkü emin olun Allah indinde o anda o lafı söylemekten meyhanede olmak daha iyidir. Ben ondan hayırlıyım demek şeytan lafıdır. Onlar meyhanede ben hicazdayım diyor, hicazda olma ikramını kendinden zannediyor, bunu Rabbimize şükür ederek Ya Rabbi sana na mütanai şükürler olsun bizi burada kabul ettin, diyerek teşekkürünü fazlalaştırsa ve ya Rabbi öteki kullarını da o halden kurtarı ver diye dua etse, o zaman evliya olup elini ayağını öperim. O evliyadır o zaman, ama öyle yapmıyor, onlar meyhanedeler ben arafattayım diyor, evet arafattasın ama şeytanda arafatta geliyor ne haber, anlatabildim mi dolayısıle kınamak yerine, öğretmek daha güzeldir, cahilin dindarı, dindar olmayanı olmaz cahil cahildir. Zaten cahilden dindar olmaz. Olsa olsa dini dar olur. Allah onları cahillikten kurtarmaya bizi muvaffak kılsın, çünkü okadar önemli ki; Cenabı Allah öyle buyuruyor, bir kulun gönlünü yapmak kâinatın gönlünü yapmak gibidir diyor. Onun için kınamak, bir kötülüğe mani olamamak lığın getirdiği kendini tatminden öteye geçmez. Marifet o kötülüğe mani olmaktır. Onun için o azgın nefsanî eğlencelerde bulunanlara, sadece acırız. O kadar.
Ö.Tuğrul İNANÇER Hoca efendinin sohbetinden, Ramazan KALAYCI (tevhit06) tarafından derlenmiştir.