Benim Dostlarım

Bir gün salonda oturmuş, şu anda unuttuğum bir şeyle meşguldüm. Dostlarımın cazibesi gittikçe beni daha çok çekiyordu. Daha fazla bekleyemedim ve onların bulunduğu odaya geçtim. Eski-yeni pek çok dostum beni karşıladı. Hepsinin bir arada bulunması beni elbette sevindirmişti. Bir an karşılarında durup kendilerini süzdüm.

Her birinin adlarını duyuran faziletleri vardır. Kimisi nasihatlerini munisçe veren, kimisi asabî. kimisi de gür sesli, sesinin yankısını öteki odadan duyabilirsiniz; kimisi de fısıltıyla konuşan, ancak pür dikkat dinlemekle duyabileceğiniz ses tonuna sahip. Yine içlerinden bazıları dik dik konuşuyor, anlattığı şeyler karşısında insanın tüyleri diken diken oluyor; bazıları da sizi kırmamak için kendini paralıyor. Yine içlerinden bir kısmı mücadeleci; kendi haklılığını ispat için bin dereden su getiriyor. Bir diğerine gelince o, haklılığının verdiği güven içinde söylüyor; hakikatin ayrıca ispata ve deliller getirilmesine razı olmayacağını biliyor. Çünkü hakikati tasdik edenlerin en iyisi zamandır. Zamanın öğüttüğü şeylerin ardından ayakta kalabilenler haktır, gerçektir. Bunu biliyor; bildiği için de insanı çıldırtacak kadar sakin bir edada konuşuyor. Kimisi akıllıdır dostlarımın; akıllı olduklarının kendileride farkındadır. Hep nasihat verirler; tutulup tutulmayacağına dikkat etmeden.. Kimisi feleğin çemberinden geçmiştir, konuştuğu her bir kelimenin ardında kim bilir kaç tecrübe gizlidir...

Kimisi tarihçidir bu dostlarımın, tarihi anlatırlar bana; eğrisini-doğrusunu, ibretlik yönlerini, ders alınacak kısımlarını. Bazıları gerçekten gevezedirler; kimisi de vereceğini en kısa ve öz şekilde verirler. Ben biraz da. bilinenlerin arkasında bilinmeyenleri aktaranları tercih ederim; eğer doğru söylediğinden eminsem.

Bazısı ilâhiyatçıdır bu dostlarımın; bana dinimi öğretirler. Daima özü vermeye çalışır, mesaj kaygısı taşırlar. Mesajın kısa olmasını tercih ederler; çok sözün yanlışı da barındırabileceğini bildikleri için. Kimisi ilim adamıdır; ilimlerinin kendilerine kazandırdığı ahlâkî özellikle, vakur bir eda ile konuşurlar, gerçekleri incitmeden aktarırlar. Kimisi öğretim üyesidir; konuştuğu zaman ilimle tecrübenin bütünleştiğini anlarsınız.

Onun yanındaki ise, bir siyasî partinin ideologudur. Onun konuşmalarında hakikatin bir yüzünün temsil edildiğini bilirim; bildiğim için de onu daima İhtiyatla dinlerim, hakikatin sadece bundan ibaret olmadığının farkındayımdır. Onun beri tarafındaki ise, bir Batılı'dır. O konuşurken daha da bir dikkat kesilirim; zira o, müthiş sinsilik içinde, eğriyle doğruyu karıştırarak takdim edebilir. Eğer farkına varamazsanız. sizi yanıltabilir. Bir diğerine gelince, müthiş talâkatli bir vâiz gibidir. Konuşmaya başladığı zaman susturamazsınız. Birkaç kez sözünü kesip bir şeyler söylemek isteseniz de buna muvaffak olamazsınız. Zira sesini kesmek ne mümkün! Bir diğer gruba gelince onlar filozof edasıyla konuşurlar. Kendilerinden bir şey sormak gafletinde bulun-duysanız, artık vaazını saatlerce dinlemek zorundasınız demektir. Bittikten sonra siz ne sorduğunuzu, o ise ne anlattığını unutmuştur. Laf kalabalığı arasında unutulmuştur her şey.. Bir kısmı da edebiyatçıdır dostlarımın, kurdukları cümleler özenlidir, anlattıkları her şeyin sizler tarafından iyice anlaşılıp özümsenmesi için gayret ederler. Onlar konuşurken, dinliyor görünemezsiniz. Dinlersiniz; çünkü size dinletirler. Konuşurken dikkatinizi onun anlattığı mevzu üzerinde yoğunlaştırırsınız.

