Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

[b]Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye? Bitirirmiydiniz? Yarım mı kalırdı? Haklı haksız varmı sizce? Kimi nasıl yargılardınız?


Aşk mı sevgimi?

— Alo ablacığım merhaba, ben Ziya,
— Merhaba canım, ne hoş sesini duymak
— Seni özledim ablacığım biraz vaktin var mı?
— Elbette, sesin çok coşkulu geliyor, bir o kadar da hüzün dolu sanki yanılıyor muyum?
— Aşığım
Telefonlarda ses kesildi birden. Bir asır geçmiş gibiydi, Ziya devam etti.
— Aşığım!

Zihninde bir sürü soru ile kalmıştı ablası. Ziya evliydi Lale’yle. Mutlu da evlilikleri vardı bildiği. On yıllık birlikteliklerine üç yıl önce kızları Serra katılmıştı. Bermuda Şeytan Üçgeni derdi onlara, mutlulukları bu üçgenin içinde saklıydı ve onlar da onun içinde kaybolmuş gibiydiler yıllardır. Neler olduğunu anlayabilmek için sordu;

— Lale’ye ne oldu? Ne geçti aranızda?
— Lale iyi ablacığım hamda çok iyi.
— O halde neler oluyor Ziya?
— Ah ablacığım nereden başlasam bilemiyorum.
— Anlat bakalım vardır bir başlangıcı...
— Bir iş toplantısında tanıdım onu. İlk gördüğüm anda beden kimyam değişti sanki ve tüm benliğim ona aktı. Kontrolden çıkmıştı her şey, ben değildim. Kulaklarımda uğultular, tüm bedenim kasılıyordu. Neler olduğunu anlayamadan ilk kahve molasında kendimi onun yanında derin bir sohbette buldum. Çok güzeldi bana göre, gözlerinde sevgi pınarı vardı her an çağlayacak gibi ve yıldızların pırıltısı. Bakınca derinlerde kendimi buldum. O bendi. Sanki diğer yarımı bulmuş gibiydim ve sanki bir olmuştum yanında. Dokunduğumda tek bir vücut oluyorduk, elektrik akımında gibiydim durduramadığım bir titremeyle gelen hazzı yaşarken. Daha ne anlatayım ablacığım ben ona aşığım. Aklımın, mantığımın devreleri attı çalışmıyorlar artık. Ve ben onu yaşıyorum onunla da onsuzda…

Ablasının tüm değer yargıları altüst olmuştu bu duydukları karşısında. İçinden haykırmak geliyordu “Dur! Ne yapıyorsun? Melek gibi karın, kızın var... Oldu mu bu şimdi? Çok ayıp Ziya yakışır mı sana!” demek geçiyordu ama sustu. Her şey o kadar başkaydı ki anlatılanlarda. Bu bir ihanet değildi, bu bir arayış sonunda bulunan sevgili de değildi. Bu ilahi sevgiydi. Ruh eşini, bir diğer yarısını bulmuştu Ziya mitolojide anlatılalar gibi. İçindeki dişi ve erkek enerjiyi bütünleştirmişti bu karşılaşma. Ne denilebilinirdi ki bu durumda… Ama bir şeyler söylemeliydi.

— Anlattıkların beni çok etkiledi. Peki, şimdi ne olacak? Lale biliyor mu bu durumu? Dünyevi bir cevaptı ablasının ki sonucu öğrenmek istemişti hemen bildik bir davranışla. — Hiç dedi Ziya hiç!
— Nasıl yani, bir karar almalısın bu böyle devam etmez ki.
— Ablacığım nasıl anlatacağım sana yüreğimdekileri. Ben Lale’yi sevmiyor değilimdi, “ onu çok seviyorum ” Ta ilk günden beri sevdim karımı. O dünyanın en iyi kadını, çocuğumun annesi. O benim eş kimliğimin paha biçilmez değerli varlığı. Onu üzmek akımın köşesinden bile geçmez. Ben onunla büyüdüm, geliştim. O benim her şeyim.
— Ziya anlattıklarında çelişki yok mu? İki ayrı insan aynı zamanda nasıl oluyor?
— Oldu işte! Karım benim eş, baba kimliğime karşılık gelirken Sevda sevgili kimliğimi kucakladı. Karımla artık sevgili olamıyorum. Sevda ile yaşadıklarım bambaşka. Sevda ile de karımla yaşadıklarımı yaşılamıyorum. İkilem içinde gözükmemde ben ne yaşadığımı biliyorum.
— Peki, Ziya bana söylermisin nasıl çözülecek bu bilmece?
— Sustu Ziya cevap vermedi.
— Ziya?

