Göbeği Açık, Başı Kapalı Kız(lar)a Dair Bir İrdeleme

[b]A.Hakan, Hürriyet'teki köşesinde dünyayı kurtarmaya soyunmuş ağabeylerine seslenerek biraz da; başı örtülü fakat göbeği açık şekilde Alişan konseri izleyerek gündeme gelen kızın-kızların durumuyla ilgilenmelerini, varsa bir çözüm önermelerini istedi. Aradan geçen bunca zaman zarfında sadece Fehmi Koru olaya değinerek köşesinden 'keşke bu insanların yazdığı romanlar olsa da hangi duygularla böyle davrandıklarını bilebilsek!' türünden dilekte bulunmakla yetindi. Bunun dışında sorunu çözmeye, açılım getirmeye kimse yanaşmadı. Bunca sosyolog ve psikolog ve dahi siyaset bilimci varken işi benim gibi, bu konuda tedrisat görmemiş bir amatöre bırakmamalıydılar.

Olay sadece konseri dinleyen ve iki arada bir derede kalmış kızla sınırlı mı? Daha doğrusu erkek cephesinde durum daha mı berrak? Onlar açacak bir yerleri olmadığından mı yoksa buna hiç niyetleri olmadığından mı konu dışıdırlar?

Çocukluk ve gençliğimin yaşıtlarımla beraber bir azınlık psikolojisiyle geçtiğini çok iyi hatırlıyorum. Yetişen neslin aksine bizim kuşak bir azınlık gibi, istenenin tersi istikamette yol aldı. Geleneksel olarak müslüman ebeveynin evlatları kendi ailelerini bile yeterli görmeyip aile yuvalarında dahi mağdur hissettiler. Bununla ilgili çok sayıda çatışma ve zıtlaşma olayını anlatacaklar bulunabilir araştırıldığında. İşte böyle bir dönemde, aykırı neslin belki en büyük beklentisi gelecek kuşağı kurtarmak, bir müddet sonra azınlıktan kurtulup çoğunluğa sahip olmaktı. Çünkü çağdaş diye tarif edilen insanlar modern eğilimler sonucu üremiyorlardı. Bu taraf ise hem nüfus artışı, hem de arayış içinde olan modern yaşamcılardan kazandığı yeni üyelerle hızlı bir şekilde büyüyordu. Nitekim aradan bir 40 yıl geçmeden azınlık psikolojisi hemen hemen kayboldu. Bu arada ebebeynini geleneksel islam gördüğünden küçümseyen, onların yarım başörtülerine hatta takım elbiselerine burun kıvırarak sakal bırakıp şalvarla gezenler şimdi aile babası olmuşlardı. İş bu noktada kopmuş sayılabilirdi. Çünkü toplumda İslam hızla yükseliyor, üniversitelerde başörtülü kızların sayısı çığ gibi artıyordu. Bir de bunların çocukları topluma karıştığında diğerlerinin hiç şansı yoktu. Resmi tam olarak böyle oturtabilirsiniz.

Fakat bir noktada işler değişmeye başladı. Kendilerinden daha radikal ve bilinçli olması beklenen ikinci kuşakta bir şeyler oluyordu. Bunun tam olarak farkına yakınlarda katıldığım bir düğün merasiminde karşılaştığım manzarayla vardım. Kendisi gibi sakal bırakıp şalvarla dolaşmadığımız için bizim Müslümanlığımızı beğenmeyen 30 yıl öncesinin genci; şimdinin ebebeyni olarak yetişkin kızlarıyla tören alanındaydılar. Gelinle tokalaşmamak, böylece gereksiz izahat ve kırgınlığa muhatap olmamak için tabii bir ortam beklerken şimdi çok üst düzey bürokrat olan bu babanın mütevazi fakat başı açık giyinmiş kızı benim hemen önümde Damat'ı tebrik ediyordu. Damatla aynı yaşlarda ve bekar olduğunu tahmin ettiğim kız, tokalaşmak bir yana bir de damadı şapur-şupur öptü. Hemen arkasındaki annesine dikkat ettim, herhangi bir anormallik sinyali vermedi. Çocuğun tavrında mecbur kalmışlık edası yoktu. Davranışı muhtemelen buraya has değil; benimsemiş, özümsenmiş ve tekrarlanmış bir davranıştı. Belki bitirdiği üniversiteden edinmişti bu erkelerle yanak yanağa öpüşme alışkanlığını. Bu tam bir zıtlık ifadesiydi. Giydiği kıyafetin şeklinden dolayı diğer insanları hatta ebeveynini kınarken (ki bu konuda kitabi açık bir zorunluluk yoktur) şimdi açık-seçik bir yanlışı işleyen sonraki kuşağı çok normal bir şey yapıyormuş gibi karşılamak...

