Bekri Mustafa İmam Olursa

25 Temmuz 2007 Çarşamba, Vakit gazetesi

Herkes tarafından bilinen bir fıkradır, ama konuyla irtibatından dolayı biz yine de mükerrer olarak aktaralım: Bir zamanlar bir köyde, muhtarın talebi doğrultusunda ihtiyar heyetinin tüm Kur'an kurslarını kapatma ve 25 yaşına kadar Kur'an öğrenimini yasaklama kararı alması sebebiyle namaz kıldıracak adam kalmamış. Camiye uğrayan kimse olmadığından orada önlerine geçecek bir imama ihtiyaçları olmuyormuş. Ama ölülerini de yıkamadan, namazını kılmadan çuvala koyup gömmeye gönülleri razı olmamış. Fakat şeriat ahkâmından söz etmenin yasak olduğu bu köyde, derin yönetimin aşırı yasakçı tutumundan dolayı şer'î hükümlere göre cenazelerin kaldırılmasını bilen kalmamış. Köy meydanında yaptıkları mitinglerde "kahrolsun şeriat" diye bağıran köylüler, anneleriyle babalarının nikâhlarının şeriata göre kıyıldığını, dedelerinin ve ninelerinin cenazelerinin şeriata göre kaldırıldığını bilmeyecek kadar da cahillermiş.

Köyde bir gün biri ölüyor ve cenazesini kaldıracak hoca bulunamıyor. Bazı kişiler "Bekri Mustafa'yı bulalım; o çocukluğunda İmam Halis Efendi'nin önünde biraz diz çökmüş, Kur'an tahsili yapmıştı. Bu işi bilirse o bilir" diyorlar. Kur'an öğretiminin yasak olduğu bu köyde içki ve kumar sonuna kadar serbestmiş. Bekri Mustafa ise az çok bir şeyler biliyormuş, ama Ömer Hayyam mezhebine göre amel ettiğinden her gün kafa çekermiş. Adamı aramışlar yine kahvehanede kadehleri boşaltırken bulmuşlar. Önce "ben bu işten anlamam" diye itiraz etmiş, ama köydeki dikta rejimine direnmenin de caiz olmadığını düşünerek gidip cenazeyi kaldırmış. Tüm işler bittikten sonra kabre eğilip konuşmuş. Köylüler, "en son kabre eğilip ne konuştun?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş: "Birazdan sorgu melekleri gelip sana sorular soracaklar. 'Dünyada ne var ne yok?' diye sorduklarında 'Bekri Mustafa köye imam oldu' de gerisini onlar anlarlar."

İngiltere'nin eski başbakanı Tony Blair de ABD, AB, BM ve Rusya'dan oluşan Ortadoğu Dörtlüsü tarafından güya Ortadoğu'da yeniden barışı ihya çalışmalarının temsilcisi tayin edildi. Savaşta artık işe yaramaz hale gelenlerin körelmiş bıçak gibi "barış temsilcisi" tayin edilmeleri çağdaş emperyalizmin "barış" anlayışı hakkında fikir veriyor.

Blair, son günlerde Ürdün'ün başkenti Amman'ı ziyaret ettikten sonra işgalci Siyonistlerle görüşme yapmak amacıyla onların yanına gitti. HAMAS yetkilileriyle herhangi bir görüşme yapıp yapmayacağı sorularına verdiği cevaplarda ise bu hareketi faaliyetlerin dışında tutma konusundaki ısrarlarını sürdürdüğünü dile getirdi.

Filistin'de HAMAS'ı devre dışı bırakan bir faaliyetten "barışı yeniden canlandırma" çalışması olarak söz edilmesi sadece kavramları zihin yanıltma amacıyla kullanma stratejisinin bir parçası olabilir. Çünkü her şeyden önce Filistin'de yaşanan sorunun sebebi işgaldir ve bu işgale karşı mücadelede en etkin rol oynayan hareket HAMAS'tır. İşgalden dolayı mağdur edilen, hakları gasp edilen kesim ise Filistin halkıdır ve bu halk kendini temsil için Ürdün kralı Abdullah'ı, Mısır cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek'i ve İngiltere halkının azlettiği Tony Blair'i değil Filistin İslâmî Direniş Hareketi'ni seçmiştir. Ayrıca herhangi bir meselede barış ve çözüm çalışmasından söz edilebilmesi için meselenin iki tarafı ile irtibata geçilmesi gerekir. Ürdün ve Mısır yönetimleri işgal devletiyle zaten barış halinde ve hatta işbirliği içindeler. Aynı şey özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas için de söz konusudur. Himaye ettiği fitne çetesinin Gazze'den tasfiye edilmesinden sonra Abbas, işgal devletiyle tam bir işbirliği içine girerek Filistin halkına yapılan zulümde bile ona destek vermeye başladı. Bugün Rafah sınır kapısının kapalı tutulmasından kaynaklanan zulümde Abbas'ın birinci derecede rol oynadığını, Olmert'le haftayı geçirmeden bir araya gelip yeni işbirliği alanları geliştirmeye çalıştığını artık herkes görüyor.

İşgal devletiyle zaten barış ve işbirliği halinde olanları bir araya getirme çabası barış değil gasp edilmiş haklarını geri almak isteyen halkı temsil konumundaki harekete karşı savaş cephesini güçlendirme çabası olabilir. Ama ne yazık ki çağdaş emperyalizm, hizmetindeki medya organlarının etki gücünden yararlanarak bunu "barışı ihya çabası" diye yutturmak suretiyle zihinleri kendi hesapları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktadır. Ama şunu kesin olarak söylemek gerekir ki Filistin'de HAMAS'ı göz ardı eden hiçbir çalışmadan sonuç çıkmaz. Bu hareket, arkasındaki halkın da desteğiyle özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini sürdürecektir.

Konular