Ziya telefonu kapamış ve gitmişti.

Evet, sevgili dostlar hikâyemiz bundan ibaret. Haydi, siz çözün bu bilmeceyi. Bir yanda sevgi bir yanda AŞK. Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye? Bitirirmiydiniz? Yarım mı kalırdı? Haklı haksız vardı sizce? Kimi nasıl yargılardınız? Karar sizlerin. [/b]

6 yorum

Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

Gerçekten güzel hikaye devamları çıkıyor diğer arkadaşlardanda bekliyoruz :lol: :lol: :lol:

04.08.2007 - keceemre

Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

:mrgreen: :mrgreen:

Bakıyorumda çok hoş hikayeler çıkıyor sizlerden.

keceemre ve blacklight sağolasınız güldürdünüz bizi.

Hadi bakalım yokmu hikayemize başka türlü devam eden? :mrgreen:

03.08.2007 - NaTuraL

arabeskomik

ziyanın ablası dayanamaz ve yengesine olayları anlatır Lale önce şaşırır ama belli etmez neyse akşam olur ziya eve gelir Lale konuyu açar ve der ki "Bak ziya şu konuda anlaşalım ben seni çok seviyorum ve ayrılmak istemiyorum eğer kabul ederse git o kadınla konuş bana kuma olarak gelsin beraber karı-koca-karı yaşarız benim için bir sorun olmaz" der.
Ziya tarif edilemeyecek bir şaşkınlık içindedir. ve ertesi gün Sevda ile konuşur. Sevda da der ki "Bana bak Ziya! sen beni ne sandın??"



"Ben bu teklifi tabi ki de kabul ederim nasıl olsa islam dini buna cevaz vermiş beraber karı-koca-karı yaşar gideriz oh ne güzel hem sıkılmam da işi de bırakırım ohh keyif!!! ne zaman evleniyoruz :D"


Ziya uçacak gibidir.
31 mart tarihinde kına gecesi vardır. ertesi günü de nikah ve düğün


bütün hazırlıklar yapılır. ve nikah merasiminde imam(nikah memuru olmaz çünkü ziyanın t.c. kanunlarına göre 2. evliliği yasal değildir) sorar:

sevda kızım hiç bir etki altında kalmadan kendi rızan ile bu beyi kendine eş kabul ediyor msn?


---evet


peki Ziya oğlum bu kzcağızı kendine zevce olarak kabul ediyor musun?



--- ve Ziya bombayı patlatır!!!


nisan 111111111 puhahahahahah zuhahahahah vuhahahah


herkes beyninden vurulmuşa döner :shock: :twisted: :lol: :( :wink: :D :shock:

Sevda'nın abisi ortaya çıkar kan beynine sıçramıştır. :evil: :twisted:

---ben kadir deli kadir uleennnn

seviyorum de!
-hayır!
seviyorum de!
-hayır
-seviyorum de! ulen!
-seviyorummm
- yalan söylüyorsun dıkış dıkış bum ve Ziya yaptığı iğrenç ötesi şakanın kurbanı olur , beyninde 1 şarjör mermiyle ahirete intikal eder...


sonuç:

Ziya: kabirde hesap veriyor...
Ziyanın ablası: yaşadığı büyük şokla felç getirdi.
Lale: gitti başka koca buldu... keyfi keyif
Sevda: Şirkette Ziya'dan boşalan mevkiye yükseldi gününü gün ediyor
Deli Kadir: Ceza-i ehliyeti olmadığından bir süre bakırköyde yatıp dışarı çıktı...

hihihihihihihi


the end....

