Tevbe-i Nasûh, 16 Muharrem 1431 (01.01.2010)

Tevbe-i Nasûh, 16 Muharrem 1431 (01.01.2010)
[size=2][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt][size=10pt]
استعيذ بالله : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا
قال رسول الله {صلعم} : يا ايها الناس توبوا الي الله واستغفروه فانى اتوب فى اليوم مأة مرة[/size][/size][/size][/size][/size][/size][/size][/size][/size][/size]

Muhterem Mü’minler
Hutbemiz TEVBE-İ NASÛH hakkındadır.

Ehl-i Sünnet akidesine göre hayır ve şer, her fiilin yaratıcısı Cenab-ı Hak’tır ancak kulun da bir irade-i cüz’iyyesi vardır. Kul bu iradesini daima Allah’ın razı olduğu fiillerde kullanmakla mükelleftir. Ancak insanda mevcut olan nefis ve onu şaşırtan şeytan sebebiyle insanoğlu, bu irade-i cüz’iyyesini, Allah’ın razı olmadığı hususlarda kullanabilmekte ve bu sebeple de günahlara düçar olabilmektedir. İşte bu halin telafisi için Cenab-ı Hak, biz kullarına tevbe nimetini bahşetmiş, tevbe edildiği zaman kabul edeceğini müjdelemiştir. Bu sebeple günahlardan dolayı Cenab-ı Hakk’ın rahmetinden ümit kesilmemesi ve tevbeye yönelinmesi lazımdır.

Nur Suresi’nin, 31. ayet-i kerimesinde meâlen şöyle buyruluyor : ”Hepiniz Allah’a tevbe edin ey mü’minler. Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ey insanlar Allah’a tevbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tevbe ederim” buyurarak biz ümmetlerine numune olmuşlardır.


Muhterem Mü’minler,
İşte samimiyetle yapılan kararlı tevbe, Kur’ân-ı Kerim’de Tevbe-i Nasuh tabiriyle ifade edilmektedir. Tahrim Suresi’nin 8. ayet-i kerimesi’nde şöyle buyruluyor: “Ey iman edenler! Samimiyetle ve kararlılık içinde Allah'a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altların¬dan ırmaklar akan cennetlerine koyar.
Muaz İbn-i
Elmalılı, Tahrim Suresi, 8. ayet-i kerime’nin tefsiri
Cebel (r.a.) Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e “Ya Rasulellah, Tevbe-i Nasuh nasıl olur” diye süal etmişler, Rasül-i Ekrem Efendimiz de şöyle cevap vermişlerdir: “Kul yapmış olduğu günaha öyle pişman olmalı ve öyle özür dilemelidir ki, süt nasıl memeye geri dönmezse o da, o günaha bir daha dönmemelidir.”

Hulasa olarak, insan nefsine uyup günah işleyebilir. Ancak Cenab-ı Hak, tevbe imkanını bahşetmiştir ve tevbelerin kabulü hususunda çok merhametlidir. Mü’min bir kula yakışan, hiçbir günahı hoş görmeyip, bundan dolayı pişman olmak, ne zaman fırsatını bulursa, vakit kaybetmeden Rabbine yönelmek ve tevbe edip af dilemektir. Tevbesinden sonra da bir daha o günaha dönmemeye gayret göstermektir.

Konular