Açın Açın, Bir Web Sitesi de Siz Açın!
.
[color=blue][size=18px][b]Açın Açın, Bir Web Sitesi de Siz Açın![/b][/size][/color]
[size=13px]Başlık her ne kadar, [b]“Yapın yapın, Kosla sıvıda çamaşır suyu yok!”[/b] reklamına benzese de, amaç teşvikten öte başlığın çekiciliğe darbe vurmak.
Evet, nedir bu internet âleminde [b]“dini site” [/b]açma merak ve idealimiz? İdealimizin hep hizmet olduğunu söylüyoruz ama kaçımız bu söyleneni başarabiliyor? Alanında ciddi çalışmalar yapan ve yenilikçi olup hizmetin bir köşesinden tutanlara sözümüz yok tabii. Lâkin, ne olacak şu kopyacılıklar?
Eğer bir site kurmaksa amaç, bunun evveliyâtında [b]“farklı olmak”[/b] bir düstur olmalı. Kendine özgü olabilmek… Tıpkı bir şâirin kendi sesini bulması gibi. Yoksa ardı ardına siteler açıp, bir sitenin şablonunun yanı sıra, için de ne var ne yok, hepsini aynen iktibas etmek başarı değildir. Bunu hizmet olarak da görmemek lazım.
Belki %100 kendiniz olamazsınız ama bu [b]“kendin olma”[/b] kavramı bir ideal olmazsa, işte o zaman yerimizde sayar dururuz. Gelişim aşamasında da olsak birebir taklit yapmak, bizim site açmamızdaki esas gaye hakkında tam bir fikir sahibi olamadığımızı göstermek açısından yeterlidir.
Nedir gaye?
Herksin sitesi var, benimde olsun mu?
Bu alanda benimde sesim duyulsun mu? Kısacası bu site merakı bir [b]“ben”[/b] kavgasından öte mi, değil mi? Eğer maksat egonuzu tatmin etmekse, bırakın kurmayın! Böyle bir maksat sizi hedefe ulaştırmak bir tarafa, yarı çapı 1 cm’yi geçmeyen kendi daireniz içinde dön-dolaş, git-gel Konya altı saat kıskacından kurtarmayacaktır. [b]“Bir bağ bostan, yan gel yat Osman”[/b] demekle ne hizmet edilir ne de tam manasıyla dört başı mâmur bir bilgi alışverişi veya bilgi hazinesi çıkar ortaya. Hani diyor ya şâir [b]“Sevdim mi adam gibi seveceksin” [/b]diye. İşte onun gibi, yaptın mı adam gibi yapacaksın. Gönül vereceksin. Yeni yetme bir gelinin el emeği göz nuru dantel nakışları gibi emek vereceksin sitene. Daha ötesi gönül vereceksin tıpkı davana gönül verdiğin gibi.
Kurulan bir site düşünün, teması tasarımı yönünden öyle şaşâlı ki, Yavuz Sultan Selim’in oğlu Kanunî’ye çok süslü giyinmesinden ötürü [b]“Anana giyecek bir şey bırakmamışsın Süleyman!”[/b] deyişini anımsatıyor. Sitenin tasarım harikasını inceleyeyim derken esas kurulma amacı olan[b] “bilgi verme”[/b] cihetine bakmaya zaman kalmıyor. Hoş, zaten kurucuları da buna pek zaman ayıramamış ya. Her şey tam tekmil, lakin kurulma amacına olan meşrûta dair bir şey yok! Tam takır, kuru bakır hesabı…
Fazla şâşalı olmasının, dikkat bozucu olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım tabi.
Evet, esas dikkat çekmek istediğim nokta şu ki, eğer amacınız gerçekten hizmet ve bu konuda sanal âlemde bir tuzum olsun diyorsanız, bunu gereği olarak bir site açmayı kendinize şart görmeyin. Bir site var ki, yıllarını sanal aleme vermiş belli bir seviyeye gelmiş. Adeta sanal bir kütüphane veya ilim merkezi olmuş. Hani bizim amacımızda hizmet ya, o halde binlerce kişiye o ilmi aktarmak veya binlerce kişiden o ilmi almak onlarla müzakere yapmak varken, neden bu nimeti tepip her şeye yeni baştan başlıyoruz? Bir şeyler becerebileceğimizin meçhullüğü de buna eklenerek…
Farklı olun. Farkınız olsun.
Kopyacı veya gölge değil, kendi sesinizin şâiri olun!