03.08.2007 - blacklight

Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

[color=indigo][quote]Bir iş toplantısında tanıdım onu. İlk gördüğüm anda beden kimyam değişti sanki ve tüm benliğim ona aktı. Kontrolden çıkmıştı her şey, ben değildim. Kulaklarımda uğultular, tüm bedenim kasılıyordu. Neler olduğunu anlayamadan ilk kahve molasında kendimi onun yanında derin bir sohbette buldum. Çok güzeldi bana göre, gözlerinde sevgi pınarı vardı her an çağlayacak gibi ve yıldızların pırıltısı. Bakınca derinlerde kendimi buldum. O bendi. Sanki diğer yarımı bulmuş gibiydim ve sanki bir olmuştum yanında. Dokunduğumda tek bir vücut oluyorduk, elektrik akımında gibiydim durduramadığım bir titremeyle gelen hazzı yaşarken. Daha ne anlatayım ablacığım ben ona aşığım. Aklımın, mantığımın devreleri attı çalışmıyorlar artık. Ve ben onu yaşıyorum onunla da onsuzda… [/quote]


Ne çok tanıdık geldi bu ifadeler.

Daha dur derim ben Ziya'ya..daha ne yaşadınki sen derim?hele bir 1 sene geçsin,2 sene geçsin,3 sene geçsin,4 sene geçsin...

Unutmazsın ama alışırsın derim.

Boşuna kimseye anlatma derim..

''O''bilsin yeter Ziya

Sevmek sana mahzun durmayı öğreticek Ziya.

Buna alıştıktan sonra herşeye alışıcaksın Ziya.[/color]

03.08.2007 - NaTuraL

Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

Madem hikaye ben anlatayım devamını :lol: :lol: :lol:
Ziyanın ablasına asıl soyleyipte soylemediği yani soyleyemediği birşeyler vardı Karısı ağır bir hastalık geçiriyordu tıp dalında bu hastalığın adı copuresus du yani omurilik kanseri ve doktorlarla konuşması karısı lalenin 1 aylık ömrü kaldığını öğrendi ama ziya karısını çık seviyordu ablasınada soyleyemediği işte bu idi karısının kanser olduğu o andA YASAMIŞ OLDUĞU DUYGU ÇOŞMASI VE KARMAŞASINDAN DOLAYI BİRDEN ABLASINI ARAMAK GELMİŞTİ VE İÇİNDEKİLERİ ABLASINA ÇELİŞKİLEDE OLSA DKMÜŞTÜ :lol: asıl amacı ise kendisinden çok çoçuğu dşünmekti 3 yasındaki çoçuğunu dahasıda vardı ziyanın karısı 9 aylık hamileydi ve çoçuklarıda olacaktı zaten doktorların ziyaya soylediği çoçuk doğumunda karını kaybederiz demesi olmuştu bu sıradada toplantıda tanıştığı selmaya butun bu konuları açtı çünkü selmadan çok etkilenmişti ama karım olurse benim karım olurmusun diyemezdi ve şok bir gelişmeyle selma senin eşin olmak istiyorum dedi ve çoçuklarına bakmak istiyorum diyede ekledi biryandan büyük üzüntü yasıyan ziya bir yandanda mutlu olmuştu belkide Allah ziyayı boyle sınıyordu .
Belkide ziya selmayla hiç konuşamayacaktıam karısının ben ölürsem çoçuklarıma bakacak iyi bir insanla evlen demesi olmuştuziya ilk bakışta ablasının düşünümüyle suçluda olsa aslında suçlu değildi ancak ablasına tam ifade edemediği için ablası yanlış anlamıştı .
Ve dokdorların dediği çıkmıştı maalesef karısı nur topu gibi bir erkek çoçuğu doğurduğu sırada aşırı derecede vucut içi iltihaplanma nedeniyle hayatını kaybetmişti ve ziyaelinde bebekle kalakalmıştı şok olmuştu ilk işi ablasını aramak ve drumu anlatmak oldu ablasıda durumu oğrenince göz yaşlarıyla hastaneye geldi morgdan ceset çıkarılıp ilahi takdir gereği defin işleri gerçekleşti ve 7 si okundu yemekler dağıtıldı ve ziya ablası ve eniştesi ile tek başına kalmıştı ziya telofonda anlatamadıı şeyleri hepsini ablasına anlattı ablasıda bu anlattıklarını duyunca bir ana şefkati gibi kardeşibne sarılıp kardeşine destek çıktı ve ağzından su cümleler çıktı ilk başta telofon ettiğinde sana çok kımıştım tam anlayamamıştım am artık kızmıyorum bende senin eşinin dediği gibi evlatlarına iyi bir anne olacak insanla evlenmeni istiyorum dedi.Selmada çok üzülmüştü sonunda evlenme tarihlerini kararlaştırdılar 3 ay osna evlendiler ve selma gerçektende Allahdan korkan ve namuslu bir insan olduğu için çoçukları sahiplendi ve kendi aanneleri gibi baktı ve hiç bir şeylerini eksik etmedi ancak unutmaması gereken bir şey varki gerçekden evlenmeleri bir kader üzerine yüce Allah tarafından yazılmıştı Çünkü selma 2 sene once geçirdiği bir trafik kazasında rahmi alınmış ve hayatı boyunca anne olamıyacağı doktorlar tarafından soylenmişti ama Allahın taktiri ile şimdi kendi çoçukları gibi sevdiği 2 çoçuğu olmuştu .Zaten ziyaya evlenmeden once rahminin alındığınıda soylemişti seneler geçtikçe mutlu ve mesut oldular :lol: :lol: Yani bu hikayede hiç kimse haksızda değildi haklıda değilde sadec ilahi adalet ve kader bu şekilde işlemişti ....