Üniversite bitirip iş hayatına atılan yeni kuşaklar artık 30 sene öncesinden farklı davranış biçimleri sergiliyorlar. Bir erkek için en ideal eş, aynı duygularla başını kapatmış ve dava arkadaşı olarak isimlendirilebilecek kızlarken şimdi bu pek önemli olmayan bir tercih sebebi gibi durmaktadır. Aynı şey henüz kızlar cephesinde yoktur. Çünkü o yolun yolcusu olmayan bir insan pek nadiren böylesine kimliğini ortaya koymuş birine teklif götürme cesareti bulabilir. Fakat erkekler eskiden pek nadiren, şimdilerde ise gayet rahatlıkla beğendikleri bir kızla başörtüsü konusunu problem etmeden evlenme isteğinde bulunabiliyorlar. Kız sonradan başını örtmese de toplum tarafından aşırı olarak yorumlanabilecek giyim tarzından uzak durduğu sürece yadırganmıyor. Kızlar zaten evlendikten sonra nadiren böyle giyinme istidadında olduklarından hemen hemen sorun hiç çıkmıyor.

İş bu kadarla bitmiyor tabii. Diğer yanda başı kapalı da olsa kızların üniversite bitirerek meslek sahibi olmaya yönelmeleri var. Artık kadın meclislerinde kızlar, birbirinin hangi meslekten olduklarına, doktora yapıp yapmadıklarına, hangi bürokraside ne kadar etkin olduklarına bakıyor, bunun hikâyesini birbirinden dinlemeye ve etkinliklerini göstermeye bayılıyorlar. Meslek sahibi olmayan ev kadınlarını tıpkı başkalarının yaptığı gibi aşağı sınıf muamelesine tabii tutuyorlar. 1940'larda Avrupalı kadınların bile giymeye cesaret edemedikleri pantolonlarla otomobil kullanıyor, erkek meclislerinde konulara müdahil oluyorlar. Ekonomik sınıflar yükseldikçe bir zamanlar hemcinslerini eleştirdikleri lüks yaşamın bir benzerini farklı mekânlarda denemekten kaçınmıyorlar. En kutsal görev analıkken şimdi topluma açılmak, toplumsal sorunlarla ilgilenmek daha ön plana çıktı. Böylece tarz olarak batılı denilen fersah fersah uzak durulan yaşam şekli bünyeye dâhil oldu. Belki konuyu tamamlayan şey yakın zamanlara kadar Avrupada dahi görülmeyen kadınların denize girmesi hadisesidir. Bunu da Haşema adı verilen kadın mayosunu icad edenlere, böylece dışarıdan bakmak yerine denizin içine girme imkanına kavuşturanlara borçlular. Şimdi hadiseye dışarıdan bakanlar, arada ne fark kaldığı sorusuna hemen cevap veremez haldedirler. Yani kıyafetin dışında hangi ayrıntılar mevcuttur?

Bir matem havasında; sadece mevlid ya da Kur'an okunarak yapılan düğünlerin şekli değişti. Haremlik-selamlık ayrımı artık pek o kadar önemsenmiyor. Bu tür düğünlerde de pasta kesilip henüz resmen karı-koca olmamış insanlar toplum huzurunda birbirine ikram edebilmekteler. Yarın, başörtüsünün kitapta kesin emir olarak yer almadığına dair deliller bulanlar çoğaldıkça buna uymanın tavsayacağını, eskisi kadar insanların kesin hükümlü olmayacaklarını şimdiden görebiliyoruz.