Dostlarından bazıları savruktur. Güzel şeyler söylerler, fakat söylediklerini dinlerken sözlerinin arasındaki söz incilerini devşirmek için epey yorulursunuz. Özensizdir, bazen sözü uzatır, söyleyeceği şeyler bitmeden söz sükûtta düğümlenmiştir ama, o yine de anlatacağını bitirmemiştir; söz almış başını gitmiştir..

Bu zâtların bir kısmı da, daima haklıdırlar. Haklılıklarını ispat için olmadık sıkıntılara sokarlar kendilerini. Anlattıklarının bir kısmı doğrudur şüphesiz; fakat neyin doğru olduğunu bir başkasına doğrulatmadan bilemezsiniz. Yine de dinlersiniz. Bazısı da hep başkasını kötüleyerek veya yıkarak kendini onların yerine ikame etmek isteyendir. Eğer bu huyundan habersizseniz, yanılabilir ve kötülediği insanlar hakkında söylediklerinin doğru olduğunu zannedebilirsiniz. Böyle dostluklar bir takım sorulara açıktır.

Benim bunlarla dostluğum kendilerinin ihtisas alanlarıyla sınırlıdır. Bunlardaki bencillik duygusu, eğer bütün benliklerini işgal etmemiş ve onlara doğruları eğri, eğrileri de doğru gösterecek kadar basitleştirmemişse yine de onlardan istifade edecek bir şeyler bulmayı, onlarla dostluğu tamamen kesip almaya yeğlerim.

İyi vasıflara sahip olana dost denilebilir, ama ya diğerlerine? sorusunu duyar gibiyim. Yukarıda dostlarımı anlattım. Bir soruyla cevap vereyim: Rahatsızlık veren taraflardan tamamen sıyrılmış bir dost bulunabilir mi? Bir tabir hatırlıyorum. Sanıyorum şöyleydi: Hatasız insan arayan dostsuz kalır.

Dostlarımın hepsini anlatmadım tabiî ki.. Zaten buna imkân da yok. Kütüphanemin karşısına geçtiğim zaman, her birinin bende uyardığı hatıra ile dolarım. Onları yeniden yaşarım. İşte şunu bulmak için çok şeye katlandığımı biliyorum. Dostlarımı ağırlayan, dostlarıma dost mekânlara sık sık uğramış ve bir gün hiç tahmin etmediğim bir anda karşımda buluvermiştim. O anki sevincimi anlatamam. Kendimi dostlarımdan alamam. Her birinin kendine mahsus Özellikleri vardır. Sık sık ziyaret edilir, aralanan kapıdan yeni bir yola girilir ve kendilerinden yeni düşünceler devşirilir.

Benim dostlarım işte böyledirler. Sizin de böyle dostlar edinmenizi isterim. Çünkü onlar daima samimî, daima candandırlar. Hep bir şeyler vermeye çalışırlar, art niyetleri yoktur onların. Sorduklarınızı cevapsız bırakmazlar. Daima en doğruya yönlendirirler. Kimisi aceleci ve sabırsız, kimisi aşın temkinli ve tedbirli, kimisi savruk ve huysuz olsa da, hayattaki en samimî dostlarımız onlardır. Sizin de böyle dostlarınız olsun istemez, misiniz? Öyleyse onlarla olan randevunuza geç kalmayın sakın. Kaçırırsanız onları, kaybettiklerinizi bir daha telâfi edemezsiniz.


Zühdü MERCAN

Konular