03.08.2007 - keceemre

Siz olsaydınız nasıl sonlanırdı bu hikâye?

Ne dersiniz? Nasıl bir son olsun?
Yoksa [b]"Oh rüyaymış"[/b] deyip, bu çirkin sayılabilecek durumu unutalım mı? En ideaal yol sanırım.

Forumda kardeşlerimizden biri, [b]"15-25 yaş arası insan aşka doymaz"[/b] demişti. Haklılık payını kim yabana atabilir ki? Peki yirmibeş yaş üzeri ise ne olacak şimdi? :cry:

***

Bazı olaylar aklımızın bir köşesine yer etti mi, artık insan onu yapmadan rahat olamaz. Bu husus, gerek bu gibi veya benzer diğer hususlar için geçerlidir. Hele bir de bunun hastalık haline gelmiş vesiyonlarının tecellisi daha vahim!

Kendim adıma konuşmak gerkirse, ders çalışmak için masa başına oturmak benim için problemdir. Evvelâ kalemim, silgim ve o konuya ilişkin tüm kitaplarım yanı başımda olmalıdır. Yoksa içimi birşeyler yiyip kemirir. Mutlaka olacak! Değilse çalışamam, birşeyler eksiktir.

Bir vehimdir bu aslında. Ders çalışmak için nasıl ki detay sayılabilecek araçlar bakımından tam takır tamam olman şart değilse, hayat sınavında da herşeyi gerekli sayıp, bazı takıntıları [b]"Mutlak"[/b] bir gereç addetmek gereksizdir, vehimdir-vesvesedir.

Meşhur Sanatçımız Emrah gibi, [b]"Benim gençliğimde hiç sevgilim olmadı ki abi" [/b]türünden mazeretlerle oyuklar açıp oralara sığınmaya çalışmak gibi birşey...

Evliliğin vukû bulması, artık [b]"Gemileri yakmak"[/b] demek olmalı ve ikinci bir eş, metres veya sevgili vesaire kavramlar yok olmalı, zincire vurulmalı...

Yoksa boşanmanın birinci şartı olan evlilik, boşanma cihetinden vazifesini ifâ etmek için bir yol bulmuş olacaktır.

Yok olamlı derken, dinimizin birden fazla evliliğe verdiği cevaza muhalif mişim gibi agılanmamalı. Ne haddimize... Lakin işin bir [b]"azîmet"[/b] bir de [b]"ruhsat"[/b] kısmı olduğu unutulmamalı ve mümkün mertebe [b]"Azimet"[/b] kısmıyla amel edilmeye çalışmalıdır.

03.08.2007 - ankebut-57

Konular