Asıl değişimin bundan sonra yaşanacağı belli oluyor. Çünkü başörtülü kızlar artık bu konumlarıyla evlilikte tercih edilme avantajını kaybetmiş görünüyorlar. Bir dönem şekle çok önem veren erkeklerin artık bundan vaz geçtikleri, başı açık olanlarla, hatta Rus, Amerikan ve dahi diğer kültürdekilerle evlenebildikleri gözlenmektedir. Bu tercih değişikliğinin kızlar aleyhine bozulması kaçınılmazdı ve zaten öyle oldu. Türkiye'den dışarıya verilen kız sayısı ile dış ülkelerden kız almayı tercih eden erkek sayısı arasındaki büyük uçurum, evlenemeyerek evde kalan kızların sayısının aşırı yükselmesine neden oldu.

Aile müessesi oluşurken evlilik için tercih edilen kızın güzelliği önemli bir faktördür. Başörtülü kızların diğerlerinden bu konuda bir dezavantajları olduğu öne sürülebilir. Yani diğerleri gibi kendilerini gösterememektedirler. Aynı şey konuşma-tanışma faslında da söz konusudur. Diğerlerine göre daha ketum, temas kurması ve böylece kendilerini ifade etmesi zorlaşanların şanslarının azaldığını düşünebilirsiniz. Artık dini bütün ve iyi bir anne olmayı hedeflemiş olmak; evlilik için tercih edilmeye kâfi gelmemektedir. Bunların şimdiye kadar dillendirilmemiş olması düşünülmediği anlamına anlamına gelmez. Misyon yüklenerek kendilerini sosyal projolere kilitlemiş insanlar dünyanın farkına varmış gibiler. Fakat bu keşifle birlikte diğerini bırakmak istemiyorlar. Bu hengâmede ve henüz yolun başında arayış içerisindeyken başlar kapalı fakat göbek açıkta kalabilmektedir. Yine de buna olumlu tarafından bakmak mümkündür. Bütün insanlığı tesirinde bırakan, az çok değiştiren kapitalist yaşam biçimi yine de dünyayı fark eden bu kızı tam anlamıyla başka bir şekle dönüştüremiyor. Her şeyi bir kenara bıraktırıp tamamen farklı bir kulvara sokamıyor. O yine de bir şekilde diğer hemcinslerinden farklı olduğunu belirtmek istiyor. Fakat bir sentez arayışında olduğunu ve kafa dağınıklığını da gizleyemiyor.

Hızla Dünyayı büyük bir köy haline getirmekte olan Globalizm kimlerin kafasını karıştırmadı ki![/b]





Raci Durcan

(İktibas Eylül 2005)[/b]

1 yorum

Göbeği Açık, Başı Kapalı Kız(lar)a Dair Bir İrdeleme

Cevap acik ve net degil mi?

1. Provake ve toplum mühendisligine soyunmus kisilerce tutulmus öncü isimler

2. ya da ilmi yetersizlik ve sekilcilige kurban gitmis taklitten öteye gecememis bicare

3. ya da uygulama bazinda özentiye ve asagilik duygusuna esir olmus bilgiklerini dahi uygulamaktan aciz nacar genc

4. Modaya ayak uydurmus vay be basörtüsü takmak modaymis deyip onuda takivereyim diyen ya da sevdigi kisi basörtüye ilgi duydugu icin basindan birakmayan bir hatun

Fazla derinlere inmek ne hacet. Basörtüsünü ne icin taktigini bilen bir genc ali san gibi bir avam tabakasinin maskarasinin konserinde ne isi var. Bunu sorgulamayi cesaret edemeyenler göbeginin enlem ve boylamlarini ölcmekle mesgul.

17.07.2007 - imdat sezer

Konular