Başarılar…
[b][color=blue]Adem YAKUT
ankebut-57
16.10.2007[/color][/b][/size]
[color=blue][size=18px][b]Açın Açın, Bir Web Sitesi de Siz Açın![/b][/size][/color]
[size=13px]Başlık her ne kadar, [b]“Yapın yapın, Kosla sıvıda çamaşır suyu yok!”[/b] reklamına benzese de, amaç teşvikten öte başlığın çekiciliğe darbe vurmak.
Evet, nedir bu internet âleminde [b]“dini site” [/b]açma merak ve idealimiz? İdealimizin hep hizmet olduğunu söylüyoruz ama kaçımız bu söyleneni başarabiliyor? Alanında ciddi çalışmalar yapan ve yenilikçi olup hizmetin bir köşesinden tutanlara sözümüz yok tabii. Lâkin, ne olacak şu kopyacılıklar?
Eğer bir site kurmaksa amaç, bunun evveliyâtında [b]“farklı olmak”[/b] bir düstur olmalı. Kendine özgü olabilmek… Tıpkı bir şâirin kendi sesini bulması gibi. Yoksa ardı ardına siteler açıp, bir sitenin şablonunun yanı sıra, için de ne var ne yok, hepsini aynen iktibas etmek başarı değildir. Bunu hizmet olarak da görmemek lazım.
Belki %100 kendiniz olamazsınız ama bu [b]“kendin olma”[/b] kavramı bir ideal olmazsa, işte o zaman yerimizde sayar dururuz. Gelişim aşamasında da olsak birebir taklit yapmak, bizim site açmamızdaki esas gaye hakkında tam bir fikir sahibi olamadığımızı göstermek açısından yeterlidir.
Nedir gaye?
Herksin sitesi var, benimde olsun mu?
Bu alanda benimde sesim duyulsun mu? Kısacası bu site merakı bir [b]“ben”[/b] kavgasından öte mi, değil mi? Eğer maksat egonuzu tatmin etmekse, bırakın kurmayın! Böyle bir maksat sizi hedefe ulaştırmak bir tarafa, yarı çapı 1 cm’yi geçmeyen kendi daireniz içinde dön-dolaş, git-gel Konya altı saat kıskacından kurtarmayacaktır. [b]“Bir bağ bostan, yan gel yat Osman”[/b] demekle ne hizmet edilir ne de tam manasıyla dört başı mâmur bir bilgi alışverişi veya bilgi hazinesi çıkar ortaya. Hani diyor ya şâir [b]“Sevdim mi adam gibi seveceksin” [/b]diye. İşte onun gibi, yaptın mı adam gibi yapacaksın. Gönül vereceksin. Yeni yetme bir gelinin el emeği göz nuru dantel nakışları gibi emek vereceksin sitene. Daha ötesi gönül vereceksin tıpkı davana gönül verdiğin gibi.
Kurulan bir site düşünün, teması tasarımı yönünden öyle şaşâlı ki, Yavuz Sultan Selim’in oğlu Kanunî’ye çok süslü giyinmesinden ötürü [b]“Anana giyecek bir şey bırakmamışsın Süleyman!”[/b] deyişini anımsatıyor. Sitenin tasarım harikasını inceleyeyim derken esas kurulma amacı olan[b] “bilgi verme”[/b] cihetine bakmaya zaman kalmıyor. Hoş, zaten kurucuları da buna pek zaman ayıramamış ya. Her şey tam tekmil, lakin kurulma amacına olan meşrûta dair bir şey yok! Tam takır, kuru bakır hesabı…
Fazla şâşalı olmasının, dikkat bozucu olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım tabi.
Evet, esas dikkat çekmek istediğim nokta şu ki, eğer amacınız gerçekten hizmet ve bu konuda sanal âlemde bir tuzum olsun diyorsanız, bunu gereği olarak bir site açmayı kendinize şart görmeyin. Bir site var ki, yıllarını sanal aleme vermiş belli bir seviyeye gelmiş. Adeta sanal bir kütüphane veya ilim merkezi olmuş. Hani bizim amacımızda hizmet ya, o halde binlerce kişiye o ilmi aktarmak veya binlerce kişiden o ilmi almak onlarla müzakere yapmak varken, neden bu nimeti tepip her şeye yeni baştan başlıyoruz? Bir şeyler becerebileceğimizin meçhullüğü de buna eklenerek…
Farklı olun. Farkınız olsun.
Kopyacı veya gölge değil, kendi sesinizin şâiri olun!
Başarılar…
[b][color=blue]Adem YAKUT
ankebut-57
16.10.2007[/color][/b][/